Giyim-kuşam konusunun “yaşam tarzı” bahsi yanında hukuki yönü de var. Hukuki durum, değerler açısından, yetişme tarzı veya çevresel faktörler sebebiyle farklı farklı görüşlerin çıktığı bu aşamada bir çerçeve çizmemiz açısından önemli. Bir diğer değerlendirme kriteri ise diğer ülkelerin uygulamaları.
Cüneyd Altıparmak/ Hukukçu
Giyim-kuşam konusu gündemimizden bir biçimde düşmüyor nedense...
Bir doktorun hastasını reddetmesiyle tekrar konuşulan bu konu; daha öncesinde sınava geç kaldığı için giremeyen bir öğrenci üzerinden tartışma oluşturmuştu.
Konunun "yaşam tarzı" bahsi bir yana, bir de hukuki yönü var...
Hukuki durum, değerler açısından, yetişme tarzı veya çevresel faktörler sebebiyle farklı farklı görüşlerin çıktığı bu aşamada bir çerçeve çizmemiz açısından önemli.
Bir diğer değerlendirme kriteri ise diğer ülkelerin uygulamaları. Buna dair örnekleri içeren paylaşımlar da çoğaldı bu aralar.
Delta Havayollarında, uçağa mayo ile binen kadının uyarılması, çocukların oyun alanına giren kadının örtülmesinin istenmesi, Maltalıların turistlere gösterdiği tepki, çocukların "büyükler gibi" giydirilmesine getirilen eleştiriler... Hepsi aynı noktadan neşet ediyor...
Moda programlarından, hissettiği cinsiyette giyinen tiplerden, yaşadığı travmaları "giyimine yansıtanlardan, sosyal medyadaki kirlilikten bağımsız değil bu durum. Dağınık faktörlerle bağlı bu durumun, bir şirazeye oturtulması gerekiyor artık...
İşte bugün konunun bu yönlerine ve ağırlıklı olarak hukuki yönüne bakmak istiyorum...
Kılık-kıyafet mevzuatı
Bu konuda yürürlükte bulunan yirmi yedi yönetmelik var. Bunların -neredeyse- tamamı kamu kurumlarına ilişkin diyebiliriz.
Bunların arasında en geneli ve uygulama alanı olarak kapsamlı olanı ise "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik'tir.
Buna göre kadınlar için şu ifade yer alır: "kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez..."
Erkekler için ise: "elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez." Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafetleri varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılabilecektir.
Turistlere uyarılar...
Ülkelere göre nasıl giyinmeliyiz? şeklinde bir arama yaparak, gelen insanlardan, ülke sakinlerinin beklediği giyim kuşamın neler olduğunu anlamamız mümkün.
Misal olarak İtalya'da, Vatikan'a girişte nasıl giyinmeniz, sokakta dikkat etmeniz gerekenler ve kıyafetlerinize dair önerilerin tümünde "aşırılık olmaması" gerektiği yönünde uyarılar görebilirsiniz. Portofino'da bu konuda açık yasak var: Sokakta istediğiniz gibi dolaşamazsınız!
2018'de Barselona'da plajlar dışında mayo veya benzer giysilere gezilmesini yasakladı ve 500 avroya varan para cezası getirileceğini karara bağlamıştı... Bu durumun benzer örnekleri çok...
ABD'de de durum aynı
ABD'de ise buna benzerdir durum. Bazı eyaletler "şeffaf" giyimi yasaklar. Bazılarında ise özel mülklerde bile bazı davranışlar yasaklanmıştır. Birtakım eyaletlerde ise durum içtihatlarla düzenlenmiş olup giyim kuşam konusu sanılanın aksine sadece "ahlaki" bir durum olarak değil hukuki bir mevzu olarak da düzenleme altına alınmıştır. Hırvatistan, özellikle yazın en popüler noktalarında çeşitli kısıtlamalar uyguluyor. Split'te tarihi şehir merkezinde mayoyla ya da iç çamaşırıyla dolaşmak kesinlikle yasatır. Bunun örnekleri çoktur. Her ülkenin kendine özgü yorumla konuya baktığını ama hemen hepsine bir yasal düzenlemenin olduğunu söyleyebiliriz.
Fransa şaşırtıyor!
2010 yılında çıkarılan yasa ile kamusal alanlarda "ahlaka aykırı derecede çıplaklık" (örneğin tamamen iç çamaşırıyla sokağa çıkmak) para cezasıyla sonuçlanabiliyor. Plaj dışında bikiniyle sokakta yürümek bazı şehirlerde yasaklanmıştır. Fransa'da yasaklar bundan ibaret değil. Misal Paris'te yetkililer şehre gelenlerin, yaşayanlara daha fazla saygı göstermesini istiyor. Mesela Seine nehri kıyısında alkol yasak ve cezası 135 avro. Cannes da dâhil olmak üzere birçok şehir, plaj dışında aşırı dekolteli mayo giyilmesi de yasak...
Teşhircilik suçu
Eski Ceza Kanunumuzda, (765 s. TCK m. 426/1 fıkrasında, "halkın ar ve hayâ duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlâka aykırılık" müstehcenlik olarak tanımlanmıştı. Bu tür davranışlar yanında, böyle yayınların yapılması, bu tür içeriklerin üretilmesi veya yayılması da suçtu. Hali hazırda bu konuda iki düzenleme bulunmakta.
Bunlardan ilki TCK m. 225'teki hayasızca hareketlerin işlenmesidir. Bu halde alenen cinsel ilişkide bulunmak suç sayılmıştır.
Bir diğer ise TCK m.226'takidir. Genel olarak yetişkinlere ve topluma karşı olan ve çocuklara karşı işlenenlerdir. Bu halde müstehcen görüntü, yazı veya sesin kaydedilmesi veya yayılması suç olarak kabul edilmiştir.
Ancak bunların tamamında suçun oluşması için çıplaklık yeterli unsur değil, başka şartlarında olması gerekiyor...
Dünyadaki düzenlemeler...
Bu konuda da dünyada farklı örnekler vardır. Kanada'da çıplaklığın ceza yasasında suç olarak düzenlendiğini görürüz (m.174). Hindistan'da "uygunsuz teşhir" ile giyim-kuşam konusunda bir çerçeve çizilir, eylem yine suç olarak düzenlenerek bu sağlanır. İngiltere'de bu konuya özel bir yasa vardır: Cinsel Suçlar Yasası. Burada da teşhir edici giyinmeye dair bazı kısıtlar olduğunu görürüz. Ancak İngiltere'de bu konu daha çok bölgesel ve yerel kurallar ile düzenlenmiştir.
TİHEK kararları
Bu konunun en çok ele değerlendirmeye tabi tutulduğu yer TİHEK'tir diyebiliriz. Zira kıyafete dönük yasaklar ve bu bağlamdaki şikâyetler ayrımcılık bağlamında ele alınabilmektedir. TİHEK bu konuda yetkili bir kurum olarak şikâyetleri incelemektedir. Bu konuda iki "önemli" kararı vardır. İlki site havuzuna tesettürlü havuz kıyafetiyle giremeyen kimse ile ilgili verdiği ihlal kararıdır. Buna göre bu giyimi terci eden birinin site havuzunu kullanmasının engellenmesini ayrımcılık olarak değerlendirmiştir. Bir diğer ise bir devlet misafirhanesine alınmayan bekâr bir kamu görevlisine dairdir. Misafirhaneye kabul edilmemesinin sebebi ailelerin "serbest" giyim ile dolaşmaları ve tüm kalanları aile olmasına karşın, ilgilinin bekâr olmasıdır. Burada da ihlal kararı verilmiştir.
Giyim konusunda rahatlığın ve açıklığın sınırının tartışılıyor olması bile büyük sorun. Zira toplumsal normlardan uzaklaşmaktan öte bir sorun bu. Bunun temelinde yatan nedenin "dikkat çekme" güdüsü olduğu, gelişen sosyal medyanın buna uygun aparatları olduğunu görüyoruz. Bugün birçok konunun temelinde aslında daha önce de var olmasına rağmen "normalleşmesi için bu kadar" ulu orta dayatılmayan konuların, topluma dikte edilme gayretiyle gündemleştirilmesinin olduğu kanaatindeyim. Özellikle konu cinsel yönelim ve giyim kuşam esnekliği olunca çizginin ahlaki kurallardan itibaren mi, hukuk kuralları hizasından mı çekileceği tartışılıyor şimdi. Ancak ciddi bir gerçek var: Çocukların durumu...
Esas mağdur: Çocuk
Burada esas mağdurun kim olduğunu görmek gerekiyor. Kanıksanan her durumunun çocukların gelişimine olumsuz etki doğurup doğurmayacağını gözetmeyen her yaklaşım hatalı... Herkesin dilediğini giyme özgürlüğü var pek tabii. Ancak bu giyim kuşam tarzının muhatap olunan çocukların gelişimine etki etmemesi, onları yaşına uygun olması şart. Bunun için aslında cinsel yönelim meselesinin yanında artan çıplaklığın ve bir biçimde teşhire dönüşen bu durumu da gözetmek ve görmek lazım. Normalleşmenin, "ayıp" kavramının değişmesi ile farklı bir noktaya taşınması söz konusu. Bugünkü durum, önceden dikkatten kaçan tedbirlerin ürünü. Bu böyle devam etmeli mi?
Herkes için bir düzenleme şart...
2007'deki ÖSYM kılavuzunda geçen şu ifadeyi anımsayalım: "Aday başı açık ve kılık kıyafeti ilgili mevzuata uygun bir şekilde gelmemişse sınava alınmayacaktır. Başı örtülü adaylar sınava alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır"... Şimdilerde bu durum değişti. Başörtüsü de mayo ile de girmek mümkün sınava bir engel yok.
Gelinen noktada giyim-kuşamda bir sınır olmadığının düşünmek de hata. Bunun bir ahlaki sınırı var ve buna riayet edilmiyorsa, sahanın tahkim edilmesi gerekiyor...
Bu konuda hukuken eldeki tek dayanak Kabahatler Kanunu 32.maddesi bu madde ile idarelerin belirli alanlara dair kurallar getirmesi ve buna aykırılık halinde işlem yapması mümkün. Ancak bunun yeterli veya doğru olup olmayacağı tartışma getirebilir. Zira çıplaklık, teşhircilik ve müstehcenlik benzese de farklı kavramlar...
Bu durumda kamusal alanlarda tüm yurttaşların temel haklarına halel getirmeyecek genel bir düzenlemeyi tartışmak gerekiyor ki, kişiye göre uygulamanın önüne geçmek böylece mümkün olabilir.
Bugün ne giyinildiği belli de yarın neler olacağı meçhul.