Görünüm 2023

Ufuk Batum / Yazar
7.04.2023

Türkiye, dünyanın içinden geçtiği değişimden korkmuyor; her yeni durum veya sürpriz karşısında daha yenilikçi, esnek ve üretken davranıyor. Umutlu olmaktan, doğruyu savunmaktan, yapıcı eleştiri getirmekten ve çalışmaktan başka bir yaklaşım da bize, Türkiye'ye yakışmıyor zaten.


Görünüm 2023

Dünyanın önemli krizler yaşadığı, savaşların patlak verdiği, nükleer silahlar kullanılır mı acaba diye kaygı duyulan bir dönemden geçerken aklıma eski deneyimler, anılar, yaşanmışlıklar geldi... 1990'ların sonuydu... 1998'de Doğu Asya krizi ile ekonomik anlamda dünyayı etkileyen sarmal yavaş yavaş Latin Amerika'nın gelişmekte olan ekonomilerini sıkıştırmaya, zorlamaya başlamıştı...

Nitekim 2001 yılına gelindiğinde, özellikle Arjantin diğer ülkelerden daha derin ve bir hayli de kalıcı bir krizin içine düşmüş durumdaydı... Arjantin, bu bunalımı öylesine sarsıcı yaşadı ki; haberlerde verilen görüntüler hiç de iç açıcı değildi... Gasp, talan, hırsızlık ve suç almış başını gitmişti... Futbol ve tangosuyla tanıdığımız o güzel Arjantin gitmiş, adeta yerini sert, acımasız ve kaotik bir kültür almıştı... Görüntüler gerçekten şaşırtıcı, ürkütücü ve ürperticiydi... Halk her yerde dükkanları ve mağazaları yağmalıyor, kamu malına zarar vermekten geri durmuyordu...

Türkiye Arjantin olur mu?

Bundan kısa bir süre sonra da Türkiye kendi krizi ile tanıştı! 1999 depreminde zaten oldukça kötü bir sınav veren ağır ve bürokratik bir devlet yapılanması söz konusuydu. Ne teknolojik altyapı ne de iletişim hızı bugünkü gibiydi. Kaybın ve zararın büyüklüğünü kavraması bile birkaç gün süren devlet, fazla bir ilke ve prensibe dayanmayan bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyordu. Asya krizinin etkileri, terör ve faali meçhul dosyalarının getirdiği siyasi çalkantılar, 28 Şubat post-modern darbe sürecinin yansımaları ve uyum içinde olmayan bir iktidar aygıtı ülkeyi duvara toslamaktan alıkoyamadı.

İşte tam da böyle bir konjonktürde Türkiye'ye yeni dönmüş, özel sektörde görev yapan üst düzey bir yöneticiydim. Yoğun bir iş hayatının yanında sivil topluma, akademiye ve toplumsal gelişmelere karşı özel bir ilgim de söz konusuydu. Hemen küçük bir çalışma grubu marifetiyle "Türkiye, Arjantin Olur Mu?" başlıklı bir raporun oluşumuna katkı verdik. Türkiye'deki kriz de en az Arjantin kadar derindi aslında. Hatta kanaatime göre cumhuriyet tarihinin kesinlikle en sarsıcı ekonomik, sosyal ve siyasal kriziydi. Ama incelemeler ve temaslar sonunda ortaya çıkan düşüncelerimiz, gözlemlerimiz, okumalarımız, içgüdülerimiz bize "Türkiye, Arjantin Olmaz!" diyordu. Çünkü Türkiye farklı bir kültür, inanç ve sosyal kodlar havuzundan besleniyordu. Türkiye'nin geçmişi, merkez-çevre ilişkisi, derin sosyolojisi, dayanışma kalıpları ve belki de en önemlisi aile yapısı Arjantin'den ve doğal olarak bütün bir Latin Amerika dünyasından belirgin bir şekilde farklıydı.

Her ülke kendine benzer

Türkiye'nin yaşadığı 2001 krizinde toplumun çok önemli bir kesiminin iflahı kesildi. Satın alma gücü hızla düştü ve fakirleşme anlamında dibi gördük. Birçok şirket battı veya kapanmak zorunda kaldı, insanlar işini ve aşını kaybetti ama yine de bir Arjantin olmadık çok şükür! Fakat belki de ilk defa toplumun hemen her kesimi ağır koşulların dayatmasıyla kendi dünyasında, kendi sektöründe yeniden yapılanma sürecine girdi, girmek zorunda kaldı: Bankalar, özel sektörün büyük oyuncuları, siyaset kurumu, bürokrasi, KOBİ'ler, üniversiteler ve diğer kesimler. "Her şerde bir hayır vardır!" sözü belki de ilk kez kendisini bu çapta hissettiriyordu. Öngörülmemiş bir dönüşümün Türkiye'nin 21'inci yüzyılını şekillendireceğini, bu kadar değiştireceğini, umut vereceğini kimse beklemiyordu.

Arjantin Raporu ile başlayan süreci takiben, topluma katkı sunabileceğimi düşünerek hemen Hindistan'a gittim. Yaklaşık iki hafta boyunca ker kesimden üst düzey karar vericiler ve kanaat önderleriyle görüşerek Hindistan'ın yazılım dünyasında 15-20 yılda (1984-2002) sağladığı ilerlemeyi "Hindistan Bilgi Teknolojileri ve Türkiye Modeli" başlıklı raporda kaleme aldım. Beklemediğim kadar da kamuoyunda ve medyada yer bulan bu raporun, Türkiye'nin teknoparklar kurma hususundaki kamu politikalarına katkı ve hız verdiğini bugün geriye dönüp baktığımda daha net tespit ettiğimi ayrıca memnuniyetle ifade etmeliyim. Türkiye, öncelikli olarak kamu otoritesinin itici gücü ve piyasa oluşturucu (destekleyici) finansal enstrümanlarıyla 20 yılda kayda değer bir "Ar-Ge, İnovasyon ve Girişimcilik Ekosistemi" kurmayı başardı. Öğrenme bedeli (eğrisi) kamu tarafından finanse edilen ekosistemde bugün özel sektörün artan bir şekilde katılım göstermesi ve katkı sunması memnuniyet veriyor.

Yazılımcı Hindistan

Hindistan'da gördüğüm "zengin fakir, gelişmiş gelişmemiş, şanslı şanssız, evli evsiz" ayrımının keskinliği ve belki de vahşiliği (vurdumduymazlığı) beni kişisel düzeyde adeta çarptı. Zihnimde büyük ve kalıcı bir şok dalgası yarattı. Ve benim için o seyahatten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı artık kesindi. Bu konuyu ayrı bir yazıda ele almalıyım, kim bilir belki önümüzdeki birkaç hafta içinde... Nedense daha önceki bazı paylaşımlarımdan dolayı çevremden bu konuyu kaleme almam hususunda kuvvetli bir teşvik var... Belli ki merak ediliyor... Bu bağlamda kısaca şunu söylemekte fayda var; Hindistan'ın 2023 yılında yazılım ihracat hedefi 245 milyar dolar (Türkiye'nin toplam ihracatına yakın) olsa da, çok önemli problemleri ve sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin sokaklarında, mahallelerinde, şehirlerinde bulduğumuz o adı konmamış güzellikleri, değerleri, hoşlukları birçok ülkede bulmak, elde etmek pek olanaklı değil aslında.

Türkiye en derin krizini yaşadığı 2001 yılına kıyasla bugün şüphesiz ki çok daha farklı bir yerde. Son 20 yılda (2003-2022) çektiği 200 milyar doları aşan doğrudan yabancı yatırım (FDI) ve diğer imkanlarıyla birçok stratejik alana odaklandı, altyapılar kurdu, batı ile mesafeyi kapatmaya çalıştı. Bugün artık kayda değer boyutta olduğunu söyleyebileceğimiz ve halen güçlü bir büyüme içinde olan girişimcilik ve inovasyon ekosistemimiz var. Bu ekosistem; Peak Games gibi 1,8 milyar dolara satılan oyun şirketleri çıkarta biliyor. Insider gibi milyar dolar değerlemeyi aşan yazılım şirketlerimiz, Martı ve Hepsiburada gibi New York'ta borsaya açılan platform girişimlerimiz, Getir ve Trendyol gibi değeri 10 milyar doları aşan decacorn'larımız var.

Stratejik açılımlar

Savunma sanayinde çok somut ve olumlu gelişmeler yaşanıyor. Böylesine stratejik bir alanda dışa bağımlılık yüzde 80-90'lardan adım adım düşerek yüzde 15-20'lere kadar indi. Sivil havacılık ve kargo taşımacılığında önemli bir pazar payına ulaşıldı. Başta THY ve İGA olmak üzere AnadoluJet, Pegasus, Turkish Do&Co, Setur ve ATÜ gibi alanında uzmanlaşan ve derinleşen şirketlerimiz gurur kaynağımız. Ayrıca, son 10 yılda kullanıma açılan yeni ve geniş kapasiteli hastane yatırımları da pandemi döneminde tecrübe edildiği üzere Türkiye'ye sağlık sektöründe göreceli bir avantaj sunuyor. Turizmde olduğu gibi sağlık turizminde de en önemli çekim merkezlerinden biriyiz.

Belki de en önemlisi kurumsal kapasitenin güçlenmesi, deneyim ve yetkinliklerin kazanılması. Türkiye'de uzunca bir süredir teknoparkların ve üniversitelerin performansları ölçülüyor çünkü biliyoruz ki "ölçemediğini yönetemezsin". Kurumlara hedef koymak ve onların birbirinden öğrenmesini sağlamak amacıyla tatlı ve yapıcı bir rekabet ortamı inşa edildi. Teknoparklar için her yıl performans endeksi açıklanırken, üniversiteler için de "Girişimci ve Yenilikçi Üniversiteler Endeksi" hazırlanıyor. Ve tahmin edileceği gibi her üniversite daha fazla gayret göstererek öne çıkmak, endekste yükselmek, daha iyi öğrenci seçmek için yüksek bir istek ve iştah gösteriyor. 1 Nisan 2023 tarihinde açıklanan endekse göre etkin ve başarılı görülen ilk 50 üniversite belli oldu. Şüphesiz ki listenin ilk 10, hatta ilk 20'sinde uzun süredir yer alan başarılı kurumlarımız var. Bunlardan birkaçı ise son yıllarda güçlü bir tırmanış halinde.

Kurumlar yarışıyor

İlk 10 şöyle sıralanmış; (1) Orta Doğu Teknik Üniversitesi, (2) Sabancı Üniversitesi, (3) İstanbul Teknik Üniversitesi, (4) Yıldız Teknik Üniversitesi, (5) İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, (6) Koç Üniversitesi, (7) Boğaziçi Üniversitesi, (8) Gebze Teknik Üniversitesi, (9) Özyeğin Üniversitesi, (10) İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü. İlk 10'da 6 kamu, 4 vakıf üniversitesi var. Bu da vakıf üniversiteleri açısından oldukça iyi bir başarı. Teknik üniversiteler ile araştırma üniversitelerinin yukarılarda olduğunu söylemek de ayrıca mümkün. Türkiye'nin siz deyin 5-10 üniversitesi, ben diyeyim 15-20 üniversitesi gerçekten iyi konumda. Yurtdışında yapılan endeksleri tabii ki takip ediyoruz ve neden ilk 500'de birkaç üniversite ile yer aldığımızı düşünüyoruz hep beraber. Ama şunu söylemek isterim ki; aslında daha fazla sayıda üniversitemiz bu endekste olmayı hak ediyor.

12 yıl boyunca dersler verdiğim ODTÜ'nün zirvede olmasından gururlanıyorum, mezun olduğum okulun da 7'ncilikten daha yukarı çıkabileceğini biliyorum. Ama en ilginç bulduğum kurum hem üniversite hem de teknoparkıyla yıllardır sıçrayarak yükselen Yıldız Teknik Üniversitesi. Yani bu kurumlar üniversite değil de borsada işlem gören şirket hisseleri olmuş olsaydı, yatırım tercihimi Yıldız Teknik Üniversitesi'nden yana yapardım. Onun yukarı yönlü ve güçlü momentumunu satın almış olurdum.

Uygulanan bazı olumlu politikalar, çevik bir özel sektör ve toplumun her daim iştahlı, istekli yapısı bence Türkiye'nin gerçek gücünü oluşturuyor. Tabii eksiklikler de yok değil. Liyakat şüphesiz ki en önemli konulardan biri, daha fazla önem vermeliyiz. Güvenliği sağlayıp özgürlükleri genişletmek de önümüzü açacak. Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de çözüm bekleyen birçok husus var şüphesiz ki. Sorunlarımızı biz kendimiz çözebiliyoruz, bunu defalarca deneyimledik. Kalanları da yine işbirliğine, katılımcılığa ve diyaloğa açık olarak çözeceğiz. Türkiye, dünyanın içinden geçtiği değişimden korkmuyor; her yeni durum veya sürpriz karşısında daha yenilikçi, esnek ve üretken davranıyor.

Umutlu olmaktan, doğruyu savunmaktan, yapıcı eleştiri getirmekten ve çalışmaktan başka bir yaklaşım da bize, Türkiye'ye yakışmıyor zaten.

[email protected]