FETÖ ve PKK, farklı ideolojiler ve yöntemlerle hareket etseler de, Türkiye'nin birliğine ve bağımsızlığına yönelik tehdit oluşturmaları bakımından ortak bir zemin paylaşmıştır. Her iki örgüt de dış güçlerin desteğiyle Türkiye'yi zayıflatmayı amaçlamış, ancak devletin askeri, istihbari, siyasi ve toplumsal boyutları birleştiren bütüncül stratejisi, bu tehditleri bertaraf ederek Terörsüz Türkiye yolunda kararlılıkla ilerlemiştir.
Faruk Önalan / Yazar
15 Temmuz 2016, Türk milletinin demokrasiye, bağımsızlığa ve milli iradeye olan sarsılmaz bağlılığını destansı bir zaferle taçlandırmıştır. Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) hain darbe girişimi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki bir grup hainin devleti ele geçirme teşebbüsü olarak tarihe kazınmıştır. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı meydanlara davet eden çağrısı, milletin tanklara, uçaklara ve silahlara karşı göğsünü siper etmesiyle bu girişimi püskürtmüştür; 252 şehidin ve 2740 gazinin fedakârlığı, Türkiye'nin yalnızca fiziksel bir zafer kazanmadığını, aynı zamanda milli ve manevi değerlerini koruduğunu göstermiştir. 12 Temmuz 2025'te Erdoğan'ın "Devletimiz bugün düne göre çok daha güçlü ve onurludur" ifadesi, FETÖ ve PKK'ya karşı sürdürülen mücadelede devletin sergilediği kararlı iradeyi yansıtmıştır. Bu irade, Türkiye'yi terörizmin her türünden arındırarak "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaştırmıştır. FETÖ, dini söylemleri istismar ederek devlet kurumlarına sızmış, paralel bir yapı kurarak devleti içeriden çökertmeyi hedeflemiştir. PKK ise Marksist-Leninist ideolojiyle, 47 yıl boyunca silahlı terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Her iki örgüt de dış güçlerin desteğiyle Türkiye'yi zayıflatmayı amaçlamış, ancak devletin askeri, istihbari, siyasi ve toplumsal boyutları birleştiren bütüncül stratejisi, bu tehditleri bertaraf ederek Terörsüz Türkiye yolunda kararlılıkla ilerlemiştir.
FETÖ ve PKK, farklı ideolojiler ve yöntemlerle hareket etseler de, Türkiye'nin birliğine ve bağımsızlığına yönelik tehdit oluşturmaları bakımından ortak bir zemin paylaşmıştır. FETÖ, 1970'lerden itibaren eğitim, medya, iş dünyası, yargı, emniyet ve ordu gibi kritik alanlara sızarak devlet içinde paralel bir yapı kurmayı hedeflemiş, "hizmet" ve "fedakârlık" gibi dini söylemleri istismar ederek seçilmişlik ideolojisi oluşturmuş ve toplumu manipüle etmiştir. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın hedef alınması, örgütün niyetini açıkça ortaya koymuş, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ise bu sinsi planın zirvesini oluşturmuştur. Örgüt, TSK, yargı ve emniyet gibi devletin sinir sistemine yerleşerek devletin temel yapısını ele geçirmeye çalışmış, ancak milletin 15 Temmuz gecesi gösterdiği direniş, bu planı çökertmiştir. PKK ise 27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde Abdullah Öcalan liderliğinde kurulmuş, Marksist-Leninist ideolojiyle şekillenerek sözde "Kürt ulusal kurtuluşu" adı altında bölücü bir hareket başlatmıştır. 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'deki jandarma karakollarına düzenlenen saldırılarla ilk terör eylemlerini gerçekleştirmiştir. Her iki örgüt de dış bağlantılarla desteklenmiştir; FETÖ, özellikle ABD merkezli faaliyetleriyle okullar, dernekler ve medya kuruluşları üzerinden küresel bir ağ kurmuş, PKK ise Suriye'deki YPG/PYD yapılanması üzerinden uluslararası aktörlerden destek alarak özellikle 2010'lu yıllarda Suriye iç savaşını fırsat bilerek güçlenmeye çalışmıştır. FETÖ'nün dini istismarı ve PKK'nın etnik kimlik manipülasyonu, toplumda ayrılık tohumları ekmeye çalışmış, ancak Türk milleti, FETÖ'ye karşı gerçek İslami değerlere bağlılığını, PKK'ya karşı ise Türk-Kürt kardeşliğini koruyarak bu tehditlere karşı durmuştur. Bu direniş, Terörsüz Türkiye vizyonunun temel taşını oluşturmuştur.
Terörsüz Türkiye hedefi
Devletin FETÖ ve PKK ile mücadelesi, Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için askeri, istihbari, siyasi ve toplumsal boyutları harmanlayan kapsamlı bir stratejiyle yürütülmüştür. 15 Temmuz'un ardından örgütün yurt dışı faaliyetlerine karşı Türkiye, müttefik ülkelerden firari üyelerin iadesini talep etmiş, FETÖ'yle bağlantılı okul, dernek ve medya kuruluşlarını izlemiş, uluslararası alanda örgütün finansal ve lojistik ağlarını çökertmek için yoğun bir diplomasi yürütmüştür. PKK-DEAŞ ile mücadelede ise devletin askeri kapasitesi, terörü kaynağında yok etme stratejisi ile -darbe teşebbüsünden sadece 40 gün sonra- 24 Ağusutos 2015'ten itibaren ivme kazanmıştır. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı ve Pençe serisi gibi sınır ötesi operasyonlarla PKK/YPG ve DEAŞ'ın Suriye ve Irak'taki hareket alanı daraltılmıştır. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), FETÖ'nün yurt dışı ağlarını çökertmek için istihbarat paylaşımı yapmış, PKK'nın lider kadrolarını Irak ve Suriye'de nokta operasyonlarla etkisiz hale getirmiştir. MİT'in bu operasyonları, örgütün komuta yapısını zayıflatmış, özellikle PKK'nın üst düzey yöneticilerinin etkisiz hale getirilmesi, örgütün lojistik ve operasyonel kapasitesini ciddi ölçüde sınırlamıştır. 12 Mayıs 2025'te PKK'nın 12'nci Kongresi'nde kendini feshettiğini ve silahlı mücadeleyi sonlandırdığını duyurması, tarihi bir dönüm noktası oluşturmuş, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat 2025'teki "Silah bırakma ve fesih" çağrısı ve 9 Temmuz 2025'teki video mesajında "ayrı devlet amaçlı PKK hareketine son verildiğini" belirtmesi, bu sürecin temelini güçlendirmiştir. Terör örgütü silahları tamamen bırakma ve illegaliteyi terk etmeyi kabul etmiştir. MİT'in titiz takibi ve devletin ilgili kurumlarının koordinasyonu, bu zaferin sürdürülebilirliğini güvence altına almıştır.
Kardeşliğimize vurulan hançer
Milli ve manevi değerler, FETÖ ve PKK ile mücadelede Terörsüz Türkiye vizyonunun ruhunu oluşturmuştur. 15 Temmuz'da Ömer Halisdemir'in, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı korumak için darbenin beyin takımından bir generali etkisiz hale getirmesi, milletin vatan sevgisi, cesaret ve fedakârlık ruhunu simgelemiştir. Halisdemir'in bu kahramanlığı, Türk milletinin yalnızca fiziksel bir direniş sergilemediğini, aynı zamanda manevi değerlerine olan bağlılığını ortaya koyduğunu göstermiştir. Camilerden yükselen selalar, 15 Temmuz gecesi milleti meydanlara çağıran manevi bir çağrı olmuş, bu direniş, Türk milletinin bağımsızlığa, birliğe ve demokrasiye olan tutkusunu yansıtmıştır. PKK'nın bölücülüğüne karşı Türk-Kürt kardeşliği, milletin birliğini korumuş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un "1000 yıllık kardeşliğimize vurulan hançer çıkarılıyor" ifadesi, bu manevi gücü vurgulamıştır. FETÖ'nün dini istismarına karşı millet, gerçek İslami değerlere bağlılığını sürdürmüş, PKK'nın etnik kimlik manipülasyonuna karşı ise Türk-Kürt kardeşlik ruhunu korumuş, Erdoğan'ın "Türk, Kürt ve Arap düne göre daha güçlüdür" sözü, bu kardeşlik ruhunu özetlemiş, Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada milletin manevi dayanışmasının önemini ortaya koymuştur. Şehit ailelerinin metaneti, gazilerin fedakârlığı ve toplumun devletine olan sarsılmaz güveni, bu mücadelede devletin iradesini güçlendiren manevi bir zırh oluşturmuştur. 15 Temmuz'da milletin sokaklara dökülerek darbecilere karşı durması, PKK'nın silah bırakma sürecinde toplumun sağduyusu ve devletine olan bağlılığı, Terörsüz Türkiye idealinin manevi temelini güçlendirmiştir. Türk milleti, tarih boyunca karşılaştığı her türlü tehdide karşı birliğini ve direncini koruyarak, milli ve manevi değerleriyle şekillenen bir mücadele ruhunu sürdürmüştür.
Terörsüz Türkiye vizyonu, 2025 yılında somut bir gerçekliğe dönüşmüştür. FETÖ'nün devlet içindeki paralel yapılanmasının tamamen tasfiye edilmesi, PKK'nın silah bırakma ve fesih kararı, devletin askeri gücü, istihbari yetkinliği ve siyasi kararlılığıyla mümkün olmuştur. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ve birçok siyasi aktörün tutumu, bu sürecin geniş bir mutabakatla desteklendiğini göstermiştir. Türk milleti, 15 Temmuz'da tanklara, uçaklara ve silahlara karşı durarak, PKK'nın bölücülüğüne karşı birliğini koruyarak, geleceğe umutla yürümüştür. Bu mücadele, yalnızca bir güvenlik zaferi değil, aynı zamanda Türkiye'nin milli ve manevi değerlerle şekillenen güçlü bir devlet olduğunu kanıtlamıştır. Devletin, FETÖ ve PKK gibi tehditleri bertaraf ederek Terörsüz Türkiye hedefine ulaşması, milletin vatan sevgisi, kardeşlik ruhu ve bağımsızlık iradesiyle desteklenmiştir. Türkiye, bugün düne göre çok daha güçlü ve onurlu bir şekilde, terörizmin her türlüsünden arınmış bir geleceğe doğru ilerlemiştir. Bu zafer, Türk milletinin tarih boyunca sergilediği direnç ve kararlılığın bir yansıması olarak, Terörsüz Türkiye idealini gerçekleştirmiştir. Devletin bu süreçte sergilediği irade, sadece güvenlik politikalarının başarısı değil, aynı zamanda milletin birliği ve manevi değerleriyle şekillenen bir vizyonun ürünü olmuştur. Terörsüz Türkiye, Türk milletinin ortak iradesiyle inşa edilmiş, gelecek nesillere barış, huzur ve istikrar içinde bir vatan bırakma hedefi kararlılıkla sürdürülmüştür.