Milletin adamı

Dr. Hülya Bulut / Yazar
24.03.2023

Erdoğan'ın 20 yıllık liderliği, toplumla kurduğu doğal, samimi ve karşılıklı güven ilişkisinden beslenen bağdan neşet ediyor. Hem bu güven ilişkisinden, hem de özgüvenli icraat yeteneği ve kapasitesinden yola çıkarsak 14 Mayıs akşamı "Adam yine kazandı" demek kuvvetle muhtemel.


Milletin adamı

Erdoğan sadece akılla, mantıkla kitleleri peşinden sürüklemiyor. Sadece başarılı projeleri için de desteklenmiyor. Tüm şeffaflığıyla her yapacağını söyleyen, her söylediğini de yapan bir lider olan Erdoğan'a duyulan güven sayesinde, Türkiye son yirmi yıldır hem istikrarlı bir dönem yaşadı, hem de her anlamda sürekli bir yükseliş trendi yakaladı.

Mesela kendisiyle sokak röportajı yapılan bir ağabeyimiz Erdoğan için şunları söylüyor: 'Adam bir kere gönlümüze girmiş kardeşim, bunu paraylan satın alaman!' Evet bu bir gösterge, ama asla içi boş bir gösterge değil. Neden mi?

Erdoğan eşitler siyaseti yapan bir lider. Dikkat edin bakın, uluslararası görüşmelerin yapıldığı herhangi bir ortamda eğer karşısındaki kişi bacak bacak üstüne atıyorsa Erdoğan da bacak bacak üstüne atıyor. Bu yapılmıyorsa, Erdoğan da yapmıyor. Bu eşitler diplomasisini ve mütekabiliyeti yansıtan, üzerinde düşünülmüş çalışılmış beden dili Erdoğan'ın siyasi duruşu hakkında şunları söylüyor:

Elif gibi dik duran siyaset! Kula kulluk etmeyen siyaset! Kimseye eyvallahı olmayan siyaset! Düşmana korku, dosta güven veren siyaset! İşte bu duruş, vatandaş olarak hepimizi gururlandırıyor. İşte bu duruş, kendimizi Erdoğan'a yakın hissettiriyor. İşte bu duruş, yirmi yıllık kesintisiz başarıyı beraberinde getiriyor. İşte bu duruş, güven duygusu ile birlikte Erdoğan'ın liderliğinde tecelli ediyor.

Erdoğan'ın inovatif siyaseti

Siyasal inovasyondan millet olarak beklentimiz neydi? Toplumu silkeleyen ve kendi özüne döndüren bir yaklaşım. Her türlü üstün akıl kırıntısından, ayırımcılıktan, ötekileştirmeden temizleyen bir tutum. Kucaklayıcı, eşitlikçi, dürüst, güvenilir bir anlayış. Peki seçmen olarak bu beklentimiz şimdiye kadar karşılığını buldu mu? Evet, tabii ki fazlasıyla buldu. Hep söylüyorum, hep yazıyorum:

Erdoğan başörtülü kadınlarımıza yapılan baskıyı, ötekileştirmeyi bitirdi. Erdoğan Kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılan ayırımcılığı bitirdi. Erdoğan seçkinciliği bitirdi. Erdoğan askeri vesayeti bitirdi. Erdoğan FETÖ'yü bitirdi. Erdoğan yargı vesayetini bitirdi. Erdoğan öğrenilmiş çaresizliği bitirdi. Erdoğan demokrasi ve insan hakları nasıl olurmuş herkese gösterdi. Erdoğan 'dünya beşten büyüktür' diyerek dünya liderlerinin diyemediğini dedi. Erdoğan 'one minute' çıkışıyla dünya liderlerinin yapamadığını yaptı. Erdoğan Azerbaycan'da balalarımıza bayrak oldu. Erdoğan Türkiye-Afrika ülkeleri arasında kültürel, diplomatik, ekonomik ve kalkınmaya yönelik ilişkileri geliştirerek sömürülen mazlumların da insan olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Erdoğan Güney Amerika'da yok sayılan, ezilen halkların bile umudu oldu.

Siyasal inovasyondan bahsetmişken...Bu defa özellikle içinde yaşadığımız şu belirsizlikler çağında, seçmen olarak liderlikten beklentilerimiz neler? Bu beklentilerimiz karşılanabildi mi? diye de kendimize soralım o zaman. Cevabımız yine aynı. Öyle değil mi? Evet, hem de fazlasıyla karşılandı. Toplumları ekonomik, politik, sosyal, psikolojik ve diğer pek çok bakımdan etkilemesi nedeniyle size dört majör alandan örnekler vereyim:

Belirsizlikler çaağırda liderlik

(1) COVID 19

Sars-CoV-2 salgını neredeyse dünyanın tamamını, aynı anda ve son derece ölümcül bir şekilde etkiledi. Oysa hatırlarsanız, Türkiye pandemiye rağmen şimdi olduğu gibi terörle en iyi seviyede ve kararlılıkla mücadele etti. Yine pandemiye rağmen Türkiye'de yüzde 1,8 oranında pozitif yönde büyüme gerçekleşti. Türkiye, Çin'den sonra gelmek üzere OECD ülkeleri arasındaki ikinci en büyük büyüme oranına sahip ülke oldu. Bankacılık işlemleri başta olmak üzere diğer tüm finansal operasyonlar kesintisiz bir şekilde devam etti. Pandemide, gelişmiş ülkeler! birbirlerinden maske çalarken, Türkiye'de maske sorunu yaşanmadı. Dileyen herkes aşıya ücretsiz olarak erişebildi. KOBİ'lere, işyerlerine, çalışanlara yönelik çok sayıda yeni düzenleme yapıldı. Ekonomik yardım paketleri açıklandı. Maddi destekler sağlandı, teşvikler verildi.

(2) Rusya-Ukrayna Savaşı

Bu savaşın çözüme kavuşturulmasında Türkiye aktif ara buluculuk rolü üstlendi. Yürütülen lider diplomasisi sayesinde Türkiye, bölgesel ve küresel aktör konumunu pekiştirdi. Başarılı dış politikaları sayesinde Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında 'Tahıl Koridoru' anlaşmasının imzalanmasına vesile olarak, dünyanın geneline sirayet edebilecek bir tahıl krizini bertaraf etti. Türkiye, Antalya zirvesinde Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi yönünde de başarılı bir diplomatik çaba sarf etti. Öyle ki, Rusya Devlet Başkanı Putin 'Erdoğan, tutarlı ve güvenilir bir ortak. Bu onun en önemli özelliği' diyerek Erdoğan'ın kriz dönemlerindeki liderliğini haklı ve adil bir şekilde teslim etti. Akabinde Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gibi uluslararası aktörler de Erdoğan'a arabuluculuk rolü nedeniyle teşekkür etti. Tahıl Koridoru Anlaşması, Erdoğan'ın en önemli uluslararası başarılarından biri olarak tarihe geçti.

(3) Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası NATO'nun genişlemesi

Bu bağlam özellikle Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı duruşu bakımından da önem arz etmekte. Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında NATO'nun parçası olmak isteyen İsveç ve Finlandiya'ya, başta PKK ve FETÖ olmak üzere terörle mücadelesinde Türkiye'ye destek olmadıkları gerekçesiyle Erdoğan tarafından kırmızı ışık yakıldı. Üstelik, ülkemize karşı uyguladıkları silah ambargosu nedeniyle Türkiye'nin tavrının asla değişmeyeceği de ifade edildi. Türkiye- İsveç- Finlandiya ile NATO genel sekreterliği arasında ortak bir bildiri imzalandı. İsveç ve Finlandiya, imzaladıkları bu bildiri ile Türkiye'ye terörle mücadelede tam destek sözü verdi. Böylece PKK,YPG, PYD, FETÖ terör örgütü olarak uluslararası seviyede ilk defa bu kadar açık ve net bir şekilde ortaya konulmuş oldu. Erdoğan bu başarının ardından, kendisinin istediği şartlar yerine getirilmezse Türkiye'nin tavrının asla değişmeyeceğini kararlılıkla vurguladı.

(4) Türkiye ikiz karasal depremleri

Türkiye, yüzyılın en büyük afetini, dünyanın en büyük ikiz karasal depremini aynı tarihte, birkaç saat arayla yaşadı. Resmi verilere göre, arama kurtarma faaliyetlerinin ardından, tamamen yıkılmış 21 bine yakın binada yer alan 71 binin üzerindeki bağımsız birimin enkazı kaldırıldı. Ağır hasarlı 118 bin binadaki 412 bin bağımsız birim tahliye edildi. Bir milyonu aşkın vatandaşın barınma ihtiyacı giderildi. Halen kurulumu süren ve sayısı 65 bin civarında olan konteyner kapasitesi, ilk etapta 100 bine, ihtiyaç halinde ise 200 bine kadar çıkarılabilecek durumda. Çadır kentlerde ve konteyner kentlerde barınan hak sahibi tüm vatandaşlar 1 yıl içinde kalıcı konutlara taşınacak. Bu depremlerden etkilenen 11 ilin yeniden inşası için tüm gayretini sahada gösteren liderlik, nasıl Van, Elazığ, İzmir depremlerinde verdiği tüm sözleri tutmuşsa yüzyılın afetinden etkilenen yerlerde de aynı istikrarı sürdürecek kararlılıkta ve güçte.

Sürdürülebilir güven ve sürdürülebilir liderlik

İşte gördüğünüz gibi, beklentilerimizi karşılayacak şey geçmişte olduğu gibi, şimdi ve gelecekte de yine tek kelime ile güven! Sadece vatandaş ve seçmen olarak bizlerin değil, uluslararası arenada da herkesin tanıdığı, bildiği, güvendiği, tecrübeli, temsil kabiliyeti yüksek siyasi irade ve liderliğin 14 Mayıs 2023 sonrasında yine:

-Türkiye'nin birlik ve beraberliğine sahip çıkmasını,

-Gönül coğrafyalarımızı ve tüm mazlumları gözetmesini,

-Olası tüm aksaklıkları ivedilikle milli menfaatler lehine çözmesini,

-Ulusal kaynaklara ve kazanımlara sahip çıkmasını,

-Gözümüzün nuru yerli ve milli projelerimize kesintisiz devam etmesini, (İHA-SİHA-Kızılelma, TOGG, ETİ Bor Fabrikası, Karadeniz gazı, lityum pillerinin üretimi, hidroelektrik dahil artan diğer yenilenebilir enerji kaynakları, Sakarya gaz sahasının geliştirilmesi, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yusufeli Barajı, Hidroelektirk (HES) santralleri, Doğu Akdeniz'deki petrol arama çalışmaları...)

-Anadolu'nun memesinden süt emmemişlere ve/veya sütü bozuk olanlara 'topunuz gelin' diyebilecek kadar cesur ve özgüvenli duruşunu korumasını,

-Gerektiğinde dizini kırıp yer sofrasında vatandaşı ile sahurda aynı çorbaya kaşık sallayan, iftarda aynı menemene ekmek banan, insan ayırmadan, adam satmadan, kibirlenmeden toplumla bütünleşmiş gönül bağını sımsıkı tutmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.

Belki şaşıracaksınız ama, Erdoğan yönetiminde geçen yirmi yıllık dönem cumhuriyetin yüz yıllık geçmişindeki en demokratik dönemi yansıtıyor. Hani bazıları niçin arka arkaya girdiği bütün seçimleri kazanıyor diye düşünüyor ya.

İşte tüm bu anlatmaya çalıştıklarım aslında özü, sözü ve yaptıkları itibarıyla Erdoğan'ın toplumla kurduğu doğal, samimi ve karşılıklı güven ilişkisinden beslenen bağdan başka bir şey değil. Hem bu güven ilişkisinden, hem de özgüvenli icraat yeteneği ve kapasitesinden yola çıkarsak 14 Mayıs akşamı "Adam yine kazandı" demek kuvvetle muhtemel.

[email protected]