16. yüzyıldan bugüne sedef sanata

16. yüzyılda zirveye çıkan Osmanlı sedefkârlığından esinlenerek eser üreten Sedef İstanbul ve Enis Türk Grubu’nun hazırladığı rahleden Kur’an-ı Kerim muhafazasına, sedefli hat levhadan özel kutulara, takıdan takunyaya birçok eser sanatseverler ile buluştu. Sergiyi gezerken duvarda “Gelenek potansiyel bir varlıktır. Bir geleneğe sahip olmak önemlidir. Fakat daha önemlisi bir gelenekle muhatap olmak ve onu harekete geçirmektir. Gelenek ancak var ettiği değerleri algılanarak ve yaşanılan zamana uygun ona yeni değerler kazandırılarak varılacak bir menzildir” cümlelerine denk geldik. Bunun üzerine Enis Türk etrafında toplanan sanatçıların eserlerini daha farklı bir bakış ile okumaya başladık. Sedef sanatını ailesinden öğrendiğini anlatan Enis Türk, “Babam antikacıydı. Ahşap antik mobilyaları restore edebilmek için Adanalı İbrahim Usta ile anlaşmış ve antika dükkanının yanında bir atölye açmıştı. Adanalı İbrahim Usta sedef sanatını icra ederdi. Ağabeylerim ondan, ben de ağabeylerimden öğrendim sedefkârlığı. Çeşitli tarihi eserlerin restorasyonunda çalıştım, 13 yıldır da bu sanat üzerine ders veriyorum” diyor. 

Enis Türk bu süre içinde tanıştığı, çalıştığı, öğrencisi olan sanatçılar ile bir grup kurmuş. Türk “Bu sanatı devam ettirebileceğini düşündüğüm arkadaşlarımla sedefkârlığı ileriye taşımak için çalışıyoruz. Bu doğrultuda 21 kişi yaklaşık 100’e yakın eserimizle sergi açma kararı aldık. Sedefkâr sergisi böyle çıktı. Sedef sanatı ile ilgili gelişmiş birikimi değerlendirmek, doğru insanlara, doğru insanlarla ders verebilmek ve sedef sanatını yeniden güncel hale getirmek istiyoruz” şeklinde konuşuyor.

Gelenek potansiyel bir varlıktır. Bir geleneğe sahip olmak önemlidir.