26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

20 dakikada 13.7 milyar yılın özeti

İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde CERN’ün ünlü ‘Bilimi Hızlandırıyoruz’ sergisi açılıyor. Neler olacak diye merak ettik ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve CERN-ATLAS Deneyi Ulusal Koordinatörü Prof. Dr. Serkant Ali Çetin’e sorduk. Cevabı netti: Evrenin 13.7 milyar yıllık hikayesini anlatıyoruz…

BÜŞRA UĞRAŞ18 Mart 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
20 dakikada 13.7 milyar yılın özeti

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) neler oluyor? Karanlık madde ve enerji ne demek? Büyük kadron çarpıştırıcısında yapılan meşhur Atlas deneyi hangi seviyede? Ve en önemlisi tüm bulgular gelecekte ne işe yarayacak? Sorulacak çok soru anlatılacak çok şey var! İşte tüm bu merak ettiklerimizin cevabını verecek CERN’ün ‘Bilimi Hızlandırıyoruz’ adlı sergisi 23 Mart’ta İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde açılıyor. Sergi temmuz ayına kadar gezilebilecek ancak biz büyük açılıştan önce İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve CERN-ATLAS Deneyi Ulusal Koordinatörü Prof. Dr. Serkant Ali Çetin ile bir araya geldik, Türkiye bu gelişmelerin neresinde, neler olup bitiyor diye Çetin’in kendisine sorduk. Uzun sohbetimizin kısa özeti star Cumartesi’de…

CERN’de ne yapıyorsunuz şu an?

CERN’de uzun bir zamandır iki farklı deney programında yer alıyorum. Bunlardan bir tanesi karanlık madde ile ilgili araştırmaları yapan CERN CAST deneyi. (CERN Axion Solar Telescope) Bunda enteresan bir safhaya geçtik, çünkü artık yalnızca karanlık madde değil karanlık enerji üzerine de araştırma potansiyeline kavuştuk. Şu an bir lisans üstü öğrencimiz bununla ilgili analizler yapıyor. CAST büyük kadron çarpıştırıcısı deneylerine göre daha küçük çapta bir deney olmasına rağmen CERN’ün en önemli çalışmalarından biri. Biz de 2015 yılından beri bu deneydeki tek Türk grup olarak görev alıyoruz. Büyük kadron çarpıştırıcısı üzerindeki en büyük algıç sistemine sahip olan ATLAS deneyinde ise her sene sonunda yapıldığı gibi 2016 kasım ayında alet durduruldu, şubattan itibaren yeni program üzerine çalışmalar başlatıldı ve nisan-mayıs gibi yeniden düğmeye basılacak. Anlayacağınız o son heyecanlı aşamadayız. 2017 için makine yeniden çalışmaya başlayacak. Tüm Türkiye’nin katılımıyla ilgili bir projemiz var, onu yürütüyoruz bu arada.Şu an CERN’de dört öğrencimiz bir tane de öğretim üyesi arkadaşımız devamlı olarak orada görev yapıyor.

Temel olarak bu deneyler nasıl işliyor?

CAST bir astro parçacık deneyi. Yani ATLAS’daki gibi bir hızlandırıcı ile çalışmıyoruz. Biz bu çalışmada bizim bilgi edinme kaynağımız güneş. Onu bir üreteç olarak kullanıyoruz. Büyük kadron çarpıştırıcısındaysa üretecin dünyada olduğu bir ortam sağlıyoruz. Yani sanki 13.7 milyar yıl önce büyük patlamanın, hemen ardından, evrende ne, nasıl olduysa o ortamı oluşturup incelemelerimiz ona göre yapıyoruz. Bu kadar çok parçacığı çarpıştırmamızın nedeni evrenin ilk anlarında bunlar nasıl davranıyordu onu anlamak. Bu nedenle büyük bir alete ihtiyacımız var: yerin 100 metre altında 27 km çevresi olan bir hızlandırıcı tünelimiz var, onun üzerinde devasa algıçlar inşa edildi. ATLAS dediğimiz şey 40 metre uzunluğu, 20 metre yüksekliği olan dev bir sistem ve sürekli veri topluyor. Maalesef gözlemlemek istediğimiz işleri alma olasılığımız çok düşük. Ne kadar çok tekrarlarsak o kadar çok görme şansımız oluyor. O nedenle günler değil yıllar boyunca çalışmak zorundayız. Bu sistem ile 2035’e kadar çalışılması planlanıyor.

2035’ten sonra ne olacak?

CERN fikri 80’lerde ortaya atıldı ve 90’larda planlaması başladı ve düşünün 2035’e kadar yarım asırlık bir süreden bahsediyoruz. Daha bugünden 2035 sonrasında ne yapılacağıyla ilgili çalışmalar başladı. Geleceğin çarpıştırmaları ile ilgili neler yapılabilir planlaması için ön çalışmalar, simülasyonlar hazırlanıyor. 

Veriler topluyoruz, yeni parçacıklar keşfediyoruz. Peki bu parçacıklar bizi nereye taşıyacak? Bilim dünyasında bunun yansımaları nasıl oluyor?

Bu soruyu iki pencereden açıklayabiliriz: basitçe amacımız her şeyin altındaki en temel nokta nedir bunu anlamak. Bunu bir binanın harcını anlamak gibi düşünebilirsiniz. Bunları bildiğinizde bir gökdeleni nasıl inşa etmeniz gerektiğini de anlayabilirsiniz. Temelinde ne olduğunu kavrayabilirsek evrende gördüğümüz her şeyi açıklayabiliriz. Hem nedenlerini hem de çalışma yöntemlerini… Şöyle düşünün: Periyodik Cetvel denildiğinde hemen herkesin bir fikri var. Bu cetvel önemli çünkü element sınıflandırması sayesinde maddeyi anladık ve ona hükmedebiliyor, yeni malzemeler geliştirebiliyoruz. Şimdi o maddeleri oluşturan daha küçük yapı taşlarını anlamaya çalışıyoruz. Bu çok işe yarayacak; elektrik keşfedildiğinde bir bürokrat “Bu ne işe yarar?” diye soruyor. Ona verilen cevapsa “Şu anda ne işe yarayacağını bilmiyorum ama ilerde bundan çok iyi vergi toplayabileceğinizi düşünüyorum” oluyor. Şu anda bizim için de aynı şey geçerli. Bu keşiflerin ne işe yarayacağını söyleyebilmemizin imkanı yok ama bu bilgiyi edindikten 20 yıl sonra hiç umulmadık bir şekilde hayatın vazgeçilmez bir parçası olacak. Ne işe yarayacağını bilmediğimiz bir şeyin bu kadar çok önemli olduğu başka bir alan yoktur. Higgs’i keşfettik, ne işe yarayacağını bilmiyorum ama ileride bunlar endüstriyel keşifler için kullanılacak. Zaten şu an kullandıklarımız da zamanında yapılan keşiflerin üzerine inşa edilen şeyler. İnsanlık bilgi haznesini ne kadar doldurursa teknoloji anlamında o kadar ilerleyebilir. Araştırmazsak neyin üzerine teknoloji geliştireceğiz ki? Geçmişten günümüze inşa edilenler hakkında size saatlerce örnek verebilirim: Tıp uygulamaları, her türlü görüntüleme teknolojisi, elimizdeki telefonlar, internet, bilgisayar... İşte bu icatlar temel araştırmacıların bulguları üzerinden keşfedildi. Dokunmatik ekran ilk kez bir CERN çalışanının ihtiyacından ortaya çıktı ve şu an tüm dünyada herkesin elinde. Bu gibi çok örnek var ve zaten bu nedenle ülkeler bu alana fazlasıyla önem veriyor.

Yakında makine yeniden çalışacak.Şu anda CERN’de dört öğrencimiz, bir öğretim üyemiz tam zamanlı olarak görev yapıyor. 

DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR

Tüm çalışmaları düşünürsek Türkiye’nin bu gelişmelerdeki rolünü nasıl değerlendirebiliriz?

Ülkemizde bu konuların önemini her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz. Biz inovasyon, ileri teknoloji diyorsak bu çalışmalara önem vermek zorundayız. Eğer temel araştırmalara önem verirsek ileride teknolojik gelişmeleri kendimiz yapabiliriz. Türkiye’nin CERN ile ilişkilerinin bu anlamda ilerlemesi çok önemli. Orası bu konudaki en ileri hatta tek örnek. 

Peki daha aktif olabilmek için ne yapmamız gerekiyor? Nasıl işliyor süreç?

Bundan iki yıl öncesine kadar CERN’ün gözlemci ülkesiydik şimdi asosiye (kısmi asil) üyesi olduk yani bazı ek haklara kavuştuk. Artık ihalelere Türk firmaları da girebiliyor, Türkler de istihdam edilebiliyor. Bazı eğitim faaliyetlerinden bilimsel uluslararası üst düzey komisyonlardaki üyeliklerden biz de faydalanabilir olduk. Bunların hepsi bir kota dahilinde şu anda. En temel iki kazanımımız. Tüm bunlar olurken bizler çok önemli bir şey daha elde ettik: Türkiye’de deneysel parçacık fiziği çalışan doktoralı uzman kişiler 2016’nın mayıs ayından beri yedi-sekiz kez toplanarak kendi aralarında bir iletişim ağı oluşturdu. Çünkü hepimiz bu konuda heyecanlıyız Türkiye’nin daha fazla kazanmasını istiyoruz, nelerin aksadığını biliyoruz, birlik olalım ve ilgili mercilere ulaşalım istiyoruz. Tüm gelişmiş ülkelerde bu tarz resmi komisyonlar var. Biz İstanbul Bilgi Üniversitesi çatısı altında tüm Türkiye’deki uzmanları toplayarak bir temsil heyeti oluşturduk. İlgili mercilere bazı tasarılar önerdik henüz cevap bekleme aşamasındayız. Sonuç olarak ivmeyi yükselttik ama biraz daha gaza basılması gerekiyor.

CERN İSTANBUL’A GELİYOR…

CERN’ün ‘Bilimi Hızlandırıyoruz’ adlı sergisi İstanbul’da ilk kez açılacak…

Evet, CERN buraya geliyor gibi düşünebilirsiniz, onların logosuyla bir şey yapılacak. Sergide CERN’de yapılan çalışmalar, yöntemleri, ne işe yarayacağı gibi soruların hepsine halkın anlayacağı bir biçimde sergimiz aracılığı ile cevap veriyoruz. Serginin kuruluş felsefesi 12 yaşından itibaren herkesin anlayabileceği içerik ve dile sahip olması. Bu nedenle en küçük yaştaki gelecek çalışma arkadaşımızdan tutun da bugünkü çalışma arkadaşlarımız ya da büyüklerimizin gezebileceği bir çalışma. 

Neler var sergide? Hangi yöntemlerle anlatacaksınız çalışmalarınızı?

Karanlık enerji ve Atlas deneyi dahil merak edilen tüm soruları 20’şer dakikada edinebileceğiniz dört aşamalı bir düzenek kuruldu. İlk kısımda evren 13.7 milyar yıl önce oluşan evren nasıl başladı, ne zaman ne olmuş, nasıl gelişmiş, parçacıklar nasıl çekirdek olmuş çekirdekler nasıl atomlaşmış, yıldızlar nasıl oluşmuş bu soruların cevabını veriyoruz. İkinci kısımda üzerinde uğraştığımız parçacık fiziğini tanıtan bir alan var ve orada görsellerle aynı zamanda dokunarak, etkileşimli ekranlarla hatta oyunlarla konunun mantığını anlatıyoruz. Buradaki amacımız bu alandan olmayan herkesin ilgisini uyandırabilmek. Üçüncü kısımda tüm bu çalışmaları CERN’de nasıl yaptığımızı gösteriyor. Hızlandırıcıların animasyonları, deney alanlarının etkileşimli ekranlardaki fotoğrafları ve hızlandırıcı tünelinin birebir boyutunda maketi. Maket birebir gerçeği ile aynı, önünde fotoğraf çektirseniz CERN’de olduğunuza ikna edebilirsiniz insanları! (Gülüyor) Aynı zamanda 1/25 oranında küçültülmüş algıç sistemi ve dedektörler de var. Çarpışma alanında neler olduğunu kendiniz gözlemleyebilirsiniz. Son kısımda ise herkesin aklındaki o meşhur soru “Ne işe yarıyor?” buna cevap veriyoruz.