26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

40 yılda bir gelir Barış gibisi...  

Lale Manço: “Barış en sade dili kullanmayı bilen bir insandı. Çok doğrudan, net söylediği vakit çocuk da anlardı, büyükler de... Bence esas sanat budur, sadeliktir. Barış bunu başaran bir sanatçıydı. Onun için zaten 40 yılda bir gelir Barış gibisi...” 

GÜLCAN TEZCAN 9 Şubat 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
40 yılda bir gelir Barış gibisi...  

Barış Manço’yla fani alemde ayrılalı 20 yıl oldu. Hepimizin özlemi azalmak bir yana daha da arttı geçen zaman içinde. Manço ailesi her yıl O’nun yokluğunu sevenleri ile bir araya gelerek hafifletmeye çalışıyor. Türkiye’nin Barış abisi yokluğunun 20. yılında Cumhurbaşkanlığı himayelerinde 14-15 Şubat tarihlerinde İBB Kültür Daire Başkanlığı tarafından organize edilen “Bir Dünya Barış’ı” etkinlikleri ile yâd edilecek. Barış Manço ile büyüyüp şimdi yetişkin olanlar için ondan söz etmek çok da kolay değil. Herkesin Barış abisi biricik. Hele onun kıymetli emanetleri ile bir araya gelip boğazınızda düğümlerle ondan söz etmek... Ama 25 yıl önce hayalini kurup Barış Manço ile gerçekleştiremediğim röportajı sevgili eşi Lale Manço, oğulları Doğukan ve Batıkan Manço ile yapabildim 20. yıl vesilesiyle. Zeynep Türkoğlu da röportajımıza eşlik etti. Ortaya hiç bitmesin istediğim bir konuşma çıktı. 

Sağlığında anlaşılamamaktan yakınan bir sanatçı Barış Manço. 14 Şubat’ta yapılacak “Barış Manço’nun Sanatına Akademik Bakış” başlıklı sempozyum bu açıdan çok anlamlı. Onun hatırasını canlı tutmak ve anlaşılması için neler yapıyorsunuz?  

Lale Manço: Her sene dernek olarak vefat yıldönümünde geleneksel Barış Manço vapur etkinliğimiz mutlaka var. Bunun haricinde de çok çeşitli yerlerde belediyelerde, okullarda birtakım kurumlarda Barış Manço anma etkinlikleri de yapılıyor. Biz her sene bu dönem dört beş etkinliğe gidiyoruz. Bu etkinlik için de 2017’den beri üretim halindeyiz; en iyi ne yapabiliriz, nasıl yapabiliriz diye yavaş yavaş şekillendi. Bu proje için en iyi şartları sağlayabilecek olan da İstanbul Belediyesi idi. Onlarla yürütmeye karar verdik. 

Onunla ilgili yapılan pek çok akademik çalışma var. Hepsini takip edebiliyor musunuz? Galatasaray Üniversitesi taziye defterlerinden bir tez hazırlamıştı ilk sene.  

Lale Manço: Evet o da bizim fikrimizdi. Barış’ın ölümünden sonra çok farklı bir resim çıktı ortaya. İnsanlar neden bu kadar etkilendi? Birçok sanatçımızı, devlet adamımızı kaybettik fakat Barış’a gösterilen ilgi çok başka. Türkiye’nin her tarafından insanlar geldi. Böyle bir olay ilk defa oluyordu. Dedik ki bunun altında çok enteresan bir sosyolojik olgu var. Taziye defterlerini toparladık. Benim arzum esasında bunların konuşulması, tartışılması ve araştırılmasıydı. Onlar daha farklı bir şey çalışıp seçkiler yaptılar. O da tamam çok güzel bir şey oldu ama benim beklentim esasında biraz daha farklıydı orada. Neden Barış Manço? O bu insanlara ne verdi, ne hissettirdi ki bu kadar büyük bir etkilenme oldu? 

Aşık Veysel gibi bağrına bastı millet... 

Lale Manço: Aynen... Aylarca taziyeye geldiler, dünyanın her tarafından taziye mektupları aldık. Bunun bir nedeni olmalı diye düşünmüştüm o zaman. 

Sizce nedeni nedir peki? Siz nasıl açıklıyorsunuz? 

Lale Manço: Barış’ın kişisel başarısı olarak düşünüyorum. “Benim söyleyecek sözüm var, ben bu sözü söylemek için her şeyi kullanıyorum. Müziği, besteyi, sözümü, televizyonu, bedenimi, ellerimi kullanıyorum.” derdi. Beş duyuyla nüfuz etti insanlara. Onun için de kendilerinden bir parça olarak gördüler. 

Doğukan Manço: Bunun bir kaç cevabı var. “Ben size sizin şarkınızı söyledim” diyor. Bizi bize anlattı. En büyük başarısı çok iyi bir gözlemciydi. Yurtdışına giderdik otel odasında 15 dakika kanalları zaplardı. Sebebini sorduğumda ise “Oğlum, ben bir yere gittiğimde bakarım insanlar neleri seyrediyorlar ve tv programlarındaki insanların yüz ifadeleri nasıldır? Onlardan o toplumun analizini çıkartırım zaten” derdi. Akşam konserini vereceği zaman bulunduğumuz ülkede ona göre espri anlayışı ve konuşma dili çıkarırdı. 

Gittiği her yerde o ülkenin diliyle konuşması da incelikli bir tercih...  

Doğukan Manço: Japonya’ya gittiğinizde onlar İngilizce tercüman istemezler ve özellikle de belirtirler. Babam da buna çok saygı duyardı. Karşınızdakine bu kadar saygı gösterirseniz ömür boyu sevilmeyi de hak ediyorsunuzdur. 

Toplumsal bir barış da inşa ediyor her yaptığıyla. Peki kendi içinde kavgalı olduğu şeyler yok muydu? Onu en çok ne kızdırırdı mesela? 

Lale Manço: Evet o da bizim fikrimizdi. Barış’ı kızdırmak çok zordu. Onu en çok kızdıran şey bir işin özensiz yapılmasıydı. Çocuklarına da hep o nasihati vermiştir. “Ne iş yaparsanız yapın, özenli, düzgün ve itinalı yapın.” Uyduruk iş sevmezdi. En kızacağı, sinirleneceği şeyler bunlardı. Onun haricinde öfkelendiğini, bağırıp çağırdığını görmedim. Zaten adı Barış. Çocuklara da herhalde hiç bağırmamıştır. Sesi çıktı mı size karşı? 

Batıkan Manço: Yok... Annemin dediği gibi hiç sesinin yükseldiği anlar yaşanmamıştır. Ama okul yıllarımda çok iyi bir öğrenci olamadım. Bir kaç zayıf not geldiği zaman babamın yüzünde o hayal kırıklığı ifadesiyle karşılaşmak benim için çok daha ağırdı. Onun yerine bir kaç söz söylese, kırsa bile tercih ederdim. 

Kimdi Barış Manço sizin için?  

Batıkan Manço: Ben ve abim başta baba olarak tanıdık onu. Barış Manço kimliğini başta radyoda kasette, plakta sesini duyarak sonra televizyonda kendisini sık sık görerek öğrendik. 

21. yüzyıldan yarına kalacak isim 

“Bir Dünya Barış’ı” etkinlikleri bir haftalık bir süreç mi yoksa bir yıla mı yayılacak? 

Lale Manço: Sadece Cumhurbaşkanımız verebiliyor bir yıla yayılması kararını. Öyle bir talebimiz de oldu. 2019 Barış Manço yılı olsun istedik. Her yüzyıldan sonraki yüzyıllara birtakım sanatçıların, devlet adamları ve bilim adamlarının isimleri kalıyor. Barış Manço 21. yüzyıldan kalacak isimdir. İnanın ben öyle düşünüyorum. Onun için de bunun bu şekilde uygulanmasını arzu ediyorum. Bizim için 2019 yılı Barış Manço yılı. Şubatta uğurladık bitti diye düşünmüyoruz. Bir takım etkinliklerimiz devam edecek. Düşündüğümüz bazı sergiler, konserler olabilir yıl boyunca. 

Dünyayı dolaştı Barış abi. Vefatından sonra dünya ülkelerinde temas ettiklerinden size ne tür dönüşler oldu? 

Lale Manço: Japonya’da çok özel bir parkta bir Sakura ağacı diktiler Barış adına. O ağaç büyürken zaman zaman fotoğraflarını yolladılar. Bir üniversitenin bahçesinde çok özel, herkesin giremediği bir bölüm bulunuyor. Çok büyük devlet adamları ve sanatçılar için orada ağaçlar var. Ağacı görmek istediğimi söyledim. Bizi nasıl ağırladıklarını anlatamam size. Bir tören düzenlediler bizim için. Binaya gittiğimiz vakit en tepeden aşağıya kadar Türk ve Japon bayrakları indirmişler, bütün personel bizi alkışlayarak karşıladı. O kadar duygulandım ki hala Tüylerim diken diken oluyor o anı hatırladığım zaman. Bize gösterilen saygı tabii ki Barış’tan kaynaklanan bir saygı idi. Bir Türk sanatçısının ölümünden 20 sene sonra hâlâ böyle bir duygu uyandırıyor olması Türkiye adına çok büyük bir gururdur. Belçika’da ona bir hemşehrilik beratı, bir de şövalyelik nişanı vermişlerdi. Barış’ın vefatından sonra tekrar bir organizasyon yaptılar ve sonsuza kadar onların hemşehrisi olduğunu ifade eden bir berat verdiler. Geçen gün de Barış Vapuru’nda Avustralya’dan gelen bir aile vardı. Bütün tatillerini o vapura binebilmek için buna göre ayarlamışlar. 

Zeynep Türkoğlu: Barış Manço muteber bir popüler kişiydi.  Modernizmi, popüler dili çok iyi biliyordu ama anlattığı, aktardığı çok özlü şeyler. Çok ağır şeyleri bizim damağımıza göre veriyor. Aslında müthiş bir taşlama ustası. Sadece kime, nasıl söyleyeceğini biliyor. En esaslı taşlamalarından bir tanesi Müsaadenizle Çocuklar. O çok ağır bir şey aslında o kadar insan klibe girmeye nasıl razı oldu?  Çünkü bütün figürleriyle döneme ciddi bir eleştiriydi o şarkı.   

Doğukan Manço: Şarkılar yoruma açık bir kere. Ben sizin hangi açıdan baktığınızı biliyorum. Bu aynı zamanda yapıcı bir tenkitti. Sadece bu parça değil diğer parçalara baktığınız zaman da “Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker” diyor. “Doğru tartan esnaf huzurlu gezer diyor”. Bu sözlerden ne anlayacağı aslında biraz dinleyenin de inisiyatifine kalmış. Barış Manço şarkılarında “şunu anlatmaya çalıştım” diye izah etmeye çalışmaz. Evet yorumlar yapar. Anahtar diye bir şarkı var. Sahnede şarkıyı söylerken şifreyi anlatmaya çalışıyor anlaşılsın diye. Daha sonra bir röportajında “anlayamıyorlar” diyor ve orada o şarkıyı anlatıyor, ipuçları veriyor. Sorunuza gelirsek ne anlayıp anlamadığınız biraz bakış açısı ile orantılı. O da Barış Manço’nun zekası esasında. Siz neyi almaya müsaitseniz onu alıyorsunuz. Arkadaşım Eşşek şarkısını ister bir çocuk gibi dinlersiniz ister çok başka bir kafayla dinlersiniz. Ayı şarkısını ister çocuk gibi dinlersiniz isterseniz öğreti olarak alırsınız. 

Lale Manço: Benim en favori şarkım Günaydın Çocuklar’dır. Çünkü oradaki evrensel mesaj bambaşkadır.   

Zeynep Türkoğlu: İşte müthiş öngörülü buluyorum. Çok ciddi bir taşlama olduğunu düşünüyorum klibiyle de sözüyle de o şarkının… O geleceği, neler olabileceğini haber veren bir şarkı 

Batıkan Manço: Son 20 yıldır şarkılarını çok farklı bir kulakla dinlemeye başladım. Çünkü sizler gibi Doğukan da ben de bu şarkılarla büyüdük. Fakat algı olgunlaştıkça şarkıların içerisindeki o  alt metin daha da ortaya çıkıyor. Benim bir zamanlar kulağıma çok masalsı gelen şarkılardan biri Bal Sultan. Onun da içeriği günümüzü yansıtıyor. 

Lale Manço: O çok önemli bir parçadır. Çocuk gelinlere karşı çıkan bir şeydir. “Çocukluk nedir bilmeyen nasıl çocuk baksın ki” der. Bunlar çok ciddi bir yaraya parmak basan şeyler. Bunu çok şirin bir parça gibi dinliyoruz ama sözlerine baktığınızda başka şeyler çıkıyor altından. Pandoranın kutusu gibi. 

20. yıla Bir Dünya Barışı 

İstanbul Üniversitesi ve 7’den 77’ye Doludizgin Barış ve Sevgi Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleşecek etkinlikler kapsamında; “Çağdaş Halk Ozanı Barış Manço” sempozyumu, “20 Yılın Ardından Barış’a Özlem” paneli, “Barış’ın Dünyası” sergisi ve “Bir Dünya Barış’ı” başlıklı bir konser düzenlenecek. 14-15 Şubat 2019 tarihlerinde gerçekleşecek etkinlikler, İstanbul Üniversitesi’nde başlayacak ve Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda devam edecek. Manço’nun Sanatına Akademik Bakış “Bir Dünya Barış’ı”; 14 Şubat 2019 Perşembe günü, 09.00’da, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nda, “Çağdaş Halk Ozanı Barış Manço” başlıklı sempozyum ile başlayacak. Sempozyumda Manço’nun sanatı, onun hayatına dokunmuş akademik çevrelerce değerlendirilecek.   

MANÇO’NUN KÜLTÜREL MİRASI YARIM KALDI 

Barış Manço katıldığı Siyaset Meydanı programında insanların ilgisine sunulan müzik türleri ile darbe tarihleri arasında ilginç parametreler olduğunu söylüyor. Bununla ilgili bir belgesel hazırladığını, 1999’da tamamlayacağını ifade ediyor. Akıbeti nedir, tamamlandı mı?  

Doğukan Manço: Ben o konuyla biraz ilgilenmiştim. Hatta babamdan da duymuştum “Ülke kaotik bir döneme girdiği zaman üretim başlar” diye. Bir şekilde müzik bir lisan haline dönüşmüştür. Bu bazen sanatsal olabiliyor bazen başka bir şekilde. Vermek istediği ana mesajın bu olduğunu tahmin ediyorum. 

Müziği özgürlük alanı görüyor.. 

Lale Manço: Barış her zaman müziğin özgür olması gerektiğini düşünürdü. Aynı programda “Yasaklamak yasaktır” der. Sanat tamamen sanatçının ruhundan çıkan bir şey. Onu hangi formata sokacaksınız ki? O zaman sanat olmaz. Sipariş verelim otomatik bir şey yapsın. Şimdi computerler de yapıyor onu. 

Müziğe başladığında Batı’da plak çıkarıp konserler veriyor, ödüller alıyor. Ama 80’lerden sonra hep Türkiye’de. Tekrar Batı’da albüm yapmayı düşünmedi mi? 

Doğukan Manço: Aksine yapmamayı planlıyordu. 

Lale Manço: Her zaman kendi ülkesine, insanına üretmeyi tercih etmiştir. Bütün sanatçılar farklı kültürlere hitap etmek ister. Mesela Live in Japan çıktı baştan sona Japonca olarak 1995’te. Ama başka bir yerde kariyer yapmayı düşünmedi. 

Kültürel yozlaşmayla ilgili eleştirileri vardı. Şarkıları ve röportajlarında söyledikleri dışında yazıp çiziyor muydu bu konuda? 

Lale Manço: Özel bir çalışma yaptığını düşünmüyorum ama ciddi bir şekilde inceliyordu, resme yakından bakıyordu. Ama belgesel gibi bir çalışması olmadı 

Doğukan Manço: Türk Tarihinin Dört Bin Yıllık Geçmişi’nin bağlanacağı yer orası olurdu diye düşünüyorum. Üzerinde çalıştıkları bir proje idi bu. Tam çalıştığı zaman vefat etti. 

Tamamlamayı düşünüyor musunuz o çalışmayı? Çok ciddi bir miras bu... 

Doğukan Manço: Ben niyetlendim. O belgeselin 14 kişiden oluşan bir çalışma ekibi vardı. Yusuf Halaçoğlu da belgeselin ekibindeydi. 2007’de ona ulaşmıştım. Hatta birkaç profesörle de görüştüm. Yusuf Bey bana “Bu kadar tarih bilgisine sahip bir sunucu bulursan tamamlayalım ama ben zannetmiyorum” dedi. Bunu yapabilecek kimse yok diye bu proje üzerine gidilmedi. 

Peki ya şimdi?  

Lale Manço: Şu anda Türkiye’nin kültürel ortamına baktığım vakit bunu tarihçilerin yapması lazım diyorum. Bu birikimi en iyi ulaştırabilecek kişi Barış Manço’ydu. Çünkü insanlar onu dinliyordu ve güveniyordu. 

Doğukan Manço: Doğru iletişimi sağlayacak bir kişinin sunması gerekiyor bunu 

İletişim kilit cümle galiba orada 

Lale Manço: Barış en sade dili kullanmayı bilen bir insandı. Çok doğrudan ve net söylediği vakit çocuklar  da büyükler de anlardı. Bence esas sanat budur; sanat sadeliktir. Barış bunu başaran bir sanatçıydı. Onun için zaten... 40 yılda bir gelir Barış gibisi.

SÖZLERİNİ ÇIKARSANIZ MÜZİK YİNE KENDİSİNİ ANLATIYOR 

Zeynep Türkoğlu: Besteci, yorumcu ve güfte yazarı olarak değerlendirirseniz Barış Manço’da size tesir eden müzik mi, sözleri mi, icrası mı? 

Doğukan Manço: Bence söz yazarlığı birinci sırada geliyor. Yorumculuğunu sorarsanız eski zamanlardaki yorumculuğunu çok seviyorum. Kendi parçalarının yanı sıra anonim eserleri modernize ederek bize sevdirmesinden yola çıkarak bunu söylüyorum. Bestelerine baktığımda ise ben bugün son teknolojiyi kullanarak en iyi ses sistemlerini kullanarak bir Barış Manço şarkısına yanaşamıyorum. Zalim Sultan’ı cover yaptım yakın zamanda ama orijinalini dinlediğinizde müzikalite farkı çıkıyor ortaya. Dolayısıyla üçü de dönemsel olarak birbirinden farklı hayranlık duyduğum alanlar.  İlk zamanlardaki yorumculuğu benim doğumumdan sonraki süreçteki söz yazarlığı ama tüm zamanlardaki besteleri. 

Lale Manço: Bence de söz. İlk önce sözüne değer veririm çünkü kendisi de ilk önce söz söylemek isterdi. Sözlerini hepsinden daha iyi biliyorum. Yorum ve beste, beste yorum şarkısına göre değişiyor tabi. 

Batıkan Manço: Şarkı dinlerken sözden, vokalden önce kulağım enstrümanlara, tempoya ve düzenlemeye gidiyor. O da sanırım çok küçük yaşta babam bana klasik müziği sevdirdiği için diye düşünüyorum. Dinlerken nasıl enstrümanları direkt yakalıyorsam kafamda sözleri bir kenara ayırıyorum ve parçanın alt yapısına bakıp enstrümantal gibi değerlendiriyorum. Oradan Barış Manço sözlerini çıkarsanız müzik yine kendisini anlatıyor. Sadece bir ritm ya da alt yapı yok. Orada enstrümanlarla yaşıyor şarkı. Babamın sesi de bir enstrüman oluyor o yapıya. Tabi 80’lerin ortasından 90’lara kadar elektronik cihazlar Türkiye’ye gelince Barış Manço’nun tarzı da biraz değişti. Sözler çok ayrı bir tartışma konusu ama müziğe daima önem verdi. Canlı enstrümanlar hiçbir zaman çıkmadı. Beni en çok bağlayan enstrümanların şarkıyı anlatma şekli.