11 Mayıs 2024 Cumartesi / 4 Zilkade 1445

Güvercin Hırsızları: Bu kez iyilik için

Bir tezat ve karmaşa filmi Güvercin Hırsızları. Bir tür Robin Hood hikayesi olarak okumak da mümkün. Hayatın da tezatlarla dolu olduğunu söyleyen Osman Nail Doğan, iyilik ve kötülük arasındaki ince çizgiye dikkat çekiyor.

ALİ DEMİRTAŞ22 Aralık 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Güvercin Hırsızları: Bu kez iyilik için

Osman Nail Doğan‘ın ilk uzun metraj filmi Güvercin Hırsızları, çaldığı güvercinler ile arkadaşının hayalini gerçekleştirmeye çalışan genç bir delikanlının hikâyesini anlatıyor. Güvercinleri çok seven ve geceleri arkadaşları ile birlikte güzel bulduğu güvercinleri çalan Mahmut’un en büyük hayali en iyi güvercinlere sahip olmaktır. Bir gün bir güvercininin kaçması Mahmut’un hayatını hiç beklenmedik bir şekilde değiştirir. Mahmut, güvercinini bir evin çatısına yuva yapmış olarak bulur. Bu sayede evin 8 yaşındaki oğlu İsmail ile tanışan Mahmut, artık güvercinleri yeni arkadaşının hayallerini gerçekleştirebilmek için çalar. Filmi hakkında konuştuğumuz Osman Nail Doğan neden güvercin hırsızlığını konu edinen bir film yaptığını sorduğumda “Güvercin barışı simgelediği gibi masumiyeti ve saflığı da simgeler. Bu yüzden başka türden bir hırsızlık yerine güvercin hırsızlığını tercih ettim diyebilirim.” diyor.

Filmin çıkış noktası ne oldu?

Ortaya konulan her sanat eserinin altında sanatçının iddiası yatar. Film yapmak da tıpkı sanatın diğer dallarında olduğu gibi, söyleyecek sözü olduğunun farkında olan ve o sözü söyleme gerekliliği hisseden insanların yapacağı iştir. Anlatacağımız hikâyeye karar vermemiz de tüm bu süreç içerisinde gelişir. Başta ben bunu yapacağım, bunu anlatacağım diye işe girişmezsiniz. Önce ‘neden yapmalıyım, gerekli mi?’ sorularını kendinize sormanız gerekir. Bu sorulara doğru cevaplar verdiğinizde ise hikâyenizle karşı karşıya kalırsınız. Çekilen filmlerin, yönetmenin hayatında her zaman gerçek bir karşılığı olması da bence kaçınılmazdır. Ben hiç duymadığım, görmediğim bir hikâyeyi anlatamam. İlla ki hikâyeye bir yerinden dâhil olmam gerekir.

Filmde hırsızlık yapan bir gencin aynı zamanda ne kadar fedakâr olabileceğini izliyoruz. 

Çocukluğum, varoluşunu yalnızca güvercin beslemekle ortaya koyan insanların arasında geçti. Küçük bir ilçedeydik. Her gün bir kavgaya uyanırdık. Komşumuzun, arkadaşlarımın güvercinleri çalınırdı. Güvercin hırsızlığı yapanlar da başka arkadaşlarım olurdu. Güvercin beslemediğim için ben o dünyada etkisiz elemandım. Kimse fikrimi sormazdı. Ama beni en çok etkileyen şey, birbirlerinin güvercinlerini çalan insanların aynı ortamda yaşamını sürdürmeye devam etmeleriydi. Başkasının güvercinini çalararak kötülük yapan bir arkadaşım, o güvercinden elde ettiği parayla bir başkasına iyilik yapıyordu. Tezatlar ve karmaşa… Neydi o söz. Tolstoy diyordu galiba “Eğer karakteriniz çok iyiyse ona biraz kötülük katın. Çok kötüyse de biraz iyilik.” Hayat gerçekten böyle bir şey.

Oyuncu seçiminizi neye göre yaptınız?

Hikâyenin yapısına uygun insanlarla çalışmak istiyordum. Kaçınılmaz bir şekilde çoğunlukla daha önce hiç kamera karşısına geçmemiş insanlarla çalışmak istedim. Mahmut karakterini canlandıran Seyit Nizam bizim oraların çocuğu. Şivesi de var. Şive önemli tabi. Senaryoyu yazarken de şiveli yazmıştım. Oyunculuklardan gol yemek istemiyordum. Epey bir zaman cast çalışması yaptık. Ben memnun kaldım oyuncularımdan.

Festival süreçlerinde nasıl geri dönüşler aldınız?

Saraybosna Film Festivali, uluslararası ilk festival deneyimimdi. Çok büyük prodüksiyonlu ve iyi filmlerle yarıştık. İlk filmimle orada ana yarışmada olmak benim için önemliydi. En önemlisi de Asghar Farhadi jüri başkanıydı. Onun filmimi izlemesi ve geri dönüş yapması heyecanlıydı. Adana Film Festivali’nde ise Türkiye prömiyerimizi yaptık. Bu sene yapılan filmlerin neredeyse tamamı burada gösterildi, yarıştı. Bu anlamda ilk filmimle orada olmak önemliydi. Festival yolculuğumuz devam edecek.