26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Hiç hesapsız anne yüreği hareketi

Hacire Ana’nın çığlığıyla hiç hesapsız başlayan bu “anne yüreği hareketi” gün be gün büyüyor ve görünen o ki daha da büyüyecek. Kandil’e karşı belki de ilk kez içeriden böylesine güçlü bir çıkış yaşanıyor. Bu son derece organik ve içten isyanı her zaman olduğu gibi insanları korkutarak, sindirerek bastıramayacaklarının da farkındalar.

AYŞEGÜL YILDIRIM KARA 21 Eylül 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hiç hesapsız anne yüreği hareketi

Türkiye 22 Ağustos 2019 Perşembe günü Diyarbakır’da bir annenin sıra dışı isyanına şahit oldu. Annenin adı Hacire Akar’dı. 49 yaşındaki Akar’ı Diyarbakır HDP İl Başkanlığının önünde bağdaş kurmuş oturma eylemi yaparken gördük hepimiz. 

Hacire Akar birkaç gün sonra sevdiği kızla evlenecek olan 21 yaşındaki oğlu Mehmet’i bekliyordu. Mehmet ortalarda yoktu. Hacire anne o gece eve gelmeyen oğlunu gün aydınlanır aydınlanmaz neden HDP il binasında arıyordu? 

Hacire Akar neden evladını HDPlilerden istiyordu?

Türkçe bilmiyordu ve Kürtçe sesleniyordu. 

-Oğlumu bana getirin!

Hacire Akar’ın 8 çocuğu vardı. Çocuklarından biri daha evvel terör örgütü PKK’ya katılmak üzere evden ayrılmış 2017 yılında da PKK aileye, çocuklarının öldüğü bilgisini ulaştırmıştı. Uluslararası terörizm ve sınır aşan suçlar merkezinin örgütün kendi sitesinden elde ettiği verilerle yaptığı istatistiki çalışmalara göre bir PKK’lının dağda yaşama süresi ortalama 3 seneydi. Söylenene göre Hacire Akar’ın terör örgütüne katılan oğlu da kandırılan diğer gençler gibi dağda kısa sürede ölmüştü. Bu durum özellikle PKK’ya yakın çevreler ve HDP nezdinde aileye bir “değer” atfedilmesine sebep oluyordu. O çevrelerde Hacire Akar örgütün tabiriyle artık bir “değer annesi”ydi ve sonsuz saygı görmeliydi. Ne Kandil, ne HDP’nin ileri gelenleri Hacire Akar’a ses çıkarabilirdi. Bu durum Akar’ın bir diğer oğlu Mehmet’in ortadan kaybolduğu güne kadar böyle devam etti. Kısa zaman sonra evlenecek olan Mehmet de kandırılarak PKK’nın dağ kadrosuna devşirilmek isteniyordu. Hacire Akar ise terör örgütüne bir evlat daha vermek istemiyordu. 

ANNELERE DESTEK ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR 

Adres belliydi, HDP Diyarbakır il binası. Mehmet binaya girmiş ve bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Akar, HDP il başkanlığının kapısında beklemeye başladı, oğlunu almadan hiçbir yere gitmeye niyeti de yoktu. 

Hacire Ana AK Parti’den değildi. Bu kesindi. Bu nedenle söz konusu eylemi karşı (!) partinin siyasi bir manevrası olarak değerlendirilemezdi. Eylemi gerçekleştirmesi için birilerinden para almış da değildi zira evlerinde yatmak için yere serilen sünger döşeklerden başka hemen hemen hiçbir şeyleri yoktu. HDP’liler şaşkındı. İlk kez bir “değer annesi” HDP’ye kafa tutuyordu. Kabul edilemez (!) bu tavra karşı nasıl tepki vereceklerini kestiremediler ve HDP İl Başkanlık binasının kepenklerini indirdiler. Bu durum bölge halkı için oldukça ironikti. Her fırsatta esnafa kepenk kapattıran HDP’ye bu defa oğlunu isteyen bir anne kepenk kapattırıyordu. 

24 Ağustos Cumartesi günü Hacire annenin oğlu Mehmet dağa götürülmek üzere alıkonulduğu yerden çıktı ve Emniyet’e giderek ifade verdi. Hacire Akar oğlunu terör örgütünün eline düşmeden kurtarmıştı. Onlarca yıldır kanla beslenen ve kadın, erkek, çocuk, bebek demeden yok ederek en çok da bölgede yaşayan insanlara zulmeden bir terör örgütü ve onun siyasi uzantısı, bir annenin kararlı tutumu karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştı. İşin ilginç ve kayda değer yanı bu sembolik isyanla artık terör örgütünün bölgede insan kaynağına ulaşmasının hiç de kolay olmayacağı çıkarımıydı.  

Yaşanan gelişme, çocukları HDP ve PKK tarafından kandırılan diğer annelere cesaret verdi. Evlatlarını terör örgütüne kaptıran anneler Fevziye Çetinkaya, Remziye Akkoyun ve Ayşegül Biçer tıpkı Hacire Akar gibi Diyarbakır İl Başkanlığının önünde oturma eylemi başlattılar. Aradan geçen bir ay boyunca evlat hasreti ile yanıp tutuşan bu ailelere yenileri eklendi ve Türkiye’nin birçok noktasından bu annelere verilen destek, çığ gibi büyüdü. Birçok kişi bireysel olarak yahut STK’ları ile bu sivil hareketin yanında olduğunu göstermek üzere Diyarbakır’a gitti. Bu hareketin dikkat çekici bir diğer noktasıysa annelerin cesaretinin yanı sıra bölgenin artık bir grup kadının sokakta gece gündüz güvenlik sorunu olmadan oturabilmesi için uygun şartlara sahip olduğunu göstermesiydi.

İşte benim de KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM ekibiyle birlikte yaptığım destek ziyaretinde konuştuğumuz insanlardan aldığım bilgi ve edindiğim izlenimler, yukarıdaki hikâyeye benzer hikâyelerin artacağı ve onlarca yıllık terör geçmişine rağmen doğuda yeni bir sayfanın açılabileceği yönünde. 

YA ASKER VE TERÖRİST OĞUL KARŞILAŞIRSA?

Bugün neredeyse sayısı 50’lere yaklaşan ailenin katılımıyla devam eden bu eylem, hangi ideolojik görüşe sahip olursa olsun bölge insanın artık kalıcı bir huzur ve güvenlik talebinin ispatı. Anneler evlatları için ağlamak istemiyor. Özellikle fakir ailelerin çocuklarının beyinlerinin yıkanarak dağda ölüme terk edilmesi ailelerin, terör örgütünün taşeronu gibi çalışan siyasi odakları sorgulamasına sebep oluyor. Konuştuğumuz her anneden yahut babadan iç yakıcı bir feryat yükseliyor. Kimisi ölü ya da diri evladına kavuşmak istediğini söylüyor, kimi tıpkı kayıp ailelerinde olduğu gibi çocuklarının mezarına dahi razı olduklarını ifade ediyor. Bir anne, oğullarından birinin dağda olduğunu diğerinin ise bölgede askerlik yaptığını anlatarak her gün birbirlerini vurmamaları için dua ettiğinden, yüreği ağzında yaşadığından bahsediyor. Diğer anne 14 yaşındaki kızının kandırılarak Kandil’e götürüldüğünü ancak defalarca hem Kandil’e hem Kobani’ye gittiği halde kızını göstermediklerini anlatıyor. 

Diyarbakır’da HDP İl binası önünde sadece anneler oturmuyor artık. Yine 14 yaşındaki oğlunu terör örgütüne kaptıran bir baba sürekli gözyaşı döküyor. Anneler kendi aralarında fısıldaşıyor “Bizim de ciğerimiz yanıyor ama o adam çocuğuna hem annelik etmiş, hem babalık, acısı hepimizden kat kat fazla. Allah tez zamanda evladına kavuştursun.”

Bu cümleyi evladı için eylem yapan anneler kuruyor, çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. 

Diğer tarafta yine elinde kızının mezuniyet fotoğrafıyla bir anne bekliyor. Fotoğrafta 17 yaşlarında kep giymiş bir genç kız var. Makyajı ve saçı özenle yapılmış, dudaklarında sıcacık, kocaman bir gülümseme… Genç kızın güzelliği, fotoğraftan yansıyan enerjisi dahi içinizi ısıtırken bu çocuğun dağda yaşadıklarını düşünmek insanın tüylerini diken diken ediyor ve bir mengeneyle sıkışan kalbiniz acımaya başlıyor. O yaşta en fazla okuldan kaçıp internet kafede oyun oynayacak çocuklar, arkadaşlarıyla bir parkta kolkola gezecek kızlar dağda insan onuruna yakışmayacak şartlarda kim bilir nelerle karşılaşıyor?

‘DEĞER ANNELERİ’ HESAP SORUYOR

HDP İl binasının merdivenlerinde yan yana oturan anneler arasında asker ya da polis anneleri de var. Evlatları PKK tarafından kaçırılmış ve gelen haberlerle yaşadıklarını öğrendikleri çocukları için oradalar. Onlar da terör örgütünün zaman zaman sözcülüğünü yapan HDP’den çocuklarını istiyorlar. Diğer anneler asker annelerine karşı mahcubiyetlerini her fırsatta dile getiriyorlar. Yanımda oturan anne yarım yamalak Türkçe ile kulağıma eğilerek asker annesinin yüzüne bakamadığını, utandığını söylüyor, ama ne çare. Terör örgütü kendi çıkarları için gençleri ateşe atarken ayrım yapmıyor. Kürt ya da Türk olmak bu gerçeği değiştirmiyor. Annelere kaçırılan yahut kandırılan gençlerin ne zaman dağa götürüldüğünü sorduğumuzda yoğunlukla 2015 tarihi öne çıkıyor. Çözüm sürecinin sonlandığı bu yılda terör örgütünün bu sürecin akamete uğraması için her türlü çalışmayı bir takım işbirlikçilerle birlikte yaptığı söyleniyor. 

Hacire Ana’nın çığlığıyla hiç hesapsız başlayan bu “anne yüreği hareketi” gün be gün büyüyor ve görünen o ki daha da büyüyecek. Kandil’e karşı belki de ilk kez içeriden böylesine güçlü bir çıkış yaşanıyor. Bu son derece organik ve içten isyanı her zaman olduğu gibi insanları korkutarak, sindirerek bastıramayacaklarının da farkındalar. Artık canına tak demiş annelerle karşı karşıyalar ve bu annelerin çoğu bir ay öncesine kadar ellerini öptükleri kadınlar. Bu kadınların istedikleri şey kimsenin bîgane kalamayacağı son derece haklı bir talep: Evlat. Bütün anneler gibi artık onlar da evlatlarını dizlerinin dibinde görmenin, yeri geldiğinde saçlarını okşamanın, yeri geldiğinde işe güce koşturmanın hayalini kuruyorlar. 

Hepimiz için çocuklarımızla yaşadığımız bu sıradan hayatın bazı kadınlar için belki de canlarını tehlikeye atarak arzulanıyor olması bu hikâyenin en acı ve her türlü desteği şeksiz şüphesiz hak eden yanı.