26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

İstanbul tarihine açılan labirent

Şehir büyüdükçe biz küçülüyor, azalıyoruz. Bir ilçenin nüfusunu barındıran binaların yapayalnız sakiniyiz. Anladık ki zor olan kolayı yaşamak. Peki modern hayatın esaretinden kurtulmak için ne kadar cesuruz? Bir zamanlar mütevazı hayatlarımızın şekillendiği koca kalpli insanların yaşadığı mahallemizde sorunun cevabını arıyoruz. Mutluluğu, acıyı, ekmeği paylaşan mahalle sakinleri bize Fatih’in Zeyrek Sıralı Evleri’nin binlerce yıllık hikayesini anlatıyor.

21 Ekim 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
İstanbul tarihine açılan labirent

UNESCO BÖLGEYİ DÜNYA MİRASI İLAN ETTİ    

Zeyrek Camii ve çevresi Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkında Sözleşme kapsamında İstanbul’daki diğer dört koruma alanı ile birlikte (Ayasofya, Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Süleymaniye Camii ve Çevresi Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları) İstanbul’un tarihi alanlarının bir parçası olarak UNESCO tarafından koruma altına alınmış ve 1985 yılında Dünya Mirası olarak tescil edilmiştir. 

Çocukluğunuza dair  en çok özlemini duyduğunuz şey nedir diye sorsalar, kuşkusuz birçoğumuzun cevabı  ‘eski mahalle sıcaklığı’ olurdu.  Yaşayanların birbirlerini tanıdıkları, yardımlaşma ve samimiyetin olduğu o eski mahalle kültürü… Günümüzde her ne kadar küçük mahallelerden çıkıp lüks sitelerde oturma hevesinde olsak da, bugün özlemle yad ettiğimiz mahalle kültürünün yaşatıldığı yerler hâlâ mevcut. İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Zeyrek; dar sokakları, dik yokuşları, cumbalı ahşap evleri, tarihi camileri ve türbeleri ile o semtlerden biri olarak tarihte de büyük bir öneme sahip… Dar sokaklarında gezinirken tarihe adını Zeyrek Sıralı Evleri olarak yazdırmış ahşap binalar hemen dikkatimizi çekiyor. Evler arasına asılmış çamaşır ipleri, sokakta top oynayarak koşturan çocuklar bizlere özlediğimiz mahalle sıcaklığını hatırlatıyor.

SOKAĞIN 54 YILLIK ULU ÇINARI  

Zeyrek Camii’nin önündeki ara sokakta ahşap bir bina önünde gençlerle sohbet eden Veysel Amca’ya rastlıyoruz. Yanındaki boş tabureyi işaret ederek sohbete bizi de dahil ediyor… Siirtli Veysel Amca 1963’den beri Zeyrek’te yaşıyormuş. Burada 10 yıl bakkallık yaptıktan sonra Çarşamba’daki İmam Hatip Lisesi kantininde de çalışmış… Şu an mahallenin çocuklarına ve gençlerine Kuran dersi veriyor.  Veysel Amca’nın çocukları da burada doğup büyümüş evlenince başka yerlere taşınmışlar. Kendisi de birkaç yıl önce Büyükçekmece’ye kızının oturduğu apartmana taşınmış. “Bu ev tahtadan olduğu için kışın çok üşüyoruz, her yerden soğuk hava giriyor” diye ifade ediyor.  Rahatsızlanınca hastaneye yakınlığından dolayı Zeyrek’e geri dönüyor. Üç yıldır kalp nakli bekleyen Veysel Amca Zeyrek’i şöyle tanımlıyor: Evleri ile ünlüdür, İstanbul’un en eski evleri buradadır. Ben çocukken yangınlar oluyordu, arka sokakta tahta bir bina yanmıştı, belediye tekrar yaptı. Burada daha fazla  tahta bina vardı, çoğunu betonlaştırdılar. Tahta binaların betonlaştırılması 70’li yıllarda oldu.

BİZANS’IN HASTANESİ ZAMANE KİTAP KAFESİ

Veysel Amca, Zeyrekhane’yi anlatırken kitap-kafeyi gösteriyor ve serzenişte bulunuyor: Kafenin kitap bölümü Bizans zamanında göz hastanesiymiş. Fetih sonrası medrese olmuş. Geçmişte bir şirket burayı içkili mekan olarak 17 yıl işletti. Cami ve türbe yanında olduğu için Büyükşehir devralıp içkiyi kaldırdı elhamdülillah. Sohbet sırasında öğlen ezanı okunuyor... Veysel Amca namaz kılmaya evine, biz de Zeyrek Cami’ne gidiyoruz.  

KADINLAR PAZARI’NIN GANİMETLERİ

Kadınlar Pazarı olarak bilinen bu meydana eskiden ‘Avratpazarı’ denirmiş.  Orta yaşlı ve ihtiyar kadınlar gelip bir şeyler satar ve evlerinin ihtiyaçlarını karşılarlarmış.  Bugün ise genelde Siirtlilerin olduğu bir bölge halini almış. Haftanın her günü hareketli olan bu meydanda büryan ve perde pilavı yenecek birçok mekan var. Pazarı gezerken daha çok yöresel ürünleri görüyoruz tezgahlarda…  

YAVUZ SULTAN SELİM’E REST ÇEKEN ŞEYH’ÜL İSLAM 

Zenbilli Ali Efendi Osmanlı döneminin sekizinci Şeyh’ül –İslamıdır.  Doğruluğu ve cesareti ile bilinen Ali Efendi, Yavuz Sultan Selim’e “Eğer şeriata aykırı emirler verirsen, ben de senin hal’ine fetva veririm” diyecek kadar cesur bir alimmiş. Kendisinden istenen fetvaları sarkıttığı zenbille alıp yine cevaplarını soru sahiplerine zenbille verdiği için Zenbilli Ali Efendi ismini almış. Evi, türbesinin karşısındaki boş arsadaymış önceden.

İSMİ EVLİYADAN GELİYOR

İstanbul’un en önemli evliyalarından biri olan Molla Zeyrek Mehmet Efendi çok zeki ve bilgili olmasıyla tanınırmış. Hocası Hacı Bayram-ı Veli kendisine “hazır cevap, akıllı, bilgili” anlamına gelen Zeyrek lakabını takmış. Bugün Zeyrek veya Zeyrekhane olarak anılan semtin ismini Molla Mehmet’ten dolayı aldığı bilinmektedir.

AYASOFYA’DAN SONRA İKİNCİ MİRAS 

Zeyrek Camii eski adıyla Pantokrator Kilisesi, Ayasofya’dan sonra ayakta kalmış en eski kilise. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet kilisenin medreseye çevrilmesi için Molla Zeyrek Mehmet Efendi’yi görevlendirmiş. Kendi külliyesi tamamlanana kadar öğrencilerin burada okutulmasını emretmiş ve mollayı medresenin müderrisi olarak atamış. Böylece yapı Molla Zeyrek Efendi’nin adı ile anılmış. Fatih’in Vakfıyesi’nde Zeyrek’in ve caminin ismi de şu şekilde geçmektedir: Biri dahi yine mahmiye-i Konstantiniyye’de ulema-yı kiramdan Mevlana Zeyrek sakin olmak ile, Molla Zeyrek Mahallesi dedikleri mahallede vaki kenisedir ki inşallah Zeyrek Camii ismi ile müsemma olmak mervidir. Fatih Külliyesi’nin medreseleri tamamlanınca, medrese hücreleri kapatılmış; yapı camiye dönüşmüş. Caminin kapısındaki kitabede inşasının 1143 yılında tamamlandığı ve 1453 yılında da camiye çevrildiği yazılıdır. 

ŞAİR NİGAR’IN GELİN GİTTİĞİ EV 

Gerçek ismi Nigar Binti Osman olan Macar asıllı Nigar Hanım, 19’uncu yüzyılın en önemli kadın şairlerindenmiş. Şiir yazmaya daha çocukken başlamış ve yedi dil biliyormuş. Şair Nigar’ın evlendiğinde Zeyrek’e gelin geldiği düşünülüyor… Evi tam olarak bilinmese de Zeyrek yakınlarında oturduğunu Hayatımın Hikayesi kitabından anlıyoruz. 

KENDİ MEZARINI BİLEN NAKŞİ ŞEYHİ

İstanbul Kitapçısı’nın yanındaki merdivenlerden inince Mehmet Emin Tokadı Türbesi karşılar bizi. IV. Murat döneminin Nakşi Şeyhi, Piri Paşa Medresesi’nde kalmış. Vefat ettiğinde medrese bahçesinde her gün dua ettiği mezarlığa defnedilmiş. 

TARİHİ MEDRESEDE BİR YUDUM HUZUR 

Tarihi medrese İstanbul Kitaplığı tarafından kitap-kafe olarak hizmet veriyor. Molla Zeyrek Camii önünde Haliç, Süleymaniye, Galata ve Boğaz’a uzanan manzara eşliğinde çaylarımızı yudumlarken, kitap ve hediyelik eşya bakıyoruz.