24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Kahramanlarım kendi romanını yazdı!

Elimizde enerjisi yüksek, okuması heyecanlı, su gibi akıp giden bir kadın romanı var. Soğuk kış günlerinde kalpleri ısıtacak ‘Şanslı Kızlar’ı yazarı Ahenk Göklü ile konuştuk.

NAZLI BERİVAN AK31 Aralık 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kahramanlarım kendi romanını yazdı!

Edebiyatla ilişkiniz nasıl başladı?

 On yılı aşkın süre dergilerde çalıştım, yazmak işimin bir parçasıydı. Ama bende roman yazma isteğini uyandıran okumak oldu. Okumak benim için hem ciddi bir iş hem de hayatımın en değerli eğlencesi. Okudukça, yazma iştahım arttı. Bir yaz tatili hissi veren; hafif, sürükleyici, eğlenceli bir kadın hikayesi hayal ettim. Karakterler zihnimde şekillenmeye başladıkça, hikayeyi neredeyse kendi aralarında yazdılar. Kendime bir alternatif dünya oluşturmak o kadar zevkliydi ki her zorluğuna rağmen ‘Şanslı Kızlar’ı yazmak benim için çok eğlenceli bir macera oldu.

Baş kahramanımız dışarıdan her şeye sahip gibi görünen ama içinde fırtınalar kopan bir kadın. Sizce kadınlar hislerini erkeklerden daha mı iyi saklıyor?

Biz kadınlar kendimizi korumaya mecburuz. Sokağa çıkarken, sosyal hayata karışırken, zırhımızı kuşanmak zorundayız. Sosyal beceriler, bizim için, erkekler için olduğundan çok daha kritik bir mesele. Belki tam da bu yüzden, sosyal ilişkilerde, göstermek istediğimiz kadarını göstermede daha mahiriz. Ama bu genel olarak erkeklerin çok sahici, kadınların yapmacık olduğu anlamına gelmiyor.

Amerikan Lisesi ve ardından Boğaziçi Üniversitesi... Eğitiminiz karakterlerinizi kurgulamada ne kadar etkili oldu?

Eskiden İzmir Amerikan Lisesi kız okuluydu. Yedi yıl boyunca orada okudum. Bunun izlerini taşıyorum. Erkekler hayatımda uzun süre egzotik varlıklar olarak yer buldu. Kız arkadaşlar benim için hep çok önemli oldu. Nazlı ve Deniz’in arkadaşlığını özellikle bu yüzden zevkle yazdım.

Capri Adası’nda değişen bir dünya, bir hayat, bir ruh var kitapta. Mekan seçimini nasıl yaptınız?

Ta en başta aklımda bir kadın romanıyla bir gezi romanını buluşturma fikri vardı. Capri Adası’nın da içinde olduğu Amalfi Bölgesi, dünyada gördüğüm en güzel yerlerden biri. Yazmak, anlatmak, hep hatırlamak isteği uyandırıyor. Capri’yi yalnızca bir mekan olarak değil kitabın ana karakterlerinden biri olarak seçtim. Sesleri, kokuları, tatlarıyla; manzaraları, tarihi, mutfağıyla ders çalışır gibi çalıştım. Kitabı okuyanlar Capri’nin havasını solusunlar istedim.

İyi bir gezgin misiniz?

Hayatta en sevdiğim şeylerdenikisi: gezmek ve yazmak. Gezdikçe yazmak, yazdıkça gezmek, sonra yine yazmak istiyorum. Zaten dört yıl eski Gezi Traveller dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptım. Bundan sonra yazmak istediklerim de bir yanıyla gezi romanları olacak.

 “Hayatta her dönüm noktası, seçenekler sunar” diyorsunuz. Bugünkü Türkiye’yi de böyle okuyabilir miyiz?

Türkiye hiçbir zaman bir gül bahçesi değildi. Bir zamanlar öyle olduğunu düşünenler, kendi mutluluk baloncuğunda yaşayıp giderken öyle olduğunu sananlar. Her dönemde, birileri için çok zor, çok ıstıraplı bir ülke oldu. Bugün çok güç bir dönemden geçtiğimiz besbelli. Evet, bir dönüm noktasında olduğumuzu düşünüyorum ama her şeye rağmen ümitliyim.

‘Kadın kadının kurdudur’ fikrini edebiyatta sıklıkla görüyoruz, böyle iki karakter yaratmak nasıl geldi aklınıza?

Hayatta hep erkeklerle ittifak kuran, yalnızca erkekler tarafından takdir görmek isteyen, her kadını kendine rakip gören kadınlar var. Kitapta sıkı bir kadın düşmanı olan başka bir kadın karakter bulunuyor ama Deniz’in öyle olduğunu düşünmüyorum. Deniz, şımarık ve bencil. Çevresindeki herkesi kendi ruh haline esir alan, kendinde bu hakkı gören insanlardan. Nazlı’ya gösterdiği hoyratlığın sebebi de bu.  

Kişisel gelişime, evrene mesaj vermeye, ruhu yeni maceralara açmaya dair önemli ipuçları var kitapta.

Spiritüel konularla aranız nasıl?

Spiritüel konularla hiç aram yok. Kişisel gelişim pek bildiğim bir alan değil. Evrene mesaj vermek gibi yaklaşımlara da aşina değilim. Benim için mutluluk, rasyonel bir tercih. Mutlu olmayı seçmek, minnet duymak, mutsuz ve bedbaht olmayı marifet saymamak, kendi maceralarını yaratmak, hayatın neşesine açık olmak... Bir gönül ve ruh meselesi olmaktan çok akıl yoluyla yapılan bir seçim olduğunu düşünüyorum.

Son olarak ‘Şanslı Kızlar’ı kimler okumalı?

Öncelikle kadınlar. Ve öncelikle eğlenmek ve hafif saatler geçirmek isteyenler. Aşk acısıyla özgüveni zedelenmiş genç bir kadının, yanına başka kadınların ve erkeklerin hikayelerini de katıp, kendi şansını yaratma macerasına merak duyanlar. Ve bunu yaparken, bir yandan Capri’yi adım adım gezmek isteyenler.