27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Kahrolsun havyar, yaşasın kebap

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’te gösteriler sürerken şu cümleleri sarf etti: “Umarım Paris’te ‘Zulüm 1789’da başladı’ yazıları görmeyiz…” Görmedik, fakat Fransız medyası bu konuyu defalarca gündeme getirdi. Hatta tartışma programlarında Erdoğan’ın bu sözleri yorumcuların gündemindeydi.  

ZAHİT KAPLAN15 Aralık 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kahrolsun havyar, yaşasın kebap

Fransa’da geçtiğimiz cumartesi günü Macron açısından oldukça kritikti. Gösteriler Paris’i yine çepeçevre sardı ve bilanço ağırdı: 4 bin 99 gözaltı ve yüzlerce yaralı. Sonrası ise Macron’un ulusa seslenişi ve vaatler. Fakat Paris sokaklarını temizleyen, duvar yazılarını silen yine “sarı yelekli” belediye işçileri oldu. Bazı duvar yazıları var ki, onlara dokunamadılar. Zira tarihi eserlere yazı yazarak suç işleyen protestocular kadar, onları temizleyenler de zan altında olabilirdi. q Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’te gösteriler sürerken şu cümleleri sarf etti: “Umarım Paris’te ‘Zulüm 1789’da başladı’ yazıları görmeyiz…” Görmedik, fakat Fransız medyası bu konuyu defalarca gündeme getirdi. Hatta tartışma programlarında Erdoğan’ın bu sözleri yorumcuların gündemindeydi. Karikatürler ve illüstrasyonlar, 1789 Fransız Devrimi’nin hafızlara kazınan resimlerindeki figürlere “sarı yelek” giydirmeye bile başladı. Fransız medyasından Le Figaro, Sarı Yelekliler için “1789’da olduğu gibi, sosyal sorun vergi meselesi” başlığı atmıştı. Benzer bir başlığa RTL’de de rastlıyoruz: 1789, Mayıs 1968… Sarı Yelekliler, tarihi bir mücadeleyi mi sürdürüyor? 

1789 kanlı ihtilali mutlak monarşinin yıkılması, yerine cumhuriyetin kurulmasıyla sonuçlandı. 1968 Mayıs olaylarında ise öğrenci hareketi ülke genelinde bir ayaklanmaya dönüştü, meclis lağvedildi. Fakat iktidardaki Charles de Gaulle bir sonraki seçimde daha güçlü geri döndü. 2018 Sarı Yelekliler (Gilets Jaunes) gösterileri işte bu iki devrim ve ayaklanma ile kıyaslanıyor. Fakat Macron’un de Gaulle kadar şanslı olmadığı da düşünülüyor. 

Macron’un ulusa seslenişte vaatlerinin maliyeti 10 milyar Avro. Asgari ücrete zam, emeklilerden kesintilerin iptali ve süslü cümleler… Macron “Ben zenginlerin cumhurbaşkanı değilim” derken, Elize (Élysée) Sarayı’nın Altın (Salon Doré) Odası’nda konuşuyordu. Önünde oturduğu antika masadan “halkın sıkıntılarını anlıyorum” diyordu. Fakat o konuşma işe yaramadı. Son anketlere göre Macron, kendince bu tarihi konuşmasında, Fransızların yüzde 59’unu ikna edemedi. 

Peki, Fransızlar tam olarak ne istiyor, neden sokaktalar? Örneğin zenginlerden alınan Dayanışma Refah Vergisi’nin kaldırılması tüm protestocuların ortak gündemi. Servet Vergisi sayesinde fakir halk biraz da olsun rahatlıyordu. Bunun yanında meydanlarda atılan en fazla slogan ise “Macron istifa”. Bir başka hedef ise Şanzelize (Champs-Élysées) Caddesi’ndeki lüks dükkân camları. Çünkü geçim sıkıntısı çeken halkın gözünde o dükkânlar, Macron’un kayırdığı zenginlerin ve Fransız elitlerin temsilcisi. Bu nedenle eğer bir protestocu dükkân camı indirebilirse kalabalık tarafından sevinçle alkışlanıyor. 

Paris’te 1789’dan bu yana sapa sağlam kalan bazı duvarlar şimdi sessizce bir cümle fısıldıyor. Sarı Yelekli bir protestocunun yazdığı bu yazı: A BAS LE CAVİAR, VİVE LE KEBAB. Çünkü Paris’te havyardan çok artık göçmenlerin dükkânlarında kebap yemek daha kârlı oldu.