26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Klasik kemençenin sihirli eli

Türk musikisinin en eski sazlarından kemençe Murat Yerden’in hünerli ellerinde altın çağlarına dönüyor. Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bu sazın en önemli lütiyelerinden Yerden’den klasik kemençesinin hikayesini dinledik.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 5 Ağustos 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Klasik kemençenin sihirli eli

Geçmişin enstrüman ustaları olan lutiyelere günümüzde nadir rastlanıyor. Bu isimlerden biri var karşımızda. Hünerli elleriyle klasik kemençeye hak ettiği değeri veren Murat Yerden, tesadüfen eline aldığı sazla hem mesleğini değiştirdi hem de yok olmaya yüz tutmuş bir sanatı geçmişte olduğu gibi hak ettiği yere taşıdı. Bununla da kalmadı, kemençelerini dünyaya tanıttı. Bugün Yerden’in İstanbul Karaköy’deki Kemençe Atölyesi’nden çıkan klasik kemençeler ABD, Fransa, Almanya, Yunanistan, Kore ve Brezilya gibi birçok ülkede çalınıyor. 

İletişim fakültesi mezunu olan Yerden, bu alanda çalışırken tesadüfen tanışmış klasik kemençeyle. Beş yaşından itibaren gitar çalan Yerden, hayatının dönüm noktasını şöyle anlatıyor: Kemençenin sesini duyduğumda büyülenmiş gibi oldum, ‘Bu nasıl bir saz Allahım’ dedim. Sabaha kadar dinledim. Ertesi gün ilk işim o sazın ne olduğunu bulmakla geçti. Bir kaset kaydı vardı, üstünde ne isim ne başka bir şey. Sonra klasik kemençe olduğunu öğrendim. Bulduğumda gördüğüm şey sesi kadar güzeldi. O sesi hayal ettiğim bir formda bulmuştum! Ardından değişim başlıyor: Eski işimdeki kolektif çalışma ortamı, patron, kargaşa, koşuşturma... O dünyanın dışına çıkmam gerekiyordu; kemençe sesimi duydu. 

ÇIRAKLIĞA HAZIRLIK 

BİLE BİR YIL SÜRDÜ

Murat Yerden ilk kemençesini alıp sazı keşfetmeye, çalmayı öğrenmeye başlar. Kendi kemençesini yapmaya karar verir ve işi öğrenebileceği bir usta arar. Ona bu kapıyı açan isim Fikret Karakaya olur. 25 yaşında çırak olarak girdiği ustasının yanında bir yıl çay taşıyıp yer süpürür. 11 yılda efsanesini yazar. 36 yaşındaki usta, her biri 20 günlük uğraş sonucu ortaya çıkardığı kemençenin yapımında çınar, kestane, dut gibi ağaçlar kullanıyor. Klasik İstanbul kemençesinin Karadeniz kemençesiyle karıştırıldığını söyleyen Yerden şu bilgileri veriyor: Aslında bu çalgının asıl adı Lira... Yunanlıların ve bizim İstanbul’daki ortak çalgımız. İstanbul kemençesinin çalınması Karadeniz kemençesi’ne göre farklıdır. Karadeniz kemençesinde telin üstüne basarsınız, bunda ise yandan tırnakla dokunursunuz. Sesi çok buğuludur, derinden gelir, diğeri gibi baskın ve tiz bir sesi yoktur. Daha içine kapanık, melankolik bir enstrümandır.  

Osmanlı müziğinin ilk ve tek yaylı sazı 

Adını Farsça ‘yay’ anlamındaki keman kelimesinden alan kemençe, Bizans, Arap, İran ve Türk musikisinde asırlar boyu önemli sazlar arasında yer aldı. 15’inci yüzyılda viyolanın icadı ile birlikte önemi azalsa da 18’inci yy sonlarına kadar Osmanlı müziğinin tek yaylı sazı oldu. Laz kemençesi Karadeniz horonları ile, klasik kemençe ise 19’uncu yüzyıl ortalarında girdiği fasıl toplulukları ve Tanburi Cemil Bey’in vasıtası ile günümüze ulaştı.