27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Klinik ve kayda dayalı bir bilim dalı: Müzik terapi

Yüzyıllardır müziğin insan ruhuna iyi geldiği hastalıkların tedavisinde kullanıldığı biliniyor. Bugün ise müzik terapi karşımıza bir bilim dalı olarak çıkıyor. Müzik terapinin sadece müzik dinlemekten ibaret olmayan ciddi bir sağlık disiplini olarak, bilimsel yöntemlerle yürütülen interaktif uygulama süreçlerinden oluştuğunu söyleyen Şükrü Torun, müzik terapisti olmak isteyenlerin ciddi bir eğitimden geçmeleri gerektiğini vurguluyor. 

MERVE YILMAZ ORUÇ15 Aralık 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Klinik ve kayda dayalı bir bilim dalı: Müzik terapi

Son zamanlarda en çok duyduğumuz konulardan biri de “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp” uygulamaları. Modern tıptan önce hastalıkların iyileşmesi için kullanılan bu yöntemler usulsüzce yapıldığında faydadan çok zarar veriyor. Bilgisizce yapılan bu tür uygulamaların önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı harekete geçti. 27 Ekim 2014 tarihinde bu yöntemlerle ilgili yönetmelik, resmi gazetede yayınlandı. Bu uygulama yöntemlerinden biri olan müzik terapi de son dönemde sıkça gündeme geliyor. Müzik terapi 2000’li yıllardan sonra Türkiye’de ivme kazandı. 2016 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından müzik terapisti sertifikaları verilmeye başlandı. Bu sertifikaları müzik ve sağlık alanında en az lisans diploması olanlar alabilecek. Müzik terapi; birey(ler)in fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarından herhangi birinin karşılanmasında müziğin ve müzik uygulamalarının, konusunda ehliyetli profesyonel(ler) aracılığıyla kullanıldığı klinik ve kanıta dayalı bir uygulamalı alan olarak kabul ediliyor. 

GELENEK GÜNCELLENDİ 

Müzik terapi ile ilgili merak ettiklerimizi Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dil ve Konuşma Terapisi Anabilim Dalı Başkanı ve Anadolu Üniversitesi TÜDAM Nörokreatif Müzik Terapi Ünitesi Koord. Prof. Dr. Şükrü Torun, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğr. Üyesi ve Uygulamalı Müzik Terapileri Derneği (UMTED) Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk ile Kreatif Müzik Terapisti Duygu Duran Orlowski’ye sorduk.  

Türkiye’nin ilk Müzik Terapi Ünitesi’nin sorumlusu Şükrü Torun, sağlık perspektifinden müzik terapiyi “Çeşitli nedenlerle bozulmuş ya da yeterince gelişmemiş olan becerilerin, yetkili müzik terapisti tarafından katılımcıyla oluşturulan ‘Terapötik İlişki’ sürecinde yürütülen rehabilitasyon yaklaşımı.” şeklinde tarif ediyor. Torun şöyle konuşuyor: “Sağlık alanında müzik kullanımına ilişkin bu köklü geleneksel uygulamaların kimliğini koruyarak evrensel müzik terapi disiplinine entegrasyonunu sağlamak için bilim dünyasında kabul görecek yöntemlerle incelenmesi ve güncellenmesi gerekiyordu. Sağlık Bakanlığı bu anlayışla, müzik terapi dahil 14 farklı geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulaması ile sertifikasyon eğitimlerini düzenleyen yasal mevzuatı hayata geçirdi.” Gelişmiş ülkelerin çoğunda müzik, psikoloji, tıp gibi ilgili alanlarda lisans eğitimini tamamlayan öğrenciler, müzik terapisti olarak yetiştirilmek üzere lisans üstü müzik terapi programlarına kabul edilmekte. ABD, Japonya, İspanya, Almanya, İngiltere, Finlandiya, Norveç ve Güney Kore gibi ülkelerde, üniversitelerde açılan müzik terapi programlarının oldukça rağbet gördüğünü hatırlatan Torun, ülkemizde de müzik terapi eğitimlerinin akademik programlarda yer bulması gerektiğini ifade ediyor.  

BU BİR SAĞLIK DİSİPLİNİ

Alzheimer, Multipl Skleroz, Parkinson, İnme-Afazi gibi nörolojik hastalıklar ve nöro-gelişimsel bozukluklara sahip kişilere müzik terapi uygulayan Torun, “Müzik terapi seanslarına katılanlar, bunun ciddi bir sağlık disiplini olduğunu anladılar.” diyor. Torun sözlerini şöyle sürdürüyor: “Müzik terapi, terapistin kişiyle birlikte gerçekleştirdiği bir süreç. Bireyin hastalığına kendi öznel bakışı çerçevesinde ihtiyaç duyduğu fiziksel-bilişsel-duygusal-sosyal alanlarda iyilik haline odaklanıyorum. Böylece kendi müzik terapi yaklaşımımı geliştirmeye çalışıyorum. Yaşam kalitesini iyileştirilmeye odaklanan ve ‘Nörokreatif Müzik Terapi’ olarak adlandırdığım bu yaklaşımın diğer sağlık disiplinlerince sunulan tedavi, terapi ve rehabilitasyon müdahaleleri ile uyumlu olması da önem taşıyor.” 

KREATİF MÜZİK TERAPİSTİ VE MÜZİK TERAPİ EĞİTMENİ DUYGU DURAN ORLOWSKİ 

TERAPİLERDE 50’DEN FAZLA ENSTRÜMAN KULLANIYORUM   

Müziğin iyileştirici gücüne her zaman inandığını söyleyen Duygu Duran Orlowski, geçtiğimiz ay çıkardığı  Duyguların Tınısı adlı kreatif müzik terapi kitabı ile bir ilki gerçekleştirdi. Türkiye’de çıkarılan ilk kreatif müzik terapi kitabı olan bu çalışma ülkemizde henüz emekleme aşamasında olan müzik terapi alanındaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Üç yıl Almanya’da müzik terapi eğitimi aldıktan sonra bu işi yapmaya başlayan Duran, bu uygulamada yaş ve hastalık sınırlaması olmadığını belirtiyor. “Müzik terapi bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlık problemi yaşayan her yaş grubunda uygulanır. Doktor tarafından hastalık tanısı alan kişilere biz de hasta diyoruz. Birde danışan dediğimiz kişilere hastalık tanısı olmayıp günlük stres, iş ve aile stresi yaşayan popülasyona uygulanıyor.” diyen Duygu Hanım, meslek hayatı boyunca daha çok zeka engelli çocuklar, ADHS, psikosomatik ve Demans hastalarıyla çalışmış ve çalışmaya devam ediyor. Müzik terapide her türlü  müziğin kullanıldığından bahseden Duran, kendi çalışmalarından 50’den fazla enstrümanın yer aldığını vurguluyor.  

Müzik terapi’nin nasıl uygulandığını sorduğumuz Duran, sorumuzu şöyle cevaplıyor: “Aktif; hasta/danışan ile müzik karşılıklı çalınıp, söyleniyor; Pasif, müzik terapist tarafından hasta/danışana müzik dinletiliyor ve son olarak terapötik ilişki içerisinde karşılıklı konuşma şekilde gerçekleşiyor.” diyor. 

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ VE UYGULAMALI MÜZİK TERAPİLERİ DERNEĞİ (UMTED) BAŞKANI PROF. DR. LEVENT ÖZTÜRK 

MÜZİK TERAPİ KÜLLERİNDEN DOĞUYOR 

25 yıldır geleneksel müzik ile ilgilenen, Makamdan Şifaya adlı kitabın yazarı fizyoloji profesörü Levent Öztürk, 12 yıldır müzik terapi alanında kitaplar ve makaleler yazıyor, seminerler veriyor. Anadolu coğrafyasında müzik terapi geçmişinin çok eskilere dayandığını söyleyen Öztürk, Selçuklular döneminde Kayseri Gevher Nesibe Hastanesi’nde müzik terapi yapıldığını hatırlatıyor. “Müzik terapi konusunda kendi tarihsel kaynaklarımıza baktığımız zaman El-Kindi’nin musiki risaleleri ile başlayan yazılı belgeler, Şuuri Hasan Efendi’nin Tadil-ül Emzice’si ve Gevrekzade’nin Musiki Risalesi ile devam eder ve 1850’li yıllarda Haşim Bey Mecmuası ile sonlanır.” diyen Öztürk, Osmanlı’da yenileşme hareketi içinde Modern Tıp Fakültesi’nin kurulması ve Fransa’dan profesörler getirilerek ilk eğitimin Fransızca başlatılması, eğitimi veren yabancı profesörlerin bizdeki geleneksel uygulamaları bilmemesinin bu konuda bir kırılma noktası olduğunu söylüyor. Bugün müzik terapinin küllerinden doğduğunu anlatan Öztürk,”Müzik terapi, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları kapsamında değerlendiriliyor. Gelişimi açısından bir şekilde kapsam içine alınması bence önemli. Ancak, süreç içinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları kapsamından çıkmalıdır. Çünkü müzik terapi başlı başına bir tıbbi uygulamadır. Müzik terapi içinde geleneksel yöntemler ve tamamlayıcı yöntemler olabilir. Müzik terapinin bütününü geleneksel perspektiften görmek gelişimini kısıtlar. Zaten dünyada da bu kapsamda değil.” şeklinde konuşuyor. 

Müzik terapiye insanların ilgi gösterdiğini söyleyen Öztürk, “Bizde müzik terapi denilince hastanın ya da danışanın pasif dinleyici olduğu bir model akla geliyor. Halbuki dünyada en yaygın kullanılan yaklaşımlar ya da modellerde aktif müzik terapi uygulamaları ön plandadır.” diyor ve ekliyor: “Yani hastanın/danışanın terapistle birlikte müzik üretim sürecine katıldığı, birlikte müzikal diyalog içine girdikleri, danışanın kendini müzikle ifade ettiği şekli daha yaygındır.”