26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Koşmak hem özgürlük hem sağlık demek

“Koşmak her şeyden önce bir özgürlük. Her yerde bir çift ayakkabı ile tek başınıza yapabileceğiniz bir aktivite. Zihinsel olarak en iyi terapi demek yanlış olmaz. Modern yaşamın son derece hızlı ilerleyen dünyası içinde kendinizi dinleyebileceğiniz, zihninizi berraklaştırıp kafanızdaki sorulara cevaplar bulabileceğiniz size özel bir zaman.”

ALİ DEMİRTAŞ5 Ekim 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Koşmak hem özgürlük hem sağlık demek

Maraton koşmak her babayiğidin harcı değil. Ultramaraton ise ancak bu işe tutkuyla bağlı olanların üstesinden gelebileceği bir spor dalı. İşte Aykut Çelikbaş onlardan biri. 2010 yılından bu yana standart maraton mesafesi olan 42 km’den daha uzun olan ultra maraton yarışlarında koşuyor. Çoğu 100 km’nin üzerinde olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde 40’a yakın ultramaraton koşmuş bir sporcu. Son olarak 27 Eylül’de Spartathlon’da koşan Çelikbaş ile bir araya geldik hem koşu hayatı hem de kitabı Ultra Kitap üzerine konuştuk: 

Çelikbaş bu yolculuğun başlangıcını “Koşmaya 2009 yılında başladım. Okul dönemlerimde basketbol başta olmak üzere çeşitli sporlar yapmıştım ama üniversite hayatıyla birlikte spora uzun yıllar ara verdim. 33 yaşında iken üç haneli kilolara gelince kilo vermek için koşmaya başladım. Amacım bir maraton bitirdikten sonra koşu kariyerimi tamamlamaktı!” diye anlatıyor. Sonrasını ise şöyle özetliyor: “Maratonu bitirdim ama koşmayı bırakamadım. Giderek bir tutku ve yaşam biçimi haline geldi. Koşmak her şeyden önce bir özgürlük. Hemen her yerde bir çift ayakkabı ile tek başınıza yapabileceğiniz bir aktivite. Uzun mesafe koşmak fiziksel olarak ağır bir spor olarak görülse de bilinçli şekilde yaparsanız sağlığınıza birçok faydasını görebilirsiniz. Zihinsel faydaları saymakla bitmez ve aslında en iyi terapi demek yanlış olmaz. Modern yaşamın son derece hızlı ilerleyen dünyası içinde kendinizi dinleyebileceğiniz, zihninizi berraklaştırıp kafanızdaki sorulara cevaplar bulabileceğiniz size özel bir zaman. İşin sosyal kısmında ise kaçınılmaz şekilde koşan ve spor yapan insanlarla daha çok zaman geçirmeye başlıyorsunuz. Koşan insanların çoğu hayata farklı pencereden bakan, zorluklarla karşılaştıklarında pes etmeyip mücadele etmeyi bilen karakterler. Kendilerine hedef koyan ve bu amaç uğrunda aylarca kararlı ve disiplinli şekilde çalışan insanlar. Birçok sosyolojik araştırma insanların en çok birlikte zaman geçirdikleri kişilere benzediklerini gösteriyor. Bu açıdan bakınca, çevrenizde bu yapıdaki insanların olması hayata bakışınızı olumlu yönde değiştiriyor.” 

HAREKETSİZ KALMAK KONFORLU YAŞAMIN SONUCU 

İnsanlar şehirde, doğadan ve spordan uzak bir şekilde yaşıyorlar.

Aslında insanlık tarihine bakarsak bilgisayar veya televizyon başında saatlerce hareketsiz kalmak sadece son 50-100 yılda modern hayatın getirdiği konforlu yaşam sonrası ortaya çıkmış bir durum. Daha önce insanlar çeşitli zorunluluklardan dolayı hep hareket etmek durumunda kalmışlar. Bu derece hareketsizlik ile kötü beslenme birleşince çok çeşitli sağlık sorunlarının gelmesi kaçınılmaz oluyor. Ama en az bunun kadar önemli olan ise işin psikolojik yönü. Son yıllarda depresyon ilaçlarının kullanımının ne kadar arttığına bakarsanız bu durum çok net ortaya çıkıyor. Tarih boyunca doğa ile iç içe yaşamaya alışık olan insanlar bu hareketsiz yaşamda beton yığınları arasında boğuluyorlar. 

Spor yapmak bir lüks müdür?  

Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisi’ne göre bir insanın önce temel ihtiyaçları olan beslenme, barınma ve kendini güvende hissetme gibi ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Ancak bu ihtiyaçları karşıladıktan sonra sıra spora gelir. Her aktivitenin olduğu gibi spor yapmanın da bir maliyeti olduğu gerçek. Bu maliyet yapılan spora göre de değişmekte. Bu açıdan bakınca koşmak aslında birçok spora göre çok daha az maliyetli bir spor. Başlamak için bir çift koşu ayakkabısı ve hava şartlarına uygun kıyafet yeterli. Daha sonra öncelikler devreye giriyor. Zamanınızı spora mı ayırmak istiyorsunuz başka bir aktiviteye mi? Son olarak, spor yapmanın bir maliyeti var ama spor yapmamanın beraberinde getireceği fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarının maliyeti çok daha büyük olabilir. Maliyet hesabı yaparken sanırım bunu da düşünmek gerekir. Koşmaya başlayacaklara ilk tavsiyem genel bir sağlık kontrolünden sonra spora başlamaları ve acele etmeden adım adım ilerlemeleri. Koşmaya yeni başlayanlar için en önemli malzeme hiç kuşkusuz ayakkabı. Burada önemli olan herkesin kendi ayak yapısına ve basış stiline göre bir ayakkabı seçmesi. Kıyafet tercihinde ise teri atan ve çabuk kuruyan giysiler önceliğiniz olmalı. Koştuğunuz mesafeyi ve hızınızı ölçerek antrenmanlarınızı planlamak için bir koşu saati kullanmayı düşünebilirsiniz. 

Dünyanın hangi maratonlarında koştunuz, dereceleriniz nedir? 

Türkiye’de Salomon Cappadocia Ultra Trail 120 km ve İznik Ultra başta olmak üzere birçok ultra maratonda koştum. Bunun dışında Mont Blanc dağının çevresinde koşulan 170 km’lik Ultra Trail Mont Blanc ve İtalya’nın Dolomitler bölgesinde koşulan 120 km’lik Lavaredo Ultra Trail gibi zor yarışları koştum. 2015 Dünya Patika Şampiyonası ve 2018 Avrupa 24 Saat Şampiyonası’nda Türkiye Milli Takımı adına koştum. Aralık 2017’de Barcelona’da atletizm pistinde düzenlenen yarışta 24 saat içinde 225 kilometre, 897 metre koşarak üçüncü oldum ve bu alandaki Türkiye rekorunu kırdım. Ve tabii ultra maraton dünyasında önemli bir yeri olan 246 kilometrelik Spartathlon yarışını dört kez bitirdim. En iyi derecem geçen seneki 27 saat 50 dakikalık sürem oldu. 

TOPLUMU POZİTİF ÖRNEKLERLE MOTİVE ETMELİYİZ 

Ultra Kitap neden bahsediyor? 

Aslına bakarsanız son yıllarda koşu sporu Türkiye’de çok büyük bir atılım gösterdi. Koşu grupları ve koşan insan sayısının katlanarak artması ile birlikte artık ülkemizde her sene 25’ten fazla ultra maraton yarışı organize ediliyor. Fakat ultra maratonun tarihi gelişimini anlatan ve bu mesafeleri koşmak için neler gerektiğini anlatan Türkçe bir kılavuz yoktu. İşte Ultra Kitap bu boşluğu doldurmayı hedefliyor. Yüzlerce kilometreye ulaşan bu yarışları sağlıklı şekilde tamamlamak için hazırlık, planlama ve uygulama yöntemlerini bilmek çok önemli. Kitapta uzun mesafeli bir koşu yarışına hazırlanmak için gerekli fiziksel ve zihinsel antrenman tekniklerinden doğru malzeme seçimine, çevre şartlarından yarıştaki problemlere kadar tüm sorulara ışık tutmaya çalıştım. 

Farkındalık projeleriniz var mı? 

Evet, Türkiye’de bu konuda çok güzel işler yapılıyor. Benim de karşılıksız katkı verdiğim projeler var. Sanırım en önemlisi yaptıklarımızla çevremize örnek olmak. Hepimizin kafasında bazı limitler var ve sosyolojik faktörlerin de etkisiyle bazı şeylerin yapılmasının imkânsız olduğuna kendimizi inandırmışız. Ancak kendi çevremizden biri imkânsız olduğunu düşündüğümüz şeyleri yaptığında bunun bilinçli, planlı ve kararlı bir çalışma ile yapılabileceğini öğreniyoruz ve bu bilgi hayata bakış açımızı değiştiriyor. Bence en çok dikkat çekilmesi gereken konuların başında bu geliyor. Pozitif örnekleri topluma daha çok duyurmak ve onları da yapabilecekleri konusunda motive etmek. Kitabı yazmamdaki ana sebeplerden biri de buydu. Tabii ki herkes yüzlerce kilometre koşmak zorunda değil, ama herhangi bir konuda kendinize belirlediğiniz hedef doğrultusunda kararlı şekilde ilerlerseniz ilk bakışta imkânsız olduğunu düşündüğünüz birçok şeyi yapabilirsiniz.  

SPARTATHLON BÜYÜK BİR MEYDAN OKUMA 

Spartathlon diğer ultramaratonlardan nasıl ayrılıyor? 

Spartathlon tarihte kayıt altına alınmış ilk ultra maraton koşusunu simgeliyor. Tarihin babası olarak nitelendirilen Herodot’tan günümüze ulaşan belgelere dayanan yarış, M.Ö. 490 yılında zamanın en iyi koşucusu Pheidippides’in, Pers ordusunun saldırısına karşı Sparta Kralı Leonidas’tan yardım istemek için gerçekleştirdiği koşuyu temsil ediyor. Atina’da güneşin doğumu ile başlayıp ertesi gün 246 kilometre uzaklıktaki Sparta kasabasında biten bir koşu bu. Her sene 60’ın üzerinde ülkeden sadece 400 koşucunun katılma hakkını kazandığı Spartathlon’da koşabilmek için başka yarışlarda elde ettiğiniz süreler ile zorlu katılma kriterlerini sağlamanız gerekiyor. 7:00’da Atina’da Akropol’ün önünden koşmaya başladıktan sonra yarışı tamamlayabilmek için 36 saatlik zamanınız var. Bu süre içinde 246 kilometre uzaklıktaki Sparta şehrine ulaşmanız ve Sparta Kralı Leonidas’ın heykeline dokunmanız gerekiyor. Olimpik idealleri temel alan yarış 1983’ten beri her sene aralıksız düzenleniyor ve dünyanın en iyi yol ultra maratoncularını bir araya getiriyor. Buna rağmen her sene başlayanların ancak yarısı Sparta’daki heykele ulaşabiliyor. Yarışta her biri yaklaşık 5 km aralıklarla 75 tane kontrol noktası var ve bunlara belirlenen zaman içinde ulaşamazsanız devam etmenize izin verilmiyor.  

Daha önce 4 kez bu yarışı tamamladınız, bu yıl için özel bir hazırlığınız oldu mu? 

Mutlaka. Kaç defa koşarsanız koşun Spartathlon’u bitirmek için birçok şeye hazır olmalısınız. Öncelikle bu mesafeyi tamamlamak için fiziksel hazırlığınız yeterli olmalı, bu da aylarca süren yoğun bir antrenman dönemi demek. Yarış tarihinde hava sıcaklığı genelde 30 derecelere çıkabildiği için sıcak havada koşma tecrübeniz olmalı. Beslenme konusunda bir stratejiniz olmalı ve zaman limitlerine yetişebilmek için gerekli olan hız antrenmanlarını da yapmış olmalısınız. En az bunlar kadar önemli olan ise zihinsel hazırlık. Bu kadar uzun yarışlarda hiçbir zaman işler planlandığı gitmez. Önemli olan ne ile karşılaşırsanız karşılaşın sakin kalıp hızlı şekilde problemi çözüp devam edebilmektir. İnsan beyni zorluklarla karşılaştığında havlu atmaya çok müsaittir. Beyninize hükmetmeyi öğrenmelisiniz.