27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Kültür varlığı zenginiyiz korumayı bilsek!

“Göbeklitepe’deki dikilitaşlar üzerindeki bulgular ideografik yazının kökeni konusunda dünyayı şaşkına çevirmiş durumda. Günümüzden 12 bin yıl öncesine ait bu gizemli işaret sistemi ile Anadolu, yazının yeni vatanı olmaya adaydır.” diyen arkeolog Nezih Başgelen, Anadolu yerleşimlerindeki sıra dışı zenginliğin korunması konusunda kitlelerin eğitilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.  

MERVE YILMAZ ORUÇ6 Nisan 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kültür varlığı zenginiyiz korumayı bilsek!

Restorasyon, Arkeoloji ve Müzecilik Teknolojileri fuarı Heritage İstanbul, 4. kez 11-13 Nisan tarihlerinde yapılacak. Fuarın tanıtım toplantısında bir araya geldiğimiz Arkeoloji ve Sanat Yayınlarının kurucusu arkeolog-yazar Nezih Başgelen ile ülkemizde yapılan arkeolojik kazıların önemini, defineciliğin tarihi eser tahribatına nasıl yol açtığını restorasyon çalışmalarıyla ilgili sorunları konuştuk. 

Arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkan buluntular kadar, kazılardan elde edilen bilgiler de düşünce sistemleri ve kimlikler üzerinde de belirleyici olduğundan, arkeoloji günümüzde daha da önem kazanıyor. Kültür varlıkları somut ve somut olmayan kültürel miras bakımından son derece zengin olan Türkiye’de kültürel varlıklarımızın korunmasının öncelikli olduğuna dikkat çeken Nezih Başgelen, “Kamusal yatırımlar bir ülkenin kalkınması açısından büyük projelerdir. Bu tür büyük yatırımların kültürel ve doğal mirasa en az zarar verecek şekilde yapılmasına azami özen göstermek durumundayız. Başta Malta Sözleşmesi olmak üzere uluslararası düzeyde taraf olduğumuz antlaşmalar da arazi üzerinde yapılacak her türlü yatırımın, kültürel mirası yok etmeden gerçekleştirilmesini temel ilke olarak kabul etmekte. Türkiye gibi inanılmaz çeşitlilikte kültürel ve doğal mirasa sahip bir ülkenin bu zenginliğini tam anlamıyla bilme, koruma ve geleceğe aktarma açısından sorumluluğu hiçbir gerekçe ile göz ardı edilmemeli.” diyor.

Bugüne kadar kültürel ve doğal varlıklarımıza ait bir envanterin yapılmadığını hatırlatan Başgelen: “Varolan bilgilerin resmi alanda sistematik bir veri tabanı olmadığından  büyük yatırımların hangi değerleri etkileyeceği çoğu kez uygulama sırasında anlaşılmakta. Bu yüzden de her fırsatta övündüğümüz kültürel ve doğal mirasımızın önemli bölümünü, bir daha yerine konmamak üzere kendi elimizle tarihten siliyoruz.” şeklinde konuşuyor.

Ülkemizde son yıllarda yapılan özellikle Göbeklitepe ve benzeri neolitik dönem kazılarının insanlık tarihini değiştirdiğini belirten ve bu tarz projelerin devam etmesi gerektiğini vurgulayan Başgelen “Uygarlık tarihi açısından Göbeklitepe kültürü ile özdeşleşen dönemde Anadolu’daki gelişmeleri iyi değerlendirmeliyiz. Çanak çömleksiz neolitik olarak adlandırdığımız bu süreçte adeta bir rönesans gibi her alanda yaşanan büyük sıçramayı, yenilikleri iyi irdelemek ve anlamak için ülkemizde bu döneme yönelik yeni kazı ve araştırmaların artması gerek. Zira bu süreçteki Anadolu yerleşimlerinde sıra dışı bir çeşitlilik ve ezber bozan gelişmelerle karşı karşıyayız.” diyor. Göbeklitepe’deki dikilitaşlar üzerinde tekrarlanan piktogramlar ideografik yazının kökeni konusundaki araştırmalar açısından da dünyayı şaşkına çevirdi. 12 bin yıl öncesine uzanan bu gizemli işaret sistemi ile Anadolu yazının yeni vatanı olmaya adaydır.” diyerek kazıların önemine dikkat çekiyor.   

VARLIKLARIMIZI DEFİNE AVCILARINDAN KORUMALIYIZ 

Başgelen, kültür varlıkları ve arkeoloji açısından ülkemizde yüzyıllardır en önemli sorunlardan birinin de tarihi değerlerimizin, arkeolojik yerleşimlerimizin definecilik faaliyetleri sonucu tahribatı ve buralardaki eserlerin yurt dışına kaçırılması olduğunu söylüyor. Kaçak kazılar ve define bulma amacıyla yapılan tahribatın arkeolojik alanlardaki pek çok değerli bilgiyi yok ettiğini vurgulayan Başgelen, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kültür varlıklarının korunması, bilinçli insanın konusudur. Bu nedenle, öncelikle ilgili kitlelerin eğitilmesi gerekli. İlkokuldan başlayarak, lise ve dengi okulların sonuna kadar, eski eser ve doğa varlıkları sevgi ve bilincini yerleştirecek dersler okutulmalı.”

Bugüne kadar gerçekleştirilen restorasyonların şantiye süreçlerinde de çeşitli sıkıntılar yaşandığına dikkat çeken Başgelen, yapılara fiziksel zararlar verilmesi yanı sıra yapının inşa dönemine ait izlerin de yok edildiğini söylüyor. “Genelde ihalelerle en düşük teklifi verenin tercih edildiği projelerde yapılan işte kâr elde edebilmek için maliyetler de gözetilmeye başlandığında kültür varlıklarımız daha fazla zarar görebilmekte.” diyen Başgelen, ehil ellerin önemine de şu sözlerle dikkat çekiyor: “Restorasyonlarda en iyi proje hazırlansa en iyi malzeme temin edilse bile iyi işçilik sağlanmadıkça başarılı sonuçlar elde edilemez.”  

Türkiye’nin her tarafında onarımı öngörülen alanlarda uygulanması gereken yöntemin seçiminde de tam bir kavram karmaşası yaşandığını söyleyen Başgelen, “Bu süreçteki yanlış seçimler ve hatalar da karşımıza ciddi kayıplar olarak çıkıyor. Genellikle yapılan uygulamalar restorasyon adı taşısa da çoğu zaman ortaya bir renovasyon uygulaması konuluyor. Bunun sonunda da ilgili kültür varlığı büyük ölçüde özgünlüğünü yitirmekte. Türkiye son 30-40 yıldır bu kayıpları her yerde yaşamaya devam ediyor. Bu nedenle restorasyon işlerinin daha rasyonel bir düzen içinde ele alınmasını sağlayacak yeni bir yasal çerçevenin acilen düzenlenmesi gerekiyor.” çağrısında bulunuyor.    

KÜLTÜR OLMADAN TURİZM OLMAZ  

Sahip olduğumuz kültürel mirasın en verimli şekilde değerlendirilmesi amacıyla yapılan Heritage İstanbul 2019, TG Expo’nun organizatörlüğünde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İBB’nin desteği Anadolu Kültürel Girişimcilik ana sponsorluğunda Hilton İstanbul Convention & Exhibition Center’da  gerçekleştirilecek. Heritage İstanbul Proje Yöneticisi Osman Murat Akan, Heritage İstanbul’un sahayla ilgili diğer çalışmalardan farkını şöyle anlattı: “Biz hem özel sektörü bu işin içine katabileceğimiz hem de Türkiye’nin ilerleyen dönemde kendi değerlerini dünyaya anlatabileceği ses getiren uluslararası bir platform oluşturmak istedik. Yıllar içinde yaptığımız çeşitli iş birlikleri ile fuara bazı eklemelerde bulunduk.” Tamamıyla müzecilik ve sergileme teknolojilerine odaklanan ‘Heritage Middle East’ın ilkini 30 Eylül- 2 Ekim tarihleri arasında Abu Dabi’de yapacaklarını kaydeden Akan, Kütüphanecilik ve arşivleme teknolojilerine odaklanan ‘Heritage Alexandria’ yı 2020’de İskenderiye’de, Türk Cumhuriyetlerinin katılacağı ‘Heritage Turkuaz’ı ise 2020 yılı sonunda Almatı’da yapmayı planladıklarını söyledi. Akan, gelecek yıl Heritage İstanbul ile eş zamanlı doğal miras alanları üzerine de bir fuar düzenleyeceklerini dile getirdi.   

TG Expo Genel Müdür Yardımcısı Nergis Büyükkınacı da TG Expo fuarcılık olarak sanat, kültür ve kültürel miras alanında İstanbul’u ve ülkemizi dünyanın cazibe merkezlerinden birisi haline getirmek için çalıştıklarını söyledi. İtalya’nın bu yıl Heritage İstanbul’da partner Büyükkınacı, “Fuarda 15 ülkeden yaklaşık 120 firma olacak. Geçen yıl 7 bin 800 ziyaretçimiz vardı. Bu yıl ise hedefimiz 10 bini geçmek.” şeklinde konuştu. “Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez ve geleceğini de kurgulamayan sürdürebilir bir yaşamın parçası olamaz. 2016 yılında devraldığımız görev ile müzeler içerisinde yer alan yiyecek-içecek ve hediyelik eşya mağazalarını yönetiyoruz. Yeni atılımlar peşindeyiz. Kültür olmadan turizm olamaz. Bunun da sürdürebilir olması için ticaret devam etmeli” diyen Anadolu Kültürel Girişimcilik İcra Kurulu Başkanı İbrahim Halil Korkmaz da toplantıda müze mağazacılığı üzerine bir konuşma yaptı.