24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

'Salda Gölü betonlaşmayacak'

Emine Erdoğan’ın Salda Gölü’nü ziyareti ile gözler Burdur’a çevrildi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “14 Mart 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla Salda bölgesinde, 44 kilometrekare olan göl yüzeyini biz 7 kat artırarak 295 kilometrekare alanı özel çevre koruma bölgesi ilan ettik. Hiçbir şekilde burayı betonlaştırmayacağız” dedi.

GÜLCAN TEZCAN 7 Eylül 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Salda Gölü betonlaşmayacak'

Toplum olarak doğal hayat ve çevreye olan hassasiyetimiz giderek artıyor. Geleceğimiz adına son derece sevindirici olan bu sahiplenmenin son örneği Salda Gölü idi. Son iki yıldır benzersiz görüntüsü ve güzelliği ile ilgi odağı olan Burdur’daki Salda Gölü’nün imara açılacağı endişesi kamuoyunu harekete geçirmiş ve sosyal medyada çığ gibi büyüyen bir kampanyaya dönüşmüştü. Devlet de halkın bu tepkisine duyarsız kalmadı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Salda Çölü ve çevresini korumaya alırken çevre konusunda pek çok önemli projeye hamilik eden Başkan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da Salda Gölü’ne gelerek incelemelerde bulundu. Erdoğan, bölgenin yapılaşmadan korunacağına dair Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan teminat aldı. Burdur’un Yeşilova ilçesindeki Salda Gölü’ne yaptığı ziyaret kapsamında Lisinia Doğa Proje ve Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi’ni ziyaret eden Emine Erdoğan, merkez kurucusu Öztürk Sarıca’dan merkez, lavanta ve aromatik bitkiler ile bölgede geliştirilen susuz tarıma ilişkin bilgiler aldı. 

Aslına bakılırsa Salda Gölü’nü yapılaşma kadar tehdit eden bir başka tehlike de yer altı sularının çekilmesi. Salda Gölü ve Burdur Gölü’nün suları çekilirken bölgedeki ünlü İnsuyu Mağarası’ndaki dokuz göl de kurudu. Lisinia Doğa Projesi bu kuraklığı durdurmak için geliştirilmiş sivil bir çalışma. Bu durumun bölgedeki yanlış tarım ve hayvancılık uygulamalarından kaynaklandığını söyleyen Sarıca, “Lisinia Proje alanı Burdur gölünün kenarında bir alan ve Burdur Gölü sularını her geçen gün daha hızlı kaybetmekte. Salda Gölü de sularını hızlı bir şekilde kaybediyor. Birincil sebep küresel ısınmaya bağlı buharlaşma, ikinci sebep ise büyükbaş hayvancılıkta kaba yem üretimi için yetiştirilen ve birer su canavarı olan mısır yonca üretimi.” şeklinde konuşuyor. 

ZİYARETÇİ SAYISI SINIRLANDIRILMALI 

Öztürk Sarıca bu noktaya nasıl gelindiğini ise şu sözlerle özetliyor:  “1990’lı yıllarda öz kültürümüz olan keçiler ormanın zararlısı ilan edildi ve erozyon sebebi olarak gösterildi. Dağlar keçilere yasaklanınca var olan keçi varlığı da hızlı bir şekilde azaldı. Buna bağlı olarak da 1996-97’lerde ülkemiz et ve süt ihtiyacını karşılayamaz duruma geldi. Bu ihtiyacı karşılamak için yurtdışından sabahtan akşama kadar otlayan ve ülkemiz koşullarına çok uygun olmayan inekler ithal edildi. Bu inekleri doyurmak için birer su canavarı olan mısır ve yonca üretmek gerekiyordu. Dolayısıyla sulama göletleri yapıldı ve sondajlarla gelecek nesillerin içme suyu olacak sular tarımda kullanıldı. Bu sebeple pek çok göl ve sulak alanımız kurudu. Burdur Gölü ve Salda Gölü de bu durumdan nasibini aldı. Burdur gölü suyunun yarısını, Salda Gölü de çok derin bir göl olmasına rağmen su potansiyelinin ciddi bir bölümünü kaybetti. Ülkemiz gölleri kapalı havzadır yani çevresel yağışlarla dolar. Bu da şu demektir havadaki kirlilikler ve yeryüzü kirlilikleri yağmurlarla göllere taşınır. Göller sularını kaybedince geriye kalan kirlilikler toz şeklinde rüzgârlarla insanlara ve çevreye taşınınca çevre felaketlerine sebep olur.” 

Başgösteren tehlikeyi bertaraf etmek ve insan eliyle yapılan bu tahribatı tersine döndürmek için iki proje başlatmış Öztürk Sarıca. Önce yörenin yerli ırkı olan ve kaybolmaya yüz tutmuş Honamlı keçisini çoğalarak 300 başa ulaştırmış. Susuz tarımla ilgili de çalışmalar başlatan Sarıca 3000 dekarlık alanda su tüketmeyen lavanta başta olmak üzere kekik, adaçayı ve 30’a yakın aromatik bitki üretimine başlamış. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Salda Gölü’yle ilgili uygulamalarını doğru bulduğunu söyleyen Sarıca, “Son yıllarda Salda Gölü kirliliğe teslim edilmek üzereydi. Gelen ziyaretçi sayısının fazlalığı ve altyapı yetersizliği içimizi acıtan bir durumdaydı. Çözümler yerinde ve gerekli olmuş. Sadece sosyal tesisler gölden biraz daha uzakta yapılabilir. Bu sayede göl ekosistemi daha az etkilenmiş olur. Yapılar doğal ve günübirlik ziyaretçilerin ihtiyacını karşılayacak biçimde olmalı ve kesinlikle yapılaşmaya izin verilmemeli.” diyor. 

Gerçekten de Salda Gölü, göz kamaştıran bir güzelliğe sahip. Ancak göl kıyısının plaj olarak kullanımı ne kadar önlem alınırsa alınsın uzun vadede bölgeyi korumayı zorlaştıracak bir tercih. Böylesi özel bir doğal güzelliğin sadece seyir ve fotoğraf gezileri için ziyaret edilmesi belki de en sağlıklı çözüm. 

YARALI KUŞLAR DOĞAYA DÖNDÜRÜLÜYOR 

Burdur Gölü, dünyada nesli azalmakta olan Dikkuyruk Ördeklerinin dünya popülasyonunun, yaklaşık yüzde 75’inin kışladığı ve sayıları 11 bine ulaşan fauna varlığı ile uluslararası kriterlere sahip bir sulak alan. Özellikle gölün kuzeyinde ve doğusunda yoğunlaşan kuş popülasyonu, kuş gözlemcisi doğa tutkunlarının ilgisini çekiyor. Burdur Gölü’nün güneybatı yönünde yer alan, “Burdur Gölü Su Kuşları Yaban Hayatı Koruma Sahası”; Flamingo, Tepeli Patka, Kuğu, Angıt, Sakarmeke gibi tespit edilebilen 85 kuş türü varlığı ile “Ornitoloji Turizmi” kapsamında, Kuş Gözlemciliği’ne elverişli bir konuma sahip. 

Zararlı kimyasallara çok duyarlı olan yaban hayvanlarının sayısı o yörenin doğallığı ile doğru orantılı. Dolayısıyla bu alanın korunması ve geleceğe taşınması adına yaban hayatının sürdürülebilirliği çok önemli. Bu meseleyi de kendine görev edinen Öztürk Sarıca ülkemizin ilk Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezlerinden biri olan “Lisinia Burdur Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi” ni kurmuş. Burdur Gölü havzasında özellikle avcılar tarafından vurulmuş, kimyasallar yüzünden zehirlenmiş ve çeşitli hastalıkları olan yaban hayvanlarının korumaya alındığı merkezde tedavisi gerçekleştirilen kuşlar tekrar doğaya kazandırılıyor. Bugüne kadar merkeze gelen 584 hayvandan 394’ü tedavi edilerek doğaya salınmış. Halen 40 tane yaban hayvanının tedavi ve rehabilitasyonu devam ediyor. 

KORUYARAK TURİZME AÇILMALI 

Emine Erdoğan’a Salda Gölü ziyaretinde Çevre, Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı (ÇESAV) Yönetim Kurulu Başkanı İmren Aykut, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Pasinli ve dünya dalış rekortmeni Şahika Ercümen de eşlik etti. Salda Gölü ile ilgili göle gelen ziyaretçi sayısını artıran değil sınırlayan bir yönetim planı hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Pasinli, Salda’nın ülkemizdeki 122 önemli özel bitki alanından biri olduğunun altını çizdi. Pasinli, şöyle konuştu: “Salda çevresinde 22 endemik bitki türü tehlike altında. Dünyada koruyarak turizme açılan doğal güzelliklerle ilgili çok iyi örnekler var. Crand Canyon bunun en iyi örneklerinden biri.  Günlük belli bir sayıda ziyaretçi alınıyor. Kapasite dolduğunda girişe izin verilmiyor. Biz de Salda’da böyle bir çalışma yürütebilir, koruyarak sınırlı şekilde turizme izin verebiliriz. Mesela kuş gözlemi, tracking gibi etkinlikler yapılabilir. Bu konuda görüşlerimizi Hanımefendi’ye ilettik ve olumlu yanıt aldık. Bu konuda detaylı bir çalışma yapılması ve bir yönetim planını çıkarılması için bizi Çevre Bakanlığı yetkilileriyle buluşturdu. Tabiat Koruma Genel Müdürü ile uzman ekibimizin buluşması için talimat verildi. Önümüzdeki günlerde bu buluşmayı gerçekleştirip bölgeyi koruyarak turizme açmak için çalışma başlatacağız. 

BİR DOĞAL HAYAT MUCİZESİ: LİSİNİA   

Ailesinden üç kişiyi kanser sebebiyle kaybeden Öztürk Sarıca, insanların kanser olmaması için doğal hayatı koruyup canlandıracak Lisinia Doğa Projesi’ni hayata geçirmiş. Hiçbir fon, destek, hibe ve bağış kabul etmeden dokuz alt projeyi devam ettiren Sarıca, ailesinin birikimi  ve çocuklarının geleceği olan üç milyon doları kaynak olarak kullanmış. 

Yaban Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi Projesi, Doğa Okulu Projesi, Yerli Irkların ve Tohumların Geliştirilmesi ve Gen Muhafazası Projesi, Doğa Dostu Tarım Uygulamaları, Ekolojik Tarım Uygulamaları Projesi, Zararlı Kimyasallar ve Kansere Karşı Proje, Tedavide Doğal Yöntemler Homeopati ve Fitoterapi Projesi, Yenilenebilir Enerji Yöntemleri Projesi ile Burdur Gölü ve Sular İçin Proje Sarıca’nın devam ettirdiği çalışmalar. 

Bölgenin eski çağlardaki adı olan Psidya’nın en önemli şehirlerinden biri Lisinia. Merkez adını doğan ve batan güneşin, ay ışığının sudaki pırıltısı anlamına gelen bu isimden almış. 

375 dekarla Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de Türkiye’nin ve Avrupa’nın görseli en yüksek lavanta bahçesi olan Akçaköy Lavanta Deresini oluşturan Sarıca, burada susuz olarak aromatik bitkiler yetiştiriyor. Ayrıca bu bitkilerin yağlarının çıkartılması, kurutulması ve yağlardan yapılmış nihai ürünlerin elde edilmesi ve bunun ekoturizmle pazarlanmasını ile de yöre çiftçisine doğal dengeyi bozmadan gelir elde edecekleri bir istihdam alanı açıyor. 

Ulusal ve uluslararası turizm ve fotoğraf sanatçıları için gözde mekanlardan biri haline gelen Lisinia’da bu yıl itibariyle 400 bin, Akçaköy Lavanta Deresi’nde ise 100 bine yakın ziyaretçi ağırlamışlar. Yöre halkı ve Türkiye çiftçisini ucuz maliyetli lavanta fide dikimine özendirmeye çalıştıklarını anlatan Sarıca, merkezde susuz tarımla ilgili de eğitimler veriyor.