26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Selam gökyüzü Biz geldik!..

Maviliklerin güzellikleriyle kanatlanmaya kararlı yeni isimler Eskişehir Temel Eğitim Kampı’nda buluştu. Yamaç Paraşütü’nde teori ve pratik eğitimini alan yeni çekirgeler, gökyüzünün kapılarını araladı.

RÖPORTAJ: SAADET ÖZCAN2 Aralık 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Selam gökyüzü Biz geldik!..

Ölüdeniz’de Babadağ’ın o benzersiz manzarası eşliğinde yaptığım tandem uçuşunun ardından kapıldığım gökyüzü sevdasının yamaç paraşütü öğrenme çabalarıyla reçetelendirilmiş kısmıdır okuyacağınız satırlar…

Biraz uzamış olsa da benzersiz sevdanın büyük buluşmayla sonuçlandığı adrese doğru İstanbul’dan başladı yolculuk… Benim gibi farklı illerinden gelen 20 arkadaşımızla birlikte Türk Hava Kurumu’nun Eskişehir-İnönü tesislerinde buluştuk. 

Şehir dışından gelen bir grup arkadaşımla 10 gün süren kurs boyunca tesislerin misafirhanesini kullandık. İlk gün teori dersi başlangıcıyla yaşanan tanışma faslında hepimiz biraz da olsa birbirimizi tanıdık. Üniversite öğrencimiz de vardı, bankacımız da…

İnönü’de daha sonra akşam yemekleri için vazgeçilmez adresimiz olacak ilçenin iki lokantasından biri olan mekanda neşeli akşam yemeğiyle startını da veriyoruz. Yamaç Paraşütü’nün ne olduğuyla başlayan; Aerodinamik, Sevke İdare, Meteoroloji, Emercensiler gibi konu başlıkları altında teori derslerimizi tamamlıyoruz. 

VİRA BİSMİLLAH YER ÇALIŞMASI…

Ertesi gün, yamaç paraşütü’nün en eğlenceli kısmı yer çalışması için tesislerin o dev yeşil sahasına dağılarak, rengarenk kanatlarla bir anda mekanı çiçek bahçesine çeviriyoruz… Kanadın sönmesi, koşununun yetersizliği, kanadı tepeye çekememek, sürüklenmek artık payımıza ne düşerse ilk etapta her türlü sıkıntıyla tanışarak, kanatlarımızı havalandırmayı başarıyoruz. Bir sonraki gün ise Yamaç Paraşütü Temel Eğitim kursumuzun hocaları; Şener Erdal, Yavuz Aslan, Sedat Şişman, bizim küçük tepe çıkışlarımızı yapabileceğimize kanaat getirdikleri için Eskişehir yakınlarında mevki için tüm ekip yola çıkıyoruz. Küçük bir konvoy edasıyla yola koyulurken, yamaç paraşütünün olmazsa olmazı ay çekirdeği stoklarımızı doldurarak büyük bir keyifle uçuşa çıkıyoruz. 

BEREKETLİ SOFRALAR

Hocaların her kursiyerin üç uçuşuna ‘OK’ verdiği bu ayakların yerden kesildiği ilk adımlar, biz yeni çekirgeleri yorgun bir günün ardından mutlu etmeye yetiyor da artıyor bile…

Gelen hafta sonu aynı zamanda küçük bir krizi de bırakıyor avuçlarımıza…

Kampa yatılı kalan bizler için sabah kalktığımızda sıcak bir kahvaltının olmaması haberi karşısında tüm ekip organize olarak bir anda; menemenden başlayan geniş bir kahvaltı mönüsüne ulaşan mükellef bir sofra hazırlıyoruz elbirliğiyle… İmece usulü hazırlanan muhteşem sofranın bereketi; bir başka, lezzeti ise tarif edilemez boyuta ulaşıyor. Bereketli sofralardan kampın doğal konukları patili dostlarımız köpekler ve kediler de nasiplerini yemek sonrası alıyorlar her gün…

SÜRÜKLENMEDEN NASIL KURTULURUZ?

Nice savaşlar kazanan Napolyon’a, “Sınav” demişler, dizleri titremiş derler… Bize de “Sınav” dediler, “Varız” dedik tabii ki!.. Kimisi çoktan seçmeli, kimi açıklamalı sınav sorularını da geçiveriyoruz… 

Sınavda “Sürüklenmeden nasıl kurtuluruz?” sorusuna “B Stolu yapmak” şıkkının başıma geleceğini hiç düşünmemiştim ama o da oldu!.. Neyse ki fazla sürüklenmeden tecrübe etme şansı buldum. 1.5 tonu rahatlıkla kaldırabilecek kanatlardan uzanan incecik iplerin ucunda çaresiz kalıverdiğim anda kanadın bir tarafını bırakıp, diğer elimle o renkli ipleri nasıl koluma dolayabildiğime şu an dahi şaşırıyorum. Demek ki neymiş? Her zaman olduğu gibi zor; oyunu bozarmış...

Sertifika alabilmek için gerekli olan ‘yedi uçuş’u tamamlamış olmama rağmen kaçak-göçek dokuz uçuş yapıyorum...  

Gökyüzü sevdalısı 20 yeni çekirge daha Yamaç Paraşütü ailesinin kanatları altında buluştu…

Eğitim anında her an yanı başımızda olan eğitmenlerimiz; Yavuz Aslan, Şener Erdal ve Sedat Şişman uçuşlarımızda en az bizim kadar mutluydular. 

YAMAÇ PARAŞÜTÜ’NÜN OLMAZSA OLMAZI: AY ÇEKİRDEĞİ

Bu koşuşturmalar sırasında bizim her zaman yanımızda olan THK’nın Gözlemci Eğitmeni Tuğba Hasgül, tüm kursiyerlere desteğiyle adeta moral depoluyor. Artık bir daha yüksek bir tepeden uçuş yapabileceğimize inanan kurs hocalarımız bizi bu kez Güney Tepesi’ne taşıyor… Yine eğlenceli ekip transferi ve erzaklarımızla yollardayız. Fakat, bu kez tabiat ananın özenli bir çalışması olan ‘sis’ engeliyle karşı karşıya kalıyoruz. Sabahın ilk ışıklarıyla yola çıkıp öğle saatlerine kadar beklediğimiz Güney Tepesi bize o gün için uçuş vermiyor. Biz de bu bekleyişi doğadaki çalı-çırpı desteğiyle ateşlediğimiz semaverimizdeki çay ve tabii ki ay çekirdeklerimizle değerlendiriyoruz.

ESKİŞEHİR ŞEHİR SEFERİ…

Sınavı vermiş olmanın tatlı özgüveniyle uçuşa hazırlanırken, doğanın tatlı sürpriziyle hevesimiz kursağımızda kalıyor. Günün kalan kısmını ise bir Eskişehir seferi düzenleyerek değerlendiriyoruz. Havanın uçuş verdiği her anın değerlendirildiği bu spor branşında hava uygunken yapılacak en güzel şey uçmak... Günün yarısında hava güzel yüzünü saklıyor ve bol bol sohbet edecek vaktimiz oluyor. Artık devamı yarın...

10 gün süren kamp boyunca bir dizi eğitim için her an yanıbaşımızda olan kurs eğitmenlerimiz; Yavuz Aslan, Şener Erdal ve Sedat Şişman uçuşlarımızda en az bizim kadar mutluydular. 

UÇMAK: BEDEL GÜZELLİK

Benzersiz güzelliğin sahibi Babadağ’ı düşünerek yardan koşuşlar, rüzgarın eşlik ettiği o enfes güzellik, öylesine büyülüyor insanı... Tabii sorti sayıları da artıyor. Sertifika alabilmemiz için telsiz eşliğinde yapacağımız yedi uçuşu bitirmeme rağmen, transfer aracında yeniden yerimi alıyorum. Son saydığımda uçuş dokuzdu ama aramızda kalsın lüften! Son anda Yavuz Hoca’nın uyarısıyla Sedat Hoca uçuşun üzerine çıktığımı fark etti ama pişman değilim... Yine olsa yine yaparım...

ÇEK ŞU FRENİ SAADET!

Tepeden havalanmak, iniş programı yapmak, inişi tam anlamıyla gerçekleştirmek hepsi bir anda olmuyor tabii ki… İlk bir iki uçuşta da, inişlerde de pürüzler yaşanıyor.

Mesleki bir alışkanlık olarak her olay karşısında ‘5N1K’ kuralını uygulayan ben, iniş komutlarını da sorgulamadan ediyorum elbette.

Bu sayede dünyanın en sakin insanlarından biri olan Şener Erdal Hoca’yı, “Çek şu sağ freni Saadet!” nidaları eşliğinde çıldırtmışlığım mevcut… Hatta kayıt altına dahi alındı!..

Gün boyu C Tepesi’nde yapılan yüzlerce uçuşla yeni çekirgeler, uçanlar ailesinin birer neferi olarak yeniden Türkiye’nin dört bir köşesine dağılma zamanı gelip çatıyor. 

Herkesin isteyerek geldiği fakat ilk anda “Bu 10 gün burada nasıl geçer?” dediğimiz kurs, öylesine güzel dostluklarla geride kalıyor ki bu kez de, “Nasıl ayrılacağız?” modunda takılı kalıveriyoruz… 

Ama artık uçanlar ailesinin bir neferi olduğumuza göre uzun sürmeyecek, yine elbet bir uçuşta görüşeceğiz…

Selam gökyüzü!..

Biz geldik!..