26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Subaşı: Toprakların değil gönüllerin sınırları ile uğraşıyoruz

Onların amaçları bir spor kulübüne üye olmanın dışında, vatana ve millete faydalı birer birey olmak. Şehitlik ziyareti yapan, uluslararası törenlere katılan izciler tıpkı askerler gibi and içiyor görevlerini üstlenmeden önce. Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Subaşı ise “Biz artık toprakların sınırları ile değil, gönüllerin sınırları ile uğraşıyoruz” diyor.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 24 Haziran 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Subaşı: Toprakların değil gönüllerin sınırları ile uğraşıyoruz

Nerede milli duruş, manevi ve milli yer varsa onlar hep orada! 1910 yılından bu yana yavrukurtları, izcileri ve oymak beyleriyle dağ taş demeden dünyayı karış karış geziyorlar. Yaz tatilinin gelişiyle çocuklar ve gençlerin buluşma adresi olan Türkiye İzcilik Federasyonu’nun kapısını çaldık. Başkan Hasan Subaşı ile Türkiye’nin 107 yıllık izcilik serüvenini keşfe çıktık. Meğer iş sadece doğayla iç içe yaşamayı öğretmek ve çevre bilinci oluşturmaktan ibaret değilmiş. Subaşı’na göre federasyonun asıl amacı Allah’a ve vatana karşı vazifeleri yerine getiren bireyler yetiştirmek. Türkiye’yi tanımak için Balkanlar’a, Arap ülkerlerine gitmek gerektiğini söyleyen Subaşı “Oralardan Türkiye’ye bakmıyorsak toplum içinde tevhidin ne kadar önemli olduğunu anlayamıyoruz. Oradaki insanların bizim hakkımızda neler düşündüğünü, nasıl yardımlar beklediğini bilmeden, Türkiye’de maalesef birlik ve beraberliğin manasını anlamak çok zor” diyor. Çocukları lise çağlarında bu tarz faaliyetlere götürdüklerini anlatan   Subaşı, en önemli faaliyetlerinden birinin de Ayvaz Dede Şenliklerinin olduğunu söylüyor. Başkan etkinlik hakkında şu bilgileri veriyor: Milli Bilinç faaliyeti Ayvaz Dede törenleri 15 gün sürüyor. Ayvaz Dede, Sırpları Boşnak yapan Manisa’dan gitmiş bir Evliya. İslamiyet’i anlatıp Boşnakların temelini oluşturan bir zat. Boşnaklar çoğalıp, Sırplar da onları katletmeye başlayınca Sultan Mehmet Han, oraları fethediyor. Fatih’in askerleri ile Ayvaz Dede aynı yerde yatıyor. Bosna-Hersek’teki Boşnaklar, her sene orada bir anma merasimi düzenliyorlar. Bence ölmeden görülmesi gereken bir tören. Binlerce atlı Boşnak resmigeçide katılıyor. En önde bizim Mehter Bando’muz, ardından izciler, ardında da 700 atlı geçiyor. Türkçe bilmeyen bu yerde 10 bin Türk bayrağını 10 dakikada dağıtıyoruz. Bir de Fatih Sultan Mehmet Han’ın en Batı’da cuma namazı kıldırdığı yere mihrap yaptırmışlar. O mihrapta aynı tarihte her sene cuma namazını kılıyoruz. Sonra Karadağ, Makedonya, Kosova’daki faaliyetlerimize devam edip oradaki izcilerle çalışıyoruz. Makedonya’da da uluslararası bir kamp düzenliyoruz. Görülebilecek ne varsa ergen izciler ve liderlerle hareket ediyoruz. Basamak basamak ilerleyen izciler 15 gün boyunca konar göçer hayatı yaşıyorlar. Aşağı yukarı sekiz-dokuz günde 15 ülkeyi incelemiş oluyoruz. Bu arada enteresan şeylere rastlıyoruz. Kosova’da dede, gelip göğsündeki bayrağı öpüyor ve “Ne zaman geleceksiniz beya, sizi bekliyoruz” diyor. İzci de “Liderim buradayız ya” diyor. Ben o dedelere söz verdim. “Siz göremeseniz de onlar gelecek” dedim. Biz artık toprakların sınırları ile değil, gönüllerin sınırları ile uğraşıyoruz.  

ŞEREFİMİZ ÜZERİNE AND İÇİYORUZ

Eskimolar gibi kamp kurduklarını söyleyen Subaşı “Allahuekber Dağları’nda kışın izcilerimiz karda çadır kurmayı öğrenip ileri düzeylerde kardan kulübe yaparlar. Bunun da ulvi amacı Allahuekber Dağları’na gidebilmek. Askerlerimiz Gaziler Köyü’ne girmiş de neden minareye çekmek için Türk bayrağı bulamamış? Bir asker ezan okuyarak, alay sancağını çekmiş. Bu olayı canlandıran bir tören düzenliyoruz. Nerede milli duruş, nerede manevi ve milli yer varsa biz hep oradayız. Bazen bizi Ürdün’deki Türk şehitliklerinde bazen de Romanya’daki Türk şehitliklerinde görürsünüz. Çünkü bizim izci andımız Allah’a ve vatana karşı vazifeleri yerine getirmek ile başlıyor. İzcilerimiz, askerin yemin töreni gibi, Allah’a ve vatana karşı vazifelerini yerine getireceğine, başkalarına her zaman yardımda bulunacağına, izciliğin 10 maddelik yasasına uyacağına, kendini bedence sağlam, uyanık ve ahlakça dürüst tutmak için elinden geleni yapacağına şerefi üzerine and içiyor” diyor.

EMEK DEFTERİNİ UYGULAMAK ŞART

Bir izcinin ömrü boyunca  beş fidanı yetiştirmek zorunda olduğuna değinen Subaşı, “Yedi yaşında başlayan izcilikte, 7 ila 11 yaş arasındakilere yavrukurt, 11 ila 15 yaş arasındakilere izci, 15 ila 18 yaş arasındakilere de ergen izci diyoruz. Ergen izci grubunda izcilerimiz, topluma hizmet ve liderlik becerileri kazanmak ile ilgili eğitimler alıyorlar. Sonra lider yardımcısı, lider, lider eğitimci yardımcısı, lider eğitimcisi gibi basamakları var. Kendi içerisinde de izciler emek defterinde yer alan görevleri yerine getiriyorlar. Emek defterinde arazi, ileri arazi, macera, keşif gibi maddeler var. Bir gence tabiatta lazım olabilecek her türlü eğitimin yanı sıra okul ve aileyle ilgili maddeler de var. Mesela annesinden beş çeşit yemek öğrenip oba arkadaşlarına yapacak. Bir izci her sene beş fidan dikmek zorunda. Çekirdekten bir fidanı yetiştirmek, insana ilerde ormana çakmakla bile girmemeyi öğretir. Tüm bunlar tamamlanınca izciler altın izci ödülüne ilerliyor  diye ekliyor.

İzci teşkilatına girebilmenin yollarına da değinen Subaşı,”Ya bir kulübe üye olup altı aylık sürenin sonunda iki günlük kursa katılarak izci lider yardımcısı oluyorsunuz ya da direkt olarak altı gecelik bir kursa katılarak izci lideri olabiliyorsunuz. Bir kulübe gidip, “Ben izciyi çalıştıramam ama 15 günlük tatilimde gelir yemek yaparım, nöbet tutarım, tamir yaparım” diyenler de izcilik gönüllüsü olarak kulübümüze üye oluyorlar. Ümraniye’de ortak yaptığımız faaliyetlerin bütün alt yapısını İstanbul Büyükşehir Belediyesi karşılıyor. Bu kampta, itfaiye aracından, erlerine kadar, ambulansından sağlık reviri, hemşire odası, ilk yardım eğitim araştırması olarak her şey daimi bulunuyor. Ebru öğreniyor, ok atıyor, paintboll oynuyor, ata biniyor, yüzüyor çocuklar. Altı gece süren bu faaliyete belediyenin internet sitesinden 10 ila 15 yaş arasında çocuklar kayıtlarını yaptırabilirler. Tamamen ücretsiz. Türkiye ve dünyanın her yerinden gelen izcileri orada görebilirsiniz” dedi.

TIPKI 15 TEMMUZ GİBİ…

Ayvaz Dede Törenleri’nin aynısını Türkiye’de de yapıyoruz. 57’nci Alay Yürüyüşü’nü ilk biz yaptık. Allahuekber Dağları’ndaki yürüyüşler de keza öyle. Amacımız çocuk ve gençlerimizi, vatana millete faydalı, ahlaklı kişiler olarak yetiştirmek. Çocuklar kamplarını yaparken asıl büyük kampı hedeflerler. Büyük ve zor olan kamp, 57’nci Alay Yürüyüşü’dür. Beş gün sürer ve 23 Nisan törenlerini 57’nci alayın karargahında kutlarız. Onlar gibi yaşar, onların askere gitmeden oynadığı oyunları çocuklarımıza oynatırız. Şehitliklerin ziyaretlerini yapar, törenlere katılır, 25 Nisan sabahı Anzaklar çıkarma yapmadan gözetleme yerlerine birer izci göndeririz. Gerçek şehitlik bölgeleri olduğu için zaman zaman kemik parçaları ortaya çıkar. Öyle fotoğraflar var ki, izcinin yattığı yerde dedesinin kafatası var. Ertesi sabah top sesleri ile yürüyüşe çıkan 57’nci alay ile aynı atmosferi yaşıyorlar. Ramazan toplarının, ezan ve sela sesleri eşliğinde izciler dışarı çıkıyor. Tıpkı 15 Temmuz gibi. Biz bunu 2004’ten beri yapıyoruz. Bunlar izciliğin temelinde var. Ellerinde asker çorbası, hamur kızartması ve Türk bayrağı ile Mehter marşı eşliğinde yürüyorlar. Üstlerinde de kırmızı ‘Dedecim ben geldim’ yazılı cepkenler var. Geçenlerde kaybettiğimiz Aybüke öğretmenimizin sırtındaki cepkenin arkasında da aynı sözler yazıyordu. Fularımız sadece kırmızı değil, üzerinde de beyaz var. Yani Lailahe İllallah’ı nasıl Muhammeden Resulullah tamamlıyorsa, kırmızıyı da beyaz tamamlıyor.

OSMANLI’NIN TORUNLARINI KİM AĞIRLAYACAK?

Geçen sene ilk defa Karadağ’a gittiğimizde. Orada bir medreseye öğle yemeği için davet edildik. Medresenin müdürü konuşmasında “Türkiye’nin 82’nci vilayetine hoş geldiniz” dedi ve bir anısını anlatmaya başladı: Babam Yugoslavya döneminde, İstanbul’a kaçmak için her şeyi hazırlayıp bizi almaya geldiğinde, babaannem ‘Evladım biz de gidersek, Osmanlı’nın torunlarını kim karşılayacak’ demiş. Babaannem rahmetli oldu, Osmanlı’nın torunlarını göremedi ama ben şimdi Osmanlı’nın torunlarını ağırlıyorum.