4 Ağustos 2025 Pazartesi / 10 Safer 1447

Filistin direnişinin sembol ismi Bergusi: Türkiye yaptı, biz de yapıyoruz

Filistinli esirlerin lideri, 45 yıllık zindan hayatının ardından geçen Şubat ayında serbest bırakılan Nail el-Bergusi, 'Özgürlük için ödenen bedel, özgürlüğün şerefidir. Siyonist rejime karşı teslim olmayacağız.' dedi. Türkiye ve Filistin'in ortak bir kaderi olduğunun altını çizen Bergusi, iki ülkenin Kudüs'te adil dünyayı kuracağını söyledi. Bergusi, 'İşgal, işgaldir. Ona karşı direnmek, her mazlum halkın boynunun borcudur. Bunu Cezayir, Vietnam, Türkiye yaptı. Biz de yapıyoruz. Vatanı kurtarmak için şehit olmak da gerekebilir, hapse girmek de uzvunu kaybetmek de. Özgürlük kolay kazanılmıyor.'

Yeni Şafak4 Ağustos 2025 Pazartesi 08:27 - Güncelleme:
Filistin direnişinin sembol ismi Bergusi: Türkiye yaptı, biz de yapıyoruz

Filistin direnişinin sembol isimlerinden Nail el-Bergusi, 10'lu yaşlarda girdiği İsrail zindanlarından 70 yaşına merdiven dayamış bir direnişçi olarak çıktı. Şubat ayındaki esir takasında özgürlüğüne kavuşan Bergusi önce Mısır'a sürgün edildi ardından Türkiye'ye geldi.

Bergusi, 45 yıllık zindan hayatını, direnişini ve Gazze'deki soykırıma dair önemli ifadeler kullandı. Bergusi, direnişin, işgal karşısında susturulmak istenen bir halkın sesi olduğunu kaydetti. Yeni Şafak'ın sorularını cevaplayan Filistin direnişinin simge ismi, özgür Filistin'in tüm ümmetin kuracağı adil bir dünyanın merkezi olacağına inandığını söyledi.

"ZAFER BİR SAATLİK SABIRDIR"

İsrail zindanlarında 45 yıl geçirdiniz... Nasıl dayandınız, nasıl direndiniz?

Benim 45 yıllık sabrım, halkımızın sabrının bir uzantısıdır. Babam, annem ve içinde yaşadığım toplumsal çevre sabırlıydı. Şehitler verdiler, mücadele ettiler. Biz, cezaevlerinde olsak bile özgür olduğumuza inanıyorduk. Dayanma gücümüzü, önce ve sonra hep Allah'a tevekkül ederek alıyorduk. Ardından halkımızın kuşaklar boyunca sürdürdüğü, teslim olmayan direnişine inancımızdan güç buluyorduk. Bu direniş bize şu dersi veriyordu: Biz teslim olmayacağız. Tıpkı işgallere ve sömürgeye karşı direnen halklar gibi. Cezayir'de, Vietnam'da, Türkiye'de olduğu gibi. Çünkü derler ki: zafer bir saatlik sabırdır. Bu bir saat, 45 yıl da sürebilir.

BİZ YENİLGİYİ REDDETTİK

Biz de bu süre boyunca kendimizi eğitimle ve okumayla zenginleştirdik. Kitaplara, açlık grevleriyle ulaşabildik. Açlık grevlerimiz, bitmek bilmeyen mücadelelerimiz, bizi birlikte ayakta tuttu. Cezaevlerinde örgütsel bir yapı kurarak birliğimizi sağladık. Yani gardiyanın bizi psikolojik olarak teslim almasına izin vermedik. Nasıl mı? İçsel farkındalığımızla, kendimizde oluşturduğumuz bilinçle, bize öncülük eden örgüte inancımızla... Bu örgüt, kuşaklar boyunca esir hareketine yön verdi. Gardiyan bizi yenmek istiyordu. Ama biz yenilgiyi reddettik. O, yenilgi nedenlerini arıyordu, biz ise, zaferin nedenlerini... Kendimizi her açıdan güçlendiriyor, iyileştiriyorduk: zaferin tüm dini, manevi, milli ve insani gerekçeleriyle... İnsanlığımız, gardiyanın kibir ve zulmünü yendi.

ÖZGÜRLÜĞÜN ŞEREFİ İÇİN ÖDENEN BEDEL

Bugünden geriye baktığınızda: yine aynı şeyleri yapar mısınız?

İşgal, işgaldir. Ona karşı direnmek, her mazlum halkın boynunun borcudur. Bu sadece bizim değil, yeryüzündeki tüm özgürlük mücadelelerinin ortak ilkesidir. Bunu Cezayir halkı yaptı, Vietnam halkı yaptı, Türkiye yaptı. Biz de yapıyoruz. Vatanı kurtarmak için şehit olmak da gerekebilir, hapse girmek de, uzvunu kaybetmek de... Özgürlük kolay kazanılmıyor. Sürekli mücadele gerektiriyor. Ben asla pişman olmadım. Zaman geri aksa, yine aynı şekilde direnir, yine işgale karşı savaşırdım. Ben direndim. Çünkü çocuklarımın, halkımın, mazlumların sesini susturmak istediler. Çünkü köylerinde, şehirlerinde güvenle yaşayan insanların yerlerinden edilişini dinledim; onların yıkılmış evlerini gördüm. Bugün hâlâ Filistinli mülteciler çadırlarda yaşıyor; açlıkla, yoksullukla, zilletle sınanıyorlar. Bu halk, özgürlüğü diğer halklar gibi hak ediyor. Ben, ne kadar kaybım olursa olsun, pişman değilim. Anamı kaybettim, babamı da... Ama sadece ben değil, nice arkadaşım da evladını, eşini, kardeşlerini kaybetti. Ama hepsi sabırla direndi ve direnmeye devam ediyor. Çünkü biliyoruz ki, özgürlük için ödenen bedel, o özgürlüğün şerefidir. Bu uğurda kaybettiğimiz her şey, halkımızın onuru için.

ÖZGÜR KUDÜS'TE ADİL DÜNYAYI KURACAĞIZ

İslam dünyasına, Türkiye'ye mesajınız var mı?

Benim çağrım, bütün Arap ve İslam dünyasına: Eğer Filistin direnişinin yanında durmazsanız, eğer bu siyonist ırkçılığa karşı gücünüzle, imkânlarınızla mücadele etmezseniz, sıra size gelecek. Bir gün siz de bu ırkçı yapının kölesi haline getirileceksiniz. Hiçbir halk, siyonizmin esaretini kabul etmemeli. Hiçbir millet, Batılı emperyalizmin uşağı olmamalı. Türkiye ile tarihî bağlarımız derindir. Kardeşliğimiz, kanla yazılmış bir ortak kaderdir. Batı, yıllardır Türkiye'yi zayıflatmak için çalışıyor. Dün Osmanlı'yı hedef aldılar, bugün de Türkiye'yi. Siyonist yapı birkaç yıl önce tüm dünyaya şu yalanı yaymaya çalıştı: "Türkiye Ermenilere soykırım uyguladı." Bunu, doğrudan İsrail teşvik etti. Amaçları, Türkiye'yi dünyada yalnızlaştırmak, itibarını sarsmaktı. Bu yüzden Türk halkına ve Türk devletine şunu söylüyorum: Bu yapı sizin de düşmanınızdır. Sadece Filistin'in değil, tüm insanlığın düşmanıdır bu rejim. Biz inanıyoruz ki, Filistin ve Türkiye'nin kardeşliği, bu dünyayı adalet üzerine yeniden kuracak, bu coğrafyada özgürlüğün öncüsü olacak. İnşallah bir gün, özgür bir Kudüs'te Filistinli, Türk, Suriyeli, Arap, Kürt, hepsi bir arada adil bir dünyayı kuracak.

DİRENİŞİN SİMGESİ LİMON AĞACI

Hapishanede birçok hikayeniz var. Bazılarından bahseder misiniz?

İnsan, ne kadar zor koşulda olursa olsun ailesiyle bir bağ kurmak ister. Bu bağ, onun direncini arttırır... Bir gün cezaevinde kullandığım eski bir çarşafı dışarıya gönderdim. Onu alan annem bir elbise yaptı. Giydiğinde, nedenini sordum. "Senin tenine değmiş bu kumaşı üzerimde taşıyınca, sanki sana dokunmuş gibi oluyorum" dedi... Bir anne, çocuğunu hissetmek için böyle bir bağ kurabiliyor. Bu, sadece annemin değil, tüm mahkûm annelerinin duygusunun hikayesidir. Zindandayken aklıma şu fikir geldi: Limon ağacı dikilse ve o ağaç tüm Filistin'in direncini taşısa... Akdeniz havzasında, narenciye üretimiyle meşhur ülkelerden biri Filistin'in sembolü olsun diye... Ailemden bir limon fidanı dikmelerini istedim. Her bulunduğum hapishaneden limon fidanına bir avuç toprak gönderdim. Böylece fidanın toprağı, Filistin'in dört bir yanından toprakla harmanlandı. Sulaması için de hapishaneden su gönderdim. Bu limon ağacı, hâlâ yaşıyor. Yafa'nın portakallarını çaldılar ama bu limon ağacı, hâlâ direnişi temsil ediyor. Yafa sahiline bakan bu ağaç, bir gün öz yurduna dönecek inşallah.

ÖNERİLEN VİDEO

Kavurucu sıcaklara yağmur arası: Beklenen yağış başladı

Kapat
Video yükleniyor...