9 Ekim 2025 Perşembe / 17 RebiülAhir 1447

Başbakan Yıldırım: Ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz yahut da biz bunun da tedbirini alırız

Başbakan Yıldırım, 'Ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz yahut da biz bunun da tedbirini alırız' dedi.

21 Haziran 2017 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Başbakan Binali Yıldırım, bankacılık sektörüne seslenerek, "Tren kalkıyor, hareketten önce son çağrıyı yapıyorum. Ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz yahut da biz bunun da tedbirini alırız. Bunu bankacılarımız bir tehdit olarak algılamasın. Elimizde araçlarımız var. Ellerinden parayı falan alacak değiliz, aracımız olduğunu bilsinler." dedi.

Yıldırım, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) Beyoğlu'ndaki yeni hizmet binasının açılışı ve meclis toplantısında yaptığı konuşmada, ülkenin göz bebeği reel sektör temsilcilerinden İSO'nun aylık meclis toplantısına katılmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getirerek, dostlukları arttırmak, bağları güçlendirmek, geleceğin dünyasına birlikte hazırlanmak için Türkiye'yi daha da büyütmek için hep birlikte gayret gösterildiğini söyledi.

Türkiye'nin sanayi üretiminin yüzde 34'ünü, istihdamın yüzde 16'sını oluşturan İSO'nun bu meclis toplantısının, ülke, sanayiciler ve iş alemi için hayırlı sonuçlara vesile olmasını dileyen Yıldırım, "Sanayileşmek milli bir davadır. Sanayicilik yapmak, bir sevda işidir. Para kazanmak için tercih edilecek en öncelikli iş değildir. Para kazanmanın birçok yolu var, en zor yollarından biri de sanayici olmaktır. Bunu kendi ölçüsünde denemiş, sanayicilik de yapmış, ağır sanayide de çalışmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Para kazanabilirsiniz ama bir eser, bir ürün ortaya koymanın verdiği hazzı yaşayamaz. Bir imalat, bir ürün yaptınız onun için bin bir zahmete katlanırsınız. Geceniz, gündüzünüz olmaz ama işin sonunda başarınca bütün yorgunluğunuz gider, ne para kazandığınızı düşünürsünüz ne para kaybettiğinizi düşünürsünüz. Sanayicilik kutsal, çileli bir iş ama memlekete de iz bırakan bir iş." diye konuştu.

- "Küresel kriz, yavaş yavaş etkisini kaybediyor"

Sanayicilerin, ülkenin medar-ı iftiharı olduklarını belirten Yıldırım, Türkiye kalkınıyorsa, dünyada sayılı ülkeler arasında yerini alıyorsa sanayicilerin yaptığı yatırımların, üretimlerin bunda çok büyük bir katkısı olduğunu vurguladı.

Başbakan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dünya, 2008 sonundan beri krizde ama bu sene iyi haberler geliyor. Dünya büyümesi 2002'de yüzde 2.2 civarında gerçekleşti ama bu yıl dünya büyümesini 3.8 olarak revize ettiler. Dolayısıyla artık dünyada da büyüme başlıyor. Bu ne demektir? Küresel kriz, yavaş yavaş etkisini kaybediyor, dünya tekrar büyüme yoluna girmiş oluyor. Fakat bu tahminleri yapanlar, dünya ile ilgili, başka ülkelerle ilgili tahminleri yaparken, sonucu beklemeden yapıyorlar. Bizimkiler de Türkiye'ye sıra gelince, Türkiye büyümeyi gerçekleştirdikten sonra tahminlerini revize ediyorlar. Böyle bir farkımız var. Burada da bir gadre uğradığımız doğrudur. 15 Temmuz alçak darbe girişiminden sonra çok aceleci davrandılar. Türkiye'ye ardı ardına bir darbe de bu değerlendirme kuruluşları maalesef vurdu ama biz yılmadık, usanmadık, milletimize, ülkemize, sizlere güvendik her türlü olumsuzluğa rağmen tedbirlerimizi aldık. Şimdi de bunun semeresini görüyoruz. Dünyada Çin ve Hindistan'dan sonra 3 numaraya yerleştik. Avrupa'nın iki katı."

- "Şimdi yüz yıkama zamanıdır"

Anayasa değişikliği referandumunda, bu ilkbaharda, bu yazda Türkiye ekonomisinin, büyümenin çok daha güzel, çok daha iyi olacağını söylediğini hatırlatan Başbakan Yıldırım, "Bunları söylerken tabii dudak büküyordu birçok insan ama bu bir kehanet değil. Niye değil? Çünkü biz bir yandan halk oylaması için kampanya yaparken, bir yandan da parlamentoyu boş tutmadık, çalıştırdık. Son bir aya kadar esas itibarıyla 8 Kasım ABD seçimlerinden sonra orada oluşan kısa süreli kur kaynaklı dalgalanmayı ve bunun ülkemize, iş alemimize, sanayicimize getireceği olumsuzlukları derhal gördük." değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Binali Yıldırım, ardı ardına birçok tedbir aldıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Eğer biz bu 250 milyarlık kredi hacmini oluşturmasaydık bugün 30 bin tane sanayici iş adamı göçmüştü. Bankalar, zora girmişti. Ekonomi maalesef zora girecekti. Ama bugün Allah'a şükür bankalar da rasyolarını daha da arttırdılar. Bankaların rasyoları 2016'da 15.5 civarındayken, şimdi 16,4'e çıkmış. Rusya'da bu oran 13, Çin'de 12.7, Avrupa'da zaten Maastricht kriterlerinin çok üzerindeyiz. Referans yüzde 12'inin de üzerindeyiz. Her şey güzel de bankalar niye faizleri bu kadar yüksek tutuyor. Yüzde 14'ten parayı toplayacaksın, sanayiciye, iş adamına kaçtan kullandıracaksın? Yüzde 18,19,20 insaflıysa 25'e kadar gidiyor. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bunu daha önce bir vesileyle söyledim. Bu hareketten önce son çağrıdır, bak açık söylüyorum; İSO'nun toplantısında söylüyorum.Tren kalkıyor hareketten önce son çağrıyı yapıyorum ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz veya biz bunun tedbirini alırız. Bunu bankacılarımız bir tehdit olarak algılamasın. Elimizde araçlarımız var. Ellerinden parayı falan alacak değiliz. Aracımız olduğunu bilsinler. İstiyoruz ki doğal seyrinde işler düzelsin. Nasıl kredi garanti fonuyla kaynak ürettiysek, diğer tedbirlerimizle iş alemini rahatlattıysak, bankalar da çaresiziz diye düşünmesinler. Elimizde araçlarımız var, o araçları kullanmaktan çekinmeyiz. Ama istiyoruz ki bu, tatlılıkla olsun. Şimdi bu hükümet, bu kadar yükünüzü aldı, temerrüte düşecek kredilerinizi yeniden yapılandırdı, sizi rahatlattı, rasyolarınz arttı, karlarınız uçtu gitti. Bizde bir tabir var; el eli yıkar, el de döner yüzü yıkar. Şimdi yüz yıkama zamanıdır. Bankaların görevlerini yapmalarını sanayiciler adına bekliyoruz. Çok da zamanımız yok. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz yani böyle bir kar sanayide var mı? Yok. Çalış, çabala, terle, akıl teri, alın teri... Sonunda bakıyorsun el elde baş başta. Her şart altında kazanan bir sektör olur mu kardeşim? Her seferinde dört ayak üstüne düşüyor. Böyle bir şey olmaz. Bu işin karı da var, zararı da var. Kar, zararın kardeşi. Zarar etme risk olunca 'aman hükümet bize sahip çıkın.' Tamam çıktık. Şimdi de paralar geliyor, siz de millete, sanayiciye sahip çıkın. Takipteki kredilerde azalma var. 3,24'müş geçen sene, bu yıl 3,19'a gerilemiş çeklerdeki, takipteki alacaklılar. Bu oran AB'de yüzde 5'in üzerinde."

"Göstergelerimize bakıyoruz, hepsi dünyanın göstergelerinden iyi." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bankalara bakıyoruz, faize, enflasyona vesaire, burada işler tersine dönüyor. Bunda bir yanlışlık yok mu? Siz bu işin erbabısınız, burada bir yanlışlık var. Bu doğal bir şey değil, sürdürülebilir de bir şey değil. Bunun çaresi var. Bu işi, biz tek taraflı yapmak istemiyoruz. Bankalara diyoruz ki 'Gelin kardeşim, bak aklınızı başınıza alın, mevduat toplama yarışına girmeyin.' Birbirleriyle yarışıyorlar. 'Ne veriyorsun?', '13', 'Ben 13,2.' Sanki efendim, balık mezbahasında müzayede yapıyor. Olur mu böyle şey? Parayı toplayacaksınız, sonra o parayı kullandıracak kimse bulamazsan ne yapacaksın? Turşusunu mu kuracaksın paranın? Alacaksın, bir yere vereceksin. O verdiğin yer de onu alacak... Şimdi sizin bütün çalışıp çabalayıp elde ettiğiniz katma değerin yüzde 55'ini finansman gideri olarak... Böyle bir şey olur mu? Bunun işçiliği, elektriği, nakliyesi, ham maddesi var. Hepsinin 55'ini bir seferde bankalara verdikten sonra geriye kalan 45 ile de nasıl geçineceksen geçin."

Başbakan Yıldırım, finansman meselesinin sanayinin gelişmesinin önündeki en büyük engel olduğunu dile getirdi.

Bunun, Türkiye'nin büyümesi ve kalkınmasının önünde en büyük engel olduğunu, bunu sadece sanayi için dile getirmediğini aktaran Yıldırım, "Tam bir darboğaza girmiş durumdayız işte. O enflasyonu, enflasyon faizi tetikliyor. Tamamen bir çıkmaz. Halbuki Türkiye nasıl kalkınacak? Üretecek, istihdam yapacak, yatırım yapacak, ürettiğini satacak. Dolayısıyla da satınca katma değer oluşacak, refah artacak. Sonra da o refahı adil bir şekilde paylaştıracağız. Herkes o refahtan adil bir şekilde payını alacak. Bizim, yapmamız gereken sürdürülebilir kalkınmayı garanti altına almaktır. Yatırımcıların yatırımlarının kapsayıcı olması lazım. Kalkınmanın kapsayıcı olması lazım. Bunları yapacak imkanımız var. Konuşmanın sonunda Erdal Bey bir şey söyledi. 'İstikrar ve güven.' İstikrar ve güven bu işin iki sihirli kelimesidir. Türkiye'de var mı bu? 15 senedir var mı? Var. Var olduğu için bir Türkiye üç Türkiye oldu. Var olduğu için o büyük projeler yapıldı. Var olduğu için etrafımız ateş çemberi olduğu halde büyümeye hız kesmeden devam ettik." şeklinde konuştu.

- "Bundan sonra büyüme daha da artacak"

Binali Yıldırım, 2016'nın en zor yıl olduğuna dikkati çekerek, darbe teşebbüsüne rağmen büyümenin sürdüğünü vurguladı.

Tek istisnanın 2009 olduğunu anımsatan Yıldırım, "Hepsi geride kaldı. Birkaç rakam da ben vereceğim. Sizin, herkesi, üreticilerin, iş adamlarının önem verdiği bir endeks var. PMI, satınalma yöneticileri endeksi. Mayıs'ta yüzde 53,5 oldu, son 3,5 yılın en yüksek seviyesine geldi. Bir başka şey. Sanayide üretim kapasite kullanımı yüzde 78,8'e çıkmış. Bu da son 4 yılın en yüksek seviyesinde. Yatırım malları üretimi yüzde 24,7 oranında artmış. Bundan sonra büyüme daha da artacak. Daha fazla büyümenin habercisidir. Yurt dışı yerleşiklerin ülkeye getirdiği kaynak yılbaşından beri 4,5 milyar dolar. Geçen yıl bu 3,2 milyar dolardı. Güven var. Ülkeye yatırım... Gün geçmiyor ki yurt dışından cazibe merkezinde yatırım yapmak isteyenler geliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Gelen müracaatların 100 milyara ulaştığı bilgisini veren Yıldırım, müracaat sayısının da 3 bini geçtiğini dile getirdi.

Çalıştırılması taahhüt edilen çalışan sayısının 450 bin olduğunu kaydeden Yıldırım, bunun sonucunda o bölgede terörün barınamayacağını söyledi.

Başbakan Yıldırım, zamanın ve enerjinin lüzumsuz işlerle azaltıldığını aktararak, şöyle konuştu:

Türkiye'nin imkanları, kaynakları, istikrarı, her şeyi var. Bir kör dövüşüdür gidiyor. Bu siyasette de iş alemininde de başka alanlarda da var. Türkiye ve millet bunu hak etmiyor. Millet daha güzel şeyler duymak istiyor. Sürekli gerginlik, sorun... Kendimize, ülkemize ve geleceğimize haksızlık ediyoruz. Halbuki her şey var, güçlü siyasi irade desen var, istikrar desen var. Dünyanın hangi ülkesi böyle bir darbeyi silaha, tanka, topa karşı göğsünü siper etmiş, bayrağını yere düşürmemiş, ezanlarını dindirmemiş ve darbecilere darbeyi vurmuş. Böyle bir milletin olduğu yerde bize düşen çalışmak ve üretmektir. Her türlü olumsuzluğa rağmen, ihracatımızın kilo başına parasal değerini 1 dolar artırmışız. Yetmez. Katma değeri daha fazla artırmamız lazım. Onun için de daha fazla araştırma geliştirme...

Yıldırım, Ar-Ge'ye ayrılan payı Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 3'üne kadar yükseltmeyi amaçladıklarını ifade etti.

İSTİKRAR VE GÜVEN OLDUĞU İÇİN BÜYÜME HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR

Yatırımcıların yatırımların kapsayıcı olması lazım. Kalkınmanın kapsayıcı olması lazım. Bunları yapacak imkanımız var. İstikrar ve güven bunlar bu işin sihirli iki kelimesidir. Türkiye'de 15 yıldır var bu. Var olduğu için 1 Türkiye 3 Türkiye oldu. Var olduğu için o büyük projeler yapıldı. Var olduğu için etrafımız ateş çemberi olduğu halde büyümeye hız kesmeden devam ettik. En zor yılımız olan geçen yıl yine de orada 2,9 ile kapattık seneyi. Bir tek istisnası var 2009 yılıdır. O da krizin dibe vurduğu bizim de etkilendiğimiz bir süreçtir. Bunların hepsi geride kaldı.

MİLLET GÜZEL ŞEYLER DUYMAK İSTİYOR

Şimdi bize gün geçmiyor ki yurt dışından cazibe merkezinde yatırım yapmak isteyenler geliyor. İçerden yatırım yapmak isteyenler geliyor. Şu ana kadar gelen müracaatlar 100 milyarı buldu. Müracaat sayısı 3 bini geçti. 450 bin istihdamlık bir müracaat var. Artık orada terörün borusu ötmez. Şimdi maalesef zamanımızı ve enerjimizi lüzumsuz işlerle azaltıyoruz. Türkiye'nin imkanları kaynakları istikrarı her şeyi var bir kör döğüşüdür gidiyor. Bu siyasette de var iş aleminde de var. Türkiye bunu hak etmiyor. Millet daha güzel şeyler duymak istiyor. Sürekli gerginlik sürekli sorun. Bu kendimize haksızlık ediyoruz, ülkemize geleceğimize haksızlık ediyoruz. Güçlü siyasi irade desen var, istikrar var, dünyanın hangi ülkesi böyle bir darbeyi silaha tanka topa karşı göğsünü siper etmiş bayrağı indirmemiş ezanı dindirmemiş darbecilere darbeyi vurmuş. Böyle bir milletin olduğu yerde bize düşen çalışmak üretmek.

İŞADAMLARI BU HARCAMAYI FUZULİ GÖRMEMELİ

Eskiden ARGE bütçeleri devlet tarafından harcanıyordu şimdi ağırlık özel sektöre geçmeye başladı. Yerinde anlamına uygun olarak harcanmaya başlandı. Bu ARGE işi zihinsel bir dönüşüme ihtiyaç gösteriyor. İşadamları siz buraya yapılan harcamaları fuzuli harcama olarak görme lüksünüz yok. Eğer yarışta öne geçmek istiyorsanız farklı olmanız lazım. Farklılığı nasıl sağlayacaksınız herkesin yaptığı iş harcıalem iştir bazılarının yaptığı işi yaparsanız bir adım öne geçersiniz ama hiç kimsenin yapmadığı işi yaparsanız herkes sizin arkanıza takılır. Türkiye mutlaka üstünlüğü olan alanlara yönelmesi lazım.

ENERJİMİZİ AZALTAN İŞLERİ KENARA BIRAKMA ZAMANI

Niye terörün ağına gençlerimizi düşürelim? Onların bu ülkenin aydınlık yarınlarına hazırlamamız lazım daha güzeli onlara göstermemiz lazım. Kalkınmış bir Türkiye sorunlarını çözmüş terör belasından kurtulmuş insanları arasındaki kutuplaşmayı değil kaynaşmayı sağlamış hep aynı yöne aynı hedefe kilitlenmiş bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bunu gerçekleştirecek her türlü şartımız var. Her türlü imkanımız var. Neyimiz eksik adım atmamız lazım. Enerjimizi azaltan işleri bir kenara bırakıp artık bölünmüş yollar var otoyollar var köprüler tüneller var. Tam yol ileri, durmak yok yola devam parolamız aynen geçerli. Size fiyakalı bir konuşma hazırlamıştım ama iftara yakın bir zamanda uyutmaya niyetim yok onun için içimden geldiği gibi konuşuyorum.

VATANDAŞ YÜZDE 50+1 İLE İKTİDARI BELİRLİYOR

Büyük bir reform bütün yönetim alışkanlıklarını değiştiren yepyeni bir model getiriyoruz. Hayır kampanyası yapan arkadaşlarımız bir anlamda bize göre avantajlı başladılar. Çünkü bilinen denenmiş sorunları ile bugüne gelmiş bir şeyi anlatıyorlardı biz ise balın faziletlerinden bahsederken bala parmaklarını bandıracak bir imkan veremiyorduk. Geleceğimizi anlattık hayallerimizi anlattık. Sağolsun milletimiz itibar etti ve bu iş bitti. Bu anayasa değişikliği kısaca bu bahsettiğiniz güven ve istikrarı kalıcı hale getiriyor. Seçimden seçime acaba iktidar olacak mı olmayacak mı meselesi kalkıyor. Erkler arasındaki çatışmalar ortadan kalkıyor. Yasama daha fazla etkinlik kazanıyor. Yeni sistemde vatandaş sandıkta yüzde 50+1 ile iktidarı belirliyor.

ÖNERİLEN VİDEO

Rus güçleri Drujkivka'ya saldırdı

Kapat
Video yükleniyor...