5 Mayıs 2024 Pazar / 27 Sevval 1445

Bir ilahiyatçının FETÖ ile mücadelesi

Mustafa Öztürk’ün, Star Açık Görüş yazılarını da ihtiva eden Din Sermayesinden İktidar Devşirmek-FETÖ unvanlı kitabı, dinine, milletine, memleketine mesuliyetini müdrik bir ilahiyatçının mücadelenamesi.

İsmail Küçükkılınç13 Nisan 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Bir ilahiyatçının FETÖ ile mücadelesi
İlahiyatçılar maalesef 28 Şubat sürecinde de FETÖ ile mücadelede de istisnalar hariç sessiz ve sınıfta kaldı. Hatta FETÖ’nün 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar ihtiyatı, temkini, tedbiri hâşâ sümme hâşâ bir iman esası ittihaz ve telakki eden ilahiyatçılar da vardı. Bu sebeple sert değişikliklerde, önceki devirdeki sessizliğinden, günahından kurtulmak isteyen her geride kalan, her açık kapatmak isteyenin en önlere fırlamak, sesini olabildiğince yükseltmek gibi eylemlerine bazı ilahiyatçılarda da tesadüf edildi. Her iki süreçte de gayreti, hizmeti unutulmayacak, mensup olduğu camianın yüzünü ağartan ilahiyatçılar da vardı. Ancak bilhassa Paralel İhanet Şebekesi nam-ı diğer Haşhaşîlere karşı mücadelede önceliği/kıdemi olanlardan biri hiç şüphesiz ki, sadece ülkemizin değil İslam âleminin de en velud ve kıymetli ilahiyatçılarından olan Prof. Dr. Mustafa Öztürk’tür. Öztürk, daha MİT krizi ve 17-25 Aralık yargı darbesi teşebbüsü yokken paralel başhain ve onun ihanet şebekesinin inanç kodlarını ifşa ve bu gürûha itibar ve itimat edenleri ikaz ediyordu. FETÖ’yü kastederek Haşhaşî tabirini yazılı olarak kullanan ilk insan değilse bile ilk kullananlardan biri de olan Öztürk’ün Paralel Yapı ile mücadelede ayrı bir yerinin, daha doğrusu önceliğinin olduğunu söylemek bir hakşinaslık olacaktır.

Peki, Öztürk o hengâmda neler yazıyordu? Her şeyden önce, Paralel Yapı’nın ayrı bir din olma tehlikesine vurgu yapıyordu. İslam’la alakası olmayan, farklı kültür ve medeniyetlere ait veya onlardan transfer edilmiş kurum ve değerlerle senkretik bir görünüm kazanan İhanet Şebekesi, bu telakkiyi siyasîleştiriyor, siyasî arzularını dinselleştiriyor ve Türkiye’yi hegemonya altına almaya çalışıyordu. Ülke insanı bu yapıya biat ettiği müddetçe yaşama hakkına sahipti. Aksi halde bilhassa emniyet ve yargı kadrolarıyla insanların hayatını ve geleceğini karartıyordu.

Şeref madalyası

Mustafa Öztürk’ün bu süreçte yazdıkları kendisinin şeref madalyasıdır; gayretleri hem devletin en üst idarecileri hem de ilim çevreleri tarafından takdir görmüştür. Bazı Ehl-i Sünnet müdafiliğine soyunan, daha doğrusu Ehl-i Sünnet’i bir kısmı hurafe, bir kısmı da miadını doldurmuş geleneksel telakkilerle tezahür eden meşreplerine payanda yapan gruplar İhanet Şebekesi’nin tasfiyesiyle oluşan boşluğu doldurma makamında olduklarına, o yere kendilerini layık gördüklerine hükmetmiş olacaklar ki, bu şebekeyi taklit ve tanziren tehdite ictisar ediyor, parmak sallıyor, bazı kurumların yetkililerini korkutup “sen anlarsın” misillü mesajlar veriyor, her kadroyu ve makamı kendilerine müstahak görüyor. Bugün Paralel İhanet Şebekesi’nin ayrı bir din olarak tescili önlenmişse bunu temin edenlerin başında hiç şüphesiz ki Cumhurbaşkanımız gelmektedir. Ancak paralel ihanet yapılanmasının ayrı bir din niteliğinde olduğunu korkmadan, gelecek kaygısı ve endişesi yaşamadan ilk yazanların başında da Mustafa Öztürk gelmektedir.

Mustafa Öztürk, paralel ihanet yapılanmasının İslam’a istinat ediyor görünse de ayrı bir din yapılanması olduğunu yazarken husumetle, peşin hükümle, şahsî bir kaygıyla, tartışmalı argümanlarla hareket etmemiştir. Vasi ve muhtelif disiplin sahalarına ait malumatını, kıvrak zekâsını, kiyasetini ve tahlil kabiliyetini mezcetmiş, sümmettedarik FETÖ aleyhinde kitap yazanların ve açık kapatmak telaşıyla “Kim daha çok bağırırsa ona itibar edilir” fehvasıyla hareket edenlerin kâffesinden sadır olmayan/olmayacak bir hizmeti ifa etmiştir. Öztürk, 28 Şubat gibi FETÖ ile mücadelede de alnının akıyla çıkan, mücadele vagonuna son anda atlayan ilahiyatçılardan değildir. Ayrıca unutmamak lazımdır ki, Öztürk, bazı ilahiyatçılar gibi bu hainler güruhunun davetlerine icabet edip onların sofralarında karnını doyurmadı, dergi ve gazetelerine makale göndermedi, yayınevlerinden ve medya kuruluşlarından telif ücreti almadı, onlara methiyeler dizmedi.

Açık Görüş yazıları

İşte Star Açık Görüş’te yayınlanan yazıların da yer aldığı Din Sermayesinden İktidar Devşirmek-FETÖ unvanlı kitap -ki Star Açık Görüş yazılarına ayrı bir bölüm açılmıştır- dinine, milletine, memleketine mesuliyetini müdrik bir ilahiyatçının mücadelenamesidir aynı zamanda. Öztürk, bir kısmı ilahiyatçı bazı akademisyenlerin iddiasının aksine siyasî polemikle kıymetli vaktini heba etmiş değildir. Bilakis ilim adamlığı, akademisyenlik ilmî prensiplere riayet ve ittiba ederek siyasî mücadeleyi de zarurî kılar. Çünkü ülkeyi ele geçirmeye çalışan ihanet çetesi görünürde İslam’a bağlı olduğu intibaını veriyordu. Öztürk ise bu kitapta ve mücadelesinde onların dinî kodlarını ve kaynaklarını deşifreye etmiş, iddialarının batıl olduğunu ilmî bir usulde ispata çalışmıştır.

Çalışmanın giriş bölümü FETÖ’nün oluşum ve gelişim aşamaları hakkında genel bilgi içermektedir. Birinci bölüm FETÖ’nün genel karakteristiği, ikinci bölüm teolojik sistemi ile ilgilidir. Üçüncü bölüm, örgütün İslam ve Hıristiyan dünyasındaki Bâtınîyye-Haşîşiyye (Nizârî İsmâilîlik), Kâdiyâniyye, Cizvit tarikatı, Opus Dei ve Moonculuk gibi dinî-siyasi yapılarla müşterek özellikleri ve benzerliklerine dairdir. Dördüncü bölüm ise özellikle 17/25 Aralık 2013 tarihli bürokratik darbe girişiminden bugüne değin FETÖ hakkında yazılan makaleler ile çeşitli gazeteler ve dergilerdeki röportajları içermektedir. Kitapta yer alan ve birbirinden kıymetli tespit ve tahlillerin maalesef sadece birkaç tanesine yer vererek bu kısa tanıtımı sonlandırıyoruz: “Fethullah Gülen’in vaazları, sohbet tarzındaki konuşmaları ve yazıları çok yoğun dinî referanslar içerir. Bu referanslar İslam düşünce ve siyaset tarihindeki birçok farklı mezhep ve ekolden tedarik edilmiştir. Burada söz konusu olan mezhebî çokluk ve farklılık fıkhî olmaktan ziyade, itikâdîdir. Daha açıkçası, Gülen’in dinî söylemlerinde Sünnî gelenekteki biat ve itaat; Şiî gelenekteki imamet, ismet ve mehdilik; hem Şiî-Bâtınî hem tasavvufî kültürdeki ricâlü’l-gayb, hakikat-i muhammediye, velâyet, rüya, ilham ve keşif; Bâtınîlik ve Hurûfîlikteki cifr ve ebced gibi sayısız unsur birbirine mezcedilmiş hâldedir. Bu bakımdan FETÖ’nün teolojik sistemi melez, hibrit ve senkretik karakterlidir.”

“Cinlerden komiserler olacaktır”

“Gülen’in din anlayışında cincilik, büyücülük, üfürükçülük, hurafecilik gibi meraklar ve angajmanlar da önemli bir yer tutar. İnancın Gölgesinde 1 adlı eserinde, ‘Cinlerle konuşmanın sağlanması emniyet teşkilatlarının da işine yarayabilir. Meydana gelen veya gelişme safhasında olan faaliyetleri anında merkeze bildirilip kontrol altına alınabilir. Kim bilir belki o zaman cinlerden de komiserler ve emniyet müdürleri olacaktır’ diyen Gülen kanserin bile cinlerden kaynaklama ihtimalinden söz eder.”