26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Festivaldeki şiir...

İSTANBULENSİS ŞİİR FESTİVALİ’NDE BU SENE İSABETLİ BİR KONU/TEMA SEÇİLMİŞ: GÖÇ. ULUSLARARASI KATILIMCILAR FESTİVALİN TEMASINA UYGUNDU. TÜRKİYE’DEN ÇAĞRILAN ŞAİRLERİN SEÇİMİNDE İSE İSABETLİ DAVRANILMAMIŞ.

10 Haziran 2016 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Festivaldeki şiir...
MUHAMMET SAFA
 
Ölüler ve fareler artar

Evlerin kahverengi sevinçlerinde

Mahallenin alt yanında

Tanrı’yı yitirmiş bir çiroz sergi

Ne acımak ne sevmek

Bildiği insanların

Gidelim bulmaya gerçek insanlığın

Çocukluğun sergilerinde ölüleri ve fareleri

Festival ve şiiri bağdaştırabilir miyim diye düşünedururken Sezai Karakoç’un adı “Festival” olan bu müthiş şiiri aklıma düştü. “Ne acımak ne sevmek, bildiği festival insanların” biçimine dönüştürüp mırıldanmaya başladım.

Her yıl bir yenisi ekleniyor ülkemdeki şiirli festivallere. Çeşitli belediyeler, halkımız bolca şiir dinlesin diye, festivaller tertip ediyor. Galiba birçok belediye başkanının hayalini uluslararası bir şölen düzenlemek süsler. Kültür faaliyeti yapmak adına ne zaman bir masa etrafında toplaşılsa, hemen bir şiir akşamı/ dinletisi düzenlemek düşüncesi ortaya atılır. Bir festival tertip edilsin; halk gelsin, müzisyenler gelsin, ışıltılı sahnelerde şairler çıksın şiirlerini okusunlar. Sevgiyle, heyecanla, öfkeyle, naiflikle şiirler okunsun ve şair biraz olsun sesini duyursun. Festivaller bir heyecan getirsin beldemize, ilçemize, ilimize, yurdumuza...

Bir halk ne zaman şiire ihtiyaç duyar. Domates festivallerinden şiir festivallerine ne ara geçtik, bilmiyorum. Elitist bir tavır olsa da söylemeliyim, halkın ihtiyacı olan domatestir ve şenliktir, şamatadır. Şayet halkın gerçekten domatese, elmaya, kiraza, kabağa ihtiyacı kalmadıysa o zaman biraz sanat rica edebilir; lakin 1300 liralık asgari ücretle bu mümkün görünmüyor. Tam burada Orhan Veli’nin “Festival” şiirini hatırlamalıyız:

Ekmek karnesi tamam ya,

Kömür beyannamesi de verilmiş;

Düşünme artık parasızlığı;

El tutar, ömür yeter;

Yarına Allah kerim;

Dayan hovarda gönlüm

Belediyeler, biraz da seçmenine vaat ettikleri bildirgeler gereği bu etkinlikleri yapıyorlar artık. Kültür sanat politikaları var. Kültür sanata ayrılan bütçeleri, bu meyanda çeşit çeşit harcama kalemleri var. Hangi belediye daha çok etkinlik yapıyor, diye kimilerince izleniyor bu yarış.  Önceden böyle değildi. Her kentin bir meyve/ sebze festivali olur, oraya yerel ve ulusal şarkıcılar çağrılır, gülüp eğlenilirdi. Bu Avrupa’da da böyledir. Hemen her şehirde, halkın arzusu; yoğun çalışma hayatından sonra stres atma, yeme, içme, dans etme. Entelektüel işler ise daha seçkinci bir tutumla gerçekleştirilmelidir. Devasa bir salona yüzlerce kişi doldurup çocuklu, bebekli, ağlamalı, dedikodulu bir ortamda böyle işler olmuyor. Bizde belediyeler devasa kültür merkezleri yapıyor. Yapsınlar, para varsa zaruri ihtiyaçların dışında, mahsuru yok. Lakin bu devasa salonlarda sanat faaliyeti olmaz. Halka açık, ücretsiz etkinlikler, protokollü faaliyetler, sanatın doğasına aykırı abiler!..

İŞİN RUHUNA UYGUN DAVRANILMALI 

Sadede geç kaldım. Geçen hafta “IV. Uluslararası İstanbulensis Şiir Festivali”ni takip etme şansım oldu. Yukarıda saydığım her şey söz konusu festival için de geçerliydi. Bunun yanında Sultanbeyli Belediyesi’nin yaptığı iyi şey, şairleri (bir kısmı bu sıfatı hak etmiyor olsa da) öğrencilerle buluşturması. Belediyelerin bu gibi işler yapması daha yararlı. Yönetimler imkân sağlayıcı olmalı. Başarılı öğrencilere kitap bursu verilebilir. Üniversite okumak isteyene yer-yurt sağlanabilir. Yabancı dil öğrenmek isteyen başarılı talebeler yurt dışına göndermelidir. Kültüre sanata bilime katkıyı böyle yapmalı belediyeler. Sultanbeyli Belediyesi başarılı öğrencileri destekliyor, bunların haberlerini görüyoruz, zaman zaman. Bunun dışında illa bir şiir yani sanat festivali yapmayı istiyorsa belediye; bu işin ruhuna uygun davranılmalı. Protokollerden ve siyasilerden uzak, nezih bir mekânda yalnız ilgililerin katılımı sağlanarak bir program yapılabilir. Başarılı organizasyonlara maddi manevi destek verilebilir. Bunlar iyi niyetli temennilerdir.

İstanbulensis Şiir Festivali’nde bu sene isabetli bir konu/tema seçilmiş: Göç. Yurtdışından, bu temayı şiirlerinde işleyen şairler davet edilmiş. Onur konuğu olarak da Cahit Koytak. Uluslararası katılımcılar festivalin temasına uygundu. Türkiye’den çağrılan şairlerin seçiminde ise isabetli davranılmamış. Seçim başarısızdı. Hâlihazırda çıkmakta olan edebiyat dergilerini iyi-kötü takip ederim, yayımlanan şiirleri okurum, şairlerini az çok ismen tanırım. Festivale şair diye çağrılan isimlerin bir kısmını hiçbir yerde görmedim, duymadım. Edebiyat ortamlarında şiirlerine rastlamadım. Hâl böyle olunca, festivalde günümüz şiirinin temsilinin olmadığını söylemek yanlış değil. Yaşı geçmiş, taşrada kalmış, kendi başına kitap çıkaran, isimleri eserleri edebiyat meraklıları tarafından bilinmeyen kişilerin uluslararası olarak lanse edilen bir şiir etkinliğinde yer alması zayıflıktır. Öyle anlaşılıyor ki, günümüz şiirinin nabzının attığı dergiler festival komitesince taranmamış. Bugünkü şiirimizi temsil eden ve edebiyat ortamında takip edilen, okunan, konuşulan şairler festivalde olmalıydı. Uluslararası düzeyde yapılan bir organizasyonun teknik meselelerde olan başarısının içerikte de sağlaması gerekiyor. Çünkü bir kültür sanat etkinliği yalnızca çokça insanın geldiği ve çokça insanın nutuk attığı bir mecra olmamalı.  Son söz, bir tavsiye. Şayet gelecek sene festival yapılacaksa (ki kapanışında Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı bu anlamda desteklerini esirgemeyeceklerini belirtti), festival komitesine ve belediye yetkililerine günümüz şiirini takip edebilecekleri ve davet edilecek şairleri belirlemelerine yardımcı olacak birkaç derginin adını vermek isterim: Bakmaklar, Çün, Dergâh, Hece, İtibar, İzdiham, Japonya, Kitap-lık, Natama, Sözcükler, Yasak Meyve. Bir de, şiir kitabı çıkaran ve artık sayıları iyice azalan yayınevlerinin bastıkları şiir kitaplarına bakıversinler.