25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Gelenekte ve gelecekte Cihad

KURAMER’İN YAYINLADIĞI CİHAD ÇALIŞTAYI KİTABI HEM SAHASINDA MÜTEHASSIS HEM DE YARALI, AKTÜEL HADİSELERİ YAKİNEN TAKİP EDEN İNSANLARIN KATKI SUNDUĞU NETAMELİ BİR MESELEYİ MEVZU EDİNMEKTEDİR.

İSMAİL KÜÇÜKKILINÇ12 Ocak 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Gelenekte ve gelecekte Cihad

Dinî hayatın devamlılığı değilse bile yaygınlığı ve canlılığı biraz da entelektüel gayret ve yaşanan çağa hitap etme başarısına vabestedir. “Dinî geleneğin istikrar içinde gelişimini sağlamada Kur’an’ı ana eksen yapma” düşünce ve çabası sahabe devrinden bir müddet sonra yerini kendini tekrara ve taklide bırakmıştır. “Gelenekte -en azından pratikte- dinî düşünce ve hayatın şekillenmesinde Kur’an’ın  merkezî bir rol oynamadığı, mezhep ve meşrep bağlılıklarının öne çıkıp beşerî yorumların tarihten kopartılarak mutlak dinî bilgi ve otoriteye dönüşebildiği ve sonuçta Kur’an’a karşı sorumlulukların şeklî bağlarla sınırlı kalabildiği” gerçeğini acı da olsa kabul etmek gerekmektedir. “İslâm’ın on dört asırlık geçmişinden günümüze intikal eden zengin mirası ve onun yansıttığı tarihî tecrübeyi de göz önüne alarak, hayat çizgisiyle Kur’an arasındaki kopukluğu giderme, idrak ve düşünceyi her safhada Kur’an’la test ederek geliştirme ve kullara yönelik murâd-ı ilâhîyi keşfetme çabası içinde olmak” her bir Müslümana farzdır.  “Kur’an’ın çağımıza ve insana olan mesajını anlamanın yolu elbette Kur’an’ı merkeze alan çok yönlü ilmî araştırmalar yapmaktan, Kur’an üzerinde geniş bir düşünce platformu oluşturmaktan geçer”.  Kur’an Araştırmaları Merkezi (Kuramer) müdürü Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’na göre merkez, bu sayılan “ihtiyaç ve sorumluluğu derinden hissetmenin sonucunda ortaya çıkmış uzun soluklu bir yürüyüşün adıdır” ve 2012 yılı sonunda İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi bünyesinde Kur’an araştırmaları amacına tahsis edilmiş özel bütçeli bir araştırma merkezi olarak kurulmuştur. Ali Bardakoğlu yanında Hikmet Zeyveli ve Mehmet Yaşar Soyalan’ın da kuruluşuna ciddî katkı sunduğu merkez, kurulduğu günden bu yana çarpıcı ve ses getirici sempozyum ve seminerlere ev sahipliği yapmıştır. “ Kur’an mesajının doğru anlaşılmasının önündeki fikrî, kültürel, tarihî ve modern engelleri derinliğine tahlil edip Kur’an’ı, günümüz insanının zihin ve ruh dünyasına seslenen yeni bir anlayışın temeli haline getirmek ve onun mesajını, çağımızın insanı için referans kaynağı kılmak” gayesini istihdaf eden Kuramer, her biri yek-diğerinden kaliteli ilim adamlarıyla Kur’an’ın modern çağ ve aktüel münasebetlerdeki hükmünün carî olduğu gerçeğini gelecekten ümitli olmamızı müjdeleyen entelektüel bir derinlik ve çarpıcılıkla ortaya koymaktadır.

ÖLÜMLER İSTATİSTİK MESELESİ

Bugün İslam dünyası adeta suyun bile ateşi körüklediği bir yangın yerine dönüşmüştür. Fok, balina ve kelaynak kuşlarının korunması için canhıraş bir mücadele içine giren Batılı/Hıristiyan devletler, İslam coğrafyasını gerçek silahların kullanıldığı bir av ve oyun sahası haline getirmişlerdir. Artık her gün onlarca, yüzlerce üstelik çoğu çocuk, yaşlı ve kadın sivilin en “modern”, “teknik” savaş aletleriyle yok edilmesi normal bir durum olarak karşılanmaya başlanmıştır. Her gün ölen, öldürülen Müslümanlar can emniyeti temin edilmesi gereken kutsal bir varlık (insan) değil, dünya nüfus hızının dengelenmesi bakımından katledilmeleri zarurî zararlı varlıklar olarak görülmektedir. Her gün yüzlerce Müslümanın katledilmesi bir hayat ya da insan hakları değil, istatistik meselesi hükmündedir. Kısaca Müslümanların katledilmesi sayı ve rakam sahasına ait hadiselerdir.   İslam toplumlarının geleneğinde her ne kadar mezhepler ve muhalifler arası mücadele ve mukatele bir vakıa ise de maalesef bugün bu insanlar kendi hallerine bırakıldıklarında asla tahayyül edemeyecekleri vahşetleri işler hale gelmişlerdir. Hâkim güçler ellerini İslam coğrafyasına sokmasa, bugünkünden daha ağır bir vahşete tesadüf edilmezdi. Kuramer, İslam coğrafyasının kan ve gözyaşına boğulduğu bir vasatta günümüze/âna çare olamasa bile gelecek inşasına yönelik mühim ve ciddî şeyler söylemekte,  hem birbirlerini kesen Müslümanlara hem de onların kesişmelerini arzu, teşvik veya tezyid eden başka bir medeniyetin saliklerine yönelik argümanlar geliştirmektedir. Müslümanların birbirini dışlamaya, kesmeye, öldürmeye müsait bir telakkiye sahip olmalarının, müsamahasızlıklarının dış âlemde (hâkim güçlerce) manipüle edileceğini bağıra bağıra tekrar etmektedir. Kuramer gibi yapıların işlerinin çok zor olduğu malum. Kendi devletlerinin ve milletlerinin iktisadî menfaatleri için İslam coğrafyasını kan gölüne çeviren özgürlük havarilerine karşı bilenmiş, üstelik yerlerinden-yurtlarından edilmiş, ailesinin pek çok ferdini kaybetmiş insanları tesellî etmek bir yana teskin etmek bile çok zor. Vahşet görüntülerini, katliamlarını ekran başında seyreden bizler, daha mı şanslıyız, bilinmez. Bu meyanda Cihad çalıştayı ve kitabı hem sahasında mütehassıs hem de yaralı, aktüel hadiseleri yakinen takip eden insanların katkı sunduğu netameli bir meseleyi mevzu edinmektedir. 

Kuramer gibi düşünce-araştırma kuruluşları ve yayınevlerinin eskisinden çok daha fazla müsamaha ve desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Bu tür merkezlerin tez, görüş ve eserleri dikkatle tetkik edilmeli, geleneğe, yerleşik kabullere aykırı gelen yönlerine parmak sallayarak, kaba tehditle değil, sözle, akılla, ilmî tenkidlerle cevap verilmelidir. Hakikatin kıstası;  geleneğe, cemaat, tarikat ve mezheplerin kabullerine ve görüşlerine uygunluk değil, murad-ı ilahîye, ilahî mesaja uygunluktur. İslam dünyasının en zayıf olduğu iki husus olan tenkide müsamahasızlık ve önyargı maalesef orijinal tez ve fikirlerin yaygınlaşmasını ve yeni bir atılımı engelleşmiş, Kur’an’ın mesajını düstur edinen ve Hz. Peygamberin ahlakıyla ahlaklanan pek çok âlim, levm, zemm, telin ve tekfir edilmekten korkarak ya da ihtiyatı tercih, hatta itiyat edinerek orijinal görüşleri serd ya da tekrar ve müdafaadan imtina etmiştir.  Kuramer’in en mütebariz vasfı ise kuru gürültüye pabuç bırakmayacak ve eserlerinin arkasında duracak âlim ve akademisyenlerden mürekkep olmasıdır. Hangi inanç ve telakkiye mensup olursa olsun her Türk vatandaşı, Kuramer’den haberdar, hatta kendisiyle yakından alakadar olmalıdır. Çünkü Arap, Fars, Peştun olsa İslam dünyasında hemen sivrilecek, meşhur olacak ama Türk oldukları için henüz isimleri ülke haricinde duyulmamış kıymetli âlim-akademisyenler, bir asır sonra da konuşulacak ve dikkate alınacak tezler, çözümler üretmektedirler. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin niçin farklı olduğunun da nişanesidir.    

Kuramer’in göze çarpan yazarlarından birisi de Prof. Dr. Mustafa Öztürk’tür. 15 Temmuz darbe-i mel’ûne ve hainesinin faillerini ve zihin kodlarını en iyi tahlil ve tahrir eden müstesna birkaç isimden biri olan Öztürk, 17-25 Aralık yargı darbesi olmadan önce de Paralel İhanet Şebesi hakkında yazı yazma cesaretini gösteren bir akademisyendi. Öztürk’ün, Paralel Yapı hakkında Star Açık Görüş’te kaleme aldığı yazılar gelecekte de atfa ve ibrete medar ve mazhar olacak kırat ve evsaftadır. Hocanın Kuramer için mühim bir kazanım olduğunu söylemeliyiz.