20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Gizemli olmayan fantastik

Tayfun Pirselimoğlu yeni öykü kitabı Çölün Öbür Tarafı ile edebiyatta şimdiye kadar işlediği bütün temalara toplu ve derinlemesine bir yeniden bakış inşa ediyor. İlginç bir şekilde bu “yeniden bakış” bir tekrara sebep olmuyor.

SUAVİ KEMAL YAZGIÇ9 Mayıs 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Gizemli olmayan fantastik

Metaforlar, bir hakikati temsil etmenin ötesinde onu eser düzleminde yeniden kurmayı sağlayan vasatlardır. Zira edebiyat eseri hakikati temsil etmez onu okurun zihninde tecrübe yoluyla inşa ettirir. Tayfun Pirselimoğlu, bugüne dek Çöl Masalları, Kayıp Şahıslar Albümü, Şehrin Kuleleri veya Berber aracılığıyla kurduğu metaforları “entelektüel bir oyun” olarak değil yaşadığımız zamanın ruhunu ve ruhsuzluğu ile yüzleşmek için kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Mekanların, kişilerin ve zamanın belirsizliğinin bu derece “kesin”  bir şekilde dile getirilmesi anlatılanları çok farklı coğrafyalara ve çağlara taşıma fırsatı veriyor. 

KABALACI DEĞİL  

Bitmek bilemeyen bir belirsizlik üzerinde inşa edilmiş bir öykü kitabı Çölün Öbür Tarafı. Ancak Borgesyen bir oyunla karşı karşıya değiliz. Hikayelerin karakterleri görevlerini yerine getirirken başlarına umulmadık şeyler gelen memurlar mesela. Birden karşılarına bir göl, çöl veya sirk çıkıyor. Durup dururken ortaya çıkan bir çukur ülkeyi yutuyor. Yine de bütün fantastik öğelerinde bile “gizem”e yer vermemeye çalışıyor yazarımız. En akıl dışı öğelerle bile bir kabalacıyla değil bir ironistle karşı karşıya olduğumuzu seziyoruz. Yanlış kıyıya çıkan bir gergedan gibi sıra dışı bir durumda bile bu ironi bütün gerçekçiliği ile hissettiriyor kendini.  Bir ilaç mümessili hiç bilmediği bir ülkeye gidiyor ve oraya adeta hapsoluyor. 

Hayatın şifresi ile karşılaşmıyor yahut yazarın bize sunduğu bilmeceyi çözmenin mutluluğu ile kitabı kapatıp rahat bir uyku çekmiyoruz neticede. Tam tersine dünya acaba nereye gidiyor sorusunu sorduran rahatsızlık verici bir kitap Çölün Öbür Tarafı. Pirselimoğlu da kendisi ile yapılan bir söyleşide yazdıklarıyla ilgili şu tespitlerde bulunuyor: “Hikâyelerin tekinsiz olduğu doğrudur; zira kendimi böyle bir dünyanın içerisinde hissediyorum. Dolayısıyla, bununla alakalı olarak tasavvurumu besleyen bu dünyanın sorumluluğundan söz etmek gerekiyor. Öyle; akli olanın buharlaştığı, anlamın kaydığı, ya da yok olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bununla da bitmiyor, çok kötü bir şey olacakmış, hem de pek yakında olacakmış ihtimali zihnimizi terk etmiyor. Bu huzursuzluğu derinden hissediyorum ve anlattıklarıma da bulaşıyor.” 

NE KAFKA NE BUZZATI

Ben kendi adıma Tayfun Pirselimoğlu’nun yerli bir Kafka yahut Dino Buzzati olduğunu düşünmüyorum. Evet, anlamsız bir bürokrasi veya çöl gibi ortak tema ve mekânlar söz konusu. Ancak Pirselimoğlu veya başka bir yazar böyle ortak paydalar üzerinden başka bir yazara indirgenmeyi hak etmiyor bence. Ne Buzzati’nin Tatar Çölü’nde ne de Kafka’nın Dava’sında olmayan veya o kitaplara indirgenemeyecek yönleri bulunan kitaplara imza atıyor Pirselimoğlu. Evet, bazı çağrışımlar, metinlerarasılıklar var. Ancak bunlar kitabın orijinalliğine gölge düşürecek nitelikte değil bence. Postmodern yazarların edebiyata getirdiği “yeniliklerden” ne kadar yararlansa da postmodern bir yazar değil Tayfun Pirselimoğlu. Zira metne ne söylerse gider mantığı ile yaklaşmıyor. Bir şekilde taraf oluyor yazdıklarıyla. Onun öykü ve romanlarını kendine ve bu toprağa ait kılan da tam olarak bu özelliği zaten. Pirselimoğlu hem edebiyatın hem de zihnindekileri samimi bir şekilde ifade etmenin hakkını vermeyi başaran bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. 

SERİNKANLI MESAFE

Tayfun Pirselimoğlu bir “büyülü gerçekçi” de değil. En büyülü diyebileceğimiz yönüyle bile daha çok büyübozucu bir karakter taşıyor yazarımız. Belki onu bu toprağın masallarına, efsanelerine, söylencelerine yeterince kulak vermediği Dede Korkut’a veya Hz. Ali cenk hikayelerine yeterince yer vermediği için eleştirebiliriz. Ancak bu atıfların olmaması onu bize yabancı yahut oryantalist kılmaz. O bunu anlatmayı belki de yazdıklarıyla kendisi arasında bir mesafe koyabildiği gibi okurunun da okuduklarıyla arasına bir mesafe koymasını sağlamak için seçiyor. Dolaysıyla onun yazdıklarında eleştirel bir serinkanlı mesafe her zaman hissediliyor.              

Tayfun Pirselimoğlu’nun ilk kitabı Çöl Masalları 1996 yılında yayınlandı. Yeni kitabı Çölün Öbür Tarafı ise ilk kitaptaki masalların aşılmışlığını, geride kalmışlığını değil tam tersine zamanımız dünyasında bütün ağırlığıyla hala yürürlükte olduğunu anlatıyor. Çöl aşıldıktan, diğer tarafa geçildikten sonra bile masallarını hükümferma kılmaya devam ediyor. Zaten masallar da bu yüzden bitmiyor, form veya tema değiştirerek anlatılmaya devam ediyor. Çölün Öbür Tarafı, bana Tayfun Pirselimoğlu’nun tek kitap yazdığı fikrini uyandırdı. Nitekim o kitabın sonraki sayfalarını da bekliyorum.