26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Hayatı anlamlı bir öykü haline getirmek

HANGİ HÂL ÜZERE İNSAN YAŞAMINI ANLAMLI BİR ÖYKÜ HÂLİNE GETİREBİLİR? HİKMET VE HAKİKAT PERDESİ İNSAN OLMAKLIĞIN HANGİ MERTEBESİNDE ARALANIR? KÖKSAL ALVER, DENEMELERİNDE NİTELİKLİ SORULAR SORARAK, İNSANIN YAŞAM HARİTASINI ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR.

BETÜL OK14 Ekim 2016 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Hayatı anlamlı bir öykü haline getirmek

Köksal Alver, Edebiyat Sosyolojisi İncelemeleri, Mahalle, Sosyoloji Okumaları Kılavuzu, Kültür Sosyolojisi, Siteril Hayatlar, Kent Sosyolojisi adlı kitaplarının yanı sıra Saklı Yara, Çevgen ve Bahane adlı öykü kitaplarının yazarıdır. Yazar, öykü ve sosyoloji içerikli kitaplarının ardından Haller Hayaller adlı deneme kitabı ile insanın hayatla kurduğu bağı ve ünsiyeti, hayatın damarlarında gezinerek bizlere aktarmaktadır. Haller Hayaller kitabında 64 tane başlık bulunmakta. Yazar, kitabında hâl ve hayalin ortak paydasında ana aktör olan insanı gözlemliyor. Kişisellik ve toplumsallığın iç içe olduğu kitap, meselelere zengin bakış açılarıyla yaklaşıyor. Yazar, kimi zaman bir sosyolog, kimi zaman bir şair, kimi zaman bir öykü karakteri, anne, baba, yetim, yoksul, elit, gezgin oluyor. Gören göz, duyan kulak, tutan el olarak hayatın insana ve insanın hayata katkılarını/insandan aldıklarını anlatıyor. Mekân ve zamanın bütünselliği üzerine kurulu olan metinler kısa ve öz anlatımlarla okuyucuya farklı perspektifler sunuyor. Metinler kendi içlerinde belirli bir yaşam örüntüsüne sahip. Yazar, sayfalar boyunca adeta hayatın sağlamasını yapıyor. Kimi zaman derdini romantik, şiirsel bir dille anlatıyor, kimi zaman da sosyolojik çözümlemeler ile zengin bir bakış açısı sunuyor.

BİZ BİLİNCİ, BEN DİLİ

Kitapta önemli unsurlardan birisi de dile getirilen düşüncelerin zıddı ile beraber verilmesi. Hayatın ve insanın ümit-ümitsizlik arasında, iyi-kötü arasında, imkanlı-imkansız arasında gidip gelişi. Kişiler ve eylemler, düzgün bir sıralama ile anlatılıp açıklanıyor. Gündelik dilde kullanılan sözcükler ve kelime kalıpları metnin temasına uygun biçimde titizlikle işleniyor. Köksal Alver, metinde geleneklere duyarlı bir ses oluşturuyor. Bazı başlıkların türkülerden kesitler olması dili samimi kılıyor. Biz bilincini, ben diliyle yakalayabilen yazar, hayat ve insan arasında mekik dokuyor. Bir savaşı, savaştaki çocuğu, insanın dünyadaki rant kovalayışını, politik dengeleri, yalnızları, yalnızlığı, lüzumsuz adamları, genci, şehri, bekleyeni/bekleteni muhabbet diliyle, hâl diliyle anlatıyor. Anlatım işçiliğini bizlere bu alanda da gösteriyor. Emek veriyor. Bakıyor, geziyor, ağlıyor, tadıyor, duyuyor, dokunuyor, nefes alıyor, nüfuz ediyor, etkiliyor, etkileniyor, temas ediyor. İnsan tipolojilerini anlatarak bizlere toplumu ve bireyi işaret ediyor. “Orada” diyor yahut “Burada”, “İçimizde” diyor yahut “Dışımızda”.

Yazar, kitapta ortak bir dil tutturmuş. Öyküsel anlatım sebebi ile metinler okuyucuya haz verirken, “edebi deneme” türüne örnek teşkil ediyor. Köksal Alver, şehre ve insana dikkatle bakıyor. Vapura biniyor, çeşme başında duruyor, ağaçlara bakıyor, yapraklara dokunuyor, gelenek ve göreneklerden bahsediyor, yaşadığı-özlediği-gezindiği şehirleri bizlere anlatıyor. Hayatın içinde dikkatimizi çekmeyen noktalara parmak basarak onları anlamlı hâle getiriyor. Kapıları imgesel biçimde anlatarak farklı bir dünya yaratıyor. Deneme ile öykünün ince çizgisinde dolanıyor. Üsküdar Vapuru, Pencereden, Aralık, Bir Kış Akşamı başlıklı metinler oldukça etkileyici. İğdelerden, erguvandan bahsediyor, evlerden, türkülerden, şiirlerden, türkülerdeki sevgiden, sevilerden... Mevsimlerden ve mevsimlerin insanlara yaptığı fenalıklardan bahsediyor. İnsan hâllerinden, kaderinden, kendinden ve bizden ortak bir ses, nefes oluşturuyor. İnsanın yanılsama ve doğrulama arasındaki yerini ritmik ve şiirsel dili ile örerek okuyanlara sunuyor.

İNSANA NE İYİ GELİR?

İnsan dağılır, insan toplanır, insan sırlanır, insan aldanır, insan aldatır, insan korkar, insan sever, çıkar yol bulamaz. Yol arar, yol açar, yol tıkar, yol keser. İnsana ne iyi gelir? Hangi hâl üzere insan yaşamını anlamlı bir öykü hâline getirebilir? Gözleri hangi hâllere tanık olur, içinde hangi muharebeler gerçekleşir? Hikmet ve hakikat perdesi insan olmaklığın hangi mertebesinde aralanır? Bu dünyaya düşmüş olmaktaki emelimiz ve amacımız nedir? Bu gibi soruların ardı arkası kesilmez. Alver, denemelerinde nitelikli sorular sorarak, insanın yaşam haritasını çıkarmaya çalışıyor ve bu sorulara cevap arıyor.               

Peki bunu neden ve nasıl yapıyor? Bir sosyolog, akademik dili ve teorileri aşarak, evrenin canevinde konuşlanmış insana nasıl dokunuyor? Deneme, türü gereği serbest yazım tekniğini ve sohbet havasında anlatımı gerektirir.  Toplumsal yapılar ve insanların bu yapıları daima karşılıklı olarak üretip tüketmesi sonucu değişime uğrayan dünya, kendine özel farkındalıklar üretir. Değişim ve dönüşüm sürecinin içinde bulunan insan birlikteliklerinden oluşan bir yapı olan dünya, aslında tüm yazarlara bir şeyler fısıldar: “Etrafına bak, kalbine bak, kendine bak. Kendi sesini, rengini, mevsimini ara. Farkına var.”  Yazar, bu sese kulak kesilip varlığına eklenen her noktadan bir ders çıkararak, “hakikat merdiveni” kurmaya çalışıyor ve başarılı da oluyor. Saf gündelik dilden ayrı, katı sanatsal ifadelerden yakasını kurtarmış deneme türünde, yazarın ifade yeteneği ile başarılı bir resim ortaya çıkıyor.