Roman, bir aşk hikayesi merkezinde ilerliyor. 1950’lerin Türkiye’sinde, kaçakçılığı önlemek için tüm sınırın mayınlarla kaplandığı bir dönemde, bir yandan yöre halkının yaşadıklarını, kayıplarını, çaresizliklerini tüm gerçekçiliğiyle yüzümüze vururken, diğer yandan da güzeller güzeli Delal’in, töreyle olan mücadelesi aktarılıyor yazar. Yağmurun Gelini umudun ve umutsuzluğun, töreyle aşkın ve her şeye rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyenlerin hikayesini bize sunuyor.
Kitap hakkında fikir verecek birkaç cümle ise şöyle: “Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu…”
Sarsıcı gerçeklik
Romanın baş karakteri güzeller güzeli Delal düğün gecesi sevdiği adam Şiyar ile evlenecekken, başına gelenler ona bambaşka bir yol çiziyor. Düğün gecesi yarım kalan bir aşkın sonrasında Delal’in yaşadıkları yürek burkan cinsten. Delal’in karşısına çıkacak olan Mamo’nun teklifi Delal’in yaşantısını tümüyle değiştirecektir. Kaçakçılığı önlemek için önlemler alınmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Yağmurun Gelini, sarsıcı gerçeklikte ve tek solukta okuyabileceğiniz sürükleyici bir aşk hikayesi.