27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Paramparça bir yaşamak

Elimde Viyoletler/Beklenen Sevgili, hiçbir şeyi halının altına atmıyor, onlarla yüzleşiyor; üstelik yüzleşirken tüm aynaları da kırıyor! Okurken cam kırıklarına dikkat edin, ellerinizi acıtabilir…

Elİf Kırçalan11 Ekim 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Paramparça bir yaşamak

Kasım ayında gerçekleşecek İstanbul Kitap Fuarı’nın onur konuğu olan Selim İleri, iki yeni kitapla çıkarak, okurlarını ziyadesiyle sevindirdi. Everest Yayınları tarafından yayınlanan Elimde Viyoletler/Beklenen Sevgili, emekliliğine az bir zaman kalan musahhihin keder ve hüzün dolu mektuplarından oluşuyor. Mektupların muhatabı Şefkati. Mektupları okurken, aslında sadece yazan kişinin paramparça oluşuna şahit olmuyoruz; onun biz okurları da mektupların içine çekip dert ortağı yapmasına kayıtsız kalamıyoruz!

Beklenen Sevgili, her satırı ince ince düşünülmüş, ilmek ilmek örülmüş bir kitap. Bazı kısımlarda bir yumruk gibi suratımıza çarpan cümleler, bazı anlarda bunaltıcı sıcaklarda esen serin bir rüzgâr gibi içimizi okşuyor. Mektuplarda anlatılanlara kayıtsız kalmak, yazarın bizleri savurduğu duygu iklimlerine direnmek mümkün değil…

ARAMIZDAKİ RABITA

“Şefkati. Hemen belirteyim ki güzel bir sonbahar geçireceğe benzeriz. Sonbaharları çok severim, herhalde unutmamışsındır. Kasımpatılar açmayagörsün, etrafımda hazan melekleri görürüm, ince tüllere sarınmış, hayli mağmum, hayli küskün. Nağmeleri içli bir musikî işitirim. Daima kurşunî bir rüyada gibiyimdir. Bugün leyleklerin ayrılışlarını gördüm. Kafile kafile uçuyorlardı. Bu senenin akla havsalaya sığmayan sıcakları leylekleri de yanıltmış, kandırmış olmalı. Zira daha erken göç ederler; tabiatın değişmez kanunudur. Kardeşim, senden cevap alamadım. Merak da etmedim değil. Herhalde boş, mânasız bir intikam peşindesin (eski huyundur). Aramızdaki râbıta, gecikilerek yazılmış bir mektubu affetmek olmalı. Fakat özür dilemem gerekiyorsa, tekrar özür diliyorum.”

Kitap, etraflıca incelenmeye müsait derecede ince detaylarla dolu. Meraklısı için bu notu düşmüş olayım, belki de Kapalı İktisat Açık Metin (Fatih Altuğ) gibi bir metin çıkar ortaya. Selim İleri’nin aslında çoğu metni gibi bu kitap da “göndermeleri” ve “dokundurmaları” bir hayli fazla olan bir yapıt. Bu gözle bakanı asla pişman etmeyecektir.

Mektupları yazan kişinin yaşadığı dönemi, geçmişi, çiçekleri, tabloları, hatıraları ve hayatı bu denli içten anlatması, belki de Şefkati’ye olan derin bağlılıktan. İnsan derinden bağlandığına bu kadar cesur ve olgunlukla açılır çünkü. Mektuplarda görüyoruz ki yazma anındaki karşı taraf ne der, uyarıcısı tamamen ortadan kalkmıştır. Burada belki de bir hesaplaşma diyebileceğimiz bir açık yazışma dökümü sunulmaktadır okura.

“Karanlık bastırmadan, gece olmadan, gurubun gül pembesinden, menekşe lekelerinden medet umuyorum. Sonra karanlık, sonra akşam! İçin için yıkılmaya koyuluyorum. Yazdıklarımı ne olur oku; başkalarına, beni tanımayanlara yazmam imkânsız! Kendime merhametim ağır basmasa yapmayacağım çılgınlık yok. Beni oku, nefes almam için ümitler ver!”

Selim İleri, bizleri “paramparça bir yaşamak”ın seyrine çağırıyor. Daktilo sesleri odalarda gezmeye başlamış, evin duvarlarındaki tablolara ay ışığı vuruyor, viyoletlerin kokusu her yanı sarmış. Elimde Viyoletler/Beklenen Sevgili, hiçbir şeyi halının altına atmıyor, onlarla yüzleşiyor; üstelik yüzleşirken tüm aynaları da kırıyor! Okurken cam kırıklarına dikkat edin, ellerinizi acıtabilir…