11 Mayıs 2024 Cumartesi / 4 Zilkade 1445

Ümit Burnu’nu bulmak mı kolay, kayıp bir metni mi?

Everest’in Keşif Dizisi, ortaya yeni çıkardığı metinlerle edebiyat tarihi ezberini bozuyor. Behçet Necatigil’in Müşahedat ve Naima’sı, Adalet Ağaoğlu’nun Sessiz Bir Adam’ı, Muallim Naci’nin Mehmed Muzaffer Mecmuası bunlardan sadece birkaçı.

MAZLUM VESEK15 Eylül 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Ümit Burnu’nu bulmak mı kolay, kayıp bir metni mi?

Everest Yayınları’nın 2014’ten bu yana okuyucu ile buluşturduğu Keşif Dizisi kitapları önümde duruyor. Her biri yayımlandığında büyük bir merak ve heyecanla okuduğum kitaplar. Hepsinin önsözüne bir daha bakıyorum. Bu kitapların okuyucuya ulaşma hikayesi en az kitaplar kadar ilginç. En son Orhan Kemal’in Yüz Karası romanını kenara koyduğumda, kendi kendime soruyorum: “Ümit Burnu’nu bulmak mı kolay, kayıp bir metni mi?”. Soruyu belki yanlış soruyorum. İnsanlığa yeni kapılar açan, yollar gösteren bir buluşun peşine düşmek ile kayıp bir metni bulmak arasında ne fark var? Bana kalırsa, insanlığın arayışına yön veren ve bilincine düzey katan her buluş aynı kıymettedir. İşte, Everest Yayınları Keşif Dizisi’nin edebiyat tarihimizde ve kültürel mirasımızda böyle bir yeri var. Hayır, abartmıyorum. İsterseniz kitapları “keşfedilen” yazarlara bakalım öyle karar verelim.

Orhan Kemal…Ahmet Ümit’in deyimiyle “Edebiyatımızın Ağır İşçisi”. Bugüne kadar dört kitabı bu seriden çıktı. İkisi roman: Yüz Karası ve Kenarın Dilberi. Yüz Karası’nın İzmir tefrikası için ben de Milli Kütüphane’de Demokrat İzmir gazetesinin arşivini taramıştım. Tam, 2011 yılında Işık Öğütçü’nün bulduğu kitabın aynısı olduğuna karar verdiğimizde, araştırmacılığın bilirkişisi Öğütçü, “Dur bir dakika her şey bitmedi. İzmir’deki tefrikada farklı bir son var” dedi. Orhan Kemal yine şaşırtmıştı. Kenarın Dilberi de az kalsın Öğütçü’yü yanıltacakmış. Yüz Karası’nın girişi gibi başlayan ama birkaç sayfa sonra apayrı bir hikaye ile yola devam eden bir roman. 1950’lerde, Yeşilçam yeni yeni Yeşilçam olmuşken, “artistlik” hayali kuran genç bir kızı anlatıyor. “Bir gün Yeşilçam Sokağı’ndan geçmek şartıyla” sözü benim en sevdiğim söz oldu, romanda.

Gelelim Orhan Kemal külliyatına katılması bir yana, onunla ilgili bilgileri belgeli bir şekilde değiştiren Unutulmuş Öyküler kitabına. Yine Işık Öğütçü’nün yılları bulan kütüphane ve gazete taramasının ardından oluşan kitapta, Orhan Kemal’in öykü lezzetini bir daha keşfediyoruz. Bu arada, Orhan Kemal’in ilk öyküsünün yayımlanma tarihi 15 Mayıs 1941’dir. “Bir Genç Münevver” başlıklı bu öykü Yeni Edebiyat dergisinde yer buluyor. Meraklısına, “eşe dosta” duyurulur.

SANDIKTAN ÇIKAN SENARYOLAR

Orhan Kemal, çok yönlü bir yazardır; ama altını çizmek gerekir ki, o bir sinema emekçisidir aynı zamandı. Hem senarist hem gazeteci olarak Türk sinemasına katkısı büyük. İşte Işık Öğütçü, evdeki sandıkları, dosyaları karıştırdı ve karşımıza Bilinmeyen Senaryoları çıkardı. Yüzlerce senaryo yazan, ama pek de gönlünce işler olmadığı ve çoğu zaman da Orhan Kemal adı sakıncalı olduğu için jenerikte adı geçmeyen senarist Orhan Kemal, çok şükür bu senaryolardan bazılarını geleceğe bırakmış. Kitaptaki yedi senaryo hikayeleri ile dikkat çekiyor. Ancak, Yeşilçam’ın Yeşilçam’ı eleştirmediği, kimsenin suya sabuna dokunmadığı zamanda, yine Orhan Kemal doğruculuğu, cesareti dikkat çekiyor. “Yeşilçam Sokağı Rezaleti” bu yıllarda yazılmış bir senaryodur ki hiçbir yapımcı bu meseleye dokunmaya cesaret edememiş ya da işlerine gelmemiş olacak ki, filme alınmamış. Yalancı Dünya romanından uyarlanan bu senaryo, sinema tarihçilerinin ve araştırmacılarının dönüp bakması gereken bir eserdir.

Keşif Dizisi’nde bir başka usta edebiyatçı var: Behçet Necatigil. Onun elinin değmediği alan yok neredeyse. Radyo oyunları da, Selim İleri’nin ifadesiyle, adeta onun tek başına oluşturduğu bir alandır. İşte Keşif Dizisi’nde yazarın iki radyo oyunu ilk defa okuyucuyla buluşuyor: Evliya Çelebi ve Naima. Selim İleri’nin “Naima” için yazdığı sunuşu meraklılar mutlaka okumalı. Necatigil’in nasıl büyük emek ve ciddiyetle bu oyunları hazırladığını görürler. Şaka değil, Evliya Çelebi’nin Seyahatname eserinden bazı bölümler karşımızda canlandırılıyor. Türk edebiyatında roman gibi uzun düşünceyi, kompozisyonu temsil eden bir edebiyat türünün henüz vücuda gelmediği bir zamanın ustası Evliya Çelebi ile çağdaş edebiyatımızın en önemli kalemlerinden biri olan Behçet Necatigil’in buluşması var bu keşifte.

170 YAŞINDA BİR METİN

Necatigil’in çok özel bir keşif eseri daha var önümde: Ahmet Mithat’ın Musullu Süleyman romanının sadeleştirilmiş baskısı. Tam 170 yaşında bir metin. Günümüzde, sadeleştirme çalışmaları sıkça karşımıza çıkıyor. Ancak, edebiyat tarihi ve dil birikimi çok güçlü olan Necatigil’in bu emeğini çok ayrı bir yere koymak gerekir. Kitabı alın okuyun, Necatigil’in Ahmet Mithat’a bağlı kalma çabasını göreceksiniz.

Everest Keşif’in belki de en ilginç kitaplarından birinden söz edeceğiz: Adalet Ağaoğlu’nun Sessiz Bir Adam adlı tiyatro oyunu. Didem Ünal’ın yayına hazırladığı kitabın serüveni, romana, filme, tiyatroya konu olabilecek bir konu. Yasaklama, haksızlık, yok sayma ve 12 Mart’ın ayak sesleri var bu serüvende. Her daim baskılardan nasibini alan sanat ve sanatçımızın mazisine uygun bir hikaye! Neyse ki, 47 yıl sonra Sessiz Bir Adam konuşuyor ve okuyucu ile buluşuyor.

Keşif Dizisi’nde Halit Ziya Uşaklıgil’in Kenarda Kalmış kitabını da anmak gerek. Çok özel bir dizgi ile günümüz okuyucusunun rahatlıkla okuyabileceği bir şekilde hazırlanan eser, artık kenarda değil, masa üstünde, okuyucu elinde. Keşif’in son söz edeceğimiz buluşu Tanzimat devrinin önemli şair ve yazarlarından biri olan Muallim Naci’nin Mehmed Muzaffer Mecmuası romanı. Farklı kurgusuyla dikkat çeken roman, yarım kalmış bir eserdir. Ancak, Türk romanında yeniliklerin de önünü açacaktır. Everest Keşif’in kısaca değinmeye çalıştığımız eserlerinin her biri ayrı ayrı incelenmeyi ve değerlendirilmeyi hak eden kitaplar. Edebiyatımıza ve düşünce dünyamıza heyecan katan bu eserler için emek veren herkese teşekkür etmek gerek.