20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Âhir zamana düşülen notlar

Bugünün modern dünyasında işler hiç olmadığı kadar karışık.

20 Mart 2019 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Âhir zamana düşülen notlar

Ticaret savaşları, siyasi itiş kakışlar, savaşlar, daha iyi bir yaşam için yerlerinden yurtlarından kopup yollara düşen, savaşlardan kaçan çaresiz insanlar… Aktivist, yazar Selvigül Kandoğmuş Şahin’in denemelerinden oluşan Ahir Zaman Notları adlı kitap, dünyanın dertleriyle hem hal olan bir eser… Okur Kitaplığı’ndan çıkan ve yakın zamanda raflardaki yerini alan kitap hakkında Şengül Gülbahçe sordu... 

Sizi daha çok öykü yazarı olarak tanıdık ama hikâyeye yaslı, deneme türünün sınırlarını zorlayan kitaplarınızla da artık okur önündesiniz. Bu yazın süreci nasıl gelişti? 

Yazmaya öykü yazarak başladım edebiyat dergilerinde. Ama zaman geldi artık öykünün sınırlarını aşan bir duyarlılıkla dolan kalemim deneme türüne yöneldi. Yaşadığımız zaman diliminde dünyada olup bitenlere karşı bir edeyatçı olarak duyarlılığımız ve duruşumuz olmalı diye düşünüyorum.

Kitabınızı, şehit Furkan Doğan’a ithaf etmişsiniz... 

O güzel yiğitler söylenecek ne varsa söyleyip gittiler. Bizim söyleyecek ne sözümüz kaldı ne de ahvalimiz buna müsait. Şöyle ki; bizler yazıyoruz ama onlar yaşayarak bir destan yazdılar adeta. Bu edebiyata nasıl yansır, yansımalı mı, yazmalı mıyız? Böyle sorular oluyor tabi. Ben yazıyorum, yazmaya çalışıyorum. Nihayetinde ne oluyorsa biz yaşıyorken oluyor. Edebiyatın da şahitliğinde oluyor. Mavi Marmara olayı ve şehitler hepimizi sarstı. Bir diriliş, silkiniş de sağladılar. Öykü olarak da yazdım Furkan Doğan’ın şehadetini “Kırık Zaman”’lar kitabımda. Furkan’ın yaşında evlatlarım var. Bir anne duyarlılığı ile içime düşen acının sızısı ile yazdım, dua olur inşallah rahmet olsun tüm şehitlerimize. 

Kitabınızda medya ve internet çağına dair yazılarınız bulunmakta. Bu konuda neler söylersiniz? 

Aslında tüm medya ağı ve internet sarmalıyla kuşanmış olan insanlık da farkında olmadan eşya ile arasındaki anlamlı bağı koparıp, dağılmanın ve tükenişin duraklarına doğru hızla sürüklenmekte. Biraz durup, Yaratıcının muhteşem ahenkle yarattığı tabiatın o muazzam ahengine, sonra da muhteşem halde yaratılmış olan insanlığımıza bakıp kendimizi toparlamamız ve teslim olmamız gerekiyor. 

Kitabınızın son bölümünde genelde ilahiyat eksenli yazılarınız toplanmış. Mübarek zamanlara atıf yapıyorsunuz. Bu yazının eşiğine nasıl geldiniz? 

Zor zamanlardan geçiyoruz; Ülke olarak, coğrafya olarak. Düşünsel anlamda olsun, hakikatle kurduğumuz bağ ve kulluk bilinci noktasında duyuş ve seziş, yaşayış olarak tıkanma yaşadığımız bir gerçek. Bu sancılı dönemden ancak ve ancak Efendimizin seslenişini kuşanarak sıyrılıp felah bulacağımızı düşünüyorum. Tüm insanlığa karşı derin bir duyarlılıkla, insanca bir seslenişi var Efendimizin. İşte bu sesleniş ve muhataplık zaten insanlığı sarsıyor ve düşman olanlar dahi ona emanetlerini bırakıyorlar. Birbirimizi tükettiğimiz, eleştirdiğimiz, üstten baktığımız, yerdiğimiz zamanlarda herbirimizin insanca bir duyuşa ve seslenişe, Efendimizin o muhteşem duyarlılığını hissetmenin derdine düşmeye ihtiyacımız var.