24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

İnsanı dert sahibi yapan yazar

Edebiyatta 30 yıllık bir birikimi geride bırakan Gökhan Özcan’ın ‘Açık Pencere’ adlı deneme kitabı raflardaki yerini aldı. Nitelikli edebiyat okurlarına göre Özcan’ın yazıları ‘insanı dert sahibi’ olmaya çağıran türden.

3 Aralık 2019 Salı 07:00 - Güncelleme:
İnsanı dert sahibi yapan yazar

Edebiyata 1991 yılında “Hiçbişey” adlı öykü kitabıyla giren Gökhan Özcan’ın yeni deneme kitabı Açık Pencere (Vadi Yayınları) okurla buluştu. Öykü yazarı Abdullah Harmancı, Özcan’ın yeni kitabını Star okurları için değerlendirdi...

Gökhan Özcan’ın denemelerinde hep bir “müstağni” bir ses konuşur. Bu kelimeyi şöyle anlayabiliriz: “Gözü ve gönlü tok, dünyaya tamah etmeyen, kanaat eden.” Bu müstağni ses, bakışlarını günümüzün dünyasına yönelttiğinde elbette bulduğu şeyler pek de iç açıcı şeyler değildir. İnsanlık, hırsa kapılmış doludizgin bayır aşağı koşmaktadır. Kimse kimseyi duymamakta, dinlememektedir. Kendini ilahi olandan koparan modern akıl bütün dünyayı çekip çevirmektedir.

Peki bütün bu olumsuz manzaralar, yazıların içinden bize seslenen kişiyi karamsarlığa sürükler mi? İnanmak, kişinin nihai anlamda karamsar olmasına engeldir. Kurtuluş her zaman mümkündür. Çare insanın kalbine ve doğasına dönmesidir. Çare sükunettir. Kanaatkârlıktır. Müstağni olmaktır. Dünyaya kapılmamaktır. Kalbin çağrısına uymaktır. Kibirden, öfkeden, hırstan, arzulardan uzakta kalmaktır. Çare teslimiyettir. 

Özcan daima eleştirel bir sesle yazar. Onu okurken gündelik hayat içindeki aldanışlarımızı apaçık fark ederiz. Bize çok hüzünlü bir klip içerisinde acınası halimizi göstererek, bizi huzursuz eder. Tedirgin eder. Canımızı acıtır. Bize bir misyon yükler. Kitabı kapatıp güzel işler yapmak üzere kendimizi sokaklara atma isteği duyarız. Yazıları saran eleştirel bakış okuru pasifize etmez. Tersine, bizi kutsal bir göreve çağırır. Kendimizi yeniden yapılandırma kararları alırız. Kendimizi dünyanın ve insanlığın kalbine yaklaşmış hissederiz. 

Aslında her yazısında ve cümlesinde gündemin içindedir. Ama bu gündem gazetelerin ve televizyonların manşetlerinden üzerimiz hücum eden sıcak gündem değildir. Ama en az bu manşetler kadar güncele dokunur. Günceli sarar. Bir gazetenin belki son sayfasında, küçücük bir haber onun yazısına konu olur. Ana caddelerin değil ara sokakların yazarıdır ama sözünü ana caddelere söyler.  Toplumsal ve politik bir görünüm arz etmez. Bireyin iç merceğine odaklanır. Halbuki bu mercek bize hem toplumsal hem de politik olanı sunar. İnsan tekine bakarken bütün bir dünyayı görür. Eleştirilerinin içine kendini de katar. Üstten bir bakışla konuşmaz. Dervişçe, bilgece konuşur. Nihai olarak dinî bir içerik sunar. Ama bu içerik çoğunlukla evrensel bir söz varlığıyla sunulur. 

Gökhan Özcan insanı dert sahibi yapar. Nitelikli edebiyat okurları arasında Gökhan Özcan adeta bir fenomendir. Bir edebiyat sohbetinde adı anıldığında “Ah! Gökhan Özcan!” denildiğine yüzlerce kez şahit oldum. İşte bu “ah”ın anlamı bize hediye ettiği bu dert olsa gerektir.