25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Şiirim baş ağrıtsın yeter!

Zeval isimli şiir kitabıyla 2013 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazanan Fırat Caner: ‘Zevaldeki şiirleri baş ağrıtsınlar, insanları rahatsız etsinler diye yazdım.’

29 Kasım 2013 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Şiirim baş ağrıtsın yeter!
Her yıl dönüşümlü olarak farklı bir türe verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri bu yıl şiire ayrılmıştı. Hilmi Yavuz, Egemen Berköz, Cevat Çapan, Güven Turan ve Metin Celâl’den oluşan seçici kurul, cesur olmasının yanında, tutarlı ve dengeli şiir dili nedeniyle ödülü Fırat Caner’in Zeval adlı kitabına oy çokluğuyla vermeyi uygun buldu. Fırat Caner ise şiir, sanat ve gelenek üzerine konuştuk.

Edebiyat dünyasının prestijli ödüllerinden Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü bu yıl şiir dalında 'Zeval' adlı kitabıyla size verildi. Tam olarak neler hissediyorsunuz?


Cevdet Kudret anısına, Ayşe Kudret gibi nazik bir hanımefendinin öncülüğünde hiçbir maddi yönü olmayan, dolayısıyla da prestijini paradan almayan bir ödüle layık görülmek gurur verici. Bununla birlikte bir ödülün gerçek sahibi -Turgut Uyar’ın 1948’de Kaynak dergisinin açtığı yarışmada ikinci olması örneğindeki gibi- zaman içinde belli olur. Zeval sadece beş kişilik bir jürinin son bir yıl içinde yayımlanan kırk civarında şiir kitabı arasındaki favorisi oldu henüz.

Zeval’in bütününde sözcük çağrışımlarının, kelimelerin kendi özel anlam bağlamlarının öne çıkarıldığını söylemek mümkün. Bununla birlikte Zeval’de sloganlaştırılabilir dizeler çıkmıyor karşımıza. Bu gibi özellikleri Zeval’i de zor bir metin yapıyor. Fırat Caner’in yanlış anlaşılmak (veya anlaşılmamak) gibi bir endişesi yok mu?

Ben okurla metin arasına, okurun metinle duygusal bağ kurmasını engelleyecek bir mesafe inşa etmeye gayret ettim. Brecht’in izleyici ile oyun arasında inşa etmeye çalıştığı mesafe gibi bir mesafe. Zeval’i insanlar okurken heyecanlansınlar, hüzünlensinler ya da sevgililerine yazdıkları mektuplara iliştirsinler diye yazmadım. O benim çağımı inşa edenlere hakaretimdir ve bu inşada hiç kimse masum değildir. Bu dosyayı kurarken sırtımı verdiğim sanat anlayışının temel vasfı insanı kendisiyle yüzleştirmesidir. Dolayısıyla insanların anlamasını ümit ettiğim şey benim yazdığım Zeval değil, onu yazmama sebep olan ve şu ya da bu şekilde sorumlu oldukları zeval.

Fırat Caner, çağdaş Türk şiirini gelenek düşüncesiyle nasıl ilişkilendiriyor? Şiir, beslendiği kaynaklardan biri olan geleneği unutarak özgürleşebilir mi?

Şiir ya da başka bir sanat dalı... Her sanatsal ifade kendisini gelenekle ilişkisi üzerinden tanımlar. Geleneği yeniden üretebilir, onunla iletişim kurabilir ya da onu reddedebilirsiniz, ama yok sayamazsınız. Bunu becerebilmeniz mümkün değildir. Yapabileceğiniz en aykırı şey içinde yaşadığınız kültürel ortama yabancı bir gelenekle ilişki kurmaktır. Ezra Pound gibi, Picasso gibi. İlkel kültür ürünlerine öykünen Dadaistler gibi. Yoktan var edemezsiniz; var olan malzemeyi kullanmak durumundasınız. Buna dil de dahil. En uç noktaya giden Lettristler de bir başka var olan sanat formuna öykündüler sonuçta: Müziğe. Dolayısıyla şiir bu anlamda özgür değildir ve özgürleşemez. Özgürleşme zannettiğimiz şey, başka bir şeye bağlanmaktır.

Türkiye’de şiire ve de şairlere ciddi anlamda önyargılı bir şekilde bakıyorlar. Şair olmak sizce tam olarak nasıl bir duygudur?

Bunu şairlere sormak lazım. Elinizi sallasanız birkaçına çarpar. Biraz daha sallayın birkaç büyük şaire denk gelirsiniz. Biz sosyolojik anlamıyla bir cemaat toplumunda yaşıyoruz ve şair olmak edebiyatçılardan, eleştirmenlerden, akademisyenlerden, televizyon programcılarından, köşe yazarlarından mürekkep bir cemaatin mensubu olmakla ilgili bir şey. Ben bir cemaat toplumu içinde yaşayan aşırı bireyleşmiş bir figürüm. Şair olmak duygusuna sahip değilim.

Bütün sanatların şiire, şiirin de sanatlara katkısı vardır elbette. Sizce şiirin hayata katkısı sizde neleri çağrıştırıyor?

Ortak duygulara ve benzer bir şiir beğenisine sahip insanların birbirleriyle tanışmasına vesile olmak. Ne savaşı bitirebilir ne de baş kesebilir; ama iki insanı birbirine yakınlaştırabilir şiir. İnsana hayatın şiirselliğini, büyüsünü nasıl keşfedebileceğini öğretir mesela. Yahut onu şiirsel ve büyülü gösterir. Hangisi olduğu önemli değil. İçinde ilaç da olsa, placebo da olsa, baş ağrınıza iyi gelir. Ama bu söylediklerim Zeval’deki manzumeler için geçerli değil. Onları baş ağrıtsınlar, rahatsız etsinler diye yazdım.