26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a darbeler tarihinin sonu

ABD derin devleti nice başkanları suikast ve dalaverelerle iktidardan uzaklaştırdı. Yeri geldiğinde dünyaya bile darbe yapmaktan çekinmedi. Örnek çok... Başbakan Adnan Menderes 27 Mayıs 1960’ta ABD’ye rest çekip Rusya ile dirsek temasına girdiği için askeri darbeyle düşürüldü ve idam edildi.

İBRAHİM SARP21 Mayıs 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a darbeler tarihinin sonu

Bu tatsız mevzuya bir Güney Amerika fıkrasıyla başlamak istiyorum. Bir Arjantinli bir Brezilyalı’ya sorar, “Amerika Birleşik Devletleri’nde neden hiç darbe olmaz” diye.

Cevap kısa ve net: “ABD’de hiç ABD Büyükelçiliği yok da ondan.”

Aslında bu pek de doğru değil. Çünkü darbe orada da olur. Sadece biraz tarzı farklı. ABD derin devleti, nice başkanları suikast ve dalaverelerle iktidardan uzaklaştırdı. Yeri geldiğinde dünyaya bile darbe yapmaktan çekinmiyorlar. İşte 11 Eylül, işte Irak’ın işgali, işte DAEŞ hep bu türün örnekleridir.

Mesela ta 2001’de İkiz Kuleler’e tertiplenen saldırı meğer bugünlere hazırlıkmış. El Kaide bahanesiyle Afganistan’a yerleşmelerinin asıl amacı yeni yeni gün yüzüne çıktı. Tam bir şeytani akıl. 16 yıl önce bugünleri planlamışlar. Denizden kuşattığı Çin’i karadan da durdurmakmış amaç. 150 bin ABD askeri, İpek Yolu’na geçit vermemek için oradaymış. Batının temsilcisi ABD, İpek Yolu Projesi ile hem ticari hem de siyasi üstünlüğünü kaybedeceği için sessiz kalamazdı zaten.Göreceksiniz yakında kukla terör örgütleri eliyle demir yolları, köprüler, petrol ve doğalgaz hatları sabote edilmeye başlar.

Zaten bir süredir ABD’nin paralı askerlerinin Güney Çin Denizi’nde ticari gemilere korsan saldırılar düzenlediklerini okuyorduk.

Irak’a ve Suriye’ye çökmesinin sebeplerinden birinin de İpek Yolu’nu kan yoluna çevirmek olduğu yeni çıktı ortaya. Diğerlerini biliyorsunuz zaten, Türkiye’yi parçalamak, Büyük İsrail Projesi’ne zemin hazırlamak falan filan…

Yani en iyi bildikleri şeyi yapıyorlar. Öldürmek. Çoluk çocuk demeden yüz binlerce insanı gözlerini bile kırpmadan öldürüyorlar.

Sonra?

E hep söylüyoruz, sonrası büyük savaş, Armagedon, melhame-i kübra… Bütün hazırlıkları bunun için. Yani ‘Tanrı’yı kıyamete zorlamak…’

BİZİ BİZDEN İYİ BİLİYORLAR

Bu kısa giriş, ülkemizin 27 Mayıs 1960’da başlayan darbeler tarihine de bir ışık tutar gibi. Cumhuriyet kurulduğundan beri ülkemize bir kuruş yatırım yapmayan ve yaptırmayan, buna rağmen yüksek faizli kredilerle bütün memleketi ipotek altına almak isteyen Batı dünyası, Türkiye ne zaman onların çizdiği istikametten sapma emaresi gösterse muhakkak bir darbe yaptırdı.

Çünkü, Arz-ı Mev’ud yani Nil’den Fırat’a kadar olan Büyük İsrail hayalinin ve Batı’nın petrol ve doğalgaz sömürgeciliğinin önündeki en büyük engel, Türkiye’ydi. Hatta Türkiye’nin tarihi tecrübesi, ekonomik, sosyolojik ve askeri birikimleriyle, İslam ve Türk dünyasına lider ve lokomotif olabilme potansiyelini bizden çok önce keşfettiler. Bu yüzden toparlanıp gücünün farkına varmadan ve yeni bir medeniyet kurmaya soyunmadan önce,zayıflatılıp parçalanması ve tehlike olmaktan çıkarılması onlar için tek çareydi. Ve öyle de yaptılar. 

Örnek mi? Örnek çok…

Başbakan Adnan Menderes 27 Mayıs 1960’ta, ABD’ye rest çekip Rusya ile dirsek temasına girdiği için askeri darbe ile düşürüldü. Aynı yılın 17 Eylül’ünde iki arkadaşıyla birlikte idam edildi.

Rahmetli Menderes Amerika’nın, devalüasyon isteklerine, IMF politikalarına uzun süre direnmişti. Fakat sonunda, 4 Ağustos 1958 kararlarıyla, 2.80 TL olan doları 9 liraya yükseltmek zorunda kaldı. Bu devalüasyon  kararından sonra Ankara’daki ABD heyeti,ucundan gösterdikleri kredinin kamu sanayi yatırımlarına aktarılmasına izin vermedi.Mart 1959’da, Başbakan Menderes, ABD yardım heyetini kovarak Türkiye’yi terk etmelerini istedi. Bundan sonra da kaynak arayışlarını Sovyetler Birliği’ne çevirdi. 27 Mayıs darbesi olmasaydı, Temmuz ayında bir ticaret anlaşması imzalamak üzere Rusya’ya gidecekti. NATO üyeliğimizin ve ikili Anlaşmaların sağladığı imkânlarla, bütün hücrelerimize kadar sızan Amerika böyle bir şeye izin veremezdi.Çünkü,NATO’ya girmemizi takiben, ülkemizde NATO’nun Gladyo teşkilatının kurulmasından sonra, her şey Amerika’nın kontrolünde gelişti.

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Sovyetlerin dağılmasıyla hürriyetlerine kavuşan Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle kendi tabiriyle ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Birliği’ kurmaya çalıştığı için 17 Nisan 1993’te zehirlenerek şehit edildi.

Başbakan Necmettin Erbakan, nüfusu 50 milyonun üzerindeki İslam ülkeleriyle kurduğu D8 oluşumu sebebiyle 1997’nin 28 Şubat’ında başlayan post modern darbe girişimiyle iktidardan indirildi. Partisi kapatıldı, siyasi yasaklı ilan edildi.

Tabii arada fail-i meçhul cinayetlerle şehit edilen Adnan Kahveci’yi, Recep Yazıcıoğlu’nu, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu, TPAO’nun petrol mühendislerini, ASELSAN mühendislerini, hatta ülkemizin en saygın atom ve nükleer enerji uzmanlarını taşıyan uçağın düşürülmesini ve diğerlerini saymıyorum bile…

Yalnız ilginçtir bu darbelerin, siyasi manevraların ve cinayetlerin hiç birinin gerekçesini henüz resmi olarak bilmiyoruz…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ABD’ye yani sömürge düzenine rest çekti. “Dünya 5’ten büyüktür” dedi. “Sen kimsin ya” dedi.“One minute” dedi. 

Ve sonunda 15 Temmuz 2016’daki FETÖ uyruklu askeri darbe girişimi oldu.

Aslında tıpkı 1960 darbesinde olduğu gibi bu girişim de benzer karakter taşıyordu. Belki okumasını bilemedik. Oysa meşhur Cumhuriyet mitingleri, Mayıs 2013’te başlayan Gezi Parkı kalkışması, 17/25 Aralık paralel devlet eliyle gerçekleştirilmek istenen polis/yargı darbesi hep 15 Temmuz’un ayak sesiymiş.

Hiç unutmam, Gezi kalkışmasında oluşturulan Taksim Platformu’nun hükümetten taleplerini duyunca dehşete kapılmıştım. Bazıları hala hatırımda: Üçüncü Boğaz köprüsü, üçüncü havalimanı ve başlanan bütün elektrik santralleri inşaatları durdurulsun. Daha neler neler...

O zaman yapamadıklarını bu kez aralık ayındaki tutuklama furyasıyla yapmak istediler. Bu dev eserlerin yapımını üstlenen müteahhit firmaların sahipleri hep gözaltına alınmıştı.

Ve sonra hafızalarımızdan asla silinmeyecek 15 Temmuz vahşi darbe girişimi… Ancak darbeciler 27 Mayıs darbesinden 55 yıl sonra ilk kez başaramadı. Bu kez olmadı.

Yollar, köprüler, tüneller, fabrikalar, okullar, hastaneler, uçaklar, füzeler, toplar, tüfekler, gemiler, uydular, enerji santralleri, roketler, tanklar vs. hepsi yapıldı, yapılıyor. Emperyalizmin sömürge aracı olan IMF’den bırakın borç almayı, kendilerine 5 milyar dolar da borç verildi.

KANLI OYUN BİTTİ BATI ÇÖKÜŞTE

Batı denilen tek dişi kalmış canavarla bu meseleyi halledemeyeceğimiz ayan beyan ortada. Türkiye, ‘Türk Akımı’ için can atan Rusya ve tek can damarı “İpek Yolu” olan Çin’le yakın temasta. Türkiye, kara yolları, demir yolları, hava limanları, köprüleri ve tünelleriyle İpek Yolu’nun tam merkezinde. Bu Batı’yı o kadar korkutmuş ki şimdi Ankara’ya İpek Yolu Projesi’nde işbirliği teklifi yapıyorlar. Çünkü hem siyasi hem parasal hem de dini ve ideolojik olarak tıkanmış durumdalar. Mülteci krizlerinde ve 16 Nisan referandumu öncesi bütün değerlerini nasıl ayaklar altına aldıklarını hepimiz gördük. Dünyada 267 senedir süren Batı hakimiyetinin, önümüzdeki 10 yıl içinde çökeceğini kendi araştırma kuruluşları rapor ediyor. Anlaşılan o ki Batı üzerinde hakimiyet kurup bugüne kadar Doğu’yu sömüren baronlar, şimdi de Doğu üzerinden Batı’ya diz çöktürme peşinde. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması bunu net bir şekilde ortaya koydu. Malum batan gemiyi ilk önce fareler terk eder.

ABD, bölgemizde hem dini emellerini elde etmek için hem de İpek Yolu’nun önünü kesmek için bütün gücüyle saldırıya geçti. Hem de sadece bölgemizde değil, yakında Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini de karıştıracaklar. Hatta ABD bir bahaneyle İran’a bile saldırabilir. Ancak her ne olursa olsun bu sefer başaramayacaklar. Nereden mi biliyorum? Nereden olacak, kazdıkları hendeklere gömülmelerinden, 15 Temmuz’da milletten yedikleri tokattan biliyorum. Türkiye eski Türkiye değil, dünya eski dünya değil. Başaramadılar, yine başaramayacaklar. Ne Türkiye’yi durdurabilirler ne de İpek Yolu’nu. Dostlarını arkadan vurmayı adet haline getirmiş bir ABD için kaçınılmaz son yalnızlık. Çünkü müttefikleri onlardan kopuyor, başka eksene kayıyorlar...

İSLAMA TOPYEKÜN SAVAŞ DEVRİ

ABD’nin ülkemize yönelik bu darbe girişimlerinin diğer Türk-İslam ülkeleriyle de sağlam bağları var. Örneğin Rahmetli Erbakan’ı düşüren 28 Şubat sürecinin benzerleri, D8 üyesi bütün ülkelerde yaşandı. İslam ülkeleri arasında kültürel ve ekonomik işbirliği için kurulan D8, Batı’yı en çok da Siyonistleri dehşete düşürmüştü. Endonezya’dan Pakistan’a, Somali’ye kadar bütün D8 ülkeleri karıştı, altüst oldu. Bir çoğu hala belini doğrultabilmiş değil. AK Parti yönetimindeki Türkiye’nin özel bir ad vermeden başlattığı Türk ve İslam ülkeleriyle yakınlaşmasının da bedeli ağır oldu. Suriye başta olmak üzere onlarca İslam ülkesiyle vizeleri kaldırması, fakir Afrika ülkelerine dost elini uzatması, bu ülkelerle turizm ve ticareti canlandırması Batı’ya bir şok daha yaşattı. Sömürgeciler adeta ilişkide olduğumuz bütün ülkeleri lanetledi. Hepsi karıştı. Libya’dan Mısır’a kadar bir çoğu bugün hala yönetilemez durumda.

BÜYÜK LOBİ MÜCADELESİ

Bölgemizde bütün bu karışıklıklar sürerken benzer bir savaş ABD’de yaşanıyor. Finans ve din lobileri çatışma halinde. 

Para lobisi kendi arasında finans, petrol, silah ve tefeciler olarak dört gruba ayrılmış durumda. 

Din lobisinde ise en çok Bush ailesinin de içinde olduğu Evanjelikler ve Büyük İsrail hayaliyle yaşayan Siyonistlerin sözü geçiyor.  Ancak konu Ortadoğu ve Türkiye olunca hepsi aynı düşünüyor. Petrol lobisi de din lobisi de güney sınırımız boyunca bir PKK/YPG/PYD koridoru açma telaşında. 

DAEŞ’i icad edip bütün dünyanın gözü önünde Müslümanların başına bela etmek, Irak’ı parçalamak, Suriye’yi kan gölüne çevirmek konularında bütün lobiler hemfikir.

ABD aklı DAEŞ’ı kurguladı, işgal ettirdi, sonra DAEŞ’teki toprakları PKK/PYD üzerine geçiriyor. Bir taraftan PKK/YPG’yi silahlandırıyor, diğer taraftan Türkiye’ye “Birlikte operasyon yapalım” diyor. İnsanın aklıyla alay etmek bu olsa gerek.