26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

ABD tarihi ihanetlerle dolu

15 Temmuz darbe girişiminin taşeronu FETÖ elebaşını hâlâkoruyan ve onunla ilgili casusları konsolosluğunda saklayan ABD, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat darbelerinde de aktif rol aldı. ABD 1974 Kıbrıs Zaferimizi de sindirememiş, 3 yıl silah ve kredi ambargosu uygulamıştı.

MUHARREM COŞKUN / [email protected]15 Ekim 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
ABD tarihi ihanetlerle dolu

Son olarak vize restleşmesiyle zirve yapan Türkiye-ABD ilişkilerindeki kriz aslında ilk değil. Daha doğrusu ‘Dost ve müttefik’ bildiğimiz ABD bize ilk kez ihanet etmiyor. Osmanlı’nın son döneminde yaşanan ihanetleri saymasak dahi son 65 yılda defalarca ABD ihanetiyle karşılaştı Türkiye. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası Rusya ile yaşadığı ‘Soğuk Savaş’ döneminde Türkiye’yi yanına çekmek için her türlü yolu deneyen ABD, kimi zaman ‘yardım’ adı altında bu ülke ile diyalog kurdu, kimi zaman da tehdit, darbe, ambargo, kumpas gibi yaptırımlarla karşımıza çıktı. 

 

ÖNCE EĞİTİMİ ALDILAR

ABD ile Cumhuriyet dönemi ilişkileri özellikle İsmet İnönü döneminde ivme kazanmıştı. Örneğin 27 Aralık 1947 tarihinde eğitim sistemini ABD güdümüne verdiğimiz ‘Fulbright’ Anlaşması.Anlaşmanın 5. maddesi, Birleşik Devletlere eğitimi havale ettiğimizi anlatıyordu: Kurulacak olan Eğitim Komisyonunun; dördü T.C. vatandaşı, dördü de ABD vatandaşı (ki ikisi mutlak C.I.A ajanı olmuştur) olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi (Büyükelçi, konsolos)  komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir.

 

MENDERES’E YAPTIKLARI

Türkiye yarı bağımsızlığına kavuşalı henüz 30 yıl olmamıştı. 14 Mayıs 1950’de ilk kez halk oyu ile başbakan seçilen Adnan Menderes, Türkiye’nin dışa açılması için, yeni alternatifler oluşturmanın yollarını arıyordu. Başbakan Menderes’in ilk ABD gezisi 30 Mayıs-4 Haziran 1954 tarihleri arasında gerçekleşti. New York’ta Menderes’in kaldığı otele gelen Başkan Eisenhower bir konuşma yapmış, Menderes onuruna bir öğle yemeği de vermişti. Amerikan basınında komünizme set çeken bir ülke olarak görülen Türkiye hakkında birçok olumlu haberler yer almıştı.

 

BAĞIMSIZLIK ADIMLARI ATILINCA...

Ancak bu hava fazla sürmeyecekti. Adnan Menderes de bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi özellikle dış politikada “Kendi göbeğimizi kendimizin kesmemiz gerektiğini” söyleyenlerdendi. Türkiye’nin mutlaka bir Ortadoğu politikası olması gerektiğine inanıyordu. İlk hedef, Irak’la işbirliği olmuştu. 6 Ocak 1955’te Bağdat’a giden Menderes, bir fırsatını bulup Nuri Said Paşa’yla baş başa görüşmüş,  13 Ocak’ta Türkiye-Irak ortak bildirisi yayınlanmıştı. Uzun zamandır uyuşuk bir dış politika güden Türkiye’nin gösterdiği bu inanılmaz ataklık, İngiltere ve ABD’yi şaşırtmıştı. 23 Şubat’ta tekrar Bağdat’a giden Menderes Bağdat Paktı’na imza atmıştı. 

 

SAATLERCE BEKLETTİLER

Adnan Menderes ABD’ye son seyahatini ise 27 Mayıs darbesinden kısa bir süre önce yapmıştı. 1959 yılı Ekim ayında kalabalık bir heyetle ABD’ye giden Menderes’i karşılamaya ABD’li bir yetkili gelmemişti. ABD’nin onur kırıcı muamelesi moralleri bozdu. Menderes ekonominin toparlanabilmesi için ABD’den 500–600 bin Dolar civarında yardım talep edecekti. 9 Ekim’de Beyaz Saray’da Başkan Dwight D. Eisenhower’la Adnan Menderes arasındaki görüşme yarım saat sürmüş, ancak mali yardım gündeme bile gelmemişti. Türk heyeti ertesi gün Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na davet edilmiş ancak heyet randevu yerinde uzun süre bekletilmişti. Bakan Herter’le Menderes’in görüşmesi de sadece 15 dakika sürmüştü. İtibarsızlaştırma için basın da devreye sokulmuş, Başkan’la yarım saat süren görüşme Associated Press haber ajansı tarafından ‘yanlışlıkla’ üç dakika olarak verilmişti. 

 

JOHNSON’DAN TEHDİT MEKTUBU

ABD’nin Türkiye’yi bir sömürge ülkesi gibi gördüğü belgelerden en somutu hiç kuşkusuz, 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu’dur. 27 Mayıs darbesi yapılmış Menderes ve arkadaşları idam edilmiş, yerine cuntacılar tarafından kurdurulan hükümet getirilmişti. ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, cuntanın getirdiği Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği 5 Haziran 1964 tarihli mektupta Türkiye alenen tehdit ediliyordu. Johnson, Başbakan İsmet İnönü’ye, Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı olası bir harekâtta, ABD tarafından sağlanmış olan hiçbir askerî silahı kullanmasını onaylamayacağını belirtmekteydi. 

 

İNÖNÜ BOYUN EĞDİ

ABD, Türkiye’nin, kendisinden izinsiz Kıbrıs’a müdahale kararı alamayacağı ültimatomunu veriyordu. Milletin öfkesine rağmen Başbakan İnönü, 13 Haziran 1964’te Başkan Johnson’a gönderdiği cevabî mektubunda; Türk Hükümeti’nin, ABD’nin ‘isteği’ üzerine, Kıbrıs’a müdahale etme hakkını kullanmayı ertelediğini belirtmişti. İnönü, ABD’ye boyun eğmiş, MGK’nın kararına rağmen, Rumlar’ın Kıbrıs’taki katlimına seyirci kalmıştı.

Öte yandan 1960 darbesi sonrası Komünizm tehlikesi bahanesiyle Türkiye’de Rusya karşıtı yapılanmalara ağırlık verilmiş, ABD eliyle örgütlenen Komünizmle Mücadele Dernekleri başta olma üzere pek çok yapı oluşturulmuştu. Bugün ihanet hareketine dönüşen ve ABD’de yaşayan FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen de işte bu yıllarda bu derneğin kurucuları arasında yer alıyordu.

 

ABD’Yİ ÇILDIRTAN ADIMLAR

Türkiye 1970’li yıllara ise bir hışımla girmişti. 1971’in 12 Martı’ında dönemin hükümeti muhtıra ile görevden uzaklaştırıldı. 12 Mart ara rejimi ilk iş olarak ABD’yi çok sevindiren ve yarım milyon kadar üreticiyi işsiz bırakan bir adım atmış, haşhaş ekimini yasaklamıştı. 14 Ekim 1973 seçimleri ise yeni bir dönemi aralayacaktı. Bülent Ecevit’in CHP’si ile Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon yapmışlardı. Ecevit -Erbakan hükümetinin ilk icraatlarından biri üreticiyi sevindiren ABD’nin de şiddetli tepkisine neden olan haş haş ekim yasağını kaldırmak olmuştu. Bununla da kalınmadı. Rumlar’ın katliam yaptığı  Kıbrıs’a 20 Temmuz 1974’te çıkarma yapıldı. Bunun üzerine ABD’de, 30 Aralık 1974 tarihinde ambargo kararı alındı. Silah satışları 5 Şubat 1975’te durduruldu. 200 milyon dolarlık yardım da askıya alındı.

 

27 MAYIS DARBESİNE GİDEN YOL

1950-1960 dönemi, Türk dış politikası için krizler itibarıyla aşırı yoğunluğun yaşandığı yıllardı. Aynen bugünkü gibi… 

İşte Cumhuriyet tarihinde bütün darbelerin anası olan ilk darbe bir anlamda milletin iradesinden kurtulmak için bu tarihlerde planlandı. 27 Mayıs öncesi ABD’den yardım talebi reddedilen Menderes 2 Temmuz 1960 için Rusya’ya gezi yapacaktı. Ama olmadı.

Rusya ziyareti aylar öncesinden planlanmıştı. Bir büyükelçimiz, Menderes’in Moskova ziyaretini anılarında şöyle aktarır: “Rusya gezisi için CIA’in derhal harekete geçtiği, ziyareti önlemeye çalıştığı intibaı alındı. Aslında Washington, Moskova ziyaretinden hiç mi hiç hoşlanmamıştı. 1947’den beri Amerika’nın dümen suyuna girmiş olan bir ülkenin hükümeti ilk kez kendi başına bir harekete tevessül ediyordu. Amerikalılar, Rıza Şah Pehlevi’yi uyardılar. Türkiye nereye gidiyordu? CENTO’nun sonu mu yaklaşıyordu? (Semih Günver, ‘Fatin Rüştü Zorlu’s 133)

ABD, 27 Mayıs darbesi ile hem Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun yardım taleplerini bu darbeyle kesmiş, hem de bağımsız bir adım atmaya kalkışan bir Türkiye yönetiminden kurtulmayı amaçlamıştı. Nitekim 27 Mayıs darbecilerinin bildirisinde, ‘NATO ve CENTO’ya bağlı kalacağız. İttifaklara ve taahhütlerimize sadığız” mesajı bunun göstergesi olmuştu. Hatırlayın, 15 Temmuz öncesi de, Sayın Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası Rusya’ya önemli bir ziyareti planlanmıştı. Zaten bugün ABD ile üstü yürütülen soğuk savaş da bu tarihten sonra ivme kazanmadı mı?

 

ÜSLERE EL KOYDUK

Ecevit -Erbakan Hükümeti 19 Eylül 1974 tarihinde istifa etmişti. 31 Mart 1975 tarihinde kurulan 

Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’li I. Milliyetçi Cephe Hükümeti, Türkiye tarihine onurlu birer sayfa olarak geçecek iki adım attı. 

Birincisi, Kıbrıs’tan çekilme baskılarının arttığı bir dönemde, 13 Şubat 1975 günü Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti. 

İkincisi ise 25 Temmuz 1975 günü ABD ile Türkiye arasındaki askeri işbirliği anlaşması tek taraflı olarak feshedildi. 21 Amerikan üssü ve tesisinin faaliyeti durduruldu ve bu tesisler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam denetim ve gözetimine devredildi. Türk bayrağı çekildi.

 

‘ARTIK AMERİKA YOK’

 26 Temmuz 1975 tarihli gazete manşetleri şöyleydi: ÜSLERE EL KOYDUK. Başyazıda da şunlar söyleniyordu: “Türkiye için artık Amerika yok. (...) Bizim kiralık toprağımız yoktur. Önce ikili anlaşmaların sona erdiğini dünya bilmek zorundadır. Türkiye’deki tatlı Amerikan efsanesi kökünden yıkılmıştır. Amerika artık sevimsiz veya çirkin değil, üstelik hain hale gelmiştir. (...) Kim ne derse desin; artık Türkiye için pek çok şey vardır, fakat Amerika yoktur. (...) Dost Amerika, dünden itibaren yerini hain Amerika’ya terk etmiştir.”

 

 1980 SONRASI AÇILDI

ABD’nin üs ve tesisleri 1978’de fiilen açılsa da resmi açılış ve yeni üslerin eklenmesi 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Aralık 1980’de gerçekleşecekti.. ABD’nin, ‘Bizim çocuklar’ diye tarif ettiği darbeciler üsleri yeniden ABD’ye açarak diyetlerini ödemeye başlamıştı bile. 

 

ÇEKİÇ GÜÇ-28 ŞUBAT-MUAVENET
 
ABD’nin 1990’lı yıllardan itibaren PKK Terör Örgütü’nü ve bu örgütün Irak ve Suriye’deki varlığını korumaya yönelik politikaları da bugün Irak ve Suriye ile yaşadığımız sorunun temellerini oluşturuyor. 1991’de ‘Çekiç Güç’  adıyla sınırlarımız içerisine konuşlandırılan ABD askerleri PKK’nın bölgede güçlenmesine, bölge halkının Türkiye’ye küsmesine hizmet etmişti. 12 Temmuz 1991 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla izin verilen Çekiç Güç, 77 uçak ve helikopter ile 1862 personele sahipti. Yer olarak İncilik ve Pirinçlik üsleri kullanılıyordu. “Çekiç Güç” ABD’nin Kürdistan Projesi için vakit kaybetmeksizin örtülü operasyonlara başladı. PKK’ya verilen eğitim ve silahlar, ABD’li çavuşun bir kaymakamımızı tokatlaması gibi skandallarla gündeme gelen Çekiç Güç, ancak 1996’da Necmettin Erbakan başbakanlığındaki Refahyol Hükümeti döneminde ülkemizden gönderilebilmişti. 
 
MUAVENET’İ VURDULAR
 
2 Ekim 1992’de Display Determination-92 (Kararlılık Gösterisi-92) adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de Muavenet muhribimiz ABD uçak gemisi Saratoga’nın ateşlediği 2 adet SeaSparrow hava savunma füzesiyle vuruldu. Füzeler geminin kalbi sayılabilecek köprü üstü ve SHM (Savaş Harekat Merkezi) gibi yerlerin yakınına isabet etti. Füzelerin isabeti sonucunda geminin komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör dahil olmak üzere beş şehit ve 22 yaralı verildi. Bu olay öncesi ABD’liler heyetler halinde gelip gidiyor çürümüş, hurdaya atılacak gemilerini bize satıp paraya çevirmek istiyorlardı. 
 
28 ŞUBAT DARBESİ
 
1995 yılının aralık ayında yapılan genel seçimlerde birinci çıkan Refah Partisi(RP) DYP ile engelleme çabalarına rağmen koalisyon kurdu. Başbakan Necmettin Erbakan ABD’nin itirazlarına karşı ziyaretlerine İran’la başladı. Sekiz İslam ülkesini bir araya getirerek D-8 oluşumuna imza attı. Milli Görüş Lideri’nin ‘Yeni bir dünya’ ‘İslam Birliği’ söylemi ABD’yi tedirgin ediyordu. ABD ile korkutmak isteyenlere, ‘Bana ne Amerika’dan’ diyen de Erbakan’dı. Asya ülkeleri ile yapılan ekonomik anlaşmalar ABD’nin py-pas edilmesi olarak yorumlanıyordu. Harekete geçildi ve REFAHYOL, postmodern yöntemlerle iktidardan düşürüldü. Başbakan Erbakan yıllar sonra darbenin planının Pentagon’da yapıldığını belgesiyle açıkladı. 

ABD İLK KEZ BAŞARAMADI

Türkiye’de 2001 yılında patlak veren kriz sonrası 3 Kasım 2002’de seçime gidildi. AK Parti ezici çoğunlukla iktidara geldi. Kısa süre sonra ‘ABD’ye Türkiye’den kuzey cephesi’ sağlayacak olan ‘Tezkere’, 
 
1 Mart 2003 günü TBMM’ye getirildi. Ancak, TBMM’de reddedildi. Bu durum, tezkereyi çantada keklik gören, gemilerini İskenderun’a getiren kibir abidesi ABD’nin burnunu fena halde sürtmüştü. Bu rahatsızlık kendini 4 Temmuz 2003 Cuma günü tüm şiddetiyle gösterdi. ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı 173’üncü Hava İndirme Tugayı askerleri, Kuzey Irak Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yaptıkları baskın sonucu 3’ü subay 8’i astsubay 11 Türk askerini esir aldı. Amerikalılar daha sonra başlarına çuval geçirip Türk yetkilileri sekiz araçlık bir konvoyla karargâh olarak kullandığı Kerkük Havalimanı’na götürdüler. Bu kriz yıllar geçmesine rağmen hiç unutulmadı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, başbakan olarak Ocak 2009’da gittiği Davos Zirvesi’nde İsrail’e ‘One minute’ diyerek rest çekmesi sonrası kumpaslar dönemi başlatıldı. FETÖ örgütü kullanılarak Erdoğan’ın ofisine böcekler yerleştirdi, hükümeti zora sokacak provokasyonlar art arda gelmeye başladı. Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimi, 15 Temmuz işgal girişimiyle Türkiye’yi teslim alamayan ABD’nin kurduğu dengeler bir bir bozuldu.  ABD desteği her geçen gün daha da netleşen 15 Temmuz girişimi, Erdoğan liderliğinde millet tarafından bastırıldı. ABD yenilgi üstüne yenilgi alıyordu. Her yenilgi sonrası daha da hırçınlaştı. ABD kendisine kafa tutan ve bağımsızlık yolunda adımlar atan Erdoğan liderliğini ber taraf edememişti. Bu girişimi yapan örgütün elebaşı Gülen, ikamet ettiği ABD’den resmen istendi. ABD’lilerin var olan tüm delillere rağmen Gülen’in iadesini yokuşa sürmesi, Türk-Amerikan ilişkilerini tarihte hiç görmediği dip seviyelere indirdi.   
 
ABD İLE ÖRTÜLÜ SAVAŞ   
 
Türkiye’nin, ABD İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı, darbe girişimlerinin kilit ismi ajan Metin Topuz’u tutuklaması, hemen ardından İdlib’e girip, Afrin’deki PKK’lı teröristleri köşeye sıkıştırması ve Akdeniz koridorunu kapatması ABD’yi çileden çıkarttı. ABD, Türkiye’ye vize yasağı koydu. Türkiye de anında karşılık vererek adımlarından geri adım atmayacağını dünyaya ilan etti. Rusya ile yapılan S-400 anlaşması ve Barzani’ye karşı tepkiden de rahatsız olan ABD,  Türkiye’yi engellemek, ajanının konuşmasının önüne geçmek için vize yasağıyla gerekçesiz şekilde şantaja başladı. 
 
ESKİ TÜRKİYE YOK
 
ABD’nin skandal kararına Türkiye kelimesi kelimesiyle misilleme yaptı.  Türkiye’nin hamleleri bununla da sınırlı kalmadı. Önce ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Philip Kosnett Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Kosnett’e Türkiye’deki vize işlemlerini askıya alması kararından dönülmesi yönünde telkinde bulunuldu. Sonra ise Türkiye’de son günlerini geçiren ABD Ankara Büyükelçisi John Bass’ın görüşme ve veda ziyareti talebi devletin tepesi tarafından reddedildi. Türk-Amerikan politikaları, Suriye’de ise ABD’nin PYD terör örgütünü taşeron bir güç olarak kullanmaya başlaması ile ayrışmaya başladı. Kuzey Suriye’de hem DEAŞ varlığına hem de bir ‘Terör Koridoru’na izin vermeyen Türkiye, 20 Ağustos 2016’da ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ ile Cerablus’a girerek fiilen ABD ve onun taşeron kuvvetleri ile karşı karşıya geldi. Bugün bu karşıtlık İdlib ve Afrin’de de sürüyor.
 
BU NASIL DOSTLUK
 
Türkiye ile ABD ilişkileri 1800 yıllarına kadar dayanır. ABD’nin, bazı ihanetleri şu şekilde özetlenebilir:
 
- 1830 anlaşmasıyla Amerikan vatandaşlığına geçen ve çoğu suça karışmış Ermeniler ABD himayesine alındı. 1900-1914 yıllarında 70 bin Ermeni ABD vatandaşı Türkiye’de faaliyet yürüttü. 
 
- İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye 5 bin kişilik bir birlikle Kore Savaşı’nda ABD ve BM için üstün başarılar göstermiş, 1952’de NATO’ya katılmış, 1954’te İncirlik Üssüne izin vermişti. Bütün bunlara rağmen ABD, Türkiye’ye yine ihanet etti. 1959 yılında Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter Füzeleri, Küba Krizi sebebiyle geri çekildiği zaman, Başkan Kennedy’nin “Sovyetler Türkiye’ye saldırırsa bu füzelerin ateşlenmeyeceği” talimatını verdiği ortaya çıktı. 
 
- Türkiye’ye alternatif arayan, bağımsız Türkiye yolunda adımlar atan Adnan Menderes, Rusya randevusu öncesi darbe ile indirildi. İki bakanı ile birlikte idam edildi.
 
- ABD Başkanı Johnson, 5 Haziran 1964’de İsmet İnönü’ye hitaben çok ağır bir mektup yazdı. Türkiye’yi, Kıbrıs’ta katliam yapan Rumlara müdahale etmemesi için tehdit etti.  
 
- 12 mart 1971 muhtırası sonrası kurdurduğu hükümete haşhaş ekimini yasaklattı. Yarım milyon kişi işsiz kaldı.
 
- 1974 yılında, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini takiben ABD, 1975-1978 yılları arasında Türkiye’ye ambargo uyguladı.
 
- 12 Eylül darbesini tezgahladı, yaptı ve başardı. Darbe sonrası, kapatılan üslerini yeniden açtırdı.
 
- 1991’de Türkiye’nin bölünmesine gidecek olan adımlar için Çekiç Güç vasıtasıyla PKK’yı desteklemeye başladı. Bugün Türkiye’yi tehdit eden Kürdistan’ın temellerini attırdı.
 
- Ekim 1992’de Ege’de Muavenet gemimizi vurarak batırdı 5 subayımız şehit oldu.
 
- 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye kentindeki 11 TSK personeli ABD askerlerince başına çuval geçirilerek tutuklandı. 
 
- ABD’nin, Gezi Provokasyonu, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimlerinin arkasında yer aldığı her geçen daha da netleşiyor.
 
- Türkiye’yi tehdit eden Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD terör koridoruna TIR’larla silah ve mühimmat taşımaya devam ediyor.
 
YENİ TÜRKİYE PLANLARINI BOZUYOR
 
- ‘Bağımsız Türkiye’ diyen Adnan Menderes, darbe ile indirildi, idam edildi
 
- İsmet İnönü 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu’yla yapılan tehdide boyun eğdirildi.
 
- 12 mart 1971 muhtırası ile ara rejim hükümete haş haş ekimi yasağı koyduruldu.
 
- 1974 Kıbrıs Zaferi sonrası Türkiye’ye silah ambargosu uygulandı. Türkiye 1980 darbesine götürüldü.
 
- 1980 darbesi sonrası darbe hükümeti Türkiye’yi ABD’ye uydu yapmaya kalkıştı.
 
- Çekiç Güç’ü gönderen, ilk ziyaretini İran’a yaparak D-8’i kuran Necmettin Erbakan hükümeti darbe ile düşürüldü.
 
- ‘Bağımsız Türkiye’ yolunda tarihi adımlar atan Erdoğan liderliğindeki Türkiye’yi durdurmak için defalarca kumpas kurdu.Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz girişimlerini yaptı ancak ilk kez başaramadı.  
 
“Sırtına yediği onca hançere rağmen herkesle dostluk hukukunu korumaya çalışan bir başka ülke yoktur.” 
 
Recep Tayyip Erdoğan / 12 Ekim 2017