27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Aşk içinde bir miracın hikayesi

Rabia Christine Brodbeck, dünyaca ünlü bir balerinken gittiği New York’ta İslam ile ödüllendirildi. Nesillere ilham veren kitaplar yazan Brodbeck’in son kitabı ‘Tozun Aşkı’ raflardaki yerini aldı.

23 Nisan 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Aşk içinde bir miracın hikayesi

Christine Brodbeck’in, İsviçreli bir ailenin ikinci ve son çocuğu olarak başlayan hayat yolculuğu bugün tıpkı kitaplarındaki her kelime gibi herkese ilham verecek ayrıntılarla dolu. Brodbeck sekiz yaşında bale eğitimi alıyor ve 36 yaşında dünyanın en iyi balerinlerinden biri oluyor. 1986’nın Ramazan ayında yolu bir gösteri için New York’a düşüyor. Sahne gösterisi bitip otele dönerken karşısına farklı mimarideki bir yapı çıkıyor. Bakıyor ki binanın kapısı açık, merak edip içeri giriyor. Kapıdan içeri adım attığı bu anın hayatında bambaşka bir yöne adım attığını nereden bilebilir ki? Burası bir Türk mescidi. Kapının üzerindeki levhada ise ‘Varlık hiçlikle başlar’ yazısı var. Brodbeck yaşadığı anı şöyle anlatıyor: Mescide nasıl girdiğimi hatırlamıyorum. Yaşadığım şey tevafuk. İçeri girer girmez bende bir elektro şok oldu. İslam diniyle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Kürsüdeki hoca, insan-ı kamil olmayı anlatıyordu. Anlatılanlardan çok mescidin atmosferinden etkilendim. Hayatım hep bir arayış içindeydi o dakika aradığım şeyi orada bulduğumu anladım ve Müslüman olmaya da tam da o an karar verdim. 

AİLE MUTLULUĞUNUN FORMÜLÜ KUR’AN’DA VAR 

“Allah doğru zamanda, doğru yerde bana hidayet verdi ve uyuduğum uykudan uyandırdı” diyen Brodbeck baleyi bırakıp 1992’de İstanbul’a yerleşme kararını alma sürecine de değindi: Dünyevi sahneden indim şimdi ilahi sahnedeyim. Çok sevdiğim baleyi, alkışları, arkadaşlarımı, ailemi ve gösterişli hayatımı geride bırakıp ardıma bile bakmadan seçtiğim dini yaşamak için 1992’de İstanbul’a yerleştim. Rabia adını aldım ve Müslüman olarak hayatında yeni bir sayfa açtım. New York’taki mescitte bir yudum su içtim, İstanbul’da vahdet deryasına kandım. İstanbul’da evlenen ve çocuk sahibi olan Rabia Christine Brodbeck, başta yeni yaşam ve kültürüne adapte olarak yeni bir yuva kurmak zorlanmış ancak aile hayatlarına geleneklerini değil, İslam dininin emirlerini yerleştirerek kültür farkını aşmayı başarmış. Brodbeck; “Müslüman olmasaydım evlenmezdim. Çünkü aile olmanın manasını bilmiyordum. Din aile hayatının temelinde olmalı. Allah Kur’an’da bize her şeyi anlatıyor aslında. Eşim de ben de kendi kültürümüze ait kuralları evimize sokmadık. Çatışmalara dinimizin emrettiği ölçülerde çözüm bulduk” diyor. 

İSTANBUL’A YERLEŞMEDİM HİCRET ETTİM!

ABD’den kendi ifadesiyle 20 yıl önce ‘hicret’ ederek geldiği Türkiye’de kitaplar yazan Brodbeck’in eserlerinden bazıları ‘Sahneden Secdeye’, ‘Modern Dansçının Dönüşümü’, ‘Sonsuz Kulluk’, ‘Ruhun Özlemi’, ‘Hazreti İnsan’, ‘Fakr’a Övgü’, ‘Velayet’, ‘Aşk Mesleği’, ‘Ağla’. Yazarın son kitabı ise Kapı Yayınlarından çıkan ‘Tozun Aşkı’. Bu eserinde de modern hayatın getirdiği bunalımlardan bizi kurtaracak ‘miraç yolculuğu’nun önemini anlatıyor ve hepimizi kulluğumuzu hatırlamaya davet ediyor. Brodbeck, ‘Tozun Aşkı’ ile ilgili şu bilgileri veriyor: Müslüman olmadan önce namaza âşık oldum. Müslüman olduktan sonra ise Sahibu’l-makam-ı miraç, Sahibu’l-makam-ı Mahmud Muhammed Mustafa’ya âşık oldum. Böylece secdeye âşık oldum, çünkü aslında vücudu secdeye iten şey kalptir. İşte o zaman kalbimin Allah’ın nuruna âşık olduğunu ve secde etmekten başka bir şey bilemeyeceğini anladım. İşte o zaman teslimiyetin muhabbet ve kalp işi, yani, kulun Allah’a olan aşkı gibi olduğunu anladım. Ve o zaman secde ederken kalbim, “Gözümün nuru namaz” buyuran kulların mücevheri Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) karşı dayanılmaz bir cazibe hissetti. 

BİZLERİ MANEVİ TECRÜBE BEKLİYOR

Bugün yaşanan süreci yıkım ve kurtuluş arasındaki bocalama olarak nitelendiren Rabia Hanım, konuşmasını şöyle noktalıyor: Cehaletin karanlığı, inancın saflığıyla karşı karşıya. Kötülüğün zirvesi, iyiliğe, ilahi aydınlığa karşı. Şeytan, Hakk’a karşı. Karanlık ve nurdan başka bir şey yok. Uç noktalardaki zıtlıkları bir araya getirerek Allah, bizleri manevi tecrübe ve daha yüksek bir idrake ermek için hazırlıyor, şekillendiriyor. Bu yüzden insan doğru ile yanlış arasında buluyor kendisini. Allah her bir mahlukunu hangi taraftan olduğunu belirlemek için ayırıyor. Yaradan, Allah bize evrensel bir ızdırap yaşatıyor. Çünkü O’nun bütün evreni kucaklayan dinini yaşamıyoruz. Bizim Allah’ın olmamızı istediği gibi yaşamadığımızı gösteriyor. Bu âlemdeki herkes uyandırıyor ki bizler görmeyi öğrenelim.