26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Hayko Cepkin: Ben artık kendi oyunlarımı yazıp oynuyorum

Konserleri en görkemli müzikallerden daha etkili bir şov. Tiyatroya niyetlenirken müzisyen olan Hayko Cepkin artık yazdığı hikayelerini kendi sahnesinde anlatıyor bize...

Büşra UĞRAŞ2 Ekim 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Hayko Cepkin: Ben artık kendi oyunlarımı yazıp oynuyorum

Sahnenin çılgın çocuğu, duygusal adamı ya da marjinali... Ona ne derseniz deyin. Hayko Cepkin eşsiz bir marka gibi. Onunla sohbet etmek de öyle! Akasya Acıbadem AVM içinde bulunan AKS’de düzenlediği konser sonrası buluştuk biraz sohbet ettik. Merak ettiğimiz her şeyi sorduk o da yanıtladı! Sanat serüvenine tiyatro ile başlamaya niyetlenen ama sonunda müzisyen olan Cepkin aslında hala tiyatro yaptığını iddia ediyor. Hatta konserlerine “Herkese iyi seyirler” diyerek başlıyor iki sanatı bir araya getirdiği konserlerini de artık bilmeyen yoktur; hepsinde ayrı bir şov, ayrı bir senaryo var. Söylediği ilahiden, yaptığı konserlere, hayallerinden, gerçeklerine işte Hayko...

AKS’de nasıldı konser?

Küçük bir tiyatro gibi. Samimi bir ortam var ben de oturmalı akustik konserleri seviyorum. Ama burası küçük bir oda tiyatrosu kıvamında olduğundan konser de öyle oldu. Zaten diğer konserlerimiz gibi olsa AVM yerinde kalmazdı. 

Neler yapıyorsunuz?

Yaz boyunca yeni sezonun set up’ını yaptım. Tüm hazırlıklarımız bitti son provamızla birlikte her şey tamam oldu. Sezona hazırız!

BAZILARI PARASINI BAZISI ZEKASINI KULLANIR

Son albümünüz ‘Beni Büyüten Şarkılar’ farklıydı. Ufukta yeni albüm var mı?

Yaptığım bir albümü üç yıl yaşatmaya çalışıyorum. Altı ayda bir albüm yapan bir tip değilim. Daha iki tane klip çekeceğim. Biri konser görsellerinden oluşacak diğeri de motion capture denilen bir yöntemle çekildi.

Sizi büyüten şarkıları ‘HayFan’lar da sevdi mi?

Tabii ki... Bildikleri ve yetiştikleri şarkılar çünkü. Benim sürüklediklerim 30’lu yaşlarına geldiler. O nedenle beni büyüten şarkılar onları da büyüttü. Ayrıca her şeyi tarzıma uygun biçimde yorumlayıp düzenlediğim için mevcut ruhu, ruhumla karıştırmayı tercih ediyorum. O nedenle çok da yabancı gelmiyor. Piyasaya oynayacak bir şekilde söyleseydim şarkıları mutlaka tepki görürdü. 

 ‘Marjinal’ misiniz?

Marjinallik rüştü elimizde değil artık bizden daha marjinalleri var. Zaten kendimi marjinal olarak görmüyorum. Kendimi ‘yaşamayı ve istediği şeyi hayata geçirmeyi seven insan’ olarak tanımlıyorum.

Türkiye’de nadir görülen projeler ‘istediğini hayata geçirmeyi seven’ kişiliğinizden geliyor yani.

Onlar azime çıkıyor. Türkiye’de olmayan ve olması muhtemel olmayacak projelere pek fırsat tanınmaz. O fırsatı kendiniz oluşturmalısınız. Bize verilmeyen fırsatları biz kendimiz elde ettik. Takdirden çok talep seviyesini arttırınca gözden kaçmadık. Kendimi zorla kabul ettirdim.

İlk albümünüzden itibaren ciddi bir kitleye ulaştınız. Kabul ettirmek çok da zor olmadı gibi...

Öyle gördüğünüz için teşekkür ederim ama öyle değil. Bu olsun diye yaklaşık iki yıl hiç durmadan konser verip insanlara ulaşmaya çabaladık. Olur olmadık her yerde çaldık. Amacımız hiçbir yerde yayınlanmayan bir projenin insanlara bire bir olarak aktarılmasıydı. Kemik kadro da böyle oluştu zaten. Herkesin reklamlar aracılığıyla değil isteğiyle biletini alarak izlemeye gelmesini istedik.

Bir röportajınızda ‘benden bir tane daha gelse o sevilmez’ demişsiniz.

Olmaz, yemez. Eğer beni farklı olarak görüyorsanız bir tane farklı olur. Öbürü taklit olur çünkü. 

“Bazı işler parayla yapılır bazıları zekayla. Fikriniz varsa çok para harcamanız gerekmez. Fikriniz enteresansa diğer bütün paralıları ezer geçer.”

İLAHİ SÖYLEMEM EVRENSEL BİR MESAJDI

Konser şovu denilince akla Hayko Cepkin geliyor. Başka da pek bir şey yapan yok zaten. Neden bu işi oturtamadık?

Maddiyat gerektiren bir şey. Aşırı derecede maliyetli bir iş.

Siz çok mu zenginsiniz?

Bazı işler parayla yapılır bazıları da zekayla. Ama bazen paranız çoksa ve dünyanın robotlarını sahneye döşeseniz de fikirden yoksunsa o iş olmaz. İçi boş kalabalık bir sahne oluşturursunuz. Fikriniz varsa ona o kadar çok para harcamanız gerekmez. Fikri sunarsınız gerçekten enteresansa diğer bütün paralıları ezer geçer. Biz hep fikir bulduk. Gündüz vakti ışıksız bir festivale yaratık kozası içinde çıkmak bir fikirdir. Bu dünyalar kadar bir maliyet gerektirmez. Ama iyi araştırmanız, çaba sarfetmeniz ve hayalinizdekini en iyi şekilde hayata geçirebilecek doğru insanları bulmanız gerekir.

Organizasyon şirketlerinden ne tepki aldınız?

“Böyle bir şey mümkün değil” dediler. Bu tip konuşmaları çok uzun tutmam ama olumsuz konuşmaya başladığı anda bitiririm sohbeti. Sıcak bakan birini bulduğumda imkanlar üzerine konuşulur. Sonra başkasıyla yaptığınızda ilk başta sizi takmayan adam “Hadi be keşke bizde yapsaydı!” der ve öyle kalır. Bu da benim en büyük neşem.

Neden ilahi söylediniz?

Fikir benden değil TRT ve Onur Ünlü’den çıktı. Ünlü, TRT’de her Ramazan benzer jenerik ve içeriklerin yayınlanmasın yanlış olduğu görüşündeydi ve yenilik yapmak istedi. Yeni neslin ilgisini çekecek çalışmalar yapmak gerekiyordu. O kadar uzun süre aynı şeyleri kullanmışlar ki artık bantlar eskimiş! İlahileri yeni nesle söyletmek istiyordu. Bana da “Senin ilahi söylemen çok büyük bir öğreti olur çünkü sen Hristiyansın ama söyleyebileceğin bir şeyi seslendirirsen insanlar için güzel bir mesaj olabilir. Din evrensel bir şey bunu topluma anlatabiliriz” dedi. Bana mantıklı geldi. Kendime, aklıma ve söylemime uygun olanı seçmem gerekiyordu. Hassas bir konu dilime yakışmayacak bir şey söylememem gerekiyordu. Bu nedenle ‘Demedim mi’yi seçtim. O ilahiyi kendime yakın ve evrensel bulduğum için seçtim. Yıllar oldu ve insanlar sevdi. Artık Hayko’nun söylediği bir şey gibi değil de yeni nesle seveceği biçimde aktarılmış bir ilahi olarak tanımlanıyor. Bir de ben bu projeyi yaptığımda herkes bu kadar sık “Kimlerdensin?” diye sormuyordu birbirine.

Ramazanda çektiğiniz reklamda öyleydi. Size biraz ters köşe işler mi geliyor?

Bence çok keyifli. Orada ince bir mesaj var anlayabilene. ‘Adın ne?’ diyor ‘Ramazan’ ‘Nerde o eski Ramazan’lar’ diye cevap veriyor. Yanındaki benim! Müthiş bir gönderme bence.

Müzik yoluna çıktığımda 10 yıllık bir hayalim vardı, hepsi gerçekleşti. Şimdi kafamda festival alanına paraşütle atlamak var.

Doğru konuşarak sesimi koruyorum

Sesinizi nasıl koruyorsunuz?

Doğru tonda konuşuyorum! Hocalarımız hep ‘Önce konuşmayı öğrenin sonra şarkı söylemeyi’ derlerdi. Doğru tonlamalarla konuştuğum için ses tellerimi hırpalamam. Sesini en çok hırpalayanlar spikerlerdir mesela. Tabii ki ben çok daha farklı bir ses sklasındayım ama sesimi nasıl kullanmam gerektiğini iyi biliyorum. Dolayıysla da sorun yok. 

Sizin yolun en başında aslında tiyatro yapmak istemiştiniz. Hala tiyatro yapmak istiyor musunuz?

Ful bir oyunda yer alamam. O çok büyük bir uğraş gerektiriyor. Ben yoğun bir tempoda çalışıyorum. En fazla eşimin dostumun oyunlarına, programlarına konuk olarak katılıyorum. Oyunculuk arzumu orada tatmin ediyorum.

 ‘Keşke’ ya da ‘iyi ki’ diyor musunuz?

Tiyatrocu olsaydım da muhtemelen müzikal işler yapardım. O zamanki hocalarım hep müzikal yapmamı isterlerdi. Ben şimdi ful müziği kullanarak ona görseli eklemeyi tercih ediyorum artık. Bizim konserlerimiz bu nedenle hep “Herkese iyi seyirler” diyerek başlar. Her konserde bir hikaye anlatıyoruz, müzikal gibi oluyor zaten. Ben artık kendi oyunlarımı yazıp oynuyorum.

Şükür internet konseri vermedim!

Rock müziği 10 yıl önce altın çağını yaşıyordu. Şimdi bir-iki tane festival ve grubumuz var. Neden?

Bahsettiğiniz şey 2005 yıllarına denk geliyor. O yıllarda alternatif müziğe ciddi bir destek vardı ama iki-üç yıl sürdü. Son bu isimlerin hepsi ya yok olmaya başladı ya da daha tarzını popüler kültüre doğru evirdi. Bunlar anlaşılabilir şeyler. Bu tarz müziğin o dönem ‘kalemiz’ dediği mekanlar daha çok iş yapmak için tarzını değiştirmeye başlayınca çalacak mekan azaldı, festivaller azaldı derken alternatif müzik yapanların da popülerliği söndü. Jenerasyonla değil daha çok sektörle alakalı bir şey.

YouTube konseri veren gruplar var...

 YouTube konserine karşıyım. Ben kendisini kutu gibi saklayan, sadece gelen seyircinin malzemeyi görmesini isteyen biriyim. Halk konseri vermem. Onlar sizin seyirciniz değildir. Gerçek seyircinin beklentisi yüksektir ve siz de o beklentiyi karşılayabilmek için daha çok çalışırsınız. Karşılıklı elektrik ve iletişim kuvvetlidir. Youtube konseri işleri başladığında bunun hata olduğu kanısına vardım. İzleyici “Ohoo o kadar adamın içine neden gideyim abi evde cipsimi alır, içeceğimi açar izlerim” diyor. Tercih edilen şey 37 ekranda, anti sosyal bir şey. İnternet konseri ve orjinali arasında milyon kadar fark var. Ben seyircime o enerji kaybını asla yaşatmam.

Hırsımdan besleniyorum Eh o zaman yeri gelmişken...

Yakında konser var mı?

Kendi yerimiz Varil Camping’te 22 Ekim’de ikinci festivalimizi düzenleyeceğiz. Halil Sezai ile beraber yapacağız. Sahnede karşılıklı sohbetli, muhabbetli, akustik performans sergileyeceğiz.

Konserlerde konsepti nasıl oluşturuyorsunuz? 

Tetikleyici şeyler güzeldir. İyi sanat eserlerini izlemek, görmek, okumak insanı gaza getiriyor. “Neler yapıyorlar, biz ne yapıyoruz” diye düşünüyorum. Onu geçebilmek için hırslanırım. Hırslanmak benim bir numaralı üretim kaynağım. Onun dışında sadece oturup kafamı dinlerim. O düşünce anlarında genelde projeleri çıkarırım ortaya. Listeyi hazırlayıp çalmaya başladığımda fikirle beraber kaydederim.  Boş kayıt yapmam. Boşsa zaten hayali yok demektir. Hayali ihracat yapıyorum ben. (Gülüyor) Seyircinin vereceği tepkiye kadar hesaplıyorum.

KORKU FİLMİ SEVMEM

Korku filmlerini sever misiniz?

Hayır.

Ama yaptığınız sahneler hep korku filmlerini andırıyor?

Korku ve gerilim filmleri kilişeler üzerine kurulu türler. Çok fazla kendilerini tekrarladıkları için sevmiyorum. Ben entrikalı işleri seviyorum. Sonunu tahmin edemeyeyim isterim.

Eğlenceli biri misiniz yoksa insanlar sizden çekinir mi?

Etrafımı güldürmeyi severim ama işler ters gitmeye başladığında herkes kaçar benden.

Burcunuz ne?

Balık.

Çok mu duygusalsınız?

Balıklar öyle oluyorlar ama çok şükür benim yükselenim Aslan oradan kurtarıyorum.