16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Bosna’da Mevlevilik Mesnevi ile korundu 

Balkanlarda çeşitli sebeplerden dolayı bir tarikat olarak varlığını sürdüremeyen Mevlevilik, Mesnevihanlık sayesinde varlığını tamamen kaybetmeden dinî bir tezahür olarak bugüne kadar devam edebildi.  

GÜLCAN TEZCAN 16 Aralık 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Bosna’da Mevlevilik Mesnevi ile korundu 

2012’de vefat eden Mesnevihan Hafız Halid Hacımuliç’in hayatını anlatan bir makale yazmak için yola çıkan Mikail Türker Bal, çalışmasını genişleterek Mesnevihan adıyla bir kitaba dönüştürdü. Mesnevihan’ı yazarken Saraybosna’da Gazi İsa Beğ’in vakfiyesi olan Saraybosna Mevlevihanesi’nin kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği evrelerle ilgili de araştırmalar yapan Bal, Bosna’da tekkeler kapandıktan sonra Mevleviliğin Mesnevihanlık geleneği sayesinde devam edebildiğine dikkat çekiyor.   

Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilişi ile Mevlevî tekkelerinde faaliyetler kesintiye uğramış. Cumhuriyet sonrası Türkiye’de tekke ve zaviyelerin kapatılması ile yeni şeyh atanamayan bu yapılar bir bir kapanmış. Ancak Bosna’daki Mesnevi okumaları Mevleviliğin devamlılığını sağlamış. Bosna’da Mevleviliğin dünü ve bugününe dair merak ettiklerimizi Mikail Türker Bal ile konuştuk. 

Mevlevîlik Balkanlara kimin eliyle hangi dönemde gitmiş? 

Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılış dönemine tekabül eden bir dönemde yaşayan Mevlana Celaleddin Rûmî’nin düşüncelerinin öncülüğünde kurulan Mevlevîlik, Anadolu’ya yayıldığı gibi Balkanlar bölgesinde de etki alanı oluşturmuş. Balkanlara dervişlerin Selçuklu döneminden beri gittiği görülüyor. Fakat Mevlevîlik bu coğrafyaya geç gelen bir tarikat. Üsküp ve Saraybosna Mevlevîhanelerini yaptıran Gazi İsa Bey öncü kabul edilebilir. Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Hersek’i fethi sırasında şehit olan, Nakşî dervişi aynı zamanda Mesnevîhan oldukları düşünülen Aynî Dede ve Şemsî Dede gibi isimler de öncü sayılabilir. 

Balkan ülkelerinde tespit edilebilen kaç Mevlevihane var?  

Osmanlı Devleti’nin bölgeden çekilişine kadar birçok şehirde Mevlevî tekkesi yer alıyordu. Bazı şehir veya kasabalarda ise faaliyetler ev ve konaklarda yapıldığından kayıtlara geçmemiş. Günümüzde bunlardan ayakta kalabilen Filibe Mevlevîhanesi restoran olarak kullanılıyor. Çoğu yıkılmış maalesef. 

Mevlevîliğin neden Balkanlarda bu kadar karşılık buldu sizce?

Diğer bütün tarikatlar gibi Mevlevîliğin de bu kadar rağbet görmesinin nedeni Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi sayesinde. Anadolu’da olduğu gibi Balkanlarda da büyükşehirlerde kurumlarına rastladığımız bu tarikat sayesinde entelektüel bir kültür ortamı tesis edilmiş. 

Sosyalist rejimlerin uzunca dönem hakim olduğu bu coğrafyada Mevlevîlik bundan nasıl etkilenmiş? 

Osmanlı’nın çekilişi ile bölgede yer alan Mevlevî tekkeleri kısa zamanda faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmış. Bunun nedenlerinden bazıları; göç ile Türk ve Müslüman kimliğini kaybeden şehirlerde tekkelerin müritsiz kalması. Daha sonra Türkiye’de tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu ile bu bölgedeki diğer tekkeler gibi Mevlevîhanelerin de merkez tekke ile irtibatının kesilmesi ve yapıların şeyhsiz kalması. Bunlarla birlikte yeni devlet düzeninde bu yapılara yer olmaması ve inançlara yapılan baskı bu kültürün ve kurumlarının yok olmasını beraberinde getirmiş. 

Balkanlarda en bilinen Mevlevî dergâhları hangileri? 

En bilinen derken en faal olanlarından bahsedebiliriz. Mesela Saraybosna Mevlevîhanesi bir zaviye olarak kurulup zamanla külliyeye dönüşmüş. Vakıfları ve hizmeti olan büyük bir yapı imiş. Girit, Selanik, Üsküp, Macaristan-Peç’te yer alan Mevlevîhaneler de Mevlevîlik için önemli merkezler. 

Ancak Osmanlı toprak bütünlüğü kayboldukça bu yapılar da tarihin karanlığına gömüldü. Bugün, Yugoslavya döneminde yıkılarak üzerinden şehirlerarası yol geçirilen Saraybosna Gazi İsa Bey Mevlevîhanesi Sarı Tabya’nın altında yeni yerinde yeniden Türklerin eli ile TİKA sayesinde ihya edildi. Burası aynı zamanda faaliyetine devam eden Balkanlardaki tek Mevlevîhane. 

Türkiye’deki Mevlevîlikten farklılıkları var mı? 

Balkanlardan Osmanlı’nın çekilişi ile Mevlevî tekkelerinde tarikat faaliyetleri durmak zorunda kalmış. Özellikle Türkiye’de tekke ve zaviyelerin kapatılması ile yeni şeyh atanamayan bu yapılar bir bir kapanmış. Ancak Bosna Hersek topraklarında bambaşka bir durum zuhur ediyor. Bir tarikat olarak varlığını sürdüremeyen Mevlevîlik, Balkanlardaki diğer şehirlerde olduğu gibi varlığını tamamen kaybetmeyip bir dinî tezahür olarak varlığını sürdürüyor. Bu durumun oluşmasında Mesnevî’ye önem veren ulemanın emeği büyük. Reis’ül Ulema Cemaleddin Çauşeviç İstanbul’da medresede eğitim görürken bir yandan da Galata Mevlevîhanesi’nde Muhammed Esad Dede’den Mesnevihanlık eğitimi ve icazeti almış. Memleketine geri döndüğünde Mesnevîhan olarak ders yapmış. Daha sonra yerine geçen Hacı Muyaga Merhemiç Efendi, Feyzullah Hacibayriç, Hacı Hafız Halid Hacimuliç ve günümüzde ise Hafız Mehmed Karahociç Mesnevîhan olarak görev yapmaktadır. Kısaca Bosna’da Mevlevîlik, törenlerinden ziyade Mesnevî’yi okuyup, anlayıp, yaşayarak özü ile devam etmekte.