26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Eşler arasında rekabete değil merhamete ihtiyacımız var

Eşler birbirinin ihtiyaç ve beklentilerini dikkate almalılar. Eşe ve aileye hizmet etmenin fedakârlık yapmanın kötü bir tarafı yok. Mutlak eşitlik arayışlarının savaşçı tutumları yerine, birbirini gözeten adalet, merhamet ve sevgiye ihtiyacımız var.

ALİ DEMİRTAŞ15 Temmuz 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Eşler arasında rekabete değil merhamete ihtiyacımız var

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de aileler değişim süreci içinde. Modernleşme ile birlikte evlilik yaşı yükseldi, çocuk sayısı azaldı, boşanma oranı arttı ve aile küçüldü. Ama aile halen toplumun temel taşı ve dinamiği olmayı sürdürüyor. Aile yapımızda Batı’ya göre modernleşmenin yıkıcı etkisi daha az görülüyor. Ailenin tarih boyunca ayakta kaldığını düşünerek, gelecekte de ailenin değişik formlarda varlığını sürdüreceği öngörülüyor. Çünkü aile biyolojik, duygusal ve sosyal açıdan insan doğasına en uygun örgütlenme biçimi. Peki, bu örgütlenmenin temel yapı taşı olan evlilikler en sağlıklı olarak nasıl kurulabilir? Evlilik ve aile ilişkilerine dair yazılarıyla tanınan Prof. Dr. Medaim Yanık’a evliliklerdeki değişim ve sorunların nedenlerini, aile ilişkilerinde olumlu örneklerin önemini, boşanma oranlarındaki artışa dair yorumlarını sorduk.  

Kim kiminle mutlu olur? Bunun bir matematiği var mı?

Bunun formülünü bilen kişi dünyanın en zengin insanı olurdu herhalde. Eş ilişkisini sürekli etkileşim ve dinamik bir değişim içinde olan yüzlerce faktör belirliyor. Bu sebeple formül imkânsız. Fakat üzerinden amel edebileceğimiz birtakım bilgilere sahibiz. Örneğin sosyal psikoloji alanındaki tekrarlayıcı çalışmaların sonucuna göre “Eşler birbirine ne kadar benzerse o kadar iyi.” Benim “Dest-i İzdivaç: Kim kiminle evlenirse mutlu olur?” başlıklı kitabımda bir önerim var. Eşler kendilerini ve eş adaylarını beş kriter açısından analiz edip, birbirlerine uygun olup olmadıklarını dört unsur üzerinden değerlendirebilirler. Beş kriter: fiziksel özellikler, zekâ, kişilik özellikleri, sosyal kimlik ve evlilik felsefesi şeklinde. Dört unsur ise: denklik, benzerlik, farkındalık ile kötü ve zor kişinin ayırt edilmesi şeklinde. 

EVLİLİĞE SÜREKLİ BAKIM GEREKİR

Mutlu bir evlilik için ilk etapta hangi sorulara yanıt aranmalıdır?

Evliliğin emek verilmesi gereken bir şey olduğunu unutmamak gerek. Bu anlamda evlilik bir bahçeye benzer. Sürekli bakım yapmalısınız. İkincisi, evliliği sürdürmek için bir takım bilgi ve becerilere sahip olmak gerekiyor. Bu bilgi ve beceriler eğitimle öğrenilebilir. Bu sebeple “evlilik güçlendirme eğitimleri” bir fantezi değil sahici bir ihtiyaç. Evlilikteki iyi uygulamaların bilgisi ve becerisini toplumsal katmanlara yayabilmeliyiz. Sağlıklı veya sağlıksız beslenme üzerinden gelişen tartışmaların benzerinin evliliklerdeki iyi ve kötü uygulamalar üzerinde de olması gerekiyor. Evlilik alanında Canan Karatay gibi onlarca kişinin olmasına ihtiyaç var.

Boşanmalar neden artıyor?

Amerika ve Avrupa’nın büyük bölümünde evliliklerin yüzde 50’si boşanma ile sonuçlanıyor. Türkiye’de bu rakam belirsiz. Benim tahminim yüzde 10 civarında. 1960’lı yıllardan beri boşanma oranlarımız ılımlı bir şekilde artma eğiliminde. Aslında boşanmalarda “optimal boşanma oranı” dediğimiz bir denge hali olabilir. Çünkü boşanmaların önü aşırı kapatılırsa, optimalden az boşanma olduğunda, evlilik içi şiddet ve mutsuzluk artabilir. Optimalden fazla boşanmalar ise hem bireysel hem de toplumsal düzeyde soruna yol açabilir.

Problemi olan çiftlerin çocuk dünyaya getirmeyi bir “evlilik kurtarma yolu” olarak görmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çocuğun olması aileye bağlılık ve yatırımı arttırıyor. Eşlerin çoğunluğu çocuk sahibi olmayı zorlayıcı olsa bile hoş ve değerli bir deneyim olarak görüyor. Evliliği zorda olan eşler boşanıp boşanmamayı düşünürken çocukları da dikkate alıyorlar. Bu iyi bir şey. “Boşanma kararı alınırken çocukları hesaba katmamak gerekir” düşüncesini aptalca bir tavsiye olarak değerlendiriyorum. Bazı boşanmalar çocukların lehine iken bazı boşanmalarsa çocuklara açıkça zarar verici. Çocukları da hesaba katmalıyız. Ama evliliği kurtarmak için çocuk sahibi olmak iyi bir tavsiye değil.

Son yıllarda artan dijital uygulamalar üzerinden tanışma yöntemi ile yapılan evlilikleri sağlıklı buluyor musunuz?

Eş bulmak kolay iş değil. Ancak uygun bir eşleşme olmuşsa yöntemi önemsiz. Türkiye’de evliliklerin yarısı tanışma diğer yarısı ise tanıştırılma şeklinde oluyor. İki yöntemin de kendine özgü avantaj ve dezavantajları var. Tanıştırılma aileler, arkadaşlar, akrabalar veya çöpçatan siteleri tarafından olabilir. Bence her yönteme açık olunmalı. Eşlerin doğal ortamda tanışması daha romantik iken, aileler üzerinden tanıştırılma daha güvenli.

MUTLU EVLİLİKLER GÜNDEM OLMUYOR

Medyada ünlü isimlerin şiddetli boşanma ve ayrılma haberlerinin yer alması sizce kamuoyunu nasıl etkiliyor?

Boşanmanın önde gelen nedenleri; aile içi şiddet, aldatma, aileler arası sorunlar, alkol etkisi, kıskançlık. Ünlülerin boşanması ve bunun medyada yer bulması da boşanmanın daha kabul edilebilir olması anlayışını güçlendiriyor. Aslında evliliğini uzun yıllardır mutlu olarak yaşayan tanınmış kişiler de var. Fakat ne yazık ki mutlu evlilikler daha az gündeme getiriliyor.

Evliliğe yüklediğimiz anlam mı yoksa tahammül eşiğimiz mi değişti?

Geçmişte evlilikler daha fazla ihtiyacı karşılama üzerine kuruluydu. Eş kalmak, aileyi bir arada tutmak sosyal olarak hayatta kalmak için de gerekliydi. Bugün toplumun büyük kısmı için evli olmadan da sosyal varlığı sürdürmek mümkün. Kadın ve erkeklerimizin çoğu yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecek ekonomik imkanlara sahip. Boşanmış olmak da eskiye göre daha kabul görüyor. Artık insanlar daha çok “sevgi ihtiyaçlarının giderilmesi” için evlilik yapıyor ve beklenti karşılanmadığında boşanabiliyor.

ÇALIŞAN KADIN İÇİN İMKAN VE ŞARTLAR OLUŞTURULMALI

Kadınlar sokağa çıktı ve evlilikler bozuldu diye bir tez var özellikle kimi hocalar tarafından dillendirilen. Aileyi ayakta tutan kadının evde olup olmaması mıdır?

Aksine kadınların sosyal, ekonomik ve siyasal hayatta daha fazla bulunması gerekiyor. Esas mesele kadının anneliği ile iş hayatını beraber yürütebileceği imkân ve şartları oluşturmak. Örneğin; kadınların daha esnek çalışma saatlerine sahip olması, çocuğu için kreşe daha kolay ulaşması, doğum izinlerinin daha uzun olması gibi imkanların oluşturulması gerekiyor. Aileleri güçlendirmenin yolu daha iyi ekonomik şartlar oluşturmak, daha aile dostu konutlar ve fiziksel çevre inşa etmekten geçiyor. Ya ev içi ya ev dışı gibi uçlar yerine daha geçişken modellerin oluşturulması gerekiyor.

20-25 YAŞ EVLİLİK İÇİN İDEAL

Evlilikte ideal yaş diye bir şey var mı?

Geleneksel dönemde evlilikler ortalama 15-20 yaş aralığında gerçekleşiyordu. Şimdilerde evlilikler 25-30 yaş aralığına kayıyor. Modern dönemdeki bu on yıllık kaymanın getiri ve götürüleri var. Cinsel olgunluğa ulaşıldığı ve biyolojik dürtülerin en tepede olduğu dönem bekar olarak yaşanmış oluyor. Bu halin sosyal ve psikolojik sonuçları var. Bu gerilimi sürdürebilmek kolay değil. Diğer taraftan evlilik için sosyal ve ekonomik şartlar 25-30 yaşa göre ayarlanmış durumda. Yani biyolojimiz ile sosyal şartlar arasında 10 yıllık bir aralık var. Bu on yılı sağlıklı geçirmek kolay iş değil. Ben evliliklerin 20-25 yaş aralığında yığılması gerektiği kanaatindeyim. 

Geleneksel kadın-erkek rolleri ve dezenformasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geleneksel erkek-kadın rolleri önemli miktarda değişime uğradı. Ama halen tüm dünya için bu ayrım bir düzeyde de devam ediyor. Hem kadının hem de erkeğin çalıştığı Batı ülkelerinde dahi ev içinde kadınlara ve erkeklere atfedilen işler var. Örneğin; tamir işleri daha çok erkekler tarafından yapılırken, yemekler daha çok kadınların sorumluluğunda görülüyor. Kadın erkek rollerini yumuşatmak ama kökten yok etmemek gerektiği kanaatindeyim. Karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma, eşin beklentilerini dikkate almak kilit kavramlar. Eşler birbirinin ihtiyaç ve beklentilerini dikkate almalılar. Eşe ve aileye hizmet etmenin fedakârlık yapmanın kötü bir tarafı yok. Mutlak eşitlik arayışlarının savaşçı tutumları yerine, birbirini gözeten adalet, merhamet ve sevgiye ihtiyacımız var.