27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Sakiç: Hollanda’yı Allah’a havale ediyorum

Srebrenitsa Katliamı’nda iki çocuğu dışında tüm ailesini kaybeden Nadzida Sakiç 22 yıllık hainliğe isyan etti. Vahşetin tanığı Hollanda askerleri hakkında bakın neler söyledi.

ÖMER ÇAĞLAK19 Mart 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Sakiç: Hollanda’yı Allah’a havale ediyorum

Hollanda’nın küstah tavırlarına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz onları Srebrenitsa katliamından tanır, biliriz” sözlerinden sonra tarihin gördüğü en vahşi katliam bir kez daha hatırlandı. Tam 22 yıl önce sekiz binden fazla Müslüman Sırp-Hollanda ortak yapımı soykırımla katledildi. Aradan yıllar geçmesine rağmen yaşanan acı hafızalarda. Kimi annesini, babasını kaybetti, kimi evlatlarını, kimileri ise tüm ailesini.

Onlardan biri de soykırımda babası, ağabeyi ve onlarca yakınını kaybeden Nadzida Sakiç... Ölümden son anda kurtulan ve iki çocuğuyla Türkiye’ye kaçmayı başaran sanat yönetmeni Nadzida Sakiç. Katliamın tanığı star Pazar’a konuştu.

BABAMIN TEK SUÇU MÜSLÜMAN OLMAKTI

Aradan yıllar geçti ama yaşadıklarımı unutmak mümkün değil. İki evladım dışında her şeyimi kaybettim. Babamı, ağabeyimi, amcalarımı, dayılarımı, yeğenlerimi ve diğerlerini... Sayılarını bile hatırlamıyorum. Hepsini katlettiler. Gözlerimin önünde ailemi yok ettiler. Ben oğlumu ve kızımı sakladım. Birlikte kaçmayı başardık. Eğer kaçmasaydık bizi de öldüreceklerdi. İnsanları yaktılar, tecavüz edip işkenceler yaptılar. Ve tüm dünya bu soykırıma, bu insanlık suçuna sessiz kaldı. Sadece izlemekle yetindiler. Bunca vahşetin, akan kanın yitirilen canların, katliamın bir nedeni var: Müslüman olmamız! Bu katliamda, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi Sırplar kadar Hollandalıların da payı çok büyük!

BİZE TEK TÜRKİYE KUCAK AÇTI

Oğlumla kızımı aldım kardeşimle birlikte Türkiye’ye doğru yola çıktık. Kelle koltukta yolculuk yaptık. Umuda yolculuktu bizim ki... Sırplar yolumuzu kesti. Kardeşimin lakabı Neşo’ydu, Sırp lakabı olduğu için kurtulduk. Ölümle yaşam aramızda çok ince bir çizgi vardı. Her yerde ölüm kokusu vardı. Düşünün kilometrelerce uzanan yollar insan cesetleriyle doluydu. Ama nasıl oldu bilemiyorum, biz kaçmayı, hayatta kalmayı başardık. Allah bize yardım etti. Sonra da İstanbul’a yerleştik. Yıllarca çalışarak çocuklarımı büyüttüm. İkisini de okuttum. Oğlum Boğaziçi Üniversitesi’ni, kızım Marmara Üniversitesi’ni bitirdi. Türkiye vatanımız oldu. Ama yıllar kolay geçmedi. Yaşananları unutmak mümkün değildi. Öyle de oldu, bir an bile unutamadık. Şu anda sanat yönetmenliği yapıyorum, dizi ve sinema projelerine çalışıyorum.

BİR MEZARLARI BİLE YOK

Yıllarca babam ve kardeşim başta olmak üzere yakınlarımın cenazelerin bulabilmek için çok çabaladım, mücadele ettim. En azından başlarında Fatiha Suresi okuyabileceğim bir mezarları olsun istedim ama olmadı, bulamadım. Yıllardır gitmediğim yer, çalmadığım kapı kalmadı. Onlarca insan cesedi gördüm, ceset parçaları gördüm. Ama ne babama ne de kardeşimi bulabildim. En büyük hayalim buydu ama gerçekleştirmedim.

HOLLANDA’NIN YAPTIKLARINA ŞAŞIRMADIM

Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme getirdi. Sayın Erdoğan çok haklı. Biz onları Srebrenitsa’dan tanırız. Onların bu soykırımda çok büyük rolü var. Onlar Müslüman düşmanı. Bu yüzden Türk heyetine yapılanlar beni şaşırtmadı. Binlerce insanı katleden zihniyetten ne bekliyorsunuz. Onları Allah’a havale ediyorum...

ELİME KEMİK VERİP BABAN DEDİLER HALAMIN OĞLU ÇIKTI

  Ailemizi kaybettik. Evimizi yurdumuzu geride bırakıp umuda yola çıktık. Bir tek eşya, bir tek fotoğraf bile alamadık yanımıza. Alçaklar anılarımızı da katletti. Yıllarca babam ve kardeşimin cenazelerini bulmanın hayalini kurdum. Her gece rüyamda görüyorum onları. Her sabah bir umutla uyanıyorum. Bulunan cenaze parçalarından DNA örnekleri uyuşunca haber veriyorlar, atlayıp gidiyorum. En son elime kemik parçaları verdiler. “Babanı bulduk. Al baban dediler” çok umutlandım, en azından bir mezarı olacaktı. Başında dua edebilecektim. Ama sonra onun olmadığı anlaşıldı. Babam diye elime tutuşturdukları kemiklerin halamın oğluna ait olduğu ortaya çıktı. Bir kez daha yıkıldım...

Tabii halamın oğlunun mezarında da başkası yatıyormuş. Böylece bunu da öğrenmiş olduk. Halam yıllarca başkasının mezarında “oğlum” diye dua etmiş. O da öğrenince yıkıldı...

Aradan çeyrek asır geçti ama babam İsmet, kardeşim Kemal ve diğer yakınlarımı bulamadım. Onlar mezarsız kahramanlar. Tıpkı diğer binlerce mezarsız kahraman gibi...

Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne

Srebrenica katliamında vurulan dört yaşında bir çocuğun ölmeden önce annesine sorduğu soru: Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne? Sözler o günlere tanık olanların zihnine kazındı ama dünya her şeye rağmen ne ölen masumların ne tecavüze uğrayan anaların ne de Müslüman diye katledilen babaların hesabını sorabildi. Herkes vahşete karşı seyirci kaldı! Peki ne olmuştu o günlerde? Hollanda ya da BM’nin askerlerinin yaptığı ve yapamadığı şey neydi? Tarih bakın ilk sayfada ne yazıyor: 11 Temmuz 1995 günü yapılan Srebrenitsa Katliamı insanlık tarihinin en kara sayfalarından biri. Öyle ki buradaki vahşetin büyüklüğünün bir benzeri ancak İkinci Dünya Savaşı’nda yaşandı.

BM SİLAHSIZLAŞTIRDI SIRPLAR AÇ BIRAKTI

Yugoslavya’nın çöküşüyle Sırplar 1992 yılında Bosna’da başlattıkları soykırımla doğuya doğru hızla ilerledi. Nüfusunun yüzde 75’i  Müslümanlardan oluşan 36 bin nüfuslu Srebrenitsa’yı kuşattı. Boşnaklar bölgeyi kısa süre sonra geri alınca Srebrenitsa ve Zepa katliamdan kaçan Boşnakların sığındığı liman oldu. Nüfus bir anda 60 bine çıktı. Su, gıda ve tıbbi malzeme kıtlığı başgösterdi. Sırplar saldırıyı sürdürürken, Birleşmiş Milletler 1993’te Srebrenitsa, Zepa ve Gorazde’yi ‘güvenli bölge’ ilan edip bölgeye askerler gönderdi.  Ancak Srebrenitsa kuşatması yüzünden bölgeye çok az sayıda insani yardım konvoyunun girmesine izin verildi. Müslümanların elindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplandı. Halk tamamen silahsızdı. Şehre yıllar boyunca yardım malzemesi, özellikle de tuz girişi bilinçli bir şekilde engellendi.

30 ASKERE KARŞI 25 BİN CAN

Boşnaklar güçsüzdü. Mladiç’ten önce açlık can almaya başladı. Ardından Sırplar düğmeye bastı. Krivaya 95 operasyonunu başlattı, BM Barış Gücü’ndeki Hollanda askerlerinin gözetleme mevzilerine saldırdı ve 30 kadar Hollanda askerini rehin aldı. Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar Srebrenitsa’ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında Müslümanların toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru, sorumlu Hollanda komutanı Thom Karremans tarafından reddedildi. Bu Sırplar için büyük bir avantaja dönüştü. Hollanda’ya “Bölgeden çıkmazsanız askerlerinizi öldürürüz” tehdidi savurdu.  Hollandalı Komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti. Esir alınan BM askerlerine karşılık olarak kamptakiler Mladiç’e teslim edildi. Daha sonra ortaya çıkan bir video kasetinde Sırp generalin kenti boşaltan Hollandalı komutana verdiği hediyenin görüntüsü katliamda oynanan oyunun belgesi olacaktı.