26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

İcat çıkaran gençler yatırımcıyla buluştu

Kimi diyaliz hastalarının hayatını kolaylaştıracak bir projeyi anlattı heyecanla kimi de hemofili hastaları için bir icat çıkarma peşinde. İş dünyasının önde gelen girişimcileri ile STEM Anadolu Projesi kapsamında biraraya gelen lise öğrencileri yatırımcılardan tam not aldı. Buluşmanın en heyecanlı tarafı ise Diyarbakır’dan gelen gençlerdi. Zira, ‘Boşverin bu iş çok uğraştırır’ diyenlere inat bu buluşmaya katılmışlardı.

BÜŞRA UĞRAŞ22 Nisan 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İcat çıkaran gençler yatırımcıyla buluştu

TÜRKONFED’in STEM Anadolu projesi kapsamında Diyarbakır, Eskişehir, Ankara ve İzmir’den İstanbul’a gelen 160 öğrenci Global Girişimcilik Kongresi’nde iş dünyasının önde gelen isimleriyle buluştu. İki gün boyunca toplam 27 projenin sunumunu yapan STEM Anadolu öğrencileri birbirinden kreatif ve umut vadeden projeleriyle yatırımcılardan tam not almayı başardı. ABD İstanbul Büyükelçiliği Küçük Ölçekli Hibe Programı tarafından finanse edilen ve Genç Başarı Vakfı işbirliğiyle hayata geçirilen STEM Anadolu öğrencilerinin proje sunumlarını, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Üyesi, Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk ile TÜRKONFED üyesi federasyonlardan İstanbul Sanayicileri ve İşadamları Derneği (İSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ömeroğlu’nun da aralarında olduğu çok sayıda iş insanı dinledi. Ufuklarını geliştirmek ve projelerini anlatmak için büyük fırsat yakalayan çocukların heyecanlarına biz de ortak olduk. Ailelerinden izin almayı başaramayan Diyarbakırlı öğrencilerin hikayelerini ise öğretmenleri Derya Yıldırım’dan dinledik.

- Gençlerle girişimcileri biraraya getirme fikri nasıl oluştu?

TÜRKONFED ve ABD İstanbul Büyükelçiliği tarafından sponsorluğu yapılan bir proje bu. STEM ile Anadolu projesinin amacı lise çağındaki çocuklara bilimsel bilginin önemini göstermek, kreatif düşünme ve girişimcilik becerilerini geliştirebilmek. Proje kapsamında dört il vardı: Ankara, İzmir, Eskişehir ve Diyarbakır. Biz Diyarbakır ayağından katıldık. Her ilden 40’ar, toplamda 160 kişi kendi illerimizde iki gün eğitim aldık çocuklarla birlikte. Daha sonra da İstanbul’a gelerek Girişimcilik Kongresine katıldık. TÜRKONFED’in temsilcileri bizlere proje hakkında bilgi verdiler ve seçtikleri pilot okulları ilettiler. Biz de o okullardaki öğrencilere bir çağrı yaptık. İçlerinden akademik başarısı olan, girişimcilik ruhuna sahip, kreatif fikirlerle gelenleri seçtik. Bu projeye katılımımızda Çınar İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aziz İde’nin çok büyük desteği oldu. Velileri ikna etmek, çocukların ilçelerinden havalimanına ulaşımlarını sağlamak gibi bizim için çok önemli konularda maddi-manevi desteğini hiç esirgemedi. Kendisine şükranlarımızı sunuyoruz. 

- İzmir, Ankara, Eskişehir’den katılan çocuklar var ve elbette ki hepsi çok başarılı. Ancak Diyarbakır’dan gelenler biraz daha dezavantajlı gibi sanki… Bu hissedildi mi?

Tabii ki öyle. Ancak açıkçası ben olumlu anlamda şok oldum. Diğerlerinden daha dezavantajlı olmalarına rağmen son derece istekliydiler ve motivasyonları da yerindeydi. Sunumlarını çok büyük başarı ile tamamladılar ve bizleri de gururlandırdılar. Konu açılmışken özellikle vurgulamak istediğim bir şey var; öğrencilerimiz Diyarbakır’ın farklı ilçelerinden geldi. Özellikle bizim ilçemiz, Karacadağ yakınındaki Çınar ilçesi. Buradan 6 kişi katıldı. Bunlar Diyarbakır’dan katılan diğer 34 çocuktan da daha dezavantajlıydı. İlçedeki çocukların merkezdekilere göre imkanları çok daha zayıf. Özellikle onların heyecanları görülmeye değer. Çınar ilçesinden katılan çocuklarımızdan bazıları Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz ilk toplantıya bizim aileleri zorlu ikna çalışmalarımız sonucunda katılabildiler. Ancak dört kız çocuğumuzun ailesini İstanbul’a gelmeleri konusunda ikna edemedik. Ailelerine bu fırsatın önemini anlatmaya çalıştık ama izin alamadık. Çocuklar tabii ki çok üzüldüler. Bizim burada yürüttüğümüz ve ‘Kızlar engelleri aşarak okullara ulaşıyor’ sloganıyla yola çıktığımız bir projemiz var. Bu tamamen kız çocuklarının okuma haklarını elde edebilmelerine olanak sağlamak üzere kurgulandı. Bu projede de yer aldığımdan bu bölgede olan biteni çok iyi biliyorum. Bu nedenle kızların TÜRKONFED’in bu projesine katılmasını daha çok istedim. Ancak dört tanesini getirmeyi başaramadım. Bırakın İstanbul’a göndermeyi aileler çocuklarını okula göndersin diye mücadele ediyoruz. Bu çocukların içinde değil şehir dışı Diyarbakır merkezine hiç gitmemiş olanlar var. 

- Diyarbakır’a döndünüz. Nasıl bir rüzgar esiyor?

Çocuklar çok mutlu! Sürekli fotoğraf paylaşıyorlar, teşekkür ediyorlar ve halen çok heyecanlılar. Görüşmeler sırasında firmalar Diyarbakır grubu ile çok ilgililerdi. Bu hepimizi çok mutlu etti. Bu seyahat, iş adamları ile buluşmak ya da projeleri için fırsat bulmaktan çok daha öte anlamlar taşıyor bu çocuklar için. Firma ziyaretlerine gittiğimizde, çok fazla İngilizce sunum dinlediler. Ancak bizim çocuklarımız İngilizce konusunda biraz sıkıntılılar. Dönüş yolunda bana ‘Bizim acilen İngilizce öğrenmemiz gerekiyor’ dediler. Bunu duymak beni çok mutlu etti. Bu çocuklar bir vizyona sahip oldular, farkındalıkları oluştu. Başka dünyalar keşfetme ve kendilerini geliştirebilecek yollar bulma konusunda büyük bir adım attılar. Bu onların gelecekleri için çok önemli.  

Bırakın İstanbul’u, aileler çocuklarını okula göndersin diye mücadele ediyoruz. Bu çocukların içinde Diyarbakır merkezine bile hiç gitmemiş olanlar var. 

HASTA KİMSEYE MUHTAÇ OLMASIN

- Bize projenizi anlatır mısınız? 

Süleyman Muncuğ: Özgür Güler ve ben Diyarbakır Farabi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencisiyiz. Son sınıftayız ve Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Diyaliz bölümünde birlikte staj yapıyoruz. Muharrem Demir, Evin Çetiner ve Azad Çelik ise Diyarbakır Çınar Anadolu Lisesi’nde. Bizler hastane ortamında insanların yaşadığı zorlukları gördüğümüz için onlara yardımı dokunabileceğini düşündüğümüz bir proje üzerine çalıştık. Öncelikle gerekliliğini diyaliz merkezinden yola çıkarak anlatmak isterim. Burada hastalar iki günde bir diyalize girmek ve dört saat hareket etmeden durmak zorundalar. Bu süre zarfında ortaya çıkan ihtiyaçları için sadece peçete ve ıslak mendil kullanıyorlar. Oysa bu hijyenik değil. Biz de burada hijyeni arttıracağını düşündüğümüz bir araç geliştirdik. Hastaların el-yüz yıkama ve su ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için bir su lavabosu bir de sesle komut alan ve otomatik olarak kapağı açılan çöp kutusu tasarladık. İlerleyen zamanda bu kutunun üzerine alarmlı bir kutu daha ekleyeceğiz. Böylece hasta hemşirenin bıraktığı ilacın zamanı geldiğinde haberdar olacak. İlacını doğru miktarda ve zamanda alabilecek. Ayrıca hasta atak geçirdiğinde kullanılabilecek ilaçları, anahtarı hemşirede olma koşuluyla muhafaza edebilecek bir sistem koyduk. Şimdilik ürünün maketini yaptık. Desteğe ihtiyacımız var.

ÖN YARGILAR BİZİ DURDURAMAZ 

- Nasıl dahil oldunuz bu programa?

Helin Yeşil: Rehber hocalarımız aracılığıyla bir araya geldik. Daha öncesinde tanışmıyorduk. Tanıştığımızda aklımızda benzer projeler olması bizi bir araya getirdi. En büyük hayalim tıp alanında çalışmak ve bu alanda bir şeyler başarmak. Programı duyduğumda bu alanda bir proje üretmek sunmak istedim. STEM eğitimi ile birlikte amacıma bir adım daha yaklaşmış oldum. Projeye katılmak için pek çok zorluğu aşmam gerekti. Hepimiz öyle. Bizi çok kişi reddetti, projemizin gerçekleşemeyeceğini söylediler. Ancak bu bizi yıldırmadı aksine daha da hırsla çalışmamızı tetikledi. Amacımız insanlara yardım edebilmek. 

- Nedir bu zorluklar?

H.Y. : Üzerinde çalışmak istediğimiz konu ile ilgili görüşmek için çok fazla profesörün kapısını çaldık. Ama karşılığında onlar bizi yadırgadı. Sunumumuza karşı geri dönüşler çok olumlu oldu. Ancak şu an internet çağında yaşıyoruz. Bu nedenle enerji ve mobil uygulamalara yönelik projeler daha popüler. Fakat biz umudumuzu hiç yitirmedik. Başarısızlık yaşanmadan başarı gelmez hiçbir zaman. Bunun farkındayız. Yıllarımızı alsa da bu projenin peşinden gitmeyi düşünüyoruz. 

Merve Akman: ‘Bir lise öğrencisinden böyle bir fikir çıkmaz.’ Aslında biz onların kapısını çaldığımızda onların kafasındaki algı bu oldu genelde. Ve hatta ‘Boşverin bu iş çok uğraştırır’ gibi cevaplar aldık. Bu tarz cevaplar bizim motivasyonumuzu düşürmedi ama umutlarımızı kırdı. ‘Tıp bunu yapamaz’ denmesi baştan yenilgi demek. Bizim grup olarak inancımız tamdı. Aramızda da çok güzel bir uyum yakaladık. Öncesinde birbirimizi tanımıyor olmamıza rağmen bunların üstesinden geldik.

- Projeniz nedir? 

H.Y. : Hemofili toplumda pek bilinen bir hastalık değil. Fakat gerçekten çok önemli bir sorun. Çünkü hemofili hastaları en ufak bir kanamada bile eğer önlem alınmazsa hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle insanların hayatında kolaylık sağlayabilecek bir alet tasarladık. Bu hastaların düzenli olarak kan tahlili yaptırmaları gerekiyor. Bu ömür boyu sürecek bir rutin olduğu için günlük hayatlarında çok zorlanabiliyorlar. Biz de kanın faktörlerini ölçebilen bir alet yapıp insanların evde kullanabileceği, hastanelerde de pratiklik sağlayabilecek bir cihaz üreteceğiz. 

M. A.: Şu an fikrimizi oluşturduk. Yöntemlerimizi belirledik. Projemizin teorik kısmı tamamlandı. Şimdi en büyük ihtiyacımız bunları hayata geçirebileceğimiz maddi imkanları sağlayabilmek. Aynı zamanda teknik anlamda bilgili insanlarla iş birliği yapmak istiyoruz. Bunlar bizim gücümüzü ve imkanlarımızı aşan konular. Bu nedenle buradayız. Maddi ve teknik destek dışında her şey sorunsuz ilerliyor. 

- Hemofili üzerine çalışmanızın özel bir nedeni var mı?

H.Y. : Projeye ilk başladığımızda çoklu değerleri ölçebilen bir alet yapmak istemiştik. Ancak yaptığımız görüşmeler ve çalışmalardan sonra risk oranını azaltmak için tek bir konuya odaklanmamız gerektiğini fark ettik. Benim ailemde hemofili hastası var. Yaşadığı zorluklara çok yakından şahit oldum. Başta o kişi olmak üzere tüm hemofili hastalarına yardımcı olabilmeyi çok istedim.

‘LİSE ÖĞRENCİSİNDEN BÖYLE FİKİR ÇIKMAZ ALGISI MOTİVASYONUMUZU DÜŞÜRMEDİ. ÇÜNKÜ BİZİM PROJEMİZE OLAN İNANCIMIZ TAMDI.