18 Mayıs 2024 Cumartesi / 11 Zilkade 1445

İstanbul’un ilk ve en kutsal yapısı Eyüp Sultan Külliyesi

Çinileri İngiltere’de sergilenen ve günümüze kadar ulaşabilen en eski Osmanlı hamamı, eşsiz avlusuyla Eyüp Sultan Külliyesi, Mekke’den sonra İslam dünyasının en kutsal mekanıdır.

Belkıs Kamut Aktürk14 Temmuz 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İstanbul’un ilk ve en kutsal yapısı Eyüp Sultan Külliyesi

Dönem, III. Selim dönemi. Selim, besteleri ve hattatlıktaki eserleri ile tanınan sanata düşkün bir padişahtı. Yenikapı Mevlevihanesi’nde Dedeefendi’nin saraya hanende olarak davet edildiği; Galata Mevlevihanesi’nde ise Şeyh Galib’in etkileyici şiirlerini döktürdüğü sanat açısından son derece zengin bir dönem.

Eyüp semti, yüksek tepeleri, ilginç mezar taşlarına eşlik eden muhteşem manzarasıyla her iki dünyadan haber verir gibidir.

Kara surlarıyla Haliç surlarının birleştiği yerin dışında kalan Eyüp, Bizans ile başlayan kutsal mekan olma özelliğini Osmanlı devrinden günümüze dek sürdürür. Bizans döneminde bölgede yeralan manastır, inzivaya çekilmek ve dua etmek isteyenleri ağırlar. Eyüp Sultan Külliyesi’nin ilk inşa edilen kısmı türbe. Yapı, Hz. Muhammed’i Medine’de evinde yedi ay misafir eden Hz. Ebu Eyüb el-Ensari’ye ait. İslam ordusunun ilk İstanbul kuşatmasına katılıp burada vefat eden ‘Eyüp Sultan’ olarak bilinen bu sahabinin mezarının Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin tarafından bir rüyada keşfedildiği biliniyor. Fatih, bu mezarın üzerine türbe inşa ettirir.

İSTANBUL’UN İLK YAPISI

Fatih Sultan Mehmed 1458 yılında türbenin yanına cami, medrese, imaret ve hamam yaptırarak külliye oluşturur. Fatih Camii’ni de yıkan 1766 depreminde yapı çok zarar görür. Üstelik zamanla etrafı ve avlusu ufak bina ve dükkanlarla dolmuştur. Tamir edilemeyeği anlaşılınca, 1798’de temellerine dek yıktırılır. Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa Kasrı da 1798’de yıktırılır. Günümüzde burada ulu bir çınar ağacı (Fatih’in diktiği söylenen) gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set bulunuyor. Parmaklığın dört köşesinde ‘hacet’ veya ‘kısmet’ çeşmeleri yeralmakta. Parmaklıkların üzerinde bulunan Mevlevi sikkelerinin sebebi Sultan III. Selim’in Mevlevi olmasına bağlanır.

Eyüp Sultan Camii, 1800 yılında Uzun Hüseyin Efendi’nin mimarlığında yapımı tamamlanarak padişahın da katıldığı bir törenle ibadete açılır. Caminin planı dikdörtgene yerleştirilmiş sekizgen olup Mimar Sinan’ın Azapkapı Camii’ndeki planına benzer. Barok tarzdaki büyük kapılar, hünkar mahfiline çıkan merdivenler, galeri ve çınar ağaçları avluyu son derece özel kılan unsurlar.

Küfeki taşından inşa edilen caminin ana kubbesi birer yarım kubbe ile desteklenmiş. Bu kubbe altı sütun ve iki filayağına yaslanır. Kubbelerde bulunan pencere açıklıklarıyla mekanın aydınlığı sağlanıyor. Bal rengi taşları, yaldızla işlenmiş süslemeleri ve avizesi ile çok zarif olan caminin mihrabı çıkıntılı olup üç tarafı galerilidir. Son cemaat yeri önünde 6 sütunlu ve 7 kubbeli bir revak var. Minberi ve cümle kapısı kitabesi mermerden. 9 satırdan oluşan kitabe 1800 yılına tarihlenir. 

Birbirinden farklı döneme ait olmalarına rağmen eşsiz güzellikte olan çini panolarla kaplı duvar caminin karşısında yeralır. Bu duvardaki kapı Eyüp Sultan Türbesi sahanlığına gider.

Diğer külliyelerden farklı olarak, bu külliyenin en önemli öğesi, Eyüp Sultan Türbesi. Türbe, üç kenarı sahanlığa çıkıntısı olan sekizgen planlı ve tek kubbeli. Mimari özelliğinin yanısıra türbede her bir öğe birbirinden özel ve kıymetli. Türbenin dışındaki ve iç duvarlardaki çiniler en iyi dönemlerden. III. Selim’in yaptırdığı gümüş şebeke, Eyüp Sultan’ın ahşap sandukasının üzerindeki simle işlenmiş II. Mahmut hatırası yazılarla süslü örtü ve Hattat Mustafa Rakım Efendi ve yine II. Mahmut’a ait olan sülüs yazılar tarihi değerleri yüksek sanat şaheserleri. (II. Mahmut 1819’da türbeyi tamir ettirir. Örtü zamanla yıpranınca 1906 da aynen yeniden işlenir) Sandukanın ayakucundaki bulunan ve ayazma ( kutsal su kaynağı) olduğu rivayet edilen kuyuyu I.Ahmed ihya eder. Sanduka üstündeki kandillikte 36 adet buhurdan ve zemzemiye bulunuyor.

Yapılan restorasyon nedeniyle emanete kaldırıldıkları için görüntüleyemediğim bu eserler, tamirat bitince mutlaka görülmeli.

ÇİNİLERİ İNGİLTERE’DE

Çinileri İngiltere’deki Victoria & Albert Müzesi’nde olan hamam, günümüze kadar ulaşabilen en eski Osmanlı hamamı. Soğukluk ve hararet kısmı günümüzde kullanılıyor. Zarif kubbesi, mermer zemini oldukça çekici. Günümüze ulaşmayan özgün camekanda bulunan ve 1570 yılına tarihlenen 24 adet İznik çinisinden oluşan pano Victoria&Albert Müzesi’nde sergileniyor.

MEDRESE-İMARET-SEBİL

Evliya Çelebi’ye göre cami avlusunu oluşturan medrese, caminin yeniden yapımı sırasında yıkılmış. Cami dış avlusunda bulunan sebil ise üç pencereli. Bayramlarda şerbet dağıtıldığı için şerbethane denilmiştir. İmaretse günümüze ulaşmamış.

Ebedi ikamet edenlerden birkaçı

Mekan Eyüb Sultan’dan dolayı pek çok mezar, kabir, türbe ve lahit camiyle iç içedir. Sahabelerden Ebu Hudri, Hz. Ka’b, Hz. Hafir, hz. Abdussadık; Sultan Reşat ve çocukları; sadrazamlardan Sokollu Mehmet Paşa ve çocukları, Lala Mustafa Paşa, Semiz Ali Paşa; sultanlardan Esma Sultan, Şah Sultan, Saliha Sultan, Mihrişah Sultan, Adile Sultan; ressamlardan Şeker Ahmet Paşa, Avni Lifiş, Feyheman Duran; musikişinaz Itri ve Zekai Dede Efendi; şairlerden Ahmet Haşim, Baki, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy; minyatür Levni; ilim adamları Gönenli Mehmet Efendi, Esad Coşan, Mareşal Fevzi Çakmak, tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı; yazarlardan Ahmet Kabaklı ve Süleyman Nazif.