26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Prof. Dr.Sayar: Karanlık odada kaderimizi bekleyemeyiz

‘Darbe ve Terör Zamanında Ruhsal Direnç, Karanlıkta Görmek’ adlı kitabı kaleme alan Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, terör yüzünden bozulan psikolojimizi onarmamız gerektiğini vurguluyor ve ekliyor “Kendi acımıza demir atıp oradan süreğen bir mutsuzluk üretmek yerine başka insanların bu kabil acıları yaşamaması için seferber olalım”

BÜŞRA UĞRAŞ5 Şubat 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Prof. Dr.Sayar: Karanlık odada kaderimizi bekleyemeyiz

Dünya zor zamanlardan geçiyor. Bir yanda kendini ‘İslam’ savunucusu gibi gösterip dünyada ‘Müslümanlığın’ adına leke sürmeye çalışan DAEŞ terör örgütü, öte yanda ırkçı söylemler ve değişen dengeler. Türkiye’de bu çatışmaların tam ortasında bir de üzerine kendi içindeki hainlerle mücadele halinde; saldırılar hep olur, daha önce de oldu ama 15 Temmuz gecesi FETÖ’nün askerlerine millet cevabını verdi. Vermeye de devam ediyor. Tarihimizde gördüğümüz en büyük ihanetlerinden biriyle karşılaşmak ister istemez bizi derinden sarstı, ruhsal olarak derin bir yara aldık. İşte bu sarsıntıyla mücadelede Kemal Sayar kaleme aldığı ‘Karanlıkta Görmek’ adlı eseriyle  “Kötülüğü ben durdurabilirim!” diyenlere sesleniyor. Yazar okuyucusuna hatırlatıyor: Aydınlıkta herkes görür, mesele karanlıkta görebilmeyi başarabilmek. Yenilgiyi kabullenip, korkaklar gibi bu ülkeden tasımızı tarağımızı toplayıp gidecek miyiz, yoksa “Yarın güzel olacak” diyerek diyerek direnmeye, ülkemizi korumaya devam mı edeceği? “Ülkemizi savunmak harim-i ismetimizi savunmaktır, toprağın altında yatanları, bu toprağı bize bir yurt kılanları savunmaktır. Tarihin karanlık odasında kaderimizi bekleyemeyiz” diyor Sayar kitabının önsözünde. Kitabıyla tüm yurttaşları aktif bir umut politikasına davet ediyor “Bozulmuş olanı bir onarma ahlakı ile düzeltebilir ve kendi irademizi n ve dünyanın geleceğine katabiliriz” diyor. Bizlere de bu eseri başucu kitabınız yapmanız konusunda tavsiye vermek düşüyor…

İYİLİK, KABULLENMEKLE GELİR

Kemal Sayar, toplum olarak bu süreçten güçlenerek nasıl çıkabileceğimizi kitabında şöyle anlatıyor: Travma ruhun depremidir ve bildik dünyayı yerinden oynatır. Ne ki yeri geldiğinde travmadan da özgürleşebilmeniz gerekiyor; bunun için bakışlarınızı usul usul dış dünyaya çevirmeli ve ilerlemelisiniz. Sadece kayba, travmaya ve buhrana odaklanmak kendinizi acıya zincirlemeniz demektir. Mağduriyet kimliği bir zaman sonra mayalanır ve sarhoşluk verir insana ben yaralarım kadarım demeye başlarız. İnsanın bu dünyadaki yolculuğu örtülerden, yanılsamalardan sıyrılarak gerçek benliğini idrak etme serüvenidir. Zira o güzeller güzeli hadiste söylendiği gibi “Kendini bilen rabbini bilir” insanın kendisine büyümek ve tekamül etmek için de bir fırsat vermesi gerekir. Kendi acımıza demir atıp oradan süreğen bir mutsuzluk üretmek yerine başka insanlar bu kabil acılar yaşamasın için seferber olabilelim. Olmuş olanı kabullenmekle başlayalım işe hayır onu yok saymakla veya inkar etmekle değil kabullenmekle. Kurbanlıktan hak arayıcılığına evrilmek “Kötülüğü ben durdurabilirim!” diyenler tarih yazar.