26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

‘Köle medeniyetinin belalı çocuğu ırkçılık’

ABD Virginia Üniversitesi’nde görevli Yard. Doç. Dr. Neslihan Çevik, ülkede son dönemde tırmanan ırkçılığın neden-lerini anlattı. Çevik’e göre Trump’tan güç alan kelle avcıları sadece siyahileri değil, Batılı, anglosakson ve protestan olmayan herkesi hedefine alıyor.

ZEYNEP TÜRKOĞLU20 Ağustos 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
‘Köle medeniyetinin belalı çocuğu ırkçılık’

Irkçılık yeni değil ama neden şimdi bu gölge üzerinden konuşuyoruz? 

Aslında Charlottesville uluslararası arenada şu ana kadar stratejik önem teşkil eden bir yer olmadı. Hatta Charlottesville ile ilgili en son haber iki sene önce çıktı. Bu haber de Amerika’da yaşanabilecek üç şehirden biri olmasıydı. Aradan birkaç sene geçiyor ve bugün bu şehir çok başka sebeple konuşuluyor. Charlottesville, Güney eyaletlerinden Virginia’nın bir şehri. ABD’nin tarihi ile Virginia’nınki çok paralel birbirine. Çünkü ABD’nin Kuzey-Güney iç savaşının en fazla cephesi Virginia’da. Beyaz ırkçı hareketi Charlottevilles’te hortlatan şartlar, Virginia’nın, dolayısıyla ABD’nin tarihinde var. 

Nasıl bir tarihi bağ bu?

Oradaki bir heykelin kaldırılma kararından sonra başladı olaylar.  Heykel iç savaşta güneyin baş generali Robert E. Lee’nindi. Kuzey-güney savaşının sebebi çok. Kuzey güneye göre endüstrileşmiş, Avrupa’dan göç alıyor, köleliğe ihtiyacı yok. Erken demokratik dönemin entelektüel havası da farklı, daha eşitlikçi. Güney tutucu, Hristiyanlığın daha koyu tonlarının olduğu bir yer. Kölelik ekonomi için de statü için de çok önemli. Bir beyazın kölesi yoksa toplumdaki saygınlığı düşük. Başkan Abraham Lincoln köleliğin bitmesi gerektiğini düşünüyor. 19’uncu yüzyıldaki iç savaşta güney yenilince kölelik kaldırılıyor. Ama bu köleliğin zihniyet ve tarihsel bir sembol ya da kimlik kaynağı olarak ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Bunu son dönemde Ferguson’da da, Baltimor’da da Los Angeles’te gördük. O beyaz-siyah karşıtlığı zihniyeti, ‘beyaz adam’ın siyah adama karşı tutumu belli. 19. yüzyıldan beri ABD’nin nasıl bir ülke olması gerektiği sorusunun cevabını; anglo-sakson, protestan, beyaz, erkek olarak veren gruplar hâlâ var. Şimdi Robert Lee heykelinin kaldırılması tam da o grupların başında bir balyoz etkisi yaptı. Heykelin kaldırılması demek, senin bu kimliğin artık meşru değil, bu statüyü buradan kaldırarak, senin tarihsel geçmişim dediğin şeyi de elinden alacağım demek. Beyaz ırkçının bakış açısından bu böyle. 

Irkçı diyoruz da, kimlerden oluşuyor ve neyi savunuyorlar?

Çok sayıda alt grup var, neo-naziler, geleneksel deri kafalılar, şiddete bulaşmamış beyaz ırkçılar, hapishanelerin beyaz ırkçı çeteleri... Bunların ortak düşüncesi şu, burası bir beyaz ülkesi, anglo-sakson olmalı. Bunun karşısında bulunan her türlü topluluk bizim için bir tehdit. Neden tehdit? ABD göç alan bir ülke. Ekonomik ve moral açıdan krizlerden geçiyor. Bazı şehirlerde fabrikalar, madenler kapandı. Alabama, Tennessee gibi yerlerde yaşayanlar, New York’a, Chicago’ya yerleşmeye çalışıyor. Kendi alanını yeşertmesi gereken insan kapitali büyük şehre gidiyor. Protestocuların söyleminde de bu var; “Bizim yerimizi alamazsınız”, “Kan ve toprak”... Yani ötekine karşı bir sert bir dil ve tavır var.

Kim bu ötekiler? 

‘Öteki’nin içinde siyahiler de var, Latinolar, Hispanikler, Kübalılar, Pakistanlılar, Hindistanlılar, bir de bunlara ek olarak Müslümanlar. Bir de Müslümanın beyaz ırktan olması da önemli değil. Beyaz olan Batı medeniyetidir. Son olaydaki karşıtlık Yahudilik üzerine yoğunlaşmış görünüyordu. Şehrin belediye başkanı da Yahudi’dir. Bugün hedef Yahudi ise yarın Müslümanlar, siyahlar olabilir. Trump’ın da katkısıyla şöyle bir ortam oluştu; Biz Amerika’yı yeniden harika yapacağız! Amerika’yı yeniden beyaz yapacağız.

ABD’yi harika yapan nedir?    

Çoğulculuğuydu. Krizlerine rağmen de hala en güçlü ekonomi. Nasıl atlatıyor bunu? Heterojen bir toplum olmasıyla. Fakat söylemde bu sıkıntıları dile getirirken bir günah keçisi bulmak lazım. O zaman da adres ‘diğerleri’ oluyor. Yani bunlar geldiler ve biz Amerika olmaktan çıktık. Ekonomik olanakları paylaşmak, kültürel olarak alt buldukları insanlarla eşitlenmek kaldıramadıkları şeyler. Onlara göre Müslüman terörist, siyahlar da kriminal. Obama’nın sağlık sisteminden çıkma tartışmaları da bununla ilgili. Başa dönüp beyaz olalım diyorlar. Amerika’yı Amerika yapan bu çoğulculuk olmasına rağmen, şimdi başımıza çorap ören bu çoğulculuktur diye gösteriliyor. Bu da beyaz ırkçılığa kamusal alanda meşruiyet kazandırmakla oldu.

Bundan korkulmalı mı?

Hemen bütün gruplarla görüştüm, siyahlar, Yahudiler, Müslümanlar... Şu an gerçekten hepsi korku içinde. Irkçılık hep var oldu, bunu herkes biliyor. Ama uzun zamandır Amerika’da böyle bir hareket olmamıştı. Çünkü bütün bu gruplar belli bir sınırda tutuyordu. Zaten alternatif sağ denilen beyaz ırkçı akımlar, 2008’den beri internet üzerinden organize oluyordu. İlk defa kamusal alana fiziksel olarak çıkmış oldular. Bu çok manidar. Trump’ın meseleye yaklaşımı da ırkçıları rahatlattı. ‘Taraflar’ diyerek saldırganlarla mağdurları eşitlemesi ırkçı saldırganlığa alan açabilir. Zaten dünya vicdanının reddettiği ırkçı Ku Klux Klan hareketinin başkanı David Duke de sosyal medyada Trump’a teşekkür etti. 

Enteresan bir şekilde üniversitenin çizimini Thomas Jefferson yapıyor. Düşündüğü akademik hayata uygun bir yapı tasarlıyor. Öğrencilerle hocaların bir arada serbestçe tartıştığı, liberal ve entelektüel düşüncenin üzerinde bir baskının olmadığı bir akademik düzen. Bütün bunları konuşurken bağlama bunu da koymak lazım. Onun için şok etkisi yarattı. Çünkü Charlottevilles ABD’nin özellikle bu son seçimlerde demokrasi kalelerinden bir tanesi. Dolayısıyla insanlar çok şaşırdı ve anlam veremedi başta. 

Her şeye rağmen güçlü bir anayasası ve çek-balans sistemi vardır Amerika’nın. Trump hegemonyasına rağmen acayip bir yere gideceğini de sanmıyorum. Bu kadar siyah beyaz keskinliğinde bir değişim beklemiyorum. Tabii Amerika bir sonraki seçime kadar içeride ve dışarıda acı çekecek. Ama bir sonraki seçimde Trump’ın şansı yok.

ABD Trump döneminde itibar kaybederken dünyada yeni aktörler yükseliyor, Çin, Rusya, Türkiye... Zaten son dönemde Türkiye’nin başına gelenlerin aslında bir sebebi de buydu. Ciddi anlamda Türkiye lobi yapıyordu. Müslüman demokrasisi diye bahsedilen model yalan bir şey değildi. Ve o sadece politik bir hamle de değildi. Aslında 80’lerden beri içeriden gelen bir şeydi. Daha sonra bir politik parti bu hareketi iktidara taşıdı. Zaten bu yüzden güzel, stratejik değil, sosyolojik bir şey. 

ABD CİDDİYETİNİ KAYBETTİ

Irkçı tavır karşısından yasalar ne diyor Amerika’da?

Söylem düzeyinde suç değil, somut suça dönüşmesi lazım. Tabii Charlotteville’deki pankartların hiçbirini Avrupa’da taşıyamazsınız, suçtur. Nazizmi övemezsiniz mesela Almanya’da. İsrail veya Yahudilerin aleyhine bir şey söylerseniz hapiste bulursunuz kendinizi. Ama Amerika’da mesela darp boyutuna gelirse bu suç olur. Ki, korkulan da oldu. Avrupa’da DAEŞ insanların üzerine kamyon sürerek terör eylemi yapmıştı. Aynı şeyi burada bir beyaz yaptı. 32 yaşındaki bir genç kadın öldü, 19 kişi yaralandı. Açık bir şiddet var. Pozitif olan bir tarafı şu, bu terör olarak adlandırıldı. Başta sanık ikinci dereceden cinayetle yargılanacakken, bu değiştirildi, şimdi terörizmle yargılanmasına karar verildi. Bu öenmli bir şey. Çünkü şu ana kadar hep Müslümanlar terörist olarak adlandırılıyordu. Bu olayla beyaz ırkçılık da terörizm kategorisine geçmiş oldu. Öte yandan ırkçı lider David Duke bu burada bitmeyecek dedi. Yani başka yerlerde de benzerlerini görmek muhtemel. “Ben Trump’ın vizyonunu yaratmak için buradayım” diyen bu adam, ırkçıları kınayan Trump’a teşekkür ediyorsa, herkesin görebileceği netlikte ciddi bir sıkıntı var demektir.

İçindeki bu ırkçı kaynamanın dış politikayı etkileyen bir tarafı olur mu?

Batı genel olarak bir krizden geçiyor. ABD bu krizi teğet geçirerek devam ediyordu. Uluslararası alanda akıl alınan, sözü dikkate alınan pozisyondaydı. Trump’la birlikte bu değişiyor. Rusya ciddiye almıyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de Katar mevzuundan sonra Trump’ı ciddiye almıyor, çünkü başta sert çıktı, sonra geri adım attı. İsrail ile şimdilik iyiler ama Yahudi karşıtı ve Nazi yanlısı söylemleri ilerlerse sorun olacaktır. Özetle ABD artık kimsenin akıl alacağı bir pozisyonda değil. Çünkü analizleri, tarzı yanlış ve karşımızda irrasyonel bir başkan var. Bir sonraki adımını öngöremiyoruz. Kişisel ve irrasyonel olduğundan güvensizliğe sebep oluyor. Ayrıca nepotizm de ABD’nin alışık olmadığı ama Trump’ın uyguladığı bir şey. Damadı, kızı, kapital... Kabinesi şaka gibi, alternatif sağ diye ırkçılığı öne çıkaran Steve Bannon var mesela. CIA’nin başındaki derseniz tam bir islamofobik. Genel prototip böyle. Yönetim çevresini böyle oluşturdu. Bütün bunlardan dolayı içeride ve dışarıda imaj kaybı yaşıyor.

Amerika’daki bu ırkçı şiddet 

Avrupa’daki ırkçıların gözünden nasıl yorumlanır acaba? 

Amerika’daki kardeşlerimiz de işin içinde diyenlere bu yeni bir enerji verecektir. Ama baskın çıkacaklarını sanmıyorum. Bazen de şöyle olur, politik hareket, anti hareketleri yüzeye çıkarır. Yani beyaz ırkçılık hareketlerine karşı daha ciddi akımlar ortaya çıkıp güçlenebilir. Aslında demokrasi dediğimiz de böyle bir şey. Demokrasi hiçbir zaman kazalara maruz kalınmayacak bir sistem değil. Ne kadar demokratik olduğumuzun ölçüsü o kazalar verdiğimiz cevapla ilintili olacaktır. Batı henüz ırkçılık konusunda içinden çıkılmaz bir kaos durumunda değil. Ama şu da var; ırkçılığın sesi eskisinden daha rahat ve yüksek çıkıyor.

Irkçılığın Amerika’da en çok etkilediği kesim yine de siyahiler, onlar için gidiş ne yönde?

Siyah dünya açısından durumun kötü tarafı şu. Amerikan anayasasının içinde siyahların çok fazla sözü yok. 1960’lara kadar beyazla siyah aynı okula gidemez, aynı otobüse binemez, evlenemezlerdi. Sivil hareketler sayesinde 60’lardaki baskılar bir patlama etabıyla geride bırakıldı. Sonra demokratikleşme geldi. Şimdi belki de siyahlar açısından ikinci etaba geçildi. Bir kere sosyal medyayı unutmayalım, siyahların hala mağdur olabildiğini efsane olmaktan çıkarıp gerçekliğini dünyaya kanıtlayan bir unsur. Bugün biz İstanbul’da, küçücük, 46 bin kişilik nüfusuyla bir üniversite şehri olan Charlottevilles’i konuşuyoruz. Çünkü gördük, biliyoruz. Bu artık saklanamaz. Dolayısıyla siyahlar açısından uluslararası anlamda bir motivasyona da dönüşebilir. Yine de gündelik hayatları ve ırkçılara destek veren bir başkanla yaşadıkları için zor olacaktır.