20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Minyatüre bakılmaz kitap gibi okumalısınız

Ord. Prof. Süheyl Ünver’in öğrencisi Ülker Erke, ömrünün 70 yılını Osmanlı sanatı, minyatüre adadı. Bize renklerin ve figürlerin ardındaki derin araştırmaları, emeği ve manayı anlatan Erke, “Minyatür bir resim gibi ilhamla yapılmaz. Bakmak için değil, bir kitap gibi okumak içindir” dedi.

BÜŞRA UĞRAŞ14 Ocak 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Minyatüre bakılmaz kitap gibi okumalısınız

Bu hafta gerçek bir sanatçı ve İstanbul hanımefendisi olan Ülker Erke ile tanıştık. Erke, tezhip ve minyatürü Ord. Prof. A. Süheyl Ünver’den öğrendi. Uzun yıllar, Ünver Hoca’nın vefatına kadar, hocası ile birlikte çalıştı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü’nde 10 yıl eğitim verdi. Ressam Ercüment Kalmık’tan desen ve anatomi öğrendi. 17 yaşında Topkapı Sarayı Nakışhanesi’nde başlayan sanat hayatında neredeyse 70’inci yılı devirdi. Bu uzun yıllara sayısız minyatür eseri ve 12 kitap sığdırdı. Yeniliklere açık, meraklı ve araştırmacı ruh yapısıyla bugün ‘minyatürün yenilikçisi’ olarak anılıyor. Onun her eseri büyük araştırmaların, titiz çalışmaların sonucu olarak ortaya çıktı. Minyatür sanatını ve Ünver Hoca’yı Erke’den dinledik.  

- Hikayeniz nasıl başladı?

Sanatla geçen 70 yılı hocam Ord. Prof. Süheyl Ünver hocama ve babamdan miras kalan, Allah’ın vergisi yeteneğime borçluyum. Minyatür ile 17 yaşımda tanıştım. Süheyl Hocam beni aydınlatan, yoğuran kişiydi. Osmanlı-Türk sanatını geliştirip bizlerle tanıştıran O’ydu. Hep onun aydınlattığı yolda yürüdük. Tıp fakültesi öğrencilerini aydınlattığı aynı yerde, Cerrahpaşa’da bizlere de sanat öğretti. Ancak O’ndan yalnızca sanatı değil, tarihi ve vatanımızı sevmeyi öğrendik. Bu işe önce tezhip yaparak başladım. Ama Hocam bana “Yaptıklarınız çok güzel ancak daha çok resme benziyor. Sizi minyatür alanında yetiştireceğim” dedi. O zamandan bu zamana 70 yıl geçti minyatürle.

- Size minyatürün yenilikçisi deniyor...

Minyatürün ‘doğru’sunu öğrendim ben. Sayısız reprodüksiyon çalıştım. Temelim sağlam atıldı. Fakat bunun üzerine bir şey koymak gerekiyordu. Gayem minyatürü güncelleştirmekti. Yapamadım. Yeni nesil, bu sanatı geliştirmek yerine eskide kalanı taklit etmeyi tercih ediyor. Halbuki ben minyatürü çağa uydurmak istedim. Yaptım da ama ekolleştiremedim. Şimdikiler günceli tatbik edemiyor, yeni kompozisyon oluşturamıyorlar. Önemli olan mantığını kavramak, derinine inmek ve     geliştirmek.

- Sorun eğitimde mi sizce?

Önceleri eğitim veren yer pek yoktu. Süheyl Ünver’in yetiştirdiği büyük talebelerden biri ve hala hayatta olan Cahide Keskiner Hanım bir okul açtı. Benim okulum yok. Hocamın vefatına kadar birlikte çalıştık. Daha sonra kızı, Gülbün Hanım ile birlikte 10 yıl daha devam ettik. O zaman insanların gayesinin kopya çekmek, birbirini taklit etmek olduğunu gördüm. Şimdi güzel okullar var. İnsanlar bu konuda eğitim alabilir, geliştirebilir kendini. 

- Minyatür nasıl olmalı? Nedir doğrusu?

Minyatür, her şeyden evvel bir kitap resmidir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Topkapı Sarayı’nın içinde Enderun Mektebi’ni açtı. Burada insanları her yönde eğitti. Sanatkar olan kişiler resimde minyatürü kabullendiler. Bu sanat en başta saray için yapıldı ve onlarda padişahın güncel hayatı, seferleri, zaferleri anlatıldı. İçerisine astronomiden tabiat bilgisine her şey işlendi. Enderun’da yazılan kitaplardaki metinleri vurgulamak için yapılırdı bu resimler. İşte bu şekilde ortaya çıktı. Öte yandan o dönemde insanlar çok fazla okuma yazma bilmezdi. Metni okuyamayanlar, resimlere bakarlardı. Minyatürün kendi içinde bir düzeni vardır; konu dünden bugüne yukarıdan aşağıya doğru işlenir. Minyatür, bakmak ya da duvara asmak için değil, okumak içindi. Tarihin gerçeklerini anlatırdı. Bugünün fotomuhabirliği gibi. Minyatürü çerçeveletip duvara asmak bizim neslin teşhirci ruhundan kaynaklanıyor. Bu nedenle de doğru düzgün bir olaya yer verilmiyor, eskisi gibi incelikli çalışılmıyor artık. Yapılan yeni minyatürlerde konu yok. ‘Minyatürde manzara yapılmaz’ ya da ‘Duvara asmayın’ demiyorum. Herkes kitaba meyledemez tabii ki. Sevilen istenilen bir konu minyatüre işlenerek çerçeveletilebilir. Ama doğrusunu bilmek gerekir.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Topkapı Sarayı’nın içinde Enderun Mektebi’ni açtı. Burada minyatür saray için yapıldı. Padişahın güncel hayatı, seferleri, zaferlerinin yanı sıra astronomiden tabiat bilgisine her şey işlendi.

ESERLERİMİN HİÇBİRİNİ SATMADIM

- 70 yılın sırrı nedir?

Araştırmanın, öğrenmenin ve aksetmenin heyecanı hiçbir şeyde yoktur. Sonu gelmez bir şey bu. Artık ben tekaüdüm. Yaklaşık iki yıldır çalışamıyorum gözlerim yüzünden. Ama gönlümce minyatür yapamadığım için çok huzursuzum. Kafam işliyor ama elim işleyemiyor. Bu beni rahatsız ediyor. 

- Neden hiçbirini satmadınız?

Satmadım çünkü hepsi bir konu üzerine çalışma. Eğer onlardan birini satarsam kırık diş gibi görünürdü. Diyelim biri birini, öbürü diğerini beğendi. Herkes birer tane aldı. Ne gidenler bir işe yarar ne bende kalanlar bir şeye benzer. Kıskandığımdan, kıyamadığımdan değil. Konu üzerine çalıştım ve onların bütünlüğünü bozmamak için elimde muhafaza ettim. Yaptığım her çalışmayı kitap haline getirerek paylaştım ben. Çalışmalarımı böyle ulaştırdım insanlara. 12 kitap yayınladım. Evimdeki minyatür çalışmalarının sayısını Allah bilir. Ben bilmiyorum. 

Eserlerimin bütünlüğünü bozmamak için elimde muhafaza ettim. Yaptığım her çalışmayı kitap haline getirerek paylaştım ve böylece insanlara ulaştırdım.

MİNYATÜR RESİM DEĞİLDİR

“Minyatür ilhamla resim yapmaya benzemez. Yanlış bilgi veremez, hayal gücünüzü katamazsınız. Diyelim Fatih Sultan Mehmet döneminde Ayasofya’yı çalışacaksınız. Nasıl yapacaksınız? Minare çizecek misiniz? Çizemezsiniz. Yoktu çünkü. Sadece bir tane, tahta minare koyabilirsiniz. Bunları yapabilmek için iyi bir araştırma yapmış olmanız gerekir. Mevlevilik üzerine çok araştırdım. Mevlevi kıyafetlerini doğru çalışabilmek için Postnişin Selman Tüzün ile çok görüştüm. Süheyl Hocam’dan da icazet istedim. Bana ‘Anatomi biliyor musun?’ diye soru. Bilmiyordum. İşte o zaman Hocam ‘Anatomi öğrenmeli, yapılan el-kol hareketlerini doğru çizmelisin. Önce Ercüment Kalmık Bey’den ders al’ dedi. Böylece ben bu çalışmayı yapabilmek için Sayın Kalmık’tan ders aldım. Minyatürü çalışmaya tüm bu hazırlık ve araştırmaların ardından başladım. Bir şeyin doğrusunu bilmeden minyatür yapamazsınız.”