26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Mühendisler ve sanatçılarda yeni dünya yorumu

42 Maslak Art!SPACE Gallery’de açılan bang. Art Innovation Prix 2018 sergisinde beyninin farklı yönlerini kullanan iki grup, mühendisler ve sanatçılar bir araya geldi. ‘Dijital Aura’ teması ile güncel bilim ve teknolojiyi yorumlayan sergi, izleyiciyi geçmiş, gelecek, gelişim gibi konular üzerinde düşünmeye, keşfetmeye ve dahil olmaya davet ediyor.

BÜŞRA UĞRAŞ6 Mayıs 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Mühendisler ve sanatçılarda yeni dünya yorumu

İnovasyon firması ArtBizTech tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenen bang. Art Innovation Prix’nin 2018 sergisi izleyiciyi yapay zeka ve insan ilişkisi, ütopik kent tipolojileri, biyomimetrik yapılar, elektromekanik ve ses enstalasyonları üzerine düşünmeye, keşfetmeye ve deneyime dahil olmaya çağırıyor. ‘Dijital Aura’ temasını benimseyen sergi, güncel bilim ve teknoloji meselelerini sanatla buluşturdu. İzleyici ve sanatçı arasında organik bir bağ oluşturan sergiyi, gezerken biz çok etkilendik. Hayat, şiddet, insan, gelecek, geçmiş, ütopya, doğa gibi pek çok konuda soru belirdi kafamızda. 18 Mayıs’a kadar 42 Maslak Art!SPACE Gallery #1’de görülebilecek olan sergiyi ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Keşfin ardından sergiyi küratörü Esra Özkan’dan dinledik. 

İzleyici ne bulacak bu sergide?

Tema, Emile Durkheim’ın organik bağ ve mekanik bağ sosyolojisi ile ortaya çıktı. Sosyoloji temelli olmakla birlikte teknolojiye bağlanan bir sergi. Durkheim öncelikli olarak toplumsal gelişme sürecinin organik bağ ile olduğunu öne sürüyor ve bununla ilgili de araştırmalar yapıyor. Organik bağdan kasıt; sol beyni çalışan ve sağ beyni çalışan iki farklı grubun bir araya gelerek işlev üretmesi. Durkheim’in sosyolojisi bunun üzerine temelleniyor. Biz de bu sosyolojiyi temel alarak bu sergiyi kurduk. Bununla birlikte Marina Abramovic’in An Artist Manifesto’da bahsettiği bir şey var ki aslında bu hepimiz için önemli. Bir performans sanatçısı olan Abramovic, hikayenin performe edilmesiyle başladığını söylüyor. Bu bir şeye dahil olmak demek. Abramovic, “Bir sanatçının yaratımına girmek için sessiz bir an gereklidir” diyor. Sanatçının sessiz bir anına girerek eserin deneyimlenmesi ve eserin bir parçası olarak eserin bütünlenmesinden bahsediyor. Biz de aslında tamamen bu iki ustanın bakış açılarını birleştirerek temelimizi oluşturduk. Bunun ardından bu temeli dijital auraya bağladık. Çünkü biz dijital bir iş yapıyoruz ve buradaki her eserin kendine göre bir aurası var. Ancak sizler eserlere dahil olduğunuzda ve keşfetmeye başladığınızda eserin aurası tamamlanacak. Ve siz de eserin bir parçası olacaksınız.

En başından beri, yalnızca sanatçıdan değil izleyiciden de beklentiniz var yani.

Evet, izleyiciden en büyük beklentimiz sanatçının bu sessiz anına girdiğinde tamamen keşfediyor olması. Sanatçının üretim sürecini sorguluyor olması ve aynı zamanda daha da meraklı bir şekilde sorular sorması. Sanatçıdan beklediğimiz ise izleyicinin o sessiz anı izlediğindeki deneyimini ve tepkilerini alarak kendine bir yol çizmesi ve yola devam etmesi. 

Kimlerin eserleri var sergide? Sanatçılar nasıl bir araya geldi?

Sergide on yedi eser ile karşılaşacak izleyici. Buradaki sanatçılar tıpkı Durkheim’in organik bağındaki gibi farklı disiplinlerden geliyorlar. Ressam da heykeltıraş da mühendis de tıp öğrencisi de var. İşin organik bağı şu ki; buradaki her bir mühendis her bir ressama dokundu ve her bir ressam her bir mühendise dokundu. Dolayısıyla ortaya kalibratik bir iş çıktı. Sergiyi gezerken göreceğiniz yollar ise yine konunun bir parçası. En başa döndüğümüzde hikayemiz olan ‘keşfet’ ve ‘dahil ol’lar bu yollar ile birbirlerine bağlanarak izleyiciyi bir keşfe çıkarıyor. Böylelikle de bütün alana dahil olarak sergi alanında bu ilginç deneyimi tamamlamanız sağlanıyor. 

Ersin Öztürk /Yaşam Üçgeni/ Elektromekanik sistem, ses tasarımı 

Yaşam Üçgeni, yaşama dair çeşitli kavramlar hakkında izleyiciye/dinleyiciye bir sorgulama alanı sunuyor. Alanın kurgusu üçgen sembolü ve bunun yaşamsal çıkarımları üzerine kurulu. Bu alanda kurulan elektromekanik ve ses enstalasyonu bir fikir vermekten ziyade sorgulama zincirinin parçası olabilecek bir düşünce üretim aracı olarak değerlendiriliyor. Üç kanal ses ve üç enstalasyon konsepti üzerinde şekillenen alan; geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek üzerine imgeler sunarken, ses kompozisyonunun iç dinamiklerinin oluşturduğu soyutlanma duygusu ile etkileşimi arttırmayı amaçlıyor. Yeryüzünün çeşitli biyolojik öğelerini kullanan üç enstalasyon ögesi kalp, toprak ve su, bireyin uzay-zaman yolculuğuna dair akışın dinamiklerine bir göndermede bulunuyor. 

Hamza Kırbaş / The Medium is the Message/ Neon

‘The Medium is the Message’ projesi, uluslararası tek işaret dili olan ‘Gestuno’ alfabesi ile bir slogan olarak izleyiciye sunuluyor. McLuhan ‘Araç mesajdır’ diyerek şunları kaydader: Bir medya (araç) bizim algımızı şekillendirir. Bu nedenle içerik yerine biçime eğilmemiz gerekir. İçerik daima belli bir şekilde vardır ve bu biçimin dinamiği tarafından bir dereceye kadar yöneltilir. Eğer araç bilinmezse mesaj da bilinmez. Bu anlamda, araç ortak iletidir. The Medium is the Message  projesinde, mesajın içeriği izleyicinin algısına sunularak, dil ile yapılan iletişim modelinin görsel bir iletişim modeline dönüşmesi hedefleniyor. 

Hale Arslan / İnsan Neden Saldırganlık Gösterir? /2 Kanallı Video, Interaktif Deneyim

Şiddet, tarihten günümüze insanın, özellikle çocukların maruz kaldığı en dramatik, en travmatik olaylardan biri. İnsan bedenine ve ruhuna yapılan şiddet eserin temel noktası. Sanatçı, çocukluğunda yaşadığı travmatik olaylar nedeniyle eserinde bir yüzleşme ile çıkıyor karşımıza. Şiddeti kavram olarak yeniden ele alan Arslan, şiddet nesnelerinin vurma anında çıkarmış olduğu sesi ve yine vurma anında nesnenin uygulamış olduğu basıncı kullanarak yeni bir ifade alanı oluşturup şiddetin meydana getirdiği tahribatı herkesin gözlemlemesini ve deneyimlemesini amaçlıyor. 

Engin Kaya- Sinan Kolip  Enstan-tane / Robot kol, sensör, fotoğraf makinası 

Sanatçıya göre robotlar insanların kullanımına sunulan cihazlar olarak bilinse de günümüzde bu durum yavaş yavaş değişiyor. Robotların öğrenebilmesi ve öğrendikleri üzerinden çıkarımlarda bulunabilmesi zamanla onları kendi kararını verebilen bağımsız varlıklara dönüştürecek. Enstan-tane projesi, temelinde bizlerin sürekli olarak yönlendirdikleri robotlar ile bir robot kolun bağımsız yönlendireceği izleyici arasındaki ironik bağı ele alıyor. Enstan-tane, ultrasonik bir sensörle izleyiciyi algılıyor ve yönlendirmek için el ileri, geri hareketleri yapıyor. 

Ayşe Ateş / Aquaponic Balıklar, bakteriler ve yenilebilir bitki türleri

Alternatif bir sürdürülebilir üretim yöntemi olan akuaponik sistem; su ürünleri yetiştiriciliği ile topraksız tarımın birleştirilmesinden oluşuyor. Bu sistemde bitkiler, balıklar ve yararlı bakteriler simbiyotik bir döngü içinde yaşıyorlar. Bitkilerin gübre ihtiyacı balık havuzundaki suyla karşılanıyor. Balık dışkıları, doğal yolla kolonize olan bakteriler tarafından, bitkilerin özümleyebileceği besin haline geliyor. Bitkilerin emerek filtrelediği su ise balıkların yaşamasına olanak verecek temizlikte yeniden havuza dönüyor. Böylece bir yaşam döngüsü tamamlanıyor. 

Mert Bayraktar / Sensory Vortex / Led, Sensör, Saydam Organze Kumaş

Sensory Vortex, insanların fiziksel eylemlerini bir tekstil objesi üzerinden sanal ortamda kodlayarak onları istiflemeyi amaçlıyor. Sensory Vortex’in iç bölmelerinde beyaz led ışıklar yerleştirildi, tül kumaştan tasarlandı. İçine yerleştirilen kinetik sensörler ise bilgisayara bağlı. İzleyici esere yaklaşırken, sensörler harekete geçiyor ve led ışıklar renk değiştiriyor. Ayrıca izleyicinin varlığını algılayıp, onun ‘o an’da ‘orada’ olduğunu gösteren bilgileri topluyor. Sürekli bir birikme halinde olan kodlar bilgisayarda bir akış halinde gözlemlenebilir.