27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Şırnak’ta Cenab-ı Allah bir mertebe bahşetti

Ampute Futbol Milli Takımı’nın İngiltere’yi 2-1 yenerek Avrupa şampiyonu olduğu, bütün Türkiye’yi heyecan ve sevinçle ayağa kaldırdığı o muhteşem akşamın ardından, hem galibiyet hem şampiyonluk golünün sahibi kaptan Gazi Osman Çakmak’la buluştuk...

ZEYNEP TÜRKOĞLU15 Ekim 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Şırnak’ta Cenab-ı Allah bir mertebe bahşetti

Osman Çakmak’ı görmelisiniz... Gazi Osman... Ampute Futbol Milli Takım kaptanı Osman...10 yaşındayken anne babasını Tokat’ta bırakarak İstanbul’a gelen Osman... Aile babası Osman... Bir insanın yüzüne gülmek bu kadar mı yakışır? Söyleşi yapmaya çalışıyoruz, hayranları resim çektirme yarışında. Yanlış anlaşılmasın, sosyal medyanın kuru ve gösterişci pozları yok ortada. İnsanlar Osman Çakmak’ı görünce gözleri dolarak gelip sarılıyor, sesleri titreyerek konuşuyor. Cümleler “Size helal olsun, yüzümüzü güldürdünüz” ile başlıyor. “Allah sizden razı olsun, bizi borçlandırdınız” diye devam ediyor. 

- Çok uzun bir zaman olmadı, sadece birkaç akşam önce buradaydınız. Biz de ekran başında, gözlerimizle değil, kalbimizle seyrediyorduk sizi. Öyle bir mutluluk yaşattınız ki, günlerdir, sağdan soldan biriken selamları topluyorum, onu ileteyim önce...

Aleyna ve aleykümselam...

- Nasıl geçti zaman o geceden bugüne...

Çok mükemmel. Bunu nasıl tarif etsem... Ses tonumdan, halimden de belli oluyordur. Allahım şükürler olsun ki o heyecanı, o zaferi Türk milletine yaşatabildik. Allah birlik ve beraberliğimizi bozmasın. Ampute Milli Takımı olarak çok huzurluyuz. Çok uzun zamandır ailemizi bu hedef için mağdur ettik. Haklarını helal etsinler. Normalde eve dönmüş olmamız gerekirdi. Ama Türk milleti bizi öyle bir benimsedi, öyle bir bağrına bastı ki... Futbol federasyonunun desteği zaten hep bizimleydi. Hala Riva Tesisleri’nde şampiyonluğumuzu kutluyoruz. 

- Mehmetçik Vakfı’nın tanıtım filminde nasıl son olarak golünü atıp kupayı kaldırdıysanız, o akşam sahada da aynını yaptınız. Reklam filmindeki gibi olabileceğine inanmış mıydınız? 

Cenab-ı Allah işte... Maçın hemen ardından da söyledim. Bu bir ilhamdır. Ben daha önce olmak istediğim, gelmek istediğim mevkileri anlattım. Çok da bir şey istemedim yani. Ülkeme hizmet için futbolcu olacağım dedim. Allah’tan istedim. Cenab-ı Allah da o gücü, o imkanları verdi bize. Vodafone Park’a geldiğimizde çok iyi karşılandık. Soyunma odasına girdiğimizde ayrı bir hava geldi. Maç için ısınmaya başlamadan önce sahayı bir turlayalım dedik. Aman Allah’ım! Biz iki hafta önce de buradaydık. Kapıdan çıkarken “Allah’ım inşallah biz de burada oynayalım, galibiyetle dönelim” diye dua ettim. Çıktık sahaya, inanamadım; hepimiz şaşkına döndük, heyecanlandık. Tribünler tıklım tıklım! 

- Tribünler dolu, ekran başında izleyenler... Nasıl geçti o enerji, hissettiniz mi milyonlarca seveninizi?

Dünya şampiyonu Rusya’yı yendikten sonra ilgi bizim üstümüze çevrildi. O tıklım tıklım statta, o ilgi ve sevginin altında maç için ısınmaya çalışıyorduk. Aslında normal profesyonel oyuncular gibi ısınmamız lazım. Ama bakıyorum; ısınmanın dışında farklı işler yapıyoruz... Hoca da uçmuş! Maç öncesi bir iki şut çekmemiz lazım kaleciye. Topların hiçbiri kaleyi bulmuyor! “Allah’ım ne oluyor” dedim. O aşırı destek bizi o kadar heyecanlandırmıştı ki. Biz seyirci ilgisini Arjantin’de görmüştük. 15 bin Arjantin seyircisinin önünde Dünya Kupa’sında oynamıştık. Ama ampute futbolda bugüne kadar görülmemiş bir şey oldu; 45 bin kişi! Ve görülmeyecektir de bundan sonra. Türk halkı o gün nasıl kenetlendi. Nasıl birlik oldu! “Abi, bak stadı istedin Sayın Cumhurbaşkanımızdan, onay verdiler. Ama seyirci pazartesi gelmez” dediler. “Siz Türk milletine inanın, gelirler” dedim.

MAÇ ÖNCESİ BÜTÜN TAKIMI AĞLATAN OLAY

- O son dakikada, nasıl geldi Türkiye’yi yerinden zıplatan gol?

Takımın forveti Fatih Şentürk sakattı. Her oyuncu kendi mevkii için değerlidir. Ama Fatih son vuruşları yapması sebebiyle hakikaten bizim için çok önemli. Adalesinde problem var. Hoca “Oynayamaz” dedi. Fatih “Oynarım” dedi. Ağladı. Onunla biz de ağladık. Onun hali bizi motive etti. Çıktık oyunumuzu oynadık. İngiltere’ye ilk yarı top göstermedik. Defansta bir taktik hatamız oldu, onu da kalecimiz çıkardı. Bir sıfır öne geçince daha çok inandık. “45 bin kişiye bir gol yetmez, farka gidelim” dedik. Bir türlü olmadı. İngilizlerin golü geldi. 30-40 saniye bir sessizlik oldu sahada. Arkadaşlar yere çökünce (ellerini coşkuyla çırpmaya başlıyor bunları anlatırken) “Haydin, haydin, haydin!” dedik. İkinci kaptan Rahmi kardeşim de destek verdi. “Haydi ağabeyim, bir şey olmaz” deyince tekrar topu getirdik, santraya koyduk. İngiltere top görmedi. Rahmi tacı kullandı. Fatih’in volesini kaleci çok iyi çıkardı. Fatih de o voleyi arka adalesinde ikinci derece yırtıkla, sakat sakat vurdu. Zaten sakatız da, normal halimizi öyle değerlendirmiyoruz. (gülüyor) Korner oldu. Muhammet’e “Evlat sen burada kal, ben bir ileri çıkayım” dedim. Barış korneri uzun kullanacaktı. Rahmi’yi gördüm ama onlardan bir oyuncu da sürekli Rahmi’nin üzerine oynuyordu. Barış iyi keserse Fatih tamamlar. Serkan’ı aradım, topa iyi vurur, baktım geride kalmış. Önümde kimse yok. “Şimdi Barış!” dedim. Barış içeriye keseceğine mükemmel bir hareketle önüme bıraktı. Ben de içimdeki tüm iman gücüyle uzak direğe vurdum. Orada ben inandım ki bizlere dua eden yüce Türk milletinin, kalbi bizimle olan asil insanların hayır dualarıyla geldi o gol. 

“Samimi olarak söylüyorum, hâlâ o gecede kaldım. Herkesin desteğini alarak yaşadık. Buraya gelirken bir büfeye uğradık su almak için. 20-25 kişiyle resim çektirdik. Hiçbirini kırmıyoruz. Çünkü biz çok istedik, onlar da hayır dualarını eksik etmediler. Bu şampiyonluk öyle geldi.”

CUMHURBAŞKANIMIZA SÖZÜMÜZÜ TUTTUK

“Sayın Spor Bakanımız sağ olsun, çok sevdiğimiz Cumhurbaşkanımızla bizi hemen maç sonunda görüştürdü. Cumhurbaşkanımız toplantıyı bölüp maçımızı izlemiş. 2007’de biz söz vermiştik. “Günü zamanı geldiğinde ampute futbolu iyi yerlere getireceğiz” diye. İlk ayağı tamamladık. Ampute futbol Avrupa’da artık bizden sorulacak. Şimdi ikinci bir ayak var. O da Dünya Şampiyonası. Maç sonrası galibiyeti kutlarken, soyunma odasında arkadaşlarla bu yemini ettik. Halkımızın desteğini aldık, Türk halkına Dünya Şampiyonluğu yaraşır.” 

TELEVİZYONDA MAÇ OLDUĞUNDA EVDEKİ MİSAFİRİ UNUTURUM

“Ampute futbol 2003 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde gazilerimizi rehabilete amaçlı kurulan bir branştır. O dönem benim durumum yeni olduğu için başarı biraz zor geliyordu. 2009 yılında Türkiye Engelliler Federasyonu ampute futbolun ligini kurmaya karar verdi. Bu ligin kurulması için Cumhurbaşkanı çok destek verdi. O zamanlar Başbakandı. Halkımız sever başarıyı. O zaman taşın altına elini koyanlardan biriydi. Bizim de elimizi koymamız gerekti tabii. Milli Takım’a girdim. Formayı ilk Arjantin’de giydim. Bugünkü coşkunun aynısıydı. Arkadaşlarım tecrübeliydi. İstiklal Marşı’nı iyi bir şekilde okudular. Ben ise ağlayarak okudum. Futbol, ay yıldızlı forma benim çocukluk hayalimdi. Evde maç izlerken bile yaşıyorum o maçı. Bazen misafir geldiğinde ben yine dalmışsam hanım ‘O koptu, biz muhabbete devam edelim’ der.”

10 YAŞINDAYKEN ANNEME ‘GİDİYORUM’ DEDİM

- Futbol hayatın içinde nerede duruyor?

10 yaşımda futbol oynamak için İstanbul’a geldim. İlkokuldan sonra annemle babama bunu söyledim. O yaşta annemden ayrıldım. Bugün bakıyorum topluma, 10 yaşında çocuklarını bakkala göndermiyorlar. Kırmayın bu çocukların özgüvenini ya? Bazen oğlumu markete gönderirken, hanım da “Gönderme” diyor. Ben 10-11 yaşlarında futbol seçmelerine girdim. İlkinde olmadı, ikinci aşamada seçildim. Hayatımda futbol hep vardı.

- Ama bir olay yaşadınız. Askerliğinizi yaparken bacağınızı kaybettiniz. Futbolu tutku halinde yaşayan birini nasıl etkiler bu?

Nasıl anlatsam... Bizi okuyacak olanları üzmek istemiyorum. Askere gittim. Her Türk evladının yapması gerektiği gibi. Bu maddi değil manevi bir borç. Paramı yatırdım, vatan görevimi tamamladım değil. Birliğime teslim oldum. Acemi birliği, usta birliği derken Şırnak’ta mayına basarak sol ayağımı kaybettim. Cenab-ı Allah’ın şehitlikten sonra vermiş olduğu en büyük mertebedir gazilik. Ben de bunu gururla taşıyorum. Daha iyi nasıl taşırım diye de zorluk çekiyorum bazen. Çünkü bu yüksek bir mertebedir.