27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Sizden asla vazgeçmeyeceğiz

Teniyle, diliyle, rengârenk, hepsi aydınlık, pırıl pırıl kadınlar. Merkezde Suriye’de hapsedilenler olmakla beraber, bu özün, hedefin etrafını saran çeşitlilik, ‘Seni en iyi ben anlarım’ diyordu.

ZEYNEP TÜRKOĞLU11 Mart 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Sizden asla vazgeçmeyeceğiz

DUVARLARI YIKAN SESSİZ ÇIĞLIK!

Yedi yıldır devam eden savaş, Suriye’de insanlığın alnına her gün kara leke sürmeye devam ediyor. Dünyanın farklı noktalarında uluslararası siyasetin değişmez konuları arasında yer alan bu ülkenin gündeme alınmayan gerçek trajedisini ise aslında başka pek çok örnekte olduğu gibi yine kadınlar ve çocuklar yaşıyor. Esed rejiminin hapishanelerinde işkence ile çürüyen ömürleri, “kayıp” kaydı ile nüfustan düşülen isimleri denkleme koyan pek yok. 

Vicdan Konvoyu görülmeyen, görülmek istenmeyen tarafa baktı. Türkiye’den kadınların çağrısına dünyanın farklı coğrafyalarından ses veren ev kadınları, akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler buluştu. Beş kıtadan, elli beş ülkeden binlerce kadın, yüzlerce araçlık konvoyla günler süren yolculuğun ardından Hatay’dan dünyaya sessiz bir çığlık attı. 2018’in Kadınlar Günü 8 Mart’ı Suriye’de Esed rejiminin hapishanelerinde, hakaret, işkence ve tecavüze maruz kalarak yaşamak zorunda bırakılan mahpus kadınlara ithaf edildi. 

Sayılar ne kadar önemli? 

6 Mart günü İstanbul Yenikapı Meydanı’ndan hareket eden konvoy yetmiş araçla yolculuğuna başladı. Grup molalarla ilerlerken çığ gibi büyüdü. İstanbul’dan sonra Kocaeli, Sakarya, Ankara, Aksaray, Adana derken 8 Mart günü Hatay’da araç sayısı iki yüzü, katılımcılar ise on bini buldu. On bin kadın aynı anda “Seni unutmadık kardeşim” dedi. On bin kadın aynı anda “Bir daha asla!” diye haykırdı. On bin kadın zalime lanet, mazluma dua etti. Vicdanları insafa davet etti. Ve o sahnede her renkten, her dinden, her milletten, türlü dilden kadın konuştu. Ortak dil insanlık oldu. Bu arada aslında mahpus Suriyeli kadınların sayıları liste liste haber ajanslarından dünyaya duyurulmaya devam ediyordu. Elbette verilen sayısal değerler sarsıcı. Ve bu sayıya ulaştığı halde durdurulmaması korkunç. Pekiyi bir tanesi bile isyan etmeye yetmez mi? 

Vicdan Konvoyu’nda ağzımıza almaya vicdanımızın elvermeyeceği, bazen de bilirsek sorumluluğuna katlanamayacağımız, tahayyül edilemez çileleri çeken Asyalı, Ortadoğulu, Kuzey ve Güney Afrikalı, Avrupalı kadın vardı. Doğrusu insanın en çok içini yakan cümle bu oldu son birkaç gündür. Savaşı, zulmü, hapsi, ailenin öldürülmesini, açlığı, yokluğu, göçü, her çeşit işkenceyi ben anlarım diyebilmenin tecrübesi ne demektir? Bu kadınlar birbirini anlamış, birbirine yaslanmış, birbiri için yola çıkmış, dua etmiş, binlerce kahramandılar. Bilinen, tanınan isimler; Nelson Mandela’nın gelini Nolusapho Mandela, İngiliz gazeteci Yvonne Ridley, Uluslararası Malezya İslâm Üniversitesi’nin ilk kadın rektörü Prof. Dato Sri Dr. Zaleha Kamaruddin ve daha pek çok isim. Ve isimsizler; bir haberde duyup Vicdan Konvoyu’na katılmak için dünyanın öbür ucundan uçağa atlayıp gelenler… Binlerce kahraman. 

ON BİN KADIN AYNI ANDA “SENİ UNUTMADIK KARDEŞİM” DEDİ. ON BİN KADIN AYNI ANDA “BİR DAHA ASLA!” DİYE HAYKIRDI. ON BİN KADIN ZALİME LANET, MAZLUMA DUALAR ETTİ.

DÜNYANIN BÜTÜN MAZLUM KADINLARI ZULME KARŞI BİRLEŞTİ! 

Asia Waheed Alrabayah Katar Emir ailesinden bir iş kadını-aktivist. Uzun yıllardır insani yardım alanında çalışmaların öncülüğünü yapıyor. Alrabayah bütün Katarlı kadınlar adına konvoya katıldığını, bu çığlığa dünyanın duyarsız kalmaması gerektiğini söylüyor.  Vicdan Konvoyu’nun ana hedefi Suriye hapishanelerindeki kadınlar olmakla beraber Alrabahay kalbinden geçenin çerçevesini biraz daha genişletiyor; Aslında benim gönlümde dünyanın her yerinde bulunan mazlum ve muhtaç kadınların seslerini duyurmak hevesi var…

Konvoya katılan aktivistlerin adını, resmini, kimliğini paylaşmak mümkün. Ancak konvoydan aktaracağımız bilgilerin bazıları sınırlı olmak zorunda. Sözgelimi işkence ve tecavüz mağdurlarının kimliklerini istekleri doğrultusunda gizli tutuyoruz. İşte bunlardan biriydi Suriye hapishanelerinden, işkencelerinden 25 yaşında iken geçmiş olan genç kadın. Bugün 31 yaşında. Bir zamanlar kendisinin de, işkenceden geçtiği Suriye hapishanelerinde tutuklu kadınların sesini duyurabilmek için Vicdan Konvoyu’na katılmış. Etrafını saran gazeteciler ‘Neden hapse atılmıştınız, suçunuz neydi’ diye sorunca yadırgayan bakışlarla anlamaya çalışıyor. ‘Suç mu?’ Araya girip soruyorum; ‘Neyle suçladılar seni? Hapse atmak için ne sebep gösterdiler?’ ‘Sebebe gerek duymazlar’ dedi ama ekledi, ‘Yetimlere yardım ulaştırıyordum. Bunun için tutuklayıp hapse attılar beni. Bir yıl boyunca hapiste kaldım. Çok işkence yapmışlardı bana. Sürekli hakaret ediyorlardı. Tecavüz etmekle tehdit ediyorlardı. Tek kişilik bir hücrede tutuldum. Şimdi bu konvoydayım. Dünyaya sesleniyorum; bu kadınların serbest kalması için harekete geçin’

Yüzünü yazma ile kapatan bir genç kadın daha. Suriye hapishanelerinde işkence görmüş. Rejim askerleri muhaliflere yardım ettiği gerekçesi ile kız kardeşini ararken onu da sorguya almış. Konuşmayınca işkenceye başlamışlar. Bu esnada kız kardeşi de yanındaymış. İki kardeş bazen aynı yere konulmuş, bazen hücreye alınmış. Birine işkence ve tecavüz edilirken, sesler diğerine dinletilmiş. Sonunda hapisten çıkmışlar. ‘Ama yaşadıklarımızdan sonra birbirimizin yüzüne bakacak halimiz kalmamıştı, birlikte yaşayamaz olmuştuk’ diyor. Kardeşi bir Avrupa ülkesine gitmiş. O, Türkiye’ye gelmiş. 

KIZ KARDEŞLİK EN BÜYÜK GÜÇ

MAZLUMLAR İÇİN ATAN GÜZEL YÜREK

Yenikapı’daki ilk buluşmadan başlayarak yol boyunca her durakta ve son olarak Hatay’da Vicdan Konvoyu adına basın açıklamalarını Av. Gülden Sönmez yaptı. O ve bu inisiyatifi alan bütün ekip güçlü bir takdiri hak ediyor. Bu kadar geniş katılımlı ve günlerce süren bir etkinliği sorunsuz tamamlamak hiç kolay değil. Ancak bunu başardılar. Misafir olunan illerin misafirperverliği de akılda kalan güzelliklerden. Bir de Türk Kızılayı var tabii. Gittiğimiz yerlerde bizi sıcak yemek, çay ve battaniye ile bekleyen. Lojistik konularında profesyonel oldukları gibi güleryüzlülükleri ile de gönülleri fethettiler. Bütün bunlar Türkiye için ayrıca iftihar vesilesi.

İNSANLIK  AYIBINI MERHAMET YÜKLÜ KADINLAR DUYURACAK

Hatice Görmez: Biz Müslümanların vicdanını harekete geçirebilirsek onun da büyük bir kazanç olacağı kanaatindeyim. Çok acı. Kadınların ve çocukların savaşta savunmasız insanlar olarak katilden acı, acımasız bir muameleye maruz kalmaları. Bu insanlığın yüz karasıdır. 21. yüzyılda biz bunları yaşıyorsak medeniyet adına henüz çok fazla merhale kat etmemişiz demektir. Bunun ortadan kalkması için insanlığın el ele vermesi gerekiyor. Bunu da sanırım Allah’ın rahmet sıfatından kendilerine tecelli edilen merhamet yüklü kadınlar başaracak. Konvoya katılanlardan Allah razı olsun. Etkisi güçlü ve kalıcı olur inşallah. 

KORKUDAN ADINI BİLE SAKLAYAN MAĞDURLAR 

Konvoyun ilk konaklama noktası Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camii’ne gece yarısından sonra varıldı. Saat 02:20’yi gösterirken caminin içinde yorgunlukla uyuyakalan kadınlar, abdest tazelemek için alt katlarda gezinenler, ağlayan çocuklar, konuşan genç kızlar, Kuran-ı Kerim okuyanlar, dua eden, tesbih çekenler, bu trafiğin sabaha kadar devam edeceğinin işaretlerini veriyordu. Saat 06:00; aynı canlılık devam ederken gördüm onları. 

Birini tanıyordum; Hatice Görmez. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in eşi. Diğeri boynundaki mavi şaldan Uygur Türkü olduğunu anladığım bir kadın. Diz dize oturmuşlar. Yaklaşıp selamlıyorum, kucaklaşıyoruz. Bu dertleşmenin resmini çekmek istiyorum. Kadın korkuyla itiraz ediyor. ‘Burada, bu kılıkta olduğumu Çin’de bize zulmedenler görürlerse yine kocamı, oğullarımı hapse atarlar. Lütfen yayınlayacaksan çekme. Kimseye göstermeyeceksen olur’ diyor. Bir hatıra olarak tutmak bile ağır geliyor, rahatlasın diye gözünün önünde siliyorum çektiğim fotoğrafı. O sebeple ancak onun resimsiz, isimsiz selamını iletebiliyorum size. Bir de duasını paylaşmak gerek. Çin zulmü altında hayatı bıçak sırtında olmasına rağmen Suriyeli kadınlar işkenceden kurtulsun diye yola düşen kadın; “Gün gelecek Doğu Türkistan’da bayraklarımız ellerimizde olacak. Beraber attığımız bu adımların sevabını Allah verecek. Misafirin, mazlumun duasına icabet edilir. Ona güveniyoruz” diyor umutla.

TARİHE GEÇEN KADIN KONVOYU

YALNIZ DEĞİLSİNİZ SREBRENİTSA ANNELERİ SİZİNLE

Konvoyun temel protestosuna en içeriden ses veren gruptu belki de onlar. Tek bir cümle düğüm düğüm boğazlara otururken, söylenebilecek her şeyi de söylemiş oluyordu; “Sizi en iyi biz anlarız!” Onlar Srebrenitsa Anneleri. Kimi orta yaşlarda, kimi artık hayli ihtiyar. Adana’da fuar alanında geceyi geçirecekler arasında, battaniyesini dizlerine örtmüş, şalını sırtına çekmiş bir kadın. Gözlerine bakmaya çekinecek kadar ağır bir geçmişi hissediyorsunuz karşısında. Fakat ötesi olamayacak acıların üstünde, bir tebessümü var yüzünde. Öyle bir yumuşaklık. Konuşmak, hele sormak çok zor. Ben onu anlamakta zorlanırken, o yutkunmamdan anlıyor, anlatıyor; Yaşlıyım. Ama hiç yorulmuyorum. Hepimiz burada olmalıyız. Bugün Suriyeli kadınların durumu bana 1995’te neler hissettiğimi hatırlatıyor. Bu çok ağır bir şey. Kocam ve iki oğlumdan başka 39 akrabam öldü. Bu anlatılamaz bir his. İşte bu yüzden Suriyelileri en iyi biz anlarız diyorum. Her şeye rağmen önce bu zor durumdan çıkmalarını, hayatlarını normale döndürmelerini istiyorum. Savaş çok acı. Barış bütün Müslümanlar arasında tesis edilmeli. Bu kötü günler geride kalsın artık. Başta kocası ve iki oğlu olmak üzere ailesinden 39 kişiyi kaybetmiş biri olarak onları çok iyi anlıyorum. Hiç kimsenin bunu yaşamasını istemiyorum. Suriyeli kadınlara sesleniyorum. Yalnız değilsiniz, Srebrenitsa Anneleri, bütün Bosna Hersek sizinle.

TÜRKİYE HARİÇ HERKES ZULME GÖZLERİNİ KAPATIYOR

Ben buraya Kuveyt’ten geldim. Kuveyt başından beri Suriye meselesinde öncü ülkelerden biri. Halkıyla, yönetimiyle gerçekten karşı durup çözüm bulmaya çalıştı. Ben başından beri insani yardım çalışmaları yapan bir kurumun da başındayım. Doğruyu söylemek gerekirse bana göre burada yaşananları benzerlerinden ayıran şey çocukların ve kadınların en çok mağduriyet yaşayan kesim olmalarıdır. Benim anlayamadığım Türkiye hariç neredeyse bütün ülkelerin bu korkunç işkence ve tecavüz olaylarına gözlerini kapamalarıdır. Zaman zaman kendimi o kadınların yerine koyuyorum. O durumda birilerinin beni gelip kurtarmasını ne kadar çok isteyeceğimi düşünüyorum. Biz bu konvoyla belki de bunu bekleyen kadınların çıkaramadıkları sesleri olacağız. O kadınların özgürlüğü için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız. Bir gün Suriye içindeki çadır kentlerden birine yardım götürmüştük. Çadırlardan birinin içinde bir anne gördüm. Titriyordu. Kendinde değildi. Ne olduğunu sordum. Dehşetle bakarak, ‘Çocuğumu yatakta unuttum’ dedi. Ne demek istediğini başta anlayamadım. Meğer evine bomba atılmış ve kadın çocuklarının bir kısmını telaşla evden çıkarırken en küçüğünü yatağında unutmuş. Bunu yaşayan bir anneyi ne ile avutabilirsiniz? Suriyeli kadınlar böyle yaşıyor.