10 Mayıs 2024 Cuma / 3 Zilkade 1445

Hara: Tıbbi gerçekler ve kişisel gelişim aynı cümlede zikredilemez

Fizyoterapist, ‘Aşkın İstilası-Yol’ ve ‘Aşkın İstilası-Dem’ kitaplarının yazarı Metin Hara son derece pozitif ve tam bir realist! Ayrıca kendisini kişisel gelişimcilerle karıştıranlara söylemek istedikleri var: Ben bir kişisel gelişimci değilim, Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş bir bilim adamıyım. O alanda çalışıyor olsam da ilkelerim her zaman tıbbi.

BÜŞRA UĞRAŞ26 Mart 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Hara: Tıbbi gerçekler ve kişisel gelişim aynı cümlede zikredilemez

‘Enerji, doğru nefes almak, kendi özünü anlayabilmek’ gibi terimleri ağzından düşürmeyen insanlara karşı önyargılarınız olabilir. Fizyoterapist ve yazar Metin Hara ile tanışana kadar bizim de vardı. Bunu kendisine de söyledik, o ise “Öyle düşünmekte özgürsünüz, kabul ederim. Ancak anlattığım her şeyin tıbbi gerçekler üzerine oturtulduğunu vurgulamalıyım. Kişisel gelişim uzmanları ile benzer konulardan bahsediyor olabiliriz ama yaptığımız şey farklı” dedi ve insan denen organizmanın nasıl çalıştığını neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde anlattı. Şimdi ikna olma sırası sizde…

Neler yapıyorsunuz bugünlerde?

Eğitim veriyorum, yurt dışında çalışmalarım var, bir iyilik projesi başlatmaya hazırlanıyorum ve çocuk kitabımı yazıyorum.

Türkiye ve dünyadaki mevcut gerilimi değiştirmede işe yarıyor mu bu çalışmalarınız?

Bazen insanlar bana “Ben de senin gibi pozitifim Metin” diyorlar. Aslında ben hiç pozitif değilim  yalnızca gerçekçiyim. O gerçekçi olduğunu söyleyen insanlar sürekli konuyu eleştiriyorlar ama o gerginliğin devam etmesini sağlayan kişiler de yine onlar. Gerginliği çözebilecek şey şu buna neden olan kortizol hormonu ise onun antisi dopamin, serotonin, oksitosin ve bunları nasıl arttırabiliriz buna bakmalıyız.

Türkler biraz asabi. Neden?

‘Ayna nöronları’ denilen bir şey var. Bunlar sürülerin benzer enerjide ve kurguda olabilmesine yarar. Örneğin siz somurtmaya başladığınızda ben de somurtmaya başlıyorum ya da esnediğinizde esniyorum. Aslına bir gülümsememle sizin de gülümsemenizi sağlayabilirim. İnsanlar gergin oldukça ve gergin insanların etrafında durdukça kitlesel olarak yüz binlerce insan gerilmeye başlıyor. O yüz binlerce insanın gerginliği köşeyi dönüyor ve bir yerlerde bir çocuğun kalbine kurşun olarak saplanıyor… Ayna nöronlarla bizler aslında kitlesel olarak kendi üzerimize düşenleri yaptığımızda çok hızlı bir şekilde dünyayı değiştirebiliriz.

Bibirimizi etkiliyoruz yani…

Keyif almak için bir sigara içtiniz diyelim. Böylece dünyadaki bir katliamın parçası olduğunuzu biliyor musunuz? Sigaranın salgılattığı stres hormonu bindiğiniz taksinin şoförüyle gerilmenize, bu o adamın eve gittiğinde karısına karşı daha sinirli olmasını ve onların çocuklarının o gergin ortamda büyümesine ve kadına karşı şiddeti öğrenmesine neden oluyor. Sonuçta kadına şiddeti körüklüyorsunuz. Bu yüzde 100 bilim.

Bencil miyiz?

Bence insan kendini anladığında bencil olmak için bir neden bulamaz. Bencil olan ‘ben’ ne demek bilmiyordur. Dünyada iyilik hareketini tetiklemiş insanlar da katliam yapan seri katiller de benzer geçmişe sahiptir; yara almıştır. Biri yaralandığında yaralamayı diğeri yaraları sarmayı seçer. Hepimizin geçmişinde acısı var ama kim olduğumuzu tanımlayan travmalarımız değil eylem planımız.

Kitaplarınız geniş bir kitleye ulaştı. Ancak bizim kafamızda “Bir kitap aracılığıyla ‘iyileşme sağlanabilir mi” diye bir soru beliriyor…

Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş bir bilim insanıyım. Kimseye “İyileşeceğim diye düşünürsen iyileşirsin” demiyorum. Yaptıklarım  sağlık kuruluşları ve TÜBİTAK tarafından test edilmiş, sonuçları bilinen yöntemler. O nedenle insanlar kitapta anlatılan şeyleri yaptığı sürece sonuçlarını görürler. Aldığımız geri dönüşler de bir sürü insanın iyileştiğini gösteriyor. İnsanların mutluluk seviyelerini ölçmüyorum, kişilerin neresinde ne problem var ve nasıl çözülebilir bunlara tıbbi bir gözle bakıyorum.

Dışa değil içe yatırım yapın

Antidepresanların kullanımının bu denli artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar kendilerini tanımazlar ve emek vermezlerse antidepresan kullanımının artması da kaçınılmaz olur. Kimse saçına, makyajına dış görüntüsüne verdiği emeği kendine, içine vermiyor. Birine “Günde 10 dakika şunu yap” diyorum, “Yapamam vaktim yok” diyor ama kuaförde üç saat harcayabiliyor. O zaman ne oluyor dışarıdan baktığımızda daha güzel görünüyorlar!

Sonuç olarak insanlar kendilerinden uzaklaştılar yani…

Kitapta bu konuyu uzun uzun anlatıyorum. Beta beyin dalgası dışa dönük bir beyin dalgasıdır ve içeriyi ihmal eder. Stres hormonları da tehlikeyle uğraşmak üzere dizayn edildikleri için tamamen dışsal faktörlere odaklanırlar. Dolayısıyla içsel faktörlerle ilgili kendimizden bir haberiz. Biri gelir ve bana “Ben aslında çok güçlü bir insanım” der. Bunun aslında parantez içindeki açıklaması “Yıkılıyorum, birinin beni tutması lazım”dır veya “Arkadaşlarım beni çok mutlu olarak biliyor” dersiniz ama bu da “İçeride çatır çatır mutsuzum!” demek oluyor. İnsanların psikolojiyi bu kadar dış kabuktan ölçmeleri komik. Dışarıya dönük yaşarken bir yandan da içeriye emek vermemiz gerekiyor.

ÖNCE KENDİNİ TANI!

İnsanlar size neden geliyor ve sizden ne alıyorlar?

İnsanlara kendi doğalarını hatırlatmayı hedefliyoruz. Sigara kullanan ve kafein tüketen ama aynı zamanda da kilo vermek isteyen birini düşünün. Sigara ve kahve hücresel bazda stres hormonlarını arttırır. Bu hormonlar arttıkça insanlar daha gergin olurlar. Mutsuz oldukça mutluluk hormonu salgılatabilecek şeyler değer kazanmaya başlar, bunların açlığı hissedilmeye başlar. Aslında kişi sigaranın kendisini zayıflattığını düşünür ama bütüncül bir sistem olarak baktığında kendisine kilo aldıran şey o içtiği sigaradır. Kişinin kendini zorlayarak bir yere varmaya çalışmasındansa kendini tanıyarak sonuca varmasına yardımcı oluyoruz. Bu kişi neden duygusal yemek yiyor, boynu neden önde, solar pleksus dediğimiz sinir ağı neden sıkışmış durumda… İşte tüm bunlar mutluluk hormonunu kıstığından aşırı yemek, sigara, kafein, alkol gibi bağımlılıklar değer kazanmaya başlıyor. Biz insanların kendilerini anlamalarını sağlıyoruz. Bir kişisel gelişimci gibi sürekli ‘olumlu ol’ diyerek değil, söylediğim her şey tamamen bilimsel. Uygulayıp uygulamamak tamamen kişiye kalmış.

Keyif  için sigara içtiğinizde bir katliamın parçası olduğunuzu biliyor musunuz? Salgılanan stres hormonu bindiğiniz taksinin şoförüyle gerilmenize, onun eve gittiğinde karısına karşı daha sinirli olmasına ve kadına karşı şiddeti öğrenmesine yol açıyor.

İNSAN NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİNİ HAK EDER

Kişisel gelişim yöntemleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Tıbbı, bilimi ve insana dair anlayışı dahil etmeyen hiçbir sistemin uzun vadede işe yaramadığı bariz. Örneğin “Sabaha kadar aralıksız biçimde ‘İyileşeceğim’ deyin” diye öğütleyen bir furya var. Gidin bu yöntemi 100 hastada deneyin. Hiçbir sonuç alamazsınız. Çünkü insan doğasını anlamayan bir yöntem bu. Hormon ve psikolojinin ne olduğunu bilmeyenlerin başvurduğu ve uyguladığı bir şey. Bir psikologa gidip sorsanız o da zaten bunun işe yaramayacağını söylerdi. O nedenle her birimizin düşmanlaşmadan, mesleki etikleri aşmadan ama insanı anlayarak farklı konularda birbirimize yardım edebileceğimizi düşünüyorum. Ama açıkçası ben çok fazla kişisel gelişim içinde değilim. Onun da dahil olduğu bir alanda çalışıyor olsam da ilkelerim her zaman tıbbi tarafta. Çünkü her insan neden-sonuç ilişkisinde etki almayı hak eden bir değer.

İlginç sorular duymayı seviyorum

Akasya AVM’de gerçekleştirilen ‘Akasya Sohbetleri’nin 29 Mart’taki konuğu siz olacaksınız…

Aslına bakarsanız orada amacım bir iki pratik uygulamadan sonra tamamen soru-cevap yöntemi ile organik bir biçimde ilerlemesi. Çünkü insanların kitap veya yapmak istediğimiz o iyilik hareketiyle ilgili sormak istedikleri şeyler oluyor.  Aileleriyle, sosyal yaşantıları ile ilgili çözmek istedikleri konular oluyor. Bir parça olsun insanlara yaklaşmak istiyoruz. Sonuç olarak kitap her ne kadar onlarla konuşuyormuş gibi bir dil kullanarak yazılmış olsa da tek taraflı bir şey. İletişim orada daha zor. Burada ben o doğallık içerisinde insanların bir şeyler sormasını, cevaplamayı ve farklı şeylere gülmeyi ve bazen gerçekten çok farklı olan soruları duymayı çok seviyorum.