25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Yeni medyada nefret söylemi daha kolay üretiliyor

Yeni medyada nefret söylemi, dijitallik, etkileşimsellik ve kullanıcı kaynaklı içerik gibi özelliklerden dolayı, geleneksel medyaya göre daha kolay üretiliyor. Üstelik yeni medya ortamlarında nefret söyleminin kontrolü ve denetimi de pek mümkün değil. Yapılan tahribatı düzeltmek ise uzun uğraşlar gerektiriyor.

ALİ DEMİRTAŞ17 Haziran 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Yeni medyada nefret söylemi daha kolay üretiliyor

Günümüzde nefret söyleminin en çok üretildiği ve dolaşıma sokulduğu mecralardan biri yeni medya. Bir kişiyi ya da herhangi bir grubu, ırkı, etnik kökeni, cinsiyeti, dini, mezhebi, siyasal tercihi, ideolojiyi, sosyo-ekonomik durumu, fiziksel özellikleri ya da hastalığı nedeniyle ayırt etme, dışlama, ötekileştirme, aşağılama, hedef gösterme gibi nefret biçimleri barındıran, teşvik eden bir ifade biçimi olan nefret söylemi, yeni medyanın yaygınlaşması ile bağımsız bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Yeni medyanın çoğul, merkeziyetçi, katılımcı ve kullanıcı türevli içerik yapısı, onu geleneksel medya karşısında ayrıcalıklı ve tercih edilen üstün bir konuma yerleştiriyor. Bu durum da nefret söyleminin yaygın ve denetimsiz bir şekilde üretilmesine ortam hazırlıyor. Bununla beraber kullanıcılar toplumsal ve sosyal yaşamlarında olduğu gibi yeni medya ortamlarında kendileriyle aynı fikirde olan insanlarla bir olup diğerlerini ötekileştirebiliyor. Böylelikle yeni medyada nefret söylemi içerikli paylaşımlar daha kolay yayılıyor. Bu durum bir süre sonra içselleşip adeta meşru bir atmosferde süreklilik kazanıyor.

Yeni medyada kullanıcılar tarafından üretilen; birlikte yaşama kültürünün oluşması ve sürdürülmesini engelleyen nefret söylemi, geleneksel medyadan daha etkili olabiliyor. Bunun temel nedeni yeni medyanın dijitallik, etkileşimsellik, multimedya biçimselliği, sanallık ve yayılım gibi özellikleri ile kullanıcı türevli içerik üretimine olanak tanımasından kaynaklanıyor. Bütün bunlarla yeni medya kullanıcıları bireysel etik anlayışına terk ediliyor.

BİREYSEL MEDYA ÜRETİMİ ÖTEKİLEŞTİRMEYİ ARTIRDI

Web 2.0 olarak da adlandırılan 2000 sonrası dönemde yeni medya; merkeziyetçi, kullanıcı türevli ve katılımcı bir platforma dönüşerek karşımıza çıktı. Ana akım ideolojilerin dışında kalan muhalif, azınlık, ikincil grup, kişi, grup ve kurumlar da kendi medyalarını kurma ya da mevcut ortamların üzerinden kendi içeriklerini üretme ve yayına sokma olanağı buldu. Geleneksel ve ana akım medyanın enformasyon üretimlerine bir alternatif olarak yeni medyanın enformasyon üretim ve etkileşimin çok daha geniş ve hızlı olması içerik üreticileri ve kullanıcıların yeni medya ortamlarını daha fazla tercih etmelerine neden oluyor. Bireyler, Facebook, Twitter gibi sosyal medya uygulamalarında veya dijital oyunlarda bile arkadaşlarının ürettikleri nefret söylemine ortak oluyor aynı zamanda bunu doğal görerek bu bakışı kanıksıyor. Böylelikle kanıksanan nefret söylemiyle nefret suçlarının örgütlenmesinin önü açılıyor.

SOSYAL MEDYANIN DENETİMİ ZOR

Bütün bunlarla beraber yeni medya kullanımına erişebilen herkesin enformasyonlarını paylaşma ve yayma olanağına sahip olması nefret söyleminin yeni medya üzerinden takibini ve denetimini zorlaştırıyor. Ayrıca yaşanılan ülkede nefret içerikli ifadelerin internette yayınlanması yasaklanmış olsa bile, başka bir ülkeden gelen yayınlara denetim uygulamak veya müdahale etmek mümkün olamıyor. 

MEDYA; İYİ NİYET, ANLAYIŞ VE KÜLTÜRLERARASI SAYGIYA DAYALI BİR DİYALOG İÇİN ZEMİN HAZIRLAMALI

Yeni medyadaki nefret söylemi kullanımı ve bunun nedenlerini iletişim alanındaki çalışmalarıyla tanınan Küresel Habercilik ve Söylem, Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Azınlıklar, Ötekiler ve Medya kitaplarının yazarı, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ile konuştuk. İnceoğlu, nefret söylemine karşı medyanın iyi niyet, anlayış ve kültürlerarası saygıya dayalı bir diyalog için zemin hazırlaması gerektiğini söylüyor. Öte yandan yeni medyada nefret söyleminin çok daha kolay üretildiğine dikkat çekiyor.

Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu: “Hızlı yayılım, etkileşimsellik gibi özellikleri nedeniyle nefret söylemi yeni medyada çok daha kolay üretiliyor. Bir yandan kişi belirli bir gruba aidiyeti yüzünden aşağılanıyor, hedef gösteriliyor. Diğer yandan nefret söylemi üreten gruba güç ve önem atfediyor. Bu açıdan sakıncalı. Bazı gruplar bu yolla kendi değerlerini artırma yanılsaması içinde ‘diğerlerini’ değersizleştirme ve itibarsızlaştırma sürecine müdahil oluyorlar. Bu durum özellikle ‘hayali cemaatlerin’ yaratıldığı sosyal medyada tehlikeli olabiliyor. İnsanlar birbirlerine gaz vererek ırkçılığı, şiddeti körükleyip belli grupları hedef alıyor. Resmen tetikçilik yapılıyor. Bu her zaman çok sistematik, planlı programlı yapılmıyor ama adeta linç kampanyasına dönüşebiliyor, dikkatli olmak lazım.”

SURİYELİLERE YÖNELİK YANILTICI SÖYLEMLER 

Yeni medya Suriyelilere yönelik nefret söylemi kullanımında bununla birlikte ayrımcı dilin üretiminde, yaygınlaşmasında aynı zamanda kabul görmesinde önemli bir etkiyle karşımıza çıkıyor. Yeni medya ortamları bilinçli ya da bilinçsiz olarak mülteciler hakkında yanıltıcı bilgi ya da nefret içeren enformasyonların çok daha hızlı yayılmasına sebep oluyor. Sosyal medyada servis edilen bilgiler çoğu kez doğruluğu araştırılmadan kabul edilirken denetim güçlüğünden dolayı mültecileri hedef alan söylemlerin çoğalmasına ve popüler olmasına ortam hazırlıyor. 

Öte yandan kaynağın niteliği de bu ortamı etkiliyor. Dolayısıyla, yeni medyanın etkileşimi mümkün kılan yapısı ile kullanıcıların sorumluluktan geri durma potansiyeli, nefret söylemlerinin ve bu söyleme ortam hazırlayan yanıltıcı enformasyonların daha kapsayıcı bir kamusal alanda dolaşıma girmesine, daha kolay üretilmesine ve hatta içselleştirilerek meşrulaşmasına neden oluyor. Yeni medyanın hatalı veya bilinçsiz kullanımından ya da kullanıcıların ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki farkı bilmemesinden kaynaklanan bu durum toplumda ‘öteki’ niteliği kazanan Suriyelileri hedef alan söylemlerin yaygınlaşmasını kolaylaştırıyor. Bu durum ise kullanıcıların etik kodları çerçevesinde şekillenerek süreklilik arz ediyor. 

SANAL ALEMİ ANLAMANIN YOLU: MEDYA OKURYAZARLIĞI

Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu: “Medya okuryazarlığının devreye sokulması önemli zira bu, medyada şiddet ile başa çıkmanın en önemli yollarından biri. Aynı zamanda, demokratik toplumlarda katılımın sağlanması açısından önemli olduğu kadar, sosyal adaletin ve eleştirel vatandaş olmanın gereklerinden birini de oluşturmakta. Bazı eleştirmenler medya okuryazarlığını bir ‘felsefe’, ‘sonsuz bir süreç’ ve ‘eleştirel bir düşünce biçimi’ olarak algılamak gerektiğini düşünmekteler. Bu düşünce biçimini şu maddelerle özetlemek mümkündür; fanteziyi gerçekten ayırma yeteneği, medya mesajlarının belirli sonları olan yapılar olduğunu anlamak, medyanın bölgesel/küresel topluluklardaki ekonomik, politik, sosyal ve kültürel rolünü anlamak, insanın kendisinin ve diğerlerinin demokratik haklarını anlaması; uzlaşma, direniş, kültürel kimlik, vatandaşlık gibi.”

NELER YAPILABİLİR?

Nefret söylemi kullanımının yeni medya içinde en aza indirilmesi ya da kontrol altına alınması açısından birtakım çalışmalar yapılabilir. Böylelikle en azından ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasında ince çizgi kesin bir şekilde belirlenmiş olup, nefret söylemi kullanımı azaltılabilir. Bu çalışmalar şu şekilde sıralanabilir: 

- Yeni medya ortamlarındaki editörlere yönelik nefret söylemine karşı farkındalık kazandırılması, eğitim verilmesi.

- Yeni medya ortamları için etik ilkeler oluşturulması.

- Kullanıcı sözleşmelerinde nefret söylemine karşı tedbir alan ifadelere yer verilmesi.

- Neden nefret söylemi kullanımının idrak edilmesi ve çözümü için sorunların kaynaklarına inilmesi, bu sorunun her açıdan ele alınması.

- Yeni medya ortamlarını kullananlara farkındalık kazandıran eğitimlerin verilmesi ve yeni medya okuryazarlığının geliştirilmesi.

- Yeni medya ortamında nefret söylemi kullanımını takip etme teknik alt yapısının geliştirilmesi. 

- Nitelikli enformasyon üretiminin örneklendirerek çoğaltılması.