27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecektir

'Küresel Gelecek: İnsan Odaklı, Akıllı Ekonomi Temalı 7. Boğaziçi Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Unutmayın yakın tarihin gördüğü en alçak darbe girişimini, en sinsi işgal teşebbüsünü, en kanlı terör saldırısını aynı yaşayıp, başarıyla üstesinden gelen bu millet elbette ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecektir.' dedi.

AA29 Kasım 2016 Salı 07:00 - Güncelleme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecektir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayesinde Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından düzenlenen "Küresel Gelecek: İnsan Odaklı, Akıllı Ekonomi" temalı 7. Boğaziçi Zirvesi'ndeki konuşmasına, UİP tarafından 2009'dan beri düzenli yapılan zirvenin başarılarla dolu olmasını temenni ederek başladı.

Zirve vesilesiyle Türkiye'ye ve İstanbul'a teşrif eden misafirlere "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, İstanbul'un yeniden yapılanma sancıları yaşayan dünyanın, bu sürecin öncüsü olan coğrafyaların merkezinde yer aldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel geleceğin ve hedeflerin tartışılacağı zirvenin hem mekanıyla hem de ruhuyla tam da olması gereken yerde toplandığını düşündüğünü aktararak, "Bölgesinin siyasi ve ekonomik diplomasisinin lokomotif ülkesi Türkiye'nin vizyonuyla uyumlu bir etkinlik olarak gördüğüm bu zirveyi, 7 yıldır düzenli şekilde toplayan UİP'ye şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Görüşleriyle, tecrübeleriyle, teklifleriyle ve tenkitleriyle zirveye katkı verecek herkese, huzurlarınızda şimdiden şükranlarımı sunuyorum." diye konuştu.

Dünyanın ve bölgenin her geçen gün yeni ve daha büyük sorunlarla karşılaştığı bir dönemde, bu tür görüş alışverişi ve iş birliği zeminlerinin önemli olduğuna inandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bölge ülkeleri ve özel sektörleri arasında yakın iş birliğine vesile olacak Boğaziçi Zirvesi'nin önümüzdeki yıllarda etkinliğini artırarak devam etmesini diliyorum. Zirvenin bu yılki oturumlarında ağırlıklı olarak geleceğe ilişkin tekliflerin ve tehditlerin ele alınacağını görüyorum. Tabii gelecek deyince aklımıza ilk gelen şey, özellikle ileri teknoloji oluyor. Dünyamızın geçtiğimiz 200 yıldaki dönüşümünün temel unsurlarının başında teknolojide yaşanan gelişmeler geliyor. Geçmişi inşa eden teknolojinin geleceğimizde de etkili olması gayet normaldir. Teknolojinin dönüşüm gücü, gerçekten de hayranlık vericidir."

- Ticaret savaşları

Erdoğan, bu alanda şimdiye kadar şahit olunan değişikliklerin, çoğunlukla insanların konforunu artıran ve hayatını kolaylaştıran gelişmelerden oluştuğunu belirterek, ulaşımdan sağlığa, haberleşmeden eğitime kadar her alanda geçmiş ile mukayese edilemeyecek yeniliklerin, teknoloji ürünü araçların vasıtasıyla hayatı adeta kuşatmış durumda olduğunu vurguladı.

"Örneğin, sağlıkta gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde gerçekleştirilen erken teşhis ile sancısız ve kansız tedavilerin, hastalıklardan kaynaklanan ızdırap dolu süreçlerin sona ermesini sağladı." diyen Erdoğan, eğitimde akıllı tahtaların ve uzaktan erişimle yürütülen derslerin yeni bir dönemi başlattığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, internet vasıtasıyla dünyanın herhangi bir yerinden diğer ucuna anında kütüphaneler dolusu verinin çok kısa sürede ulaştırılabildiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Daha birkaç asır önce ilkel pusulalarla yolculuk yapmak zorunda olan denizcilerin yerini akıllı telefonundaki navigasyonu kullanarak istediği adrese kolayca ulaşabilen insanlar, hatta sürücüsüz çalışan otomobiller aldı. Her ne kadar herkes eşit şartlarda ulaşamıyor olsa da teknolojinin etki alanını hızla genişlettiği bir gerçektir. Bu durum insanla teknolojinin rekabetini kaçınılmaz hale getiriyor. Nitekim geçmişte bilim kurgu filmleri ve edebiyatın fantastik ögeleri olarak işittiğimiz pek çok husus giderek somut birer gerçek olarak karşımıza çıkmaya başladı. Japonya'da neredeyse tamamen robotlar tarafından işletilen çiftlikler faaliyete geçiyor. Üretim bantlarında insanlar yerine robotların çalıştığı fabrikalar giderek yaygınlaşıyor. İnsansız hava araçları, markete, restorana, mağazaya verilen siparişlerin yerlerine ulaştırılması dahil, neredeyse her alanda kullanılmaya başlandı. Alışverişler giderek artan oranlarda internet üzerinden yapılıyor."

Tüm bu gelişmelerle birlikte istihdamdan gelir dağılımına kadar birçok alanda çarpıcı etkilerin geldiğini ifade eden Erdoğan, "Küresel ticaret büyümesi tahminlerinin üzerinde değerlendirilirken, tüm bu gelişmelerle birlikte teknoloji kullanımının çok daha farklı bir zemin oluşturduğunu, yaygınlaştığını görüyoruz. Pek çok ülkedeki seçimlerde uluslararası ticareti kısıtlama vaatlerinin artması, ticaret savaşlarının yaklaştığının da bir işaretidir." dedi.

- "Batı toplumu 100 kişiyi, 200 kişiyi, 300 kişiyi kendisi için tehdit olarak görüyor"

Bilhassa gelişmiş ülkelerde zengin ve fakirler arasındaki hayat kalitesi farkının açılmasında, üretimde vasıfsız iş gücü yerine robotların kullanılmasının büyük bir etkisi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Genel tabloya ve eğilimlere baktığımızda bu alanda artık geri dönülmez bir yola girildiğini söyleyebiliriz. Bu bakımdan geçtiğimiz yıl, daha az yoksulluk, daha fazla refah temasının işlendiği Boğaziçi Zirvesi'nin bu yıl küresel gelecek, küresel hedefler başlığıyla toplanması bana göre isabetli bir tercihtir." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, refahı artırmanın, bunu yaparken de yoksulluğu azaltmanın kendiliğinden sağlanılabilecek bir gelişme olmadığına dikkati çekerek, dünyanın, her alanda görülen adaletsizliğin yol açtığı sancılarla giderek daha fazla yüzleşmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Bir yandan milyonlarca dolar verip turist olarak uzaya gidenlerin, onların hemen yanı başında ise işlerini robotlara ve internete kaptırmış büyük kitlelerin bulunduğu bir dünyada, sürdürülebilir bir büyümenin mümkün olmadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Teknolojinin istihdamı ve ücretleri sınırlama eğilimi önümüzdeki dönemde çok daha şiddetli şekilde hissedilecektir. Bugün gelişmiş ülkelerde yeni hayata atılan pek çok gencin anne ve babasına göre çok daha düşük ücretle çalışmak ve çok daha düşük bir refah seviyesine razı olmak zorunda kaldığı ifade ediliyor. Bu gelişmelerin demokrasiler üzerinde nasıl olumsuz sonuçlara yol açtığının örneklerini hep birlikte görüyoruz. Batı toplumlarının mevcut refah düzeylerine tehdit olarak gördükleri, burası çok çok önemli, Türkiye'de 3 milyonu aşkın mülteci var, biz bunları tehdit olarak görmüyoruz ama Batı toplumu 100 kişiyi, 200 kişiyi, 300 kişiyi kendisi için tehdit olarak görüyor, göçmenlere ve yabancılara karşı geliştirdikleri nefret politikaları, bu ülkelerin yönetimlerini de esir almaya başlamıştır. Türkiye bu olumsuzluğa en fazla ve en yaygın şekilde muhatap olan ülkedir. Örneğin, yabancı ve İslam düşmanlığı dalgasının yükselmeye başladığı 2001 yılından beri sadece Almanya'da camilere ve Müslümanlara yönelik 416 saldırı gerçekleşmiştir. Bu saldırıların 46 tanesi de bu yılın ilk 9 ayında yaşandı. Almanya'da yaşayan vatandaşlarımız bu saldırılara en fazla muhatap olan ve mağduriyet yaşayan kesimi oluşturuyor. Bu nefret saldırıları giderek güçlenen politik desteğinde etkisiyle artarak sürecektir. Diğer taraftan bugün göçmenlere karşı yürütülen kampanyaların bir süre sonra yine Batılı toplumların refahlarına tehdit olarak gördükleri robotlara karşı yapılması kimseyi şaşırtmayacaktır. Bu durum şunu gösteriyor, insanı odağa koyan teknolojilere yönelmeden, refahı artırırken yoksulluğu azaltan gelişmelerin önünü açmadan, demokrasiler ayakta kalamaz."

Erdoğan, konuşmasında, dünyanın gelişmiş ülkelerinde en ileri teknolojik araçların en karmaşık üretim tekniklerinde kullanıldığını ancak aynı ülkelere bakıldığında ekonomilerinin konut satışlarına bağlı olduğunu, insanların servetlerini bu tür alanlara yatırdığının görüldüğünü belirtti.

Negatif faizler gibi "daha düne kadar hayal bile edilemeyecek" uygulamaların, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının gündelik politika araçları haline geldiğini dile getiren Erdoğan, "Tüm bunlara rağmen gelişmiş ülkeler, büyüme konusunda yaşadıkları tıkanıklığı aşamıyorlar. Çünkü teşhisleri yanlış olduğu için tedaviyi de başka yerde arıyorlar. Ekonominin doğası, talep üzerine kuruludur. Talebi ne robotlar ne de finansal araçlar üretir, talebi sadece insanlar ortaya çıkarır. Demek ki sürdürülebilir büyümenin yolu, insandan, daha doğrusu insanların huzur ve refah içinde yaşama imkanlarını genişletmekten geçiyor. Sonuç olarak önümüzdeki dönemde ticarette ve savaşta kazananı belirleyecek olan, teknolojik üstünlükle birlikte yine insandır, biziz. Nüfus artışı olmadan, üretimi ve yatırımı destekleyen finansal sistem tesis edilmeden, her alanda adaleti esas alan bir anlayış benimsenmeden, sağlıklı bir küresel gelecek inşa edilemez. Bu mücadelede teknoloji yasaklanamayacağına göre, buna uyum sağlayacak yöntemler geliştirmek en doğru yoldur." diye konuştu.

Erdoğan, eğitimin her dönemde ve her alanda olduğu gibi yeni küresel sistemde de teknolojinin getirdiği iş imkanlarını, toplumun geniş kesimlerine ulaştırabilecek en önemli araç olduğuna işaret etti.

Serbest ticaret anlaşmalarının, birçok ürüne ucuz erişim imkanı sağlaması bakımından önem taşıdığını ancak bu yüzden işini kaybeden insanları geleceğe hazırlamak için eğitmeden tüm kapıları açmanın, yeni ve üstesinden gelinmesi zor sıkıntıları beraberinde getirdiğini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Özellikle vasıfsız işçilerle yapılan birçok işi teknoloji giderek daha fazla ele geçireceği için insanlara yeni yetenekler kazanmanın yolları aranmalıdır. Nitekim ülkemizde müfredata giren bir takım yeni uygulamalar, akıllı ekonomilerde rekabetçiliğimizi artırmayı amaçlıyor. Bu çerçevede üzerinde durmamız gereken bir diğer önemli husus verimliliktir. Burada tabii iki şeyi önemsiyorum. Biz insanlar olarak acaba verim ekonomisi üzerinde mi duracağız yoksa israf ekonomisi üzerinde mi duracağız? Şu anda hayata baktığımız zaman ne yazık ki israf ekonomisi almış başını gidiyor. Bir ailenin içinde bir tane araba değil bakıyorsunuz iki tane, üç tane araba var, hanımda, çocukta, çocuklarda... Hepsinde arabalar... Bunun adı israf ekonomisidir verim ekonomisi değil ama verim ekonomisine geçtiğimizde devreye yatırımlar girecektir. Yatırımların olduğu yerde devreye istihdam girecektir. İstihdamın olduğu yerde üretim başlayacaktır. Bütün bunların olduğu yerde o toplumda rekabet başlayacaktır. O toplumda rekabet gücünün artmasıyla ondan sonra da büyüme gelecektir."

BM'nin 2014'te yaptığı tahmine göre 2050'de küresel gıda ihtiyacının bugünkünden yaklaşık yüzde 60 fazla olacağını kaydeden Erdoğan, bu durumun aynı miktarda topraktan daha fazla ürün elde etmek gerektiğine işaret ettiğini aktardı.

Erdoğan, BM Gıda ve Tarım Örgütünün değerlendirmelerine göre, küresel olarak üretilen gıdaların üçte birinin atığa dönüştüğünü, gelişmiş ülkelerde yılda ortaya çıkan 222 milyon ton civarındaki gıda israfının neredeyse Sahra Altı Afrika'nın 230 milyon ton olan yıllık gıda üretimine denk geldiğini anlatırken, "İşte israf ekonomisi. Bu durum, insan odaklı ekonominin temellerinden birinin de , özellikle ısrarla söylüyorum, verim ekonomisi, tutumluluk ekonomisi olduğunu kaçınılmaz hale getiriyor." diye konuştu.

- "İnsani değerler yitirilmeden iktisadi faaliyetleri geliştirmenin yollarını aramalıyız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakın gelecekte insan hayatını etkileyecek önemli gelişmelerden birinin de şehirleşme olacağına işaret ederek, dünya genelinde 2015 itibarıyla yüzde 54 olan şehirde yaşayan nüfus oranının, 2050'de yüzde 66'ya çıkmasının beklendiğini, Türkiye'de de şehirlerde yaşayan nüfus oranının yüzde 88'i bulduğunu kaydetti.

Şehirleşmenin artmasının, ulaşım, eğitim, sağlık, perakendecilik ve hizmetler başta olmak üzere her alanda yeni bakış açıları geliştirmeyi gerektirdiğini vurgulayan Erdoğan, insan odaklı ekonomi modeline geçişin, gelecek nesillere aktarılabilecek en anlamlı miras olacağını belirterek, "İşte bunun için bizim, tarihten, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şu güzel tespiti burada da söyleyeceğim: 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." dedi.

Erdoğan, yeni dönemde telefon ve internetin hayatın her alanı gibi ekonominin de temel altyapısı konumunu sürdüreceğini belirterek, Türkiye'de bilgi ve iletişim projelerinde ilk sırayı yüzde 45 ile eğitimin aldığını, eğitimi yüzde 32 ile kamu hizmetlerinin, yüzde 11 ile ulaştırma sektörünün izlemesinin de doğru yolda olunduğunu gösterdiğini söyledi.

Şehirleşme sonucunda bir arada yaşamak zorunda kalan kalabalık insan topluluklarının sorunlarının çözümünde iletişim imkanlarının önemli bir fırsat olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Netice olarak insani değerler yitirilmeden iktisadi faaliyetleri geliştirmenin yollarını aramalıyız. Bunu da mirasçısı olduğumuz kadim medeniyet sınırları içinde yapmalıyız. Aksi takdirde yolumuzu da yönümüzü de kaybederiz. Gelişmiş ülkelerin şu anda yaşadıkları sorunlara daha ağır şekilde maruz kalmamak için özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü muhafaza etmeliyiz. Hani 'yerlilik' diyorum ya 'millilik' diyorum ya, bunu kaybetmemeliyiz. 15 Temmuz bizim için işte bu mücadelenin adıdır, adresidir. Milletimiz istiklaline ve istikbaline, demokrasisine, iradesine canı pahasına sahip çıkacağını göstererek, gelecek için hepimize ümit vermiştir. Şundan emin olunuz. Bugünkü Türkiye'nin önü 15 Temmuz sabahı olduğundan çok daha açıktır, çok daha aydınlıktır."

- "Döviz baskısından piyasaları kurtarmamız lazım"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gelin hep birlikte altını devreye sokalım" çağrısı yaparken, şunları söyledi: "Döviz baskısından piyasaları kurtarmamız lazım. Borçlanırken o şekilde borçlanmanın yolunu arayalım, yerli para birimleriyle borçlanmanın yollarını arayalım. Son günlerde sağolsun hükümetimiz, medya vesaire... Tabii bütün AVM'lerde vesaire patronlar hep dövizle kiralama yolunu seçiyorlar. Şimdi burada yeni bazı adımlar atmak suretiyle geçici bir düzenleme gerekirse yapılır ve bu kiralamanın da ülkemizin şu anda bu süreci başarıyla atlatabilmesi için yerli para birimiyle bu süreci atlatma adımını atmalıdır diye inanıyorum. Bunu da duyurdum, duyuruyorum, duyuracağım. Çünkü bir diğeriyle bir adeta emperyal mantık var, öbür tarafta da çırpınan, kızmasın tabii AVM'deki mağaza sahipleri, orada çırpınan, battı batacak durumunda olan esnaf var. Bu süreci beraber atlatmalıyız, dayanışma içinde atlatmalıyız. Bu süreci beraber atlatacağız. Bu vatan bizim, bu topraklar bizim, hepimiz kardeşiz, dayanışma içerisinde bu süreci beraber atlatacağız. Unutmayın, yakın tarihin gördüğü en alçak darbe girişimini, en sinsi işgal teşebbüsünü, en kanlı terör saldırısını aynı anda yaşayıp başarıyla üstesinden gelen bu millet, elbette ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu tarihi müktesebat itibarıyla Avrupa, Asya, Afrika merkezli her oluşumun bir parçası olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği'nin maalesef bu açık gerçeği göremediğini, görse de kabul edemediği için tam üyelik müzakerelerini yokuşa sürdüğünü ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bütün dostlara sesleniyorum; 53 yıl bu ülkeyi kapısında bekleten bir Avrupa Birliği var. Söylüyorum; sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin. Biz öyle de böyle de bu 53 yılı zaten sürdürdük. Dünyada birçok ülkeye, bu tür birçok baskılar yaptınız. Ne oldu bitirdiniz mi? Evelallah Türkiye'yi hiç bitiremezsiniz. Biz kendimize inanıyoruz, dostlarımıza inanıyoruz, kaynaklarımıza da inanıyoruz. Bugün çalıştığımızın iki katı çalışırız, üç katı çalışırız evelallah dünyayı dolaşırken daha fazla dolaşırız ve yine asla boyun eğmeyiz. Bize öyle ideolojik dayatmalarla boyun eğdirmeye çalışanlar kusura bakmasınlar, Türkiye o ülkelerden bir ülke değil. Siz 100 kişi, 200 kişi, 300 mülteci bakamazken, bu ülke kendi sermayesinden, kendi cebinden 3 milyon mülteciyi evelallah barındırıyor, bakıyor. Her şey ortada."

Avrupa Parlamentosu'nun son kararının, yıllardır zaten yaşanılan bu gerçeğin bizzat kendileri tarafından ikrarı olduğunu ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin Avrupa Birliği tarafından bu şekilde tahkir edilmesi, elbette bizi üzmüştür. Buna rağmen şu anda Avrupa Birliği defterini henüz kapatmış değiliz. Ama karşımızdaki fotoğraf, şimdilik bu konuda olumlu yönde beklentilere kapılmamıza izin vermiyor. Fakat şunu da hiç kimse unutmasın, Türkiye'nin önünde daima çok fazla alternatif mevcuttur. Bu alternatiflerden herhangi birisini değerlendirmek suretiyle, biz yolumuza devam ederiz. Şu anda ifade etmeyi doğru bulmuyorum ama biz bu alternatiflerle görüşmelerimizi devam ettiriyoruz." dedi.

- "Utanmadan AB toplantılarına bayrakla geliyorlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın konuşmasına değinerek, "Aylardır, yıllardır orada da yapılmakta olan görüşmeler var. Hep, sürekli oyalama, oyalama, oyalama... Taktik bu. Ne biliyor musun? 'Siz Kıbrıs'ı tamamen bize verin, hiç bir şeye karışmayın.' diyor. Hedef bu. Dur bakalım, orada bu kadar şehit kanı var. Neyi veriyorsun? Daha da ileri gidiyor. Utanmadan, sıkılmadan, Avrupa Birliği toplantılarına Kıbrıs adasının tamamının içinde yer aldığı bayrakla geliyorlar. Bir defa sizin böyle bir bayrağınız olamaz ki. Burada bir KKTC var. Sen, Güney Kıbrıs Rum Yönetimisin. Kuzeyde de Türk Cumhuriyeti var. Bunu göreceksin. Bu da bir saygısızlıktır. Öyle veya böyle bunu anlayacaklar, öğrenecekler." değerlendirmesinde bulundu.

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın arayarak, ikili ve çoklu görüşme talebinde bulunduğunu ifade ederek, "Ama artık bu işin çok da fazla uzatılmaması lazım. Bu yılın sonuna kadar bir yere bu konuda da artık varılması lazım. Ama 'bu topraklar bizim olacak, bunun yönetimi tamamen bize ait olacak'... Bu tür şeyler olursa, bu yürümez. Aç tavuk kendini, buğday ambarında sanırmış, bunların yaptığı bu." dedi.

Boğaziçi Zirvesi'nin birçok konunun tartışıldığı, ele alındığı bir oturumlar silsilesi olacağını dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin öncülüğünde üye devletlerin, kamu ve özel sektör kuruluşları ile bireylerinin içinde yer alabileceği yeni bir ticari platform kurulmasının düşünülebileceğini söyledi.

Teknolojinin sağladığı kolaylıklar kullanılarak, tamamen elektronik ortamda faaliyet gösterecek bu platformu hayata geçirmek için de tek ihtiyaç olan İslam ve Türk coğrafyasındaki 60 devletin ortak iradesini çok önemsediğini aktaran Erdoğan, mal ve hizmetlerin, standart kodlar aracılığıyla sisteme girileceği bu ticaret platformunda bir araya gelen ülkelerin, en az maliyetle ve en hızlı şekilde birbirleri içindeki her türlü mala ve hizmete ulaşabilmeleri gerektiğini ifade etti.

- "Yerli para ile ithalat-ihracat devreye sokulabilir"

Üye ülkelerin lojistik sistemlerinin entegrasyonu, ortak ödeme sistemi, bu sistemde kullanılacak ortak finans araçları, orta ticaret dili gibi standartlaştırmalarla, mevcut küresel ticari düzenden bağımsız bir yapı inşa etmenin mümkün olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz herkesin üzerinde hesap yaptığı böylesine büyük bir coğrafyanın, isterse kendi ekonomik ve ticari alt yapısını oluşturabileceğine inanıyoruz. Çerçevesini çizdiğim bu ticari platform daha büyük bir ekonomik birliğin nüvesini de teşkil edebilir. Esasen, bu tür yeni girişimler, mevcut yapıların alternatifleri olmaktan ziyade, onlara da dinamizm kazandıracak, can suyu işlevi görecek oluşumlar olarak görülmelidir.

Boğaziçi Zirvesi'nde bu tür konuların da enine boyuna tartışılacağına inanıyorum. Nitekim zirve hedeflerinden birinin, Dünya Konseyi olarak ifade edilen Barış Odaklı Küresel Mutabakat Metni'nin ilk adımını atmak olduğunu görmekten memnuniyet duyuyorum. Küresel ve bölgesel iş birliği imkanlarının, tüm boyutlarıyla tartışılacağı zirvenin hayırlı olmasını diliyorum. Yerli para ile ithalat-ihracat olayının da devreye sokulabileceğini unutmamanızı da tekrar hatırlatmak istiyorum."

Zirveye, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bujar Nishani, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de katıldı.

Konuşmalar sonrasında UİP Kurucusu Cengiz Özgencil, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tablo hediye etti.